Franziska Stier: Kayyım Kürt halkına yönelik zulmün bir parçası

  • dünya
  • 09:07 26 Kasım 2024
  • |
HABER MERKEZİ - BastA Genel Sekreteri Franziska Stier, kayyım atamalarının Kürt halkına yönelik zulmün bir parçası olduğunu belirterek, buna karşı Wan’da verilen mücadeleyi gözleriyle gördüğünü kaydetti. 
 
Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) yönetimindeki belediyelere kayyım atanmasına tepkiler sürüyor. İrade gaspına karşı eylemler devam ediyor. DEM Partili belediyelere kayyım atanmasına bir tepki de BastA (Basels Starke Alternative/Basel’in Güçlü Alternatifi) Genel Sekteri Franziska Stier’den geldi. 31 Mart’ta seçim sürecini gözlemlemek ve raporlamak için uluslararası bir heyetle Wan’da bulunan Franziska Stier, kayyım atamanlarına ilişkin değerlendirmelerde bulundu. 
 
‘KÜRT HALKINA YÖNELİK ZULMÜN BİR PARÇASIDIR’
 
Kayyım kelimesinin İngilizcede “trustee” olarak kullanılmaması gerektiğini ifade eden Franziska Stier, “Çünkü Trust (güven) diye bir şey yok. Kayyum sistemi demek lazım. Demokrasi ve insan hakları için mücadele eden herkes bu kelimeyi öğrenmeli. Kayyumun halkın iradesine karşı baskıcı bir taktik olduğunu anlamalı. Kayyum sistemi, Kürt halkına yönelik baskı ve zulmün bir parçasıdır. Türkiye'nin batı bölgelerinde kayyumu hiç duymadım. Bu uygulama iki sınıflı bir siyaset ve adalet sisteminin bir parçasıdır. Kayyum sisteminin kadın örgütlerini ve şehirlerin kültürel tarihini yok ettiğini de biliyoruz. Bu barış için bir strateji değil. Bu sadece insanları ezmek için bir taktiktir” dedi. 
 
MUHALEFETİ BÖLME GİRİŞİMLERİ
 
DEM Parti’nin yanı sıra CHP belediyelerine de kayyım atanmasının muhalefeti bölmek ve baskı altına almak için bir taktik olarak değerlendirilebileceğini söyleyen Franziska Stier, “Aslında dünyanın her yerinde otoriterlerin, sağcıların ve kadın düşmanı liderlerin güçlendiğini görebiliyoruz. ABD'ye, Rusya'ya, Almanya'ya, İtalya'ya, Macaristan'a, İsrail'e bakabiliriz; her yerde insanları bölmeye, kadınları ve göçmenleri ezmeye çalışıyorlar. İnsanlar her yerde örgütlenmeye başladılar. Örneğin Trump seçildiğinde partimize çok sayıda yeni üye katıldı. Yani insanlar dünyanın her yerinde neler olup bittiğine bakıyorlar ve bu tür baskıları kabul etmediklerinde örgütlenmeye başlıyorlar” diye belirtti. 
 
‘İNSANLAR ÖCALAN’I DİNLEYECEKTİR’
 
AKP’nin kayyımlarla halk üzerinde kontrol sağlamaya çalıştığını ifade eden Franziska Stier, barış sürecinin sağlanabilmesi için halkın taleplerinin görülmesi gerektiğini kaydetti. Franziska Stier, “Kürtlerin tek bir temel talebi var; Kendi diliyle, kendi kültürüyle, kendi kaderini tayin edecek şekilde özgürlük ve barış içinde yaşamak. Bu bir insan hakkıdır. Kürtlerin bunun için mücadele etmeleri gerekiyor. Bence Türkiye demokratik bir ülke olup bu talepleri yerine getirebilir. Eğer siyasi güce, polis ve ordu gücüne sahipseniz, geri adım atmalı ve diğer tarafın taleplerinin de dikkate alıp tanımalısınız. Eğer bir demokrasiniz varsa, halkın iradesine saygı duymanız gerekir. Bu yaşananların bir parçası da Abdullah Öcalan'ın özgürlüğüdür. Çünkü barış sürecini O başlatabilir. İnsanlar onu dinleyecektir. O’na saygı duyarlar. O çok önemli bir insan ve geçmişte birkaç kez barış sürecini başlattı. O da Kürdistan'daki insanlar gibi aynı düzeyde barış istiyor. Ama O’na yer verip diğer tarafa da baskı yapmak bir barış süreci başlatmak değildir” diye konuştu. 
 
‘DEMOKRASİ VE BARIŞ İÇİN MÜCADELE EDİYORLAR’
 
Kayyım atanan belediyelerde devam eden direnişlerin cesur olduğunu söyleyen Franziska Stier, Wan direnişindeki gözlemlerine ilişkin, “Bunu medyada izlemek benim için bazen çok zor, çünkü çok büyük bir vahşet yaşanıyor. Onlar benim kız ve erkek kardeşlerim. Van'dayken bunu gözlerimle gördüm ve duydum. Sokakta sadece siyasi partinin olmadığını gördüm. Yani herkes sokaktaydı ve herkesin orada yapması gereken kendi rolü vardı. Bu yüzden protestonun nasıl organize edildiğini görmek inanılmazdı. Şu anda iradelerinin yok sayılacağını gördüler. Bir araya geliyorlar, demokrasi ve barış için birlikte mücadele ediyorlar” ifadelerini kullandı. 
 
MA / Hivda Çelebi