İktisatçı Tanyılmaz: Savaş ekonomik krizi derinleştirir 2018-12-28 09:23:06 İSTANBUL - Kürt sorununda ısrar edilen “güvenlikçi politika” nedeniyle Suriye’deki savaşa müdahil olma olasılığının 2019 bütçesinden savunma ve güvenlik harcamalarını arttıracağına dikkat çeken iktisatçı Kurtar Tanyılmaz, bu harcamaların var olan ekonomik krizi daha da derinleştireceğini ifade etti.  Hükümetin “yok” dediği ekonomik kriz, artan enflasyon, dış borç, işsizlik ve yavaşlayan üretimle derinleşiyor. Bir yandan da Kürt sorununda devam eden “güvenlikçi politikalar” ve Suriye savaşı krizi ağırlaştırıyor. Krizin nedenlerine dikkat çeken iktisatçı Kurtar Tanyılmaz, olasılıklara ilişkin değerlendirmede bulundu.   Sabit sermaye yatırımlarının uzunca bir süredir yavaşlaması ve işsizliğin sürekli artıyor olmasının ciddi bir krizin belirtisi olduğunu dile getiren Tanyılmaz, yüksek enflasyonla birlikte çalışanların her geçen gün yoksullaştıklarını ifade etti.    Krizin şimdilik dış borç ve döviz krizi olarak seyrettiğine dikkat çeken Tanyılmaz, bunun reel sektör krizine dönüşme olasılığının güçlü olduğunu vurguladı. Bu aşamadan sonra krizin kredi veren bankalara bulaşacağını ve mali krize evrileceğini belirten Tanyılmaz, “Bunun zamanlaması ve şiddeti bir yandan dünya ekonomisindeki kriz eğilimlerinin Türkiye ekonomisini ne ölçüde etkileyeceğine, öte yandan hükümetin izleyeceği maliye ve para politikalarının söz konusu etkileri ne ölçüde massedebileceğine (Tüketim, yatırım ve kamu harcamalarının toplamı) bağlıdır” dedi.   ‘KRİZİN ASIL SORUMLUSU BURJUVAZİDİR’   Krizin asıl sorumlusunun burjuvazi olduğunu dile getiren Tanyılmaz, burjuvazinin daha karlı üretim yapabilmek için dünya pazarında tutunma çabasını ancak dışardan daha fazla borçlanarak sürdürebildiğini hatırlattı. Tanyılmaz, bu durumun günümüz dünya ekonomisinin kriz koşullarında oldukça güçleştiğini belirterek, “Bununla birlikte krizin tetiklenmesinde ve şiddetlenmesinde Erdoğan’ın enerji ve inşaat sektörlerinde yatırımları bulunan sermaye gruplarının zora düşmemesi ve yerel seçimler öncesi ekonomide iç talebin daralmaması için faiz oranlarını düşük tutmak istemesi de etkili olmuştur. Bu da sermaye kaçışını artırmıştır. Yani 15 senedir yüksek faiz vererek dışardan kaynak bulmaya itiraz etmeyen ve bu bağımlılığı ortadan kaldırmak bakımından somut bir adım atmamış olan AKP hükümeti ve Erdoğan’ın da sorumluluğu bulunmaktadır” diye belirtti.    ‘BÜTÇE AÇIĞI KRİZİ DERİNLEŞTİRECEK’   Bütçede en fazla pay ayrılan harcama kaleminin Hazine ve Maliye Bakanlığı bünyesinde yer alan faiz ödemelerinin olduğunu anımsatan Tanyılmaz, “Yani bütçenin asıl çerçevesini ‘Sermayeyi nasıl kurtarırız?’ sorusu etrafında içerideki ve dışardaki sermayeye kaynak bulma hedefi oluşturuyor. Bütçe sermayenin krizine önlem arayışını ön planda tutuyor; ancak bu terse dönüp kamu harcamalarının ve bütçe açığının artmasıyla krizi daha da derinleştirici bir etkide bulunabilir” diye konuştu.    SAVAŞ KRİZİ DERİNLİŞTİRİR    Kürt sorundaki “güvenlikçi politika” ve Suriye’deki savaşın bütçeden savunma ve güvenlik harcamalarına ayrılan payı arttırdığını da ifade eden Tanyılmaz, bu harcamaların krizin daha da derinleşmesinde etken olacağını söyledi.    'SARAY HARCAMALARI ARTTIRILIYOR'   Kamu tasarrufu adı altında sosyal harcamaların da kısıldığını sözlerine ekleyen Tanyılmaz, “Buna mukabil sermayeye dönük vergi indirimleri, teşvikler, altyapı ihaleleri için özel bütçeler oluşturuluyor; Saray’a ve Meclis’e ayrılan bütçe harcamaları artırılıyor. Gelirden bağımsız ve en çok gündelik geçimi etkileyen harcamalar içinse vergiler artırılıyor; yani emekçilere kemer sıktırılıyor” dedi.   ‘TEMEL SORUN İŞSİZLİK’    Toplumun yüzde 75’inin işçi ve emekçilerden oluştuğunu belirtin Tanyılmaz, bu kesimin krizden en çok etkilenen kesim olduğunu ve milli gelirden aldığı payın sürekli eridiğini dile getirdi. Tanyılmaz, ülkenin en temel sorunlarının işsizlik, yoksulluk ve enflasyon olduğuna vurgu yaptı.    ‘BİRLEŞİK EMEK CEPHESİ İNŞA ETMEK GEREKİR'   Ülkede ve dünyada “kemer sıkma” adı altında emekçilere yönelik saldırılara karşı yoğun bir mücadelenin de olduğuna değinen Tanyılmaz, şöyle devam etti: “Fransa’da ‘Sarı Yelekliler’den Tunus’ta kamu çalışanlarının son 40 yılın en büyük grevini gerçekleştirmelerine, Türkiye’de Flormar direnişinden 3’üncü Havalimanı işçilerine kadar birçok yerde başka direniş, grev gibi mücadele pratikleri yaygınlaşıyor. Önemli olan bu mücadeleleri ortak bir sınıfsal zeminde birleştirebilmek. Bu doğrultuda fabrikalardan, AVM’lere tüm çalışanları sendikalarda örgütlemeyi ve tüm işçilerin ihtiyaçları ve taleplerini merkeze koyan bir birleşik emek cephesi inşa etmek en acil görev olarak önümüzde duruyor.”    Giderek yavaşlayan ekonomiyi canlandırmak için ise Türkiye kapitalizminin bağımlı yapısını ortadan kaldıracak önlemlerin alınması gerektiğini sözlerine ekleyen Tanyılmaz, şunları söyledi: “En başta Gümrük Birliği’nden çıkılmalı ve dış borçlar reddedilmeli. İstihdamı sağlamak için kamu yatırımları artırılmalıdır. Kar mantığının ötesine geçecek, temel insani ihtiyaçları karşılama hedefine öncelik veren, emperyalizmden ve sermayeden bağımsız, içinde kadınların, Kürtlerin ve göçmenlerin de yer aldığı diğer ezilen kesimlerle somut temellerde ittifakı önüne koyan bir işçi-emekçi hükümetinin iktidarı, emekçilerin bu faturayı ödememelerinin ön koşuludur.”   MA / Melike Ceyhan