‘Doğa talanına karşı birleşik mücadele tarihi sorumluluktur’

img

MALATYA - Malatya'da ekolojik dengenin tehdit altında olduğunu söyleyen MAL-ÇEP Kurucusu Hüseyin Çıplak, doğa talanına karşı birleşik mücadelenin tarihi sorumluluk olduğunun altını çizdi. 

Yüzlerce endemik bitki türü ve zengin bir yaban hayatına ev sahipliği yapan Malatya, mevcutta işletilenlerin yanı sıra yeni yapılacak maden ocaklarının tehdidiyle karşı karşıya kaldı. Kentin birçok ilçesinde eski madenlere ek olarak yeni maden arama ruhsatları verildi. Son dört yıl içinde yapılan 891 yeni Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) başvurusuyla alınan yeni ruhsatlarla, altın, demir, bakır, kurşun başta olmak üzere çeşitli madenler için aramalar yapılacak. Kentte hali hazırda ise 496 madencilik faaliyeti bulunurken, ÇED başvurularının bölgelere dağılımı şöyle: “Malatya merkez 10, Akçadağ 112, Arapgir 39, Arguvan 31, Battalgazi 68, Darende 39, Doğanyol 5, Doğanşehir 130, Hekimhan 73, Kale 8, Kuluncak 56, Pütürge 43, Yazıhan 43, Yeşilyurt 234.” 
 
Açıklanmadığı için resmi verileri bilinmeyen taş, kum, mermer, demir, kuvars, bakır, kurşun, altın, kömür ocakları ve Hidroelektrik Enerji Santrali (HES) dahil olmak üzere bir kısım başvuru için “ÇED gerekli değil” raporu verildiği öğrenildi. 
 
Malatya’da son 3 yılda artan madenciliğe karşı 29 Eylül 2020’de Malatya Çevre ve Kültür Platformu (MAL-ÇEP) kuruldu. Çevre tahribatı ve özel şirketlerin maden aramalarına karşı bölgede yaşayan yurttaşları bilgilendiren platform, 120 kurum tarafından destekleniyor. Malatya ve çevresinde artan maden faaliyetlerinin yaşam alanlarında oluşturduğu tehditleri MAL-ÇEP Kurucusu Hüseyin Çıplak değerlendirdi. 
 
DOĞA PEŞKEŞ ÇEKİLİYOR
 
Türkiye’de doğanın rant uğruna talan edildiğine dile getiren Çıplak, “vahşi madencilik” olarak adlandırdığı çalışmaların her geçen gün arttığına dikkat çekti. Malatya’da son 3 yılda maden faaliyetlerinin arttığına değinen Çıplak, “Malatya doğası maden şirketleri tarafından kuşatılmış. Bu kuşatmaya karşı birçok sivil toplum kuruluşuyla birlikte MAL-ÇEP’i kurduk. Malatya doğasının 3-5 şirkete peşkeş çekilmesine izin veremeyiz. Kendi ülkelerinde doğayı istedikleri gibi talan edemeyen yabancı şirketler, Malatya’da istedikleri gibi doğayı talan ediyorlar. Kanada’da doğayı talan edemeyen bir şirket, neden Malatya’da istediği gibi edebiliyor?” diye sordu.  
 
Platform olarak kuruldukları günden bu yana en çok veri elde etme konusunda zorlandıklarını aktaran Çıplak, “Madencilik faaliyetlerine ilişkin Çevre Şehircilik İl Müdürlüğü’nden veri istediğimizde, bize ‘Üçüncü kişilerle bilgi paylaşmıyoruz, sizin muhatabınız Maden Tetkik Arama (MTA)’ dediler. MTA’ya dilekçe yazdık, aylar geçti ancak bir cevap vermediler. Kendi olanaklarımızla veri elde etmek zorundayız” diye belirtti. 
 
BİYOÇEŞİTLİLİK KURBAN EDİLİYOR
 
Malatya’nın 354'ü endemik olmak üzere toplam bin 890 bitki türüne ev sahipliği yaptığını vurgulayan Çıplak, “Bu endemik bitkiler risk altında. Biyoçeşitlilik madene kurban ediliyor. Maden belli bir süre sonra bitecek ama o endemik bitki bir daha yeşermeyecek. Malatya'da üretilen kayısı, dünya yaş kayısı ihtiyacının yüzde 25’ini, kuru kayısı ihtiyacının ise yüzde 85’ini karşılıyor. Madenler yüzünden kayısı gözenekleri tozla kapanıyor, ağaçlara zarar veren böcekler artıyor. Ağaçlar kuruyor, üreticiler her yıl kuruyan ağaçları kesiyor. Birkaç yıla oranla Malatya'da su kaynakları kurudu, su seviyesi barajlarda yarıya indi. Kış aylarında bile yağmur yağmıyor. Tarihi yerlerin olduğu alanlarda madenler yapılıyor. Tarih tahrip ediliyor. İnanç merkezleri yok ediliyor. İtirazlarımıza rağmen sit alanlarında çalışmalar yapılıyor” şeklinde konuştu.
 
EKOLOJİK DENGE TEHDİT ALTINDA
 
Malatya’da süren maden faaliyetlerinin çevre ülkeleri de etkilediğini belirten Çıplak, “vahşi madenciliğin” durdurulmaması durumunda ekolojik dengenin yok olacağı uyarısında bulundu. Madenlerde kullanılan kimyasalların suya, toprağa ve havaya karıştığını dile getiren Çıplak, sözlerini şöyle sürdürdü. “Hava hepimizin havası, havanın sınırları yok. Sularımız, toprağımız ve havamız zehirlenirse yaşam yok olacak. Madenciliğin fazla olduğu yerlerde sağlık sorunları fazla olur, kanserler artar. Şirketlerin karlarına kar katması nedeniyle insanların yaşama hakkı göz ardı ediliyor.” 
 
İNSANLAR GÖÇE Mİ ZORLANIYOR?
 
Madenlerin yoğun yapıldığı alanların rastgele seçilmediğini söyleyen Çıplak, “Madenciliğin en fazla olduğu Malatya, Sivas, Erzincan, Dersim hattında muhalif olan, demokrat olan bir kesim var: Kürt ve Aleviler. Bu şu soru işaretini de akıllara getiriyor: Acaba buradaki insanlar göçe mi zorlanıyor? İnsanlar peyderpey Malatya’yı terk ediyor. Buna karşı bir önlem alınmazsa, daha fazla terk etmek zorunda kalacaklar. Malatya’nın çok güzel bir doğası var. İnsanların geçim kaynağı tarım ve hayvancılık. Bu kaynaklarını ellerinden alırsanız insanlar buralarda barınamayacak. Bu Malatya’nın yok edilmesi demek. İnsanların göç edip, sefalet içinde yaşamaya mahkum olması demek. İnsanların kültürünün yok edilmesi demek. Ekonomik, sosyal ve kültürel alanda bir yok oluş ile karşıyayız” ifadelerini kullandı. 
 
İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ BÜYÜYOR
 
Doğanın talanına karşı mücadelede herkese sorumluluk düştüğünü vurgulayan Çıplak, dayanışma ağlarının yaratılması gerektiğinin altını çizdi. İklim değişikliğine dikkat çeken Çıplak, devamında şunları söyledi: “Küresel bir iklim değişikliği var. İklim değişikliği sadece bir alanı değil, bütün dünyayı etkiliyor. Hızla bir çölleşmeye doğru gidiyoruz. Yağışlar yok, su kaynakları tükeniyor. Mevcut su kaynaklarının, doğal yaşamın korunması gerekiyor. Bu zaruri bir ihtiyaç. Tüm insanların havasına, toprağına, suyuna sahip çıkması gerekiyor. Vahşi madenciliğe karşı bir duruş sergileme zamanı.”
 
ÇATI PLATFORM ÖNERİSİ 
 
Ekoloji örgütlerinin ortak bir çatı altında mücadele etmesinin kaçınılmaz olduğunu kaydeden Çıplak, “Malatya’da olduğu gibi çevre il ve ilçelerde de çevre platformları var. Herkes kendi doğasını korumak için mücadele ediyor. Hepsiyle diyaloğumuz var. Ortak bir çatı platform olabilir. Yine herkesin yerelde kendi platformu olsun, ancak bölgeyi temsil eden bir çatıya ihtiyaç var. Dayanışma içinde, herkesin içinde olduğu bir platformun zorunluluğu doğmuştur. Yakın zamanda Dersim, Bingöl, Bitlis, Hakkari, Şırnak günlerce yandı. Doğamız tahrip edildi. Buna karşı çevre platformlarının bir araya gelip adım atması gerekiyor” çağrısında bulundu. 
 
‘OMUZ OMUZA MÜCADELE’
 
Ortak mücadelenin “Tarihi bir sorumluluk” olduğunu söyleyen Çıplak, sözlerini şöyle tamamladı: “Hiç kimse bu sorumluluktan kaçamaz, kaçmamalı. Yangınlar, madenler, HES’ler ne olursa olsun, bütün doğa tahribatına karşı bütün çevre örgütleri bir arada mücadele etmeli. Platform olarak bizim birçok çevre platformuyla görüşmelerimiz devam ediyor, umuyorum ki kısa bir sürede görüşmeler olumlu sonuçlanır. Doğamızı kuşatan maden şirketlerine karşı bizde mücadele çerçevesinde kuşanalım. Omuz omuza bu mücadeleyi kazanabiliriz. Yan yana gelmekten korkmamalıyız. Doğa hepimizin, her yere sahip çıkabilmeliyiz.” 
 
MA / Emrullah Acar