Bölgenin biyolojik hafızasını dijital ortamda sergiliyor

img

DİYARBAKIR - Biyolog Selçuk Ertekin, yaklaşık 40 yıldır bölgenin çeşitli illerinden topladığı 8 bin civarındaki bitkileri kurutarak bölgenin biyolojik hafızasını oluşturuyor. 

Biyolog Profesör Doktor Selçuk Ertekin, Diyarbakır, Urfa, Mardin, Siirt, Van, Bitlis ve birçok bölge iline yaptığı eğitim ve projeler kapsamındaki ziyaretlerinde bitki toplayarak biyoçeşitlilik üzerine hafıza çalışması yaptı. Topladığı bitkileri gazete aralarında tarih, yer ve bitki türünü belirterek bu zamana kadar saklayan Ertekin, şimdilerde Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP) ve Yeni Yaşam Derneği’nin katkısıyla yaklaşık bin bitki türünü etiketleyerek dijital ortamda sergiliyor.
 
Ertekin ile biyoçeşitlilik hafıza çalışmasına ilişkin konuştuk.
 
AVRUPA ÜÇ YÜZYIL ÖNCE BAŞLADI
 
Bu çalışmaların ilk olarak Avrupa ülkelerinde özverili bir şekilde başladığını aktaran Ertekin, “Bütün dünyada bitkiler bu şekilde toplanıp bitki herbaryum dediğimiz yerlerde saklanıyor. Avrupa bu işe iki üç yüzyıl önceden başlamış. Binlerce milyonlarca örneğe sahip. Bizimkiler onlarınkilerle kıyaslanmayacak kadar küçük. Türkiye’de herbaryum pek yok. Yalnızca İstanbul ve Ankara üniversitelerinde hebaryumlar var. Küçük yerlerde bu tip herbaryumları oluşturmak zor. Bu yüzden bitkileri koruma amaçlı bir tür dijitalleştirme fikri aklımıza geldi böyle bir proje yürüttük. Bu aslında bizim yaptığımız yeni bir şey değil bin 400-500 yıllardan itibaren batılı araştırmacıların kullandığı bir yöntem ama son dönemlerde biraz daha modernize oldu. Daha iyi koşullarda bitkileri koruma ve saklama imkanı var” diye belirtti.
 
8 BİN BİTKİ TÜRÜ TOPLADI
 
40 yıldır bitkileri kişisel olarak muhafaza ettiğini kaydeden Ertekin, bu zamana kadar yaklaşık 8 bin civarında bitki topladığını kaydetti. Yüksek lisans çalışmasında Diyarbakır’da bezelyeye yakın bir türü çalıştığını kaydeden Ertekin, “Onun yaklaşık 20 türünü topladım. Daha sonra doktora tezimde Güney Doğu’daki bu bitkinin tüm yabani akrabalarını alıp değerlendirdim. Yani bunların evrimsel ilişkileri nelerdir, morfolojik olarak nasıl tanırız, dış görünüş olarak nasıl tanırız üzerinden. Bunlarla ilgili çalışmalar yaptım, hatta o dönem koşullarında anatomik olarak da çalıştım. Sonrasında birçok projede çalıştım. Ve bu projeler esin kaynakları oldu. Bu projeler kapsamında gittiğim yerlerde bitkileri görme fırsatım oldu.  Urfa’ya derse gittiğim zamanlar da Urfa’dan bitkiler topladım yine Siirt Üniversitesinde dekanlık yaptığım süreçte de Siirt’ten bitkiler topladım. Ve daha pek çok ilden bitki örnekleri topladım. Bölgede Adıyaman özellikle de Nemrut Dağı biyolojik çeşitlilik açısından çok zengin. Bitki toplama zaman ve ekonomi işi ve gerçekten emek istiyor” ifadesinde bulundu. 
 
