HABER MERKEZİ - Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak'ın tartışılmaya devam edilen istifa metni, 2014 yılında Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı’nca hazırlanan “Çöktürme Planı”na çarptı. Albayrak, bu planda TRT ile birlikte özel rol biçilen Anadolu Ajansı'nda yayımlanmayan istifa mektubunu, Instagram hesabından paylaşmak zorunda kaldı.
Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak'ın Instagram hesabından yapılan istifa paylaşımıyla ilgili, kimisine göre “ana akım”, bana göre ise "iktidar ilintili" medyanın 25 saat süren sessizliği eleştirildi. İstifa sonrası birçok gazeteci haberin neden servis edilmediğinin sorusuna yanıt aradı. Independent Türkçe’ye göre, Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı, Anadolu Ajansı ve TRT’ye “bekleme” talimatı vermişti.
Türkiye medyasının Kürt sorunu başta olmak üzere, etnik ve dinsel olarak tehlikeli gösterilen kesimlere dair Genelkurmay Başkanlığı’ndan veya Milli Güvenlik Kurulu’ndan gelecek andıçları beklediği veya devlet yöneticilerinin karıştığı hak ihlalleri, işkence, kötü muamele, yolsuzluk, rüşvet, kayırma vb. konularda iktidarın vereceği tepkiyi beklediği bilinen bir gerçek. Bu konu yeniden ele alınmayacak kadar ifşa olmuş ve bilinmekte.
Ancak güncel olan istifa haberi için Anadolu Ajansı’nın (AA) haber geçmemesi ve gelecek “talimatı” beklemiş olması, yeni bir durum değil. Bu bizzat iktidar tarafından hazırlanmış ve arka planı bulunmaktadır. Ankara, iç kamuoyuna yönelik halka ilişkiler stratejisini, artık Genelkurmaydan alıp AA’ya verdi. Cevabı bilinen bu soruya yanıt arayan gazeteciler ya bilerek manipüle ediyor ya da bellek kaybı yaşıyor. Bu yazıda Genelkurmaydan AA’ya ikame edilen “emir komuta-haber” sürecini özetleyeceğim.
ÖNCE AA’NIN YAPISINDA DEĞİŞTİRİLDİ
AKP iktidarı kendi hegemonyasını yaymak ve kitlelere kabullendirmek amacıyla kitle iletişim araçlarının yüzde 95’ine tekabül eden bir dönüşüm sağladı. AA’daki ilk değişim ise (eski halinin iyi olduğunu söylemiyorum) özelikle 2012 yılında yaşandı. Türkiye Gazeteciler Sendikası’nın (TGS) örgütlü olduğu AA’da, bizzat kurumdan sorumlu dönemin hükümet sözcüsü Bülent Arınç’ın talimatıyla, henüz yeni kurulmuş ve iktidarla ilintili Medya İşçileri Sendikası’na (Medya-İş) devredildi. Sonraki süreçte peyderpey yönetim kadrosu, idari yapısı ve çalışanları değiştirildi. Deneyimli muhabir ve editörler ya işten atıldı ya da emekliliğe zorlandı. İşten çıkartılan gazetecilerin yerine ise liyakatsiz ve sahayla ilişkisi olmayan partidaşlar veya iktidar paydaşları getirildi. Örneğin, Kürt illerinde Hizbullahçıları yerleştirdikleri, basın camiasınca bilinmekte. Basın ve AA’daki değişim tamamlandıktan sonr,a iktidar bugünkü siyasal, sosyal, iktisadi durumu ortaya çıkaracak planlarını adım adım devreye koymaya başladı.
TARİHİN EN UZUN MGK’Sİ
Eylül 2014’te Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı’nca hazırlanarak, Genelkurmay Başkanlığı’na sunulan ve “Genelkurmay Strateji Plan Dairesi, Strateji Şube Müdürlüğü”nün adına “Çöktürme planı” dediği ve tarihin en uzun Milli Güvenlik Kurulu’nda (MGK) karar altına alındığı “gizli” ibareli eylem planı basına sızdı. 2013 yılında devlet ile PKK Lideri Abdullah Öcalan arasında başlatılan “çözüm süreci”nin bitirilişin hemen ardından devreye konulan bu palını,n hiç kuşkusuz basın ayağı önceden hazırlanmıştı.
