Tersane işçileri: Ya evde açlıktan ya da işte salgından öleceğiz

img

İSTANBUL - Tuzla tersanelerinde ağır koşullar altında çalışan işçiler, “Ya evde oturup açılıktan öleceğiz ya da işe gidip salgından öleceğiz” diye belirterek, çalışma koşullarını anlattı.  

Türkiye’de gemi yapımı, bakım ve onarımının önemli bir bölümü İstanbul Tuzla ve Yalova’daki bölgelerde yapılıyor. Tuzla’da irili ufaklı 83 tersane bulunuyor. Söz konusu tersanelerde yaklaşık 500 bin kişi çalışıyor ve bunların büyük bir bölümü taşeron firmalar üzerinden çalıştırılıyor. Bölgedeki işletmelerin birçoğu birden fazla taşeron firma ile çalışıyor. Firmalarda çalışan kadrolu işçi sayısını belli bir rakamda tutmak, iş yasasının gerektirdiği iş güvenliği uzmanı, doktor bulundurma, engelli kadrosu gibi zorunluluklardan kaçınmak, maliyetleri düşürmek ve kar oranını arttırmak bu durumun başlıca nedenleri arasında gösteriliyor.
 
Bugüne kadar çok sayıda kişinin yaşamını yitirdiği tersanelerde çalışan işçileri, çalışma koşullarını ve karşı karşıya kaldıkları sorunları anlattı.  
 
KAZALARIN YÜZDE 90’NI ÖNLEMSİZLİKTEN 
 
35 yıldır tersanelerde çalışan Gemi Yapımı ve Deniz Taşımacılığı, Ardiyecilik ve Antrepoculuk İşçileri Sendikası (Limter İş) Genel Sekreteri Hakkı Demiral, 2008 yılında 121 işçinin yaşamını yitirdiğini hatırlattı. Demiral, 2008 yılı içerisinde işçilerin verdiği mücadele sonucu kısmi de olsa tersanelerde iş sağlığı ve güvenliğinin sağlandığını söyledi. 
 
İş cinayetlerinin geçmişe göre çok yoğun olduğuna dikkati çeken Demiral, iş cinayetlerinin yaşanmasının temel nedenlerinden biri taşeron siteminin yaygın olması ve tersane patronlarının “Maliyetli” diyerek almadığı iş güvenliği önlemleri olduğunu kaydetti. Tersanelerdeki kazaların yüzde 90’nının alınmayan önlemlerden kaynaklandığını ifade eden Demiral, insan hatasının devre dışı bırakılması için tersanelerde teknolojik sistemin kurulması gerektiğini söyledi. Demiral, söz konusu durumu ise, “Tersanede çalışan vincin uyarı sensörü var ama uyarı sensörü tersanede bir işçinin canını kurtaracak bir önlem değildir. Vinçte bir gören sensör sistemi olursa operatör hatalı olsa bile gören sensör önündeki kitleyi gördüğü gibi sistemi devre dışı bırakır ve durur. Yine vinçte tonaj göstergeleri yok. Bu gösterge yoksa vince çok fazla yük bindire bilirsin ve bunun sonucunda halat kopar, işçi altında kalır. Bunlarla birlikte kapalı alanda gaz ölçümleri yapılmıyor, dolayısı ile işçi orada gazın birikip birikmediğini bilmez. Ve gider kaynak yakar en ufak bir kıvılcım patlamaya neden oluyor. Bu tür kazalar zaman zaman yaşanıyor. Ama bütün önlemler eksiksiz yapılırsa bu tür kazaların önüne geçilmiş olur” şeklinde örneklendirdi. 
 
YÜZÜN ÜZERİNDE İŞÇİ SALGINA YAKALANDI
 
İşverenlerin, iş sağlığı ve güvenliğini sağlamak zorunda olduğunu vurgulayan Demiral, patronların maliyetleri düşürme adına birçok önlemi paypas ederek işçilerin can güvenliğini hiçe saydığını ifade etti. Olası iş cinayetlerinde mahkemelerin patronları yargılamak yerine sıradan bir iş sağlığı ve güvenliği uzmanını yargıladığını ifade eden Demiral, bu şekilde yaşananların üstünün örtüldüğüne işaret etti. Salgın döneminde yapılan “Evde kal” çağrılarına rağmen binlerce işçinin tersanelerde çalıştırıldığını hatırlatan Demiral, salgının halen devam ettiğini ve işçilerin tersanelerde iç içe çalışmak zorunda kaldığını söyledi. Tersanelerde çalışan 170 işçinin salgına yakalandığını paylaşan Demiral, salgına yakalanan işçilerin virüsü ailelerine bulaştırdığını kaydetti. 
 