ÇOK UZUN VE ZAHMETLİ AŞAMALAR
 
Ertekin bitkileri kurutma ve etiketleme aşamalarını şu şekilde anlattı: “Kurutma bilimsel ve çok uzun zamanları alan bir iş. Aynı zamanda ders olarak okuttuğumuz da bir iş. İlk iş bitkiyi doğadan toplamak, küçük boylu bitkilerden üç beş tane büyüklüğüne, şekline, yapısına göre çeşitli örnekler alıyorsunuz. Bitkileri topladıktan sonra etiketlerini yazarak gazete kağıtları arasında saklıyoruz sonrasında ise pres dediğimiz tahta kafese bekletmeye bırakıyoruz. Kurutma işlemi bir gün sürmüyor, 15 günde bir kurutma kağıtlarını değiştirmemiz gerekiyor. Bu şekilde bitkiler esnek bir şekilde kuruyor ve eliniz değdiğinde kırılmıyor.  Bitkileri kuruttuktan sonra da etiketleme işlemi yapıyoruz. Bu işlemlerden sonra bitkinin teşhis edilmesi yani bilimsel isminin verilmesi geliyor. Sonrasında ise kartonlara yapıştırılıyor ve saklamaya bırakılıyor. Saklama koşulları da çok önemli. Özel dolaplarda, rutubet, nem, böcek ve ışıktan uzak olması gerekir.”
 
KİMYASAL İLAÇLAR BİTKİYİ ETKİLİYOR
 
İnsanların faaliyetlerinin bitkilere etkisinin çok olduğuna dikkati çeken Ertekin, “En çok etkileyen faaliyetler ise tarımsal faaliyetler. Bölgemiz bozkır bitki türüne sahip ve bozkırların tarım alanına döndürülmesi büyük bir tehdit. Çünkü bölgemiz bozkır bitki türlerinin barındığı önemli bir kültür ve gen merkezi. Son zamanlarda tarımda kullanan kimyasal ilaçlarında bitki üzerinde bir baskısı var. Bölgemizde yapılan hayvancılık faaliyetleri ve yaşam alanlarının tahribatı da en büyük sorunlar arasında yer alıyor” dedi.
 
‘HAFIZA OLUŞTURUYORUZ’
 
Bu projeyle bölgede yetişen bitki türlerini bilim dünyasına tanıtmayı hedeflediklerini belirten Ertekin, bölgenin biyolojik hafızasını dijital ortamda koruma altına aldıklarını söyledi. 
 
Bu örneklerden bazılarının yalnızca bölgede yetiştiğini söyleyen Ertekin, “Gelecekte kaybolma tehlikesiyle karşı karşıya olan bitkilerin örneklerinin var olması çok önemli. Bu örneklerden bazıları sadece burada yetişen ve bilinen bitki türleridir. Örneğin Karacadağ’da yetişen bir bakla türü sadece Karacadağ’da yetişiyor diğer bölgelerde yok. Ve günümüzde bu bitkiyi bulmak artık çok zor çünkü bozkır bitkisi ve bozkırlar şuan da hep tarım alanları oldu. Bu bitki arıcılıkta, süs bitkisinde ve daha pek çok şeyde kullanılabilen bitki. Yaptığımız çalışmayla yarın örnekleri kaybolma tehlikesiyle karşı karşıya olan bitkiler için dijital bir hafızamız olacak ve oradan onlarla ilgili bilgi alabileceğiz. Fiziki olarak onlar kuru örnekler ama bu bitkilerin geçmişi hakkında bir fikir sahibi olmamızı sağlıyor ve onlar o kuru haliyle 300 yıldan fazla yaşıyor” şeklinde konuştu.
 
Şimdilik dijital ortamda sergiledikleri serginin ilerleyen zamanlarda fiziki olarak da sergilenebileceğini aktaran Ertekin, insanlara tanıtabilecek ve anlatabilecek ortamın oluşması gerektiğini söyledi.
 
MA / Eylem Akdağ