GİZLİ BELGELİ GÖREVLENDİRME
MGK’de alınan kararın, artık Kürt illerinde uygulanma sinyalleri verildi. 21 Aralık 2015’te, daha sonra Kanun Hükmünde Kararnameyle kapısına kilit vurulan Dicle Haber Ajansı (DİHA), İçişleri Bakanı Selami Altınok imzalı “gizli” ibareli bir belge yayınladı. Söz konusu belgede, Kürt illerinde yeniden uygulamaya konulan savaş konsepti, "terörle mücadele" olarak adlandırıldı. O dönem tamamı iktidar denetimine alınan gazete ve televizyonlar, tek manşetle çıkmaya başladı. Belgede, AA ve TRT’ye verilen görevler ile sosyal medya ve yabancı basının bu algıya nasıl dahil edileceği maddeler halinde anlatılıyor. 81 il valiliği, Emniyet Genel Müdürlüğü, Jandarma Genel Komutanlığı'na gönderilen "Gizli" ibareli "terörle mücadele konusunda provokasyon ve dezenformasyonu engellemek, kamuoyunu bilgilendirme noktasında geleneksel medya ve sosyal medyanın kullanımını düzenlenmesi" belgesinde, neyin nasıl yapılacağı sıralandığı 10 maddeden basına dair kararlar şöyleydi:
"Madde 2- Basın Kuruluşlarının mahalliden hızlı bilgi aktarımı için AA olmak üzere basın kuruluşları ile valilikler ve kolluk birimleri arasında koordinasyon sağlanacak.
Madde 4- Terör örgütünün her türlü faaliyetinin kamuoyunca bilinmesi için bilgi dağıtımı ağı kurulacaktır.
Terörle mücadele konusunda kamuoyunun bilgisine sunulması takdir edilen faaliyetlere öncelikle AA muhabirlerinin katılımı desteklenecektir."
ULUSLARARASI BASINA AKREDİTE
Uluslararası basının da tek kaynak AA'dan beslenmesinin öngörüldüğü belgede, bu duruma ilişkin "Yabancı basın muhabirlerinin BYEGM akreditasyonları kontrol edilecektir. Akredite olmayana akreditasyonların yararları anlatılarak, bu durum özendirilecek BYEGM bilgilendirilecektir" ibaresi yer aldı.
SOSYAL MEDYA
Belgede, manipüle bilgi akışı için kurulacak "bilgi dağıtımı ağının" sosyal medyada da etkili olması hedeflendi. Bu konuda belgede, "Terörle mücadelede geleneksel medya yanında sosyal medyanın kullanımı ile kamuoyu bilgilendirilecektir" denildi.
500 BİN KİŞİ GÖÇ ETTİRLİDİ
16 Ağustos 2015’te Muş Varto ilçesinde başlayan sokağa çıkma yasaklarıyla şehirler yıkıldı, kentler dağıtıldı, insanlar zorla yerlerinden ettirildi. Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) Dokümantasyon Merkezi verilerine göre; 16 Ağustos 2015’ten 1 Ocak 2020 tarihine kadar geçen süre içerisinde, toplam 11 il ve en az 51 ilçede resmi olarak tespit edilebilen en az 381 sokağa çıkma yasağı ilanı gerçekleşmiştir. Bu sürede yüzlerce insan yaşamını yitirirken en az 500 bin kişi göç ettirildi.
AA VERİ AKIŞINI DURDURDU
Bu süreci hızlandıran ve daha da karmaşık hale getiren birkaç gelişme daha var. 7 Haziran 2015 Genel Seçimlerinde HDP’nin barajı aşarak, AKP’nin tek başına iktidar olmasına son verdi. Türkiye’yi karanlığa sürükleyen sürecin ilk bombası da bu seçim öncesi yaşandı. 5 Haziran 2015’te HDP’nin Diyarbakır mitinginde iki bomba patlatıldı. 4 kişi yaşamını yitirirken, 400 kişi yaralı kurtuldu. Seçim daha sonra iptal edilip, 1 Kasım’da yenilendi; bu süre zarfında 20 Temmuz 2015’te Urfa’nın Suruç ilçesinde Kobanê’ye oyuncak götüren gençlere yönelik bombalı saldırıda 33 kişi yaşamını yitirdi; 20 Ağustos 2015’te Antep'in Şahinbey İlçesi'nde Kürtlere ait bir düğüne yapılan saldırıda 51 kişi öldü, 94 kişi yaralandı; 10 Ekim 2015’te Ankara Gar'da yaşanan bombalı saldırıda 103 barış yürüyüşçüsü katledildi.
7 Haziran 2015 Genel Seçimleri, 1 Kasım 2015 Genel Seçimleri ve 18 Haziran 2019 Yerel Seçimlerde de AA kendisine verilen talimatlar doğrultusunda oy sayımı sürerken veri akışını durdurdu.
HÜKÜMET SÖZCÜSÜ GAZETELERİ TEHDİT ETTİ
24 Temmuz 2015’te Başbakan Yardımcısı ve Geçici Hükümet Sözcüsü Bülent Arınç, HaberTürk TV'de katıldığı canlı yayında Özgür Gündem ve Evrensel gazetesini hedef gösterdi. 24 Temmuz Basın Özgürlüğü Günü'nde hedefine gazeteleri koyan Arınç, "Bunlar suç makinesi. Terör örgütünü övüyorlar" iddiasında bulundu. Arınç’ın startını verdiği baskı süreci sonrası, 16 Mart 2016’da Başbakanlık Basın Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü (BYEGM) Özgür Gündem Gazetesi çalışanlarının 'Sarı Basın' kartlarını iptal etti. Buna sesiz kalan gazetecilerin çoğu ileriki süreçlerde basın kartlarını kaybetti. Hükümet yüzlerce basın emekçisinin kartını iptal etti.
Akabinde 15 Temmuz 2016 askeri kalkışma süreci yaşandı. İktidar ortakları arasındaki çelişki ve çatışmadan hemen 5 gün sonra Olağanüstü Hal (OHAL) ilan edildi ve bu sürede çıkartılan 26 Kanun Hükmünde Kararnameyle (KHK) sayısız gazete, radyo, televizyon, haber ajansı kapatıldı, mallarına el konuldu.
BAŞBAKAN YILDIRIM AA’NIN GÖREVLERİNİ SIRALADI
AKP iktidarı iç kamuoyuna yönelik halka ilişkiler stratejisini iyi yönetti. Bunun içindir ki 21 Ocak 2018’de Kürtlerin yaşadığı Suriye’nin Efrin kentine düzenlenen askeri operasyon öncesi, AA’ya verilen görev bizzat dönemin Başbakanı Binali Yıldırım tarafından tebliğ edildi.
Yıldırım, kendisine bağlı medya temsilcileriyle İstanbul’da Vahdettin Köşkü’nde yaptığı toplantıda 15 madde ile Efrin konusunda yapılacak haberlerin diline ilişkin çerçeve çizdi. Odatv’de yer alan habere göre; Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ, Milli Savunma Bakanı Nurettin Canikli, AKP Genel Başkan Yardımcısı Mahir Ünal ve Başbakanlık Müsteşarı Fuat Oktay’ın da katıldığı toplantıda, Yıldırım’ın, operasyona dair haberlerde "milli menfaatleri ön plana koymalarını" söylediği belirtildi.
Yıldırım’ın 15 maddelik “dikkat edilecekler” listesi şöyle:
“* Haber ve yorumlarda bu harekatın tamamen terör örgütlerine yönelik olduğu ve terör örgütlerini etkisiz hale getirmeyi amaçlayıp sivil halkı koruduğunun ön plana çıkarılması
* Yabancı haber kaynaklarının özellikle PKK, PYD, YPG, DEAŞ kaynakları üzerinden Türkiye aleyhine yapacağı haberler konusunda dikkatli olunması
* Uluslararası haber kaynaklarının Türkiye aleyhine yapacağı haberleri yansıtırken Türkiye’nin milli menfaatlerinin gözetilmesi
* Sivillere yönelik saldırı konusunda silahlı kuvvetlerin gösterdiği hassasiyetin hatırlatılması
* TSK’nın Afrin’de yaptığı operasyon sadece PKK/PYD’ye yönelik değil DEAŞ’a yönelik olduğunun da ön plana çıkarılması
* Özellikle görsel medyada sıcak çatışma bölgesine girerek askerlerin can güvenliğinin ateşe atılmaması
* Operasyonun Türkiye’nin yerli ve milli silah üretimi ve kabiliyetiyle olduğunun hatırlatılması
* Mehmetçiğin can güvenliğini tehlikeye sokacak görsellere yer verilmemesi, TSK’nın taktik bilgilerinin paylaşılmaması
* Karşı taraf adına istihbari bilgi içeren detaylara girilmemesi
* Yurt içinde PKK ve uzantılı siyasi oluşumların Afrin operasyonuna karşı düzenleyeceği eylemler ve açıklamaların ön plana çıkarılmaması
* Olası şehit haberleri verilirken titiz davranılması
* Yabancı basında yapılan operasyon haberlerinin ulusal basına aynen taşınmaması
* Bu operasyona karşı PKK ve PYD’nin TSK’yı ‘işgalci’ gösterme gayreti olduğunu ifade eden Yıldırım, ‘Bilgisi ve tecrübesi olan insanlardan görüş alınabilir’ dedi. Türkiye’ye karşı olumsuz algı yaratacak kişilerden görüş alınmamasını önerdi.
* PKK/PYD’nin moralini yükseltecek haberler yapılmaması
* Operasyon süresince kamuoyunu bilgilendirmek için hem hükümetin hem AKP’nin görevlendirmiş olduğu Bekir Bozdağ ve Mahir Ünal’la her türlü kanaldan temas kurularak basının doğru bilgiye ulaşması gerektiğini vurguladı.”
Bu bellek hatırlatmasından sonra aranan sorunun cevabı daha da netleşmiştir sanırım. Hiç kimse kusura bakmasın, Türkiye demokrasisini kaybettiği Kürt coğrafyasında medyasını da kaybetti. Sivas’tan öteye gözünü, kulağını ve ağzını kapatanlar, ortaya çıkmış bu sonuçtan şikayetçi olma hakları yoktur. Artık bu işleyişe şaşırmış gibi yapma yerine kalemi vicdan, adalet, özgürlük, demokrasi lehine oynatma zamanı.
MA / Sedat Yılmaz