Migros direnişi: İşçilerin sözü ve kararı hakimdi

img

İSTANBUL - Migros deposunda örgütledikleri direnişle gündeme gelen DGD-SEN Genel Başkanı Neslihan Acar, bu kazanımın Türkiye işçi sınıfının mücadelesine yansıyacağını söyledi.

Ocak ayı itibariyle Türkiye'nin dört bir yanında başlayan işçi direnişleri hız kesmeden devam ediyor. Eylemlerin bir kısmı kazanımla sonuçlanırken, Yemeksepeti ve pek çok direniş ise hala sürüyor. Kazanımla sonuçlanan bir direniş ise Migros depo işçilerinin direnişiydi. Migros Esenyurt deposunda çalışan işçilerin 2 Şubat’ta “ücret artışı, prim, işçi güvenliği ve sağlığı ile daha iyi çalışma koşulları” talepleriyle başlattığı direniş 18’inci gününde tarafların yaptığı anlaşma ile sonlandırıldı. Yapılan görüşmeler sonucunda işçilerin talepleri kabul edildi. Bunun için depo önünde kutlama yapan işçiler halaylar çekti.
 
DGD-SEN Genel Başkanı Neslihan Acar ile Migros direnişini, kazanımların etkilerini konuştuk.
 
MİGROS’TAN DOĞDUK
 
Tarih boyunca Migros’a karşı verdikleri mücadelelerin ardından sendikalarını kurduklarının bilgisini veren Acar, önceki dönem başkanları Murat Bostancı’nın eski bir Migros depo işçisi ve direnişçisi olduğunu anımsattı. Acar, “O günden bugüne bizim kurulduğumuz yer ve komitelerimizin en güçlü olduğu yer Migros. Migros’ta yaptığımız 6’ncı direnişimiz. En son pandemide büyük bir direniş örgütledik. Bu direnişle birlikte aslında tüm Migros depoları yüzünü bir şekilde sendikamıza dönmüş oldu. Buradaki arkadaşlarımızla da böyle tanışmış olduk” dedi.
 
TAŞERONU VEYSEL SOKTU
 
Migros depolarında taşeron firma olan Us Grup işvereni Veysel Cingöz’ün eski sendikacı ve 1989 Migros grevinin örgütleyicisi olduğunu hatırlatan Acar, “Grevde işçileri satıyor. Hem sendikasına hem yoldaşlarına hem de işçi sınıfına ihanet ediyor. Buralardan katalogdan araba seçtikleri, mal mülk edindikleri bir zamana geçiyorlar. O gün bugündür Migros depo ve mağazalarına Veysel eliyle taşeron sokuluyor” diye belirtti.
 
İŞÇİYİ TANIYAN AKLA KARŞI
 
“Geçtiğimiz yıl yapılan direnişte bizi yoran şey Veysel ve onun zihniyetinin aklı” diyen Acar, “O sadece bir taşeron değil, bir akıl. Anadolu grubun koruyup kolladığı bir profilden bahsediyoruz. Aslında biz buna karşı direniyoruz. Bizi biliyor, tanıyor işçiyi de çok iyi tanıyor.Veysel anlık videolarımızı ve bizi takip eder. Direnişlerin nasıl kırılabileceğini iyi bilen birisi. Bu akla karşı direndik” diye belirtti.
 
SÖZLER TUTULMADI
 
Direnişe geçmeden öncede depo işçileriyle birlikte taleplerini haykırdıklarını fakat işverenin kendilerini oyaladığını söyleyen Acar, yaşanan oyalanma ve işçilerin aptal yerine konmasıyla birlikte asıl direnişin başladığının altını çizdi. Acar, “Verilen sözlerin hiçbirinin tutulmamasının öfkesiyle bir iş bırakma gerçekleşti. 7 gün boyunca biz depondan çıkmadık. En son polis zoruyla depo dışarısına atıldık. Direniş kapı önüne taşