Ekolojistler: Kürdistan'da savaş, doğa ve mekan kırımı olarak yürütülüyor

img

DİYARBAKIR - Diyarbakır’da bir araya gelen ekoloji aktivistleri, Kürt kentlerinde sürdürülen savaşın sadece tank topla yapılmadığını mekan ve doğa kırımı şeklinde de yürütüldüğünü belirterek, yıkıma karşı mücadele çağrısında bulundu. 

Mezopotamya Ekoloji Hareketi ve Türkiye Mimarlar ile Mühendisler Odası Birliği (TMMOB) Diyarbakır İl Koordinasyonu Kurulu’nun “Yok etmeye karşı mücadele ve yeniden inşa yolları” paneli kapsamında Diyarbakır’a gelen ekoloji aktivistleri, devletin izlediği “güvenlikçi” politikalar nedeniyle bölge kentlerinde yaşanan doğa talanına dair değerlendirmelerde bulundu. 
 
İktidarın “güvenlik” gerekçesi adı altında bölgede ekolojik kırım gerçekleştirdiğini belirten ekoloji aktivistleri, yıkımın sınırlarının olmadığını, Kürt kentlerinde devreye konulan doğan talanının herkesi etkilediğini ifade etti.  
 
‘KÜRDİSTAN'I SAVAŞLA TALAN EDİYORLAR’
 
Munzur Çevre Derneği’nden İbrahim Eren, sermayeyi devletin uyumu olarak tanımlayarak, “Bu uyumun sürmesiyle çevre talanı, şiddeti devam edecek” dedi. Eren, Kürdistan, halkı ve coğrafyasının şiddetin en pervasızca yaşatıldığı bölgelerden biri olduğuna dikkati çekerek, “Kürdistan halkını ve coğrafyasını savaşla ve kırımla yok etmeye çalışıyorlar. Şoven kampanyalar eşliğinde bu bölgede yürütülen bir savaş var. Bölgede ki çevreye dönük saldırıları güvenlik gerekçesi adı altında kolay bir şekilde yapıyorlar ve talanı gerçekleştirebiliyorlar. Bu talanı meşru bir gerekçe haline getirmeye çalışıyorlar” diye belirtti. 
 
‘DOĞAYA SALDIRAN SİSTEM AYNIDIR’
 
Demokratik toplum güçlerinin doğa talanına karşı durması gerektiğinin altını çizen Eren, “Munzur Artvin ve Kayseri’den farklı değil, Artvin’deki doğaya yönelik saldırılarla buradaki doğa saldırılarının aynı görülmesi gerekir. Sistem aynı sistemdir. Hedef aynıdır. Anlayış emperyalist kapitalist sömürgeci anlayışıdır. Buraya gelen şirket de,  oraya giden şirket de aynıdır. Bu bilinçle mücadele edilmeli. Kürdistan bölgesinde ki doğa kıyımı ile batıdaki doğa kıyım aynıdır. Şırnak’ta yapılan ağaç kesilmesinden örnek verirsek, toplumun o görüntüleri görmesine rağmen suskun kalması, doğayı katledenleri nasıl cesaretlendirdiğini açığa çıkardı” dedi. 
 
‘SAVAŞA VE DOĞA TALANINA SES ÇIKARMALIYIZ’
 
Türkiye’nin KDP ortaklığında Zap, Metina ve Avaşin’e yönelik saldırılarına da değinen Eren, Kürtlerin bulunduğu tüm alanlarda başlatılan savaşların haksız olduğunu ve söz konusu savaşlarda insanlar kadar doğanın da zarar gördüğünü hatırlattı. Eren devamla, “Güvenlikçi politikalarla, haksız savaşlarla doğaya karşı yapılan saldırılara karşıyız. Biz aynı zamanda savaş sonucu insanların doğaya ve yaşam alanlarından koparılmasına da karşıyız. Savaşın sonucu olarak köyler boşaltılıyor, atılan kimyasallar sonucu insanlar köylerine yıllarca giremiyor. O kimyasallar sonucu, doğada hiçbir şekilde ne hayvan ne de insanlar yaşayabiliyor. Bu durumlara karşı durmak, mücadele etmek ve en önemlisi de ses çıkarmak gerekiyor ki doğaya, insana karşı geliştirilen politikalar son bulsun” diye belirtti. 
 
“Kürdistan’ın bütün doğasını ve sularını hapseden bir sistemle karşı karşıyayız” diyen aktivist Hüseyin Akıl da, “Siirt neredeyse tamamıyla barajlarla kuşatılmış durumda. Batman’da şu anda dört tane baraj var. Kürdistan coğrafyası, maden ve enerji şirketlerine peşkeş çekilmiş, bütün doğası tahrip edilmiş durumda” diye konuştu. 
 
KİMYASAL SİLAHIN DOĞA ÜZERİNDEKİ ETKİSİ
 
Savaşın doğa üzerinde büyük felaketlere sebep olduğuna ve tahribatlar yarattığına dikkati çeken Akıl, şöyle devam etti: “Kuzey Kürdistan’da yapılan askeri operasyonlara bakıldığında; güvenlik adı altında ormanlar yakılıyor. Ağaçlar kesiliyor. Yine kimyasal silah kullandıkları doğru. Bunu kendileri de söyledi. Son dönemlerde çeşmeleri zehirledikleri iddiası da var. Batman’da ve çeşitli bölgelerde, Tendürek, Serhat tarafında içme sularını zehirledikleri söyleniyor. Özel güvenlik bölgeleri ihlal ettikleri için, insanlar oralara gidemiyor. Aktivistler gidip inceleme yapamıyor.  Yine savaş doğa talanında birebir etki gösteriyor, kuşundan tut kurduna, yılanına, kaplumbağasına kadar o suyu içen hayvanlar orada telef oluyorlar. Kuzey’de yer altı denizleri, mağaraları o şekilde kimyasal silahlara maruz kaldığı söyleniyor. O iddiaları gidip yerinde göremiyoruz. Çünkü özel güvenlik bölgesi denilerek izin verilmiyor.  Ama ideaları uluslararası yayın yapan CNN Türk kanalında kendileri itiraf ettiler.”
 
‘BÖLGE İNSANSIZLAŞTIRILDI’
 
Bölgenin insansızlaştırıldığını vurgulayan Akıl, Şırnak tarafında bir köyün neredeyse tamamen boşaltıldığını hatırlattı. Akıl, sözlerini şöyle sürdürdü: “Batman’ın Kozluk ilçesine Bağlı Timoq köyünün yüzde 95 boşaltıldı. Köy yaklaşık 40 gün asker ablukası altında kaldı. Oraya gitmek isteyen insan hakları heyeti durduruldu, köye sokulmadı. HDP’li vekiller köye gittiler ancak köye sokulmadılar. Abluka kalktıktan sonra; maalesef köyün çoğu göç etti. Köy şu anda boşalmış durumda. Halkın bir direnişi var. 2021 yılına baktığımızda iktidarın bu savaş ve talan politikasına karşı çok ciddi bir anlamda halkın direnişi söz konusu. Bu şekilde de devam edecek gibi gözüküyor. Bizim de bu saldırılara karşı mücadelemiz devam edecek.” 
 
Mevcut iktidarın iktidara geldiği günden bu yana doğa talanı gerçekleştirip derinleştirdiğini ifade eden Mezopotamya Ekoloji Hareketi Aktivisti Derya Akyol da “güvenlik” adı altında yapılan doğa kırımlarına değindi.  Akyol, şunları söyledi: “Savaş sadece tank, top ile değil Kürdistan da mekân kırımı ve doğa kırımı olarak da yürütülüyor. Şehir savaşları da bu çerçevede aynı zamanda kültürel ve ekolojik bir yıkımı da beraberinde getirdi. Savaşla doğa değişiyor, köyler boşaltılıp insanlar göç ettiriliyor.  Savaş aynı zamanda insanla birlikte doğada bulunan diğer canlı türlerinin birçoğunun sonlandırılmasına sebebiyet veriyor. Doğa, içinde toplum, su, tarihi ve diğer canlı türleriyle bütündür. Savaş insan ile doğa arasındaki ilişkinin bozulmasına sebep oluyor, yaşam alanlarının ve ekosistemin de bir yok oluşu oluyor. Savaş ve yürütülen her çatışma dünyanın diğer alanlarını da etkiliyor. Yerel direnişler bu anlamda çok değerlidir. Çünkü birebir halkın içinde olduğu ve sahiplendiği hareketlerdir” dedi. 
 
'GÜVENLİK ADI ALTINDA ORMANLAR YAKILIYOR'
 
Bir diğer ekoloji aktivisti Mardin Ekoloji Derneği Kurucu Üyesi Abdul Vahap Irmak ise çözüm süreci olarak adlandırılan döneme işaret ederek, “O süreçte çıplak dağlarda bile ağaçların çıktığını ve her yerde yeşilliğin daha baskın olduğunu gördük. Ancak sonraki süreçlerde, Dersim’de, Lice’de, Şırnak’ta, Hakkari’de, Mardin’de güvenlik adı altında, ormanların yakıldığını çok net gördük” dedi.  
 
‘HEZİMETE UĞRAYACAKLAR’
 
Türkiye’nin doğayı ve ekolojiyi savaş malzemesi haline getirdiğini sözlerine ekleyen Irmak, şunları dile getirdi: “Türkiye bu operasyonlarla Rusya gazına alternatif olarak Kürt gazını da Avrupa’ya taşımak istiyor. Burada Barzani ailesini de kendi güdümüne almış durumda. Bu şekilde bir saldırı söz konusudur. Türkiye’nin bu operasyonlardan sonuç alacağını düşünmüyoruz. Çünkü ciddi bir direniş de söz konusudur. Doğada siyasi sınırlar yoktur. Bu yüzden ekolojik bir kıyımın etkileri hepimizi etkiliyor. Şu an korucular binlerce ton ağaç kesiyorlar. Bu durum kısa vade de olmazsa da uzun vade de çok büyük etkileri var. Orası ısınacak kendi tarlasının verimi düşecek. Yine ağaç ve ormanlar yağış çeken faktörlerdir olduğu için, yağış gelmediği zaman kuraklıkla mücadele edilecek.”