MASKE VE DEZENFEKTANA ULAŞAMIYORLAR  
 
Sendikaların yaptıkları uyarıların görmezden gelindiğini ifade eden Demiral, salgın döneminde binlerce taşeron işçinin işten çıkarıldığını, yüzlercesinin de ücretsiz izne gönderildiğini ifade etti. Demiral, tersanelerde kadrolu çalışan ve 65 yaş üstü olan işçilerin izne gönderdiklerini, ancak bu izinlerinin de işçilerin yıllık izninden düşürüldüğünü söyledi. Demiral, sokağa çıkma yasaklarında çalışmayan tersanelerde telafi çalışması adı altında bir hafta boyunca işçilerin bir saat fazla çalıştırıldığını aktardı. Salgın döneminde tersanelerde tek bir testin yapılmadığına dikkati çeken Demiral, salgın belirtileri gösteren işçilerin kendi imkanlarıyla test yaptırdıklarını ve kendi kendilerini karantinaya aldıklarını ifade etti. Karantina sırasında işçilerin çoğunun kolonya, maske ve dezenfektana ulaşamadığını belirten Demiral, 40 yıldır devlete vergi veren bir işçiye 5 tane maske verilmediğini kaydetti.  
 
İŞÇİLERİN ÇOĞU BEL FITIĞI
 
Çalışma koşullarının oldukça ağır olduğunu söyleyen tersane işçisi Barış Bulat ise, 2 yıldır çalıştığı tersanede boru montaj işi yaptığını ve en hafif ağırlığın 100 kilonun altında olmadığını ifade etti. Kendi bölümünde çalışan her işçinin sırt ağrıları yaşadığını ve birçok işçinin de kaldırdığı ağırlıktan kaynaklı bel fıtığı olduğunu belirten Bulat, bundan kaynaklı bir çok işçinin ayda birkaç kere hastaneye gidip tedavi olmak zorunda kaldığını söyledi. Bulat, salgın döneminde kısmı iş azalması olduğunu, ancak buna rağmen kendisinin sürekli çalıştığını ifade etti. Salgında iş verenlerin aldığı önlemlerin çok yetersiz olduğunu kaydeden Bulat, işçilerin çalışırken kullandığı toz maskelerinin kaldırılarak yerine hastanelerde kullanılan cerrahi maskelerin verildiğini söyledi. Bulat,  kendilerine verilen cerrahi maskelerin çalışırken kendilerini korumadığını vurguladı. 
 
FİZKİ MESAFEYİ SAĞLAMAK İMKANSIZ
 
“Normalleşme” sürecine geçildikten sonra tersanelerde çalışma sisteminin eskiye dönüldüğüne dikkati çeken Bulat, tersanede fiziki mesafenin sağlanmasının imkansız olduğunu ve bir boruyu kaldırırken diğer işçi ile mecbur yan yana gelmek zorunda olduklarını kaydetti. Çalıştığı tersanede 500 kişinin çalıştığını aktaran Bulat, hemen her gün iş kazalarının yaşandığını dile getirdi. 
 
YOĞUN ÇALIŞMA İŞ KAZALARININ HABERCİSİ 
 
Tersanede boru onarım işinde çalışan Abdullah Kaya da 6 aydır tersanede çalıştığını söyledi. Ağrılı olan Kaya, daha önce inşaat işçisi olduğunu, inşaatlarda işler durunca tersanede çalışmaya başladığını anlattı. Salgın döneminde iş yoğunluğu çok olmasa bile çalıştıklarını ifade eden Kaya, Pazar günleri tersane patronları özel izin alarak işçileri çalıştırdığını belirtti. “Normalleşme” sürecine geçildiğinden bu yana iş yoğunluğunun arttığına işaret eden Kaya, iş yoğunluğundan kaynaklı sürekli mesaiye kaldıklarını ifade etti. Yaptığı işin ağır olduğunu ve beden gücünü kullandıkları için çok fazla yorulduklarını belirten Kaya, sürekli mesailer olduğundan kaynaklı işçilerin yorgunluktan dikkatlerinin dağıldığını ve bunun da kazalara neden olduğunu söyledi. Maaşlarının düşük olmasından kaynaklı işçilerin mecburen fazla mesaiye kalmak zorunda olduğunu dile getiren Kaya, iş yerinde işçiler arasında birlik olmadığı için yaşanılan haksızlıklara bir şey diyemediklerini vurguladı. 
 
Kaya, “Salgın döneminde her yer kapatıldı, işçilerin çalışma alanları kapatılmadı. Bu virüs sadece işçilere mi yok. Ya işçi evinde oturup açlıktan ölecek ya da gidip çalışacak virüsten ölecek. Bize başka bir şans tanımadılar” diye konuştu. 
 
MA / Erdoğan Alayumat - Naci kaya