TMMOB İKK: Emekçilerin hayatı daha fazla kar için feda edilemez 2020-03-03 14:52:40 İZMİR- TMMOB İzmir İl Koordinasyonun düzenlediği “İş Cinayetlerine Karşı Mücadele Günü” toplantısında konuşan Maden Mühendisleri Odası Şube Başkanı Aykut Akdemir, patronların ve hükümetin daha fazla kar etmek için emekçileri hayatını feda ettiklerini belirterek, bunun kabul edilemez olduğunu söyledi. Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB), 28 yıl önce 3 Mart 1992 tarihinde, Zonguldak Kozlu Kömür Ocağında meydana gelen grizu patlamasında hayatını kaybeden 263 emekçiyi anma amacıyla basın toplantısı düzenledi. TMMOB'un Kozlu faciasından sonra ilan ettiği, İş Cinayetlerine Karşı Mücadele Günü dolayısıyla Alsancak’ta bulunan Mimarlık Merkezi’nde düzenlenen toplantıya, TMMOB il yönetim kurulu ve üyeleri katıldı. Konuya dair Maden Mühendisleri Odası Şube Başkanı Aykut Akdemir, açıklama yaptı.    ‘HER YIL DAHA FAZLA İŞÇİ ÖLÜYOR’   2020’ler Türkiye’sinde de işçilerin işyerlerinde can vermeye devam ettiğine dikkati çeken Akdemir, her yıl, Kozlu maden katliamında hayatını kaybeden insanlardan en az 6 katı iş cinayetlerinin yaşandığını vurguladı. “İşyerlerinde insanlar ölüyor. İşverenler ve devlet ölümleri seyrediyor. Önlem almayan işverenlere yaptırım uygulanmıyor, işyerleri yıllardır, işçi sağlığı, iş güvenliği yönünden denetlenmediği gibi, ölümlü iş kazalarının olduğu işyerlerinde, iş kazalarını incelemek üzere bile iş müfettişi görevlendirmiyor” diyen Akdemir, her gün en az 5 işçinin işyerlerinde iş cinayetlerinde hayatını kaybetmesiyle ilgili hükümetin sadece baş sağlığı dilediği bunu aşan bir adım atmadığını dile getirdi.    ‘SGK VERİLERİ GİZLİYOR’   Ülkemizde iş kazası ve meslek hastalıklarına ilişkin istatistiklerin Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) tarafından kamuoyuyla paylaşıldığını hatırlatan Akdemir, SGK’nin en son 2017 yıllarına ilişkin veriler açıkladığına değinerek, “2020 yılı Mart ayına gelinmiş olmasına rağmen 2018 ve 2019 yıllarına ait veriler kamuoyuyla paylaşılmamıştır” dedi. SGK tarafından 2017 yılına kadar açıklanan istatistiklere göre 359 bin 766 kazada 1636 işçinin yaşamını yitirdiğini kaydeden Akdemir, “2017 yılında bir önceki yıla göre iş kazası sayısı yüzde 25 oranında, iş kazaları sonucu ölüm yüzde 16 oranında artmıştır. 2017 yılına kadar açıklanan rakamların seyrine baktığımızda henüz açıklanmamış 2018 ve 2019 verileri korku uyandırmaktadır. Bu verilerin SGK tarafından açıklanamamasının sebebi nedir? Ülkemizde emekçilerin hayatlarının önleyici çalışmalardan daha ucuz olduğu kamuoyundan gizlenmek mi istenmektedir? Bir kez daha Sosyal Güvenlik Kurumu’nu göreve, emekçilerin hayatını ilgilendiren bu bilgileri kamuoyu ile paylaşmaya davet ediyoruz” diye konuştu.   ‘İŞ GÜVENLİĞİ PİYASALLAŞTIRILDI’   6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Yasasında “işyerlerinde iş sağlığı ve güvenliğinin sağlanması işveren yükümlülüğündedir” denilmesine rağmen, uygulamada bu hizmetlerin piyasalaştırıldığını belirten Akdemir, her kazadan sonra mutlaka iş güvenliği uzmanlarının tutuklandığını hatırlattı. Akdemir, ayrıca iş güvenliği uzmanları ve maden mühendislerinin iş yeri kaynaklı kazalara meslek ve hastalıklarına yakalanmadığına dair algı oluşturulmasını eleştirerek,  “Kamuoyuna böyle yansımasına sebep olmak akıl dışıdır. İşverenin ihmali, devletin üzerine düşeni yapmaması nedeniyle, uzmanlar ve meslektaşlarımız da tüm emekçilerle aynı kaderi paylaşmaktadır. Sadece bu yıl basına yansıyan haberlerde meslektaşlarımızın yüksekten düşme, elektrik çarpması, yük altında kalma, iş makinesi altına kalma, mekanik arızalar sebebiyle yaşamlarını kaybettiklerini, sakat kaldıklarını görmekteyiz” dedi.   ‘KURALSIZ ÇALIŞMA KOŞULLARI ARTTIRILDI’   Çalışma yaşamını düzenleyen yasanın yalnızca 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’ndan ibaret sayılmaması gerektiğine dikkati çeken Akdemir, şöyle devam etti: “Çalışma yaşamı, başta 4857 sayılı İş Kanunu, 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu olmak üzere birçok yasa ile biçimlendirilmektedir.” 2003 yılında yürürlüğe konulan 4857 sayılı yasanın çalışma yaşamını tamamen esnekleştirildiğini sözlerine ekleyen Akdemir,  kuralsız çalışma koşulları olduğu sürece işçi sağlığı ve iş güvenliği alanındaki düzenlemelerin bir anlam ifade etmeyeceğini söyledi. İş cinayetlerinin artmasında 4857 Sayılı Yasa ile getirilen esnek çalışma biçimlerinin önemli bir payı olduğunu belirten Akdemir, “İş kazaları, meslek hastalıkları kader değildir. İş kazalarını, meslek hastalıklarını işin doğal bir sonucu olarak görülmesi, yeni iş cinayetlerine davetiye çıkarmaktadır. Dolayısı ile asıl üzerinde durulması gereken mevzuat bu olmalıdır” diye konuştu.    ‘İŞVERENİN SORUMLULUKTAN KAÇMASI ENGELLENMELİ’   İşçi sağlığı ve iş güvenliği konusunda iyileştirici adımların atılabilmesi için öncelikle işverenlerin sorumluktan kaçmasının önüne geçilmesi gerektiğini vurgulayan Akdemir, işverenlerin temel sorumluluklarından kaçarak, kendi yerlerine birer günah keçisi olarak iş güvenliği uzmanlarını koyduklarını ve bunun çalışma yaşamında, önleyici ve engelleyici hiçbir çalışmanın yapılamayacağını aktardı.    Türkiye’de iş cinayetlerinin, iş kazalarının ve meslek hastalıklarının bu denli yaygın olmasının önemli bir nedenin de işçilerin sendikal haklarının baskı altında tutulmasından doğduğuna işaret eden Akdemir, sözlerini şöyle sürdürdü: “Sendikal örgütlenmenin önündeki engeller tüm çalışanlar için kaldırılmadıkça işçi sağlığı ve iş güvenliği konusunda yol almak mümkün olmayacaktır. Sendikasız uzman, sendikasız işçi, örgütsüz bir çalışma yaşamı ile emekçiler tüm olumsuzluklara karşı açık ve savunmasızdır.”    İş kazaları ve iş cinayetleriyle mücadelenin temel bir kültür olarak topluma kazandırılması gerektiğini dile getiren Akdemir, yaşanan kaza ve cinayetlerde, ilgili tüm kurum, kuruluş ve kişilerin sorumluluklarını eksiksiz yerine getirmesi zorunluluğun ancak devlet politikası olarak toplumun tüm kesimlerine çocuk yaştan itibaren eğitimle birlikte kazandırılabileceğini söyledi.   ‘ÇALIŞMA YAŞAMINI BAĞIMSIZ BİR ENSTİTÜ DÜZENLESİN’   SGK İstatistiklerine göre, meslek hastalıkları nedeni ile ölüm verilerinin olmadığını da hatırlatan Akdemir, bilimsel gerçeklerin Türkiye’de her yıl binlerce insanın meslek hastalığından öldüğünü gösterdiğini ama bu gerçekliğin, kamuoyuna açıklanmadığını dile getirdi. İşçi sağlığı ve iş güvenliği alanına ilişkin düzenlemelerin ve denetimin yalnızca Aile, Çalışma Sosyal Hizmetler Bakanlığı tarafından yürütülmesinin, doğru kararların alınmasının önünde bir engel olduğunu aktaran Akdemir, şunları söyledi: “Bu nedenle düzenleme ve denetleme Aile, Çalışma Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nın yanında, Sağlık Bakanlığı, üniversiteler, sendikalar, TTB ve TMMOB’den oluşan idari ve mali yönden bağımsız bir enstitü tarafından yerine getirilmelidir. Çalışma yaşamına ilişkin tüm düzenlemeler bu enstitü tarafından yeniden ele alınmalı ve kararlaştırılmalıdır.”    Akdemir, sözlerini şöyle tamamladı: "İnsan onuruna yakışır, güvenli ve güvenceli çalışma hakkımız için sesimizi yükseltiyoruz. Emekçilerin hayatı daha fazla kâr için feda edilemez, iş cinayetlerine son."