URFA - Türkiye'de 2 milyona yakın çocuk çalışma hayatının çarkları içerisinde emek sömürüsü altında. Çocuk işçiliği ile mücadelede herkese rol düştüğünü söyleyen Hayata Destek Derneği Proje Yöneticisi Leyla Ezberci, bir ürün alırken çocuk emeği var mı diye araştırmak, şayet varsa o ürünü almamak gerektiğini ifade etti.
Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO), 2002 yılında çocuk emeğine ve onu ortadan kaldırmak için gerekli çabalara dikkat çekmek amacıyla 12 Haziran tarihini Dünya Çocuk İşçiliği ile Mücadele Günü ilan etti. ILO’nun kamuoyuyla paylaştığı son verilere göre, dünya genelinde 160 milyon çocuk işi var.
Türkiye İstatistik Kurumu'nun (TÜİK) 2019 yılsonu itibarıyla yayınladığı "İstatistiklerle Çocuk" raporuna göre ise; 5-17 yaş grubundaki çalışan çocuk sayısı 720 bin kişi. Dünyada olduğu gibi Türkiye'de de çocuk emeğine hemen her sektörde rastlamak mümkünken, çalışan/çalıştırılan 400 binden fazla çocuk İLO’nun çocuk işçiliğinin “en kötü biçimlerinden biri” olarak tanımladığı tarım işçisi.
2005 yılında mevsimlik tarımda çocuk işçiliğini, çocuk işçiliğinin en kötü üç biçiminden biri kabul eden Türkiye, İLO’ya 2015 yılına kadar bu durumu tamamen ortadan kaldırmayı taahhüt etti, ancak bu gerçekleşmedi. Hazırlanan yeni bir planlamada 2017-2023 arasında bitirilmesi hedeflendi ve 2018 yılı Çocuk İşçiliği İle Mücadele Yılı ilan edildi. Ancak gelinen noktada 720 bin resmi rakamın yanında Türkiye’de 2 milyona yakın çocuk işçi bulunduğu varsayılıyor.
YAPISALLAŞMIŞ YOKSULLUK DÖNGÜSÜ
Türkiye’de her yıl on binlerce aile, mevsimlik gezici tarımda çalışmak için Mart ayında göç yoluna çıkıyor. Mevsimlik gezici tarım işçiliği Türkiye’de çalışma yaşamında en güvencesiz ve en çok can kaybının verildiği alanlardan biri. Bu ağır yükü kaldıranların azımsanamayacak bir kısmını da çocuklar oluşturuyor. İçme suyuna, banyoya, tuvalete, elektrik kullanımına erişimde büyük sorunların olduğu mevsimlik tarım işçiliği, yapısallaşmış yoksulluk döngüsü içinde çocuklar da dahil olmak üzere ailelerin tüm bireylerini insani olmayan koşullarda gezici ve geçici tarım işçisi olarak çalışmaya zorluyor.
ÇOCUĞUN YAŞAMA HAKKI
Birleşmiş Milletler Çocuk Haklarına Dair Sözleşme; her çocuğun yaşama hakkı, eksiksiz biçimde gelişme hakkı, eğitim hakkı, istismar ve sömürüden korunma hakkı ve oyun hakkının gözetilmesini zorunlu kılıyor. Fakat kayıt dışı çalıştırılan ve hiçbir iş güvenliği olmayan mevsimlik tarım işçileri, bölgeden bölgeye traktör kasalarında hayati risk altında seyahat ediyor, yolculuklar sırasında sık sık meydana gelen kazalar ciddi yaralanmalara, can kayıplarına yol açıyor.
“Bu İş Çocuk Oyuncağı Değil” sloganıyla çocuk koruma programı kapsamında çalıştırıldıkları tüm alanlarda çocukların karşılaşabileceği riskleri azaltmayı ve ortadan kaldırmayı hedefleyen Hayata Destek Derneği Proje Yöneticisi Leyla Ezberci, çocuk emeğinin sömürülmesi, sahada karşılaştıkları olumsuzluk ve alınması gereken önlemleri Mezopotamya Ajansı’na (MA) değerlendirdi.
‘TÜİK VERİLERİNİ 3 İLE ÇARPMAK GEREKİYOR’
Türkiye'nin 2005 ve 2015 yıllarında çocuk işçiliğinin bitirilmesi için hazırladığı eylem planlarının çocuk işçiliğini bitirmediğini, her geçen gün çocuk işçiliğinin arttığını söyleyen Ezberci, var olan plan ve prosedürler pratiğe dönüşme noktasında yetersiz kalındığını ifade etti.
Türkiye’de yaklaşık 2 milyon çocuğun çalıştırılarak sömürüldüğüne dikkat çeken Ezberci, bir yıldan fazladır etkisini devam ettiren salgınla birlikte bu rakamların daha da arttığını kaydetti. TÜİK’in çocuk işçiliğine dair açıkladığı verilere değinen Ezberci, “TÜİK 2019 yılında çocuk işçiliğine dair bir anket paylaştı ve bunu yılın son çeyreğinde yayınladı. Son çeyrek mevsimlik tarım işçilerinin sahada olduğu bir dönem değil. Mevsimlik tarım işçisi çocuklar, mülteci çocuklar bu ankette olmamasına rağmen 720 bin gibi bir sayı açıklandı. Bu veriyi aslında 3 ile çarpmak gerekir” diye konuştu.
Ezberci, çocuk işçiliği ile mücadele konusunda yaptırım uygulama, aileleri destekleme, güçlendirme konusunda yetersiz kalındığının da altını çizdi. ILO’nun her dört yılda bir çocuk işçiliğine dair hazırladığı raporda uzun zamandır azalma gösteren çocuk işçiliğinin yeniden artışa geçmesinin üzücü olduğunu belirten Ezberci, mevsimlik tarım işçilerinin boğuştukları sorunların salgınla birlikte arttığını kaydetti.
‘YOKSULLUK TOPRAKSIZLIK BESLİYOR’
Çocuk işçiliğinin başat nedenleri arasında yapısallaşmış yoksulluğun olduğunu ifade eden Ezberci, özellikle bölge illerinde bu oranın yüksek olduğuna işaret etti. Urfa'da mevsimlik tarımda çalışan kişilerle ilgili saha çalışmaları hakkında bilgiler veren Ezberci, Urfa’dan diğer illere giden mevsimlik gezici işçilerin yüksek olmasının nedenleri arasında eşitsiz toprak dağılımı olduğunu belirtti. Ezberci, “Viranşehir’de yaptığımız bir araştırmada göç eden ailelerin burada tutunamadığını ve bu tutunamama sonucunda mevsimlik tarım işçisi olmayı seçmek zorunda oldukları gerçeğini gördük. Yoksulluk, topraksızlık bunu besliyor. Yoksulluk tek başına bir etken değil aslında, kültürel bir durumda var. İnsanların bildiği tek iş bu. Tek seçenek olarak mevsimlik tarım işçisi olmak sunulmuş. Urfa özelinde mevsimlik tarım işçiliğini yoksulluk döngüsü besliyor. İnsanlar eğitim alamıyor, tamamlayamıyor. Yetişkin bir birey olduğu zaman vasıflı bir işte çalışmıyor. Bunun sonucunda kendi ailesini bu işe yönlendirmiş oluyor. Bu böyle bir döngü içinden kuşaktan kuşağa devam ediyor. Yapısallaşmış bir yoksulluk var” dedi.
ÇALIŞMA KOŞULLARI
Mevsimlik tarım işçilerinin çalıştığı Türkiye illerindeki hemen hemen her tarlada benzer sorunları olduğuna dikkati çeken Ezberci, bu sorunlara dair çalışmalarında sahada gözlemledikleri durumu şu sözlerle anlattı: “Temiz içme suyu çoğu yerlerde yok ya da az miktarda erişim var. Bütün sahalarda sivrisinek, böcek çok fazla, bundan kaynaklı çocukların yüzü gözü hep şiş. Sağlığa erişim ise hiçbir sahada yok. Güvensiz sahalarda çalıştıkları yetmiyor gibi konakladıkları yerlerde en atıl yerler. Her sene göç mevsimlik iş dönemlerinde derelerde boğulan çocuk haberlerini duyuyoruz. Ya da bir yol boyunda kalıyorlar bu yer hep şehrin izole yeri oluyor. Birçok haktan uzaklar. Elektrik yok, çocuklar akşam 'bir kitap okuyayım' diyemiyor, sahalar kapkaranlık. Gezdiğimiz sahaların neredeyse hepsi böyle. Çadırlar çok birbirine yakın, tuvalet ihtiyaçlarını karşılayacakları tuvaletler yok. Derme çatma muşambalarla çevresini kapattıkları bir alanda bu ihtiyaçlarını karşılıyorlar. Çocuklar arasında çok fazla ishal, kusma var. İçme suyu ve hijyensizlikten kaynaklı sürekli salgın bulaşıcı hastalıklar var. Ulaşım ayrı bir dert. Çocuklar 18-19 bazen 20 saat yol gidiyorlar. 8 kişilik minibüslere 20 kişi eşyaları ile seyahat ediyor. Çadır alanından tarlaya gitmekte çok riskli. Traktörün arkasına binerek üst üste gidiyorlar.”
‘YAPTIRIM YOK’
Türkiye'nin taraf olduğu UNICEF Çocuk Haklarına Dair Sözleşme’nin 32’nci maddesinde çocukların korunması gerektiğini belirttiğini hatırlatan Ezberci, “Biz bu sözleşmeye tarafız ama çocuk işçiliği bu anlaşmanın tamamen ihlali. 18 yaşından küçük hiç kimse ağır işlerde çalıştırılamaz ama günümüzde çok fazla çocuk var. Hedeflerimizden çok uzağız. Ülke genelinde uygulanan sokağa çıkma yasağında mevsimlik tarım işçisi çocuklar yasaktan muaf tutularak işe gönderildi. Biz eve kapanırken çocuklar izinler alarak yollardaydı. Yaptırımlar yok, destekler yetersiz” ifadelerini kullandı.
‘ÇOCUKLARIN EN DOĞAL HAKLARI’
Ezberci, çocuk işçiliği ile mücadele kapsamında ailelere daha fazla istihdam olanakları yaratılmasının önemi üzerinde de durdu. Ezberci, “Bunun için ekonomik kaynaklara yönelik projeler geliştirmek gerekir. Daha çok istihdam sağlanmalı. Urfa, Viranşehir bu konuda gerçekten çorak yerler. Fabrikalar yok, sanayi iyi değil. Bundan kaynaklı istihdam sahibi olamayan insanlar iş bulamadıkları için mevsimlik tarım işçisi olmayı seçiyor. Çocuklara haklarını vermekten bahsediliyor. Çocuklara haklarını vermeyelim zaten onların sadece haklarını kullanabilecekleri uygun zemini yaratmak için mücadele edelim. Çocukların doğuştan sahip olduğu hakları kullanmalarını sağlamak hepimizin görevi” diye konuştu.
Çocukların çalışmak için gittikleri illerde ayrımcılığa maruz kaldığını dile getiren Ezberci, bunun etkilerinin uzun yıllar devam ettiğini söyledi. Çocukken yaşanan travmaların ağır sonuçlara neden olduğunu ifade eden Ezberci, “Ne yazık ki mevsimlik tarım işinde ötekileştirme, ayrımcılık, medyada yansıyan kavgaları çok kişi duyuyor ama biz bire bir içindeyiz. Bu ortamlar çocukların asla olmaması gereken ortamlar. Çocukların korunması ayrı bir yer, psikolojik destek almaları gerekiyor. Hayata destek evlerimizde çocuklar gittikleri illerden döndüklerinde biraz da bunu yapıyoruz” dedi.
‘ÇİFTE AYRIMCILIK’
Sığınmacı mevsimlik tarım işçilerinin açıklanan resmi verilere eklenmedikleri gibi, gittikleri yerlerde “çifte ayrımcılığa” maruz kaldıklarına vurgu yapan Ezberci, şöyle devam etti: “Sistem içinde bir ayrımcılık var. Karadeniz’i baz alırsak orada yaşayan biri günde 80 TL alıyorsa, Doğu Anadolu’dan giden biri 60, sığınmacı biri 40 TL alıyor. Bu ücrette bile bir eşitsizlik var. Çocuk boyutuna baktığımız zaman, kırılganlıklar arttıkça risklerde artıyor. Zaten savaştan kaçıp gelen çocuklar. Eğitim alma oranları çok az. Sayıları fazla olan Suriyeli mülteci çocuklar okula gitmiyorlar, tamamen çocuk işçiliğinin içindeler. Riskleri daha fazla, eğitim alma oranları daha az, gittikleri yerlerde çifte ayrımcılığa maruz kalıyorlar. Savaş travmasından çıkıp tekrar zorlu şartlar içinde çalışmak zorunda kalıyorlar”
'ÇOCUK EMEĞİ VARSA BOYKOT ETMELİ'
Çocuk emek sömürüsü ile mücadele, çocukların haklarını kullanmalarına uygun ortamlar yaratmanın herkesin sorumluluğunda olduğunu vurgulayan Ezberci, sözlerini şöyle tamamladı: “‘Ben ne yapa bilirim ki’ dememek lazım. Çocuk işçiliği ile mücadelede herkesin bir rolü var ve çocuklara karşı hepimiz sorumluyuz. Çocuk emeği olan bir ürünü almamak, bir ürün alırken bunu araştırma bunda çocuk emeği var mı diye, varsa o ürünü almamak boykot etmek önemlidir.”
MA / Emrullah Acar