ANKARA - Ulusal Yazarlar Birliği, Diyarbakır’da 16 gazetecinin tutuklanmasına dair, “Erdoğan rejiminin son saldırılarına karşı Kürt gazetecilerle dayanışma içindeyiz” açıklaması yaptı.
Ulusal Yazarlar Birliği (NWU), Diyarbakır’da 16 Kürt gazetecinin tutuklanmasına dair, “Erdoğan rejiminin son saldırılarına karşı Kürt gazetecilerle dayanışma içindeyiz” başlıklı açıklama yaptı. Tutuklanmanın kınandığı açıklamada, “Bu koşullar, özellikle Kürt gazeteciler ve onların gazeteleri Yeni Yaşam için basın özgürlüğünü bir ölüm kalım meselesi haline getiriyor” denildi.
'YAKINDAN İZLİYORUZ’
Açıklamada, “Erdoğan hükümeti iktidarını korumak için gazetecilere, akademisyenlere, siyasi örgütlere ve tüm toplumsal muhalefete saldırırken durumu yakından izliyoruz. Kürt halkının sürekli baskı, kitlesel tutuklama, siyasi partilerinin kapatılması ve Türk yetkililerin uyguladığı şiddetle karşı karşıya olduğunun farkındayız. Türkiye'deki son saldırıları kınamak için uluslararası basın kuruluşlarıyla birlikte çalışıyoruz. Gazeteciliğin kriminalize edilmesi, yükselen otoriterliğin ve faşizmin bir belirtisidir. Bu, George Floyd protestoları sırasında güvenlik güçleri tarafından ABD'li gazetecilerin baskı altına alınmasından Al Jazeera muhabiri Shireen Abu Akleh'in yakın zamanda Cenin'de öldürülmesine kadar küresel bir trend haline geldi. ABD'deki yazarlar, serbest çalışanlar ve gazeteciler olarak şeffaflık ve basın özgürlüğü için mücadele ediyor ve Kürt gazetecilerle tam dayanışmamızı ilan ediyoruz” ifadelerine yer verildi.
‘ERDOĞAN’A GÖRE HERKES TERÖRİST'
Açıklamada, 1990’lı yıllarda gazetecilere yönelik yaşanan baskı ve cinayetlere işaret edildi. Benzer durumların bugün de devam edildiğine dikkat çekilen açıklamada, “İfade ve düşünce özgürlüğünün 'tutsak' olduğu Türkiye'de, devletin iç ve dış politikadaki baskıcı politikaları özellikle son 6-7 yılda binlerce kişinin sürgüne gönderilmesine, tutuklanmasına, polis şiddetine maruz kalmasına, işkence ve cezaevlerinde ölümlere vb. sebep olmuştur. Baskı politikalarını ortaya çıkaran gazeteciler ve devletin özellikle Kürtlerin yaşadığı illerde işlediği suçlar yıllardır devletin ve hükümetlerinin hedefi olmuştur. Şu anda tutuklu gazeteci ve yazar sayısı 150'nin üzerinde. Cumhurbaşkanı Erdoğan'a göre kendi medyasında çalışanlar dışında kimse gazeteci değil, herkes terörist. Gazetemizde her gün yazdığımız hak ihlalleri ile devlet ve hükümet baskılarının yanı sıra ne yazık ki bu kez evlerine ve işyerlerine baskın düzenlenerek tutuklanan 16 gazeteci arkadaşımızla karşı karşıyayız” diye kaydedildi.
‘DELİL ÜRETMEYE ÇALIŞTILAR’
Gözaltı sürecinde delil üretilmeye çalışıldığı belirtilen açıklamada, şu ifadelere yer verildi: “Edindiğimiz polis, savcı ve mahkeme kayıtlarına göre, sorgulama sırasında gazeteci arkadaşlarımıza Sterk TV ve Medya Haber TV'ye neden program yaptıklarının, programlarında kullandıkları ifadelerin ve haber kaynaklarıyla yaptıkları telefon görüşmelerinin sorulduğunu görüyoruz. Polis, çalıştıkları basın kuruluşlarını veya ürettikleri içerikleri kriminalize etmeye, Diyarbakır'dan kalkan Türk askerlerine ait savaş uçaklarının Irak/Güney Kürdistan'da sivil katliamlar yaptığı haberlerini istihbarat bilgisi olarak değerlendiriyor. Özellikle Ortadoğu basınında haber değeri taşıyan ve programlarda yer alan bu uçuşlar, arkadaşlarımızın sunmadığı programlarda nedense suç unsuru olarak görülerek tutuklama gerekçelerinden biri haline geldi. Tutanaklarda belirtilen bir diğer tutuklama nedeni de arkadaşlarımızın haber kaynaklarıyla iletişim kurmasıdır. Bu kaynaklar da suç unsuru olarak gösterilmeye çalışılmış ve savcılık soruşturmasında yer almıştır.
90'lı yıllarda Türkiye'de ve özellikle Kürtlerin yaşadığı illerde devletin çözemediği cinayetler, dünya kamuoyunun da bildiği gibi halen güncel bir konu olarak gündemde. Bazı gazeteci arkadaşlarımızın kayıp yakınları ile iletişimleri ve haberleri örgütsel bir ilişki olarak tutanaklarda yer aldı ve sorgulandı. Gazeteci arkadaşımız Ömer Çelik'in epilepsi hastası çocuğuna ait tablet, hükümete bağlı Yeni Şafak Gazetesi tarafından ele geçirilerek örgütsel belge olarak basına sunuldu. Biz çok ciddiyiz. Çocuğuna ait oyun tabletine arkadaşımızın evinde sadece dijital materyal olarak el konuldu. Aynı gazetede, basılmayan evler basılmış olarak yayınlanmış ve polis raporlarında dahi bulunamayan PKK bayrağı, arkadaşlarımızın evinde bulunmuş gibi servis edilmiştir.
Arkadaşlarımızın gözaltına alınma ve tutuklanma nedeni olarak gösterilen dosyaya gizlilik kararı getirilerek, ifade ve savunma hakkı gasp edildi. Savcılık ve mahkeme, gazetecilerin gözaltına alınma ve tutuklanma nedenlerini tam olarak açıklamadı. Elimizdeki tutanaklara göre devletin en somut delili yukarıda sıraladığımız gibidir. Mevcut ve önceki basın ve siyasi dava dosyalarına göre bu gizlilik kararı, devletin sahte delil oluşturmak için zaman kazanmaya çalıştığına ve kamuoyu algısını değiştirmek için zaman kazanmaya çalışacağına işaret ediyor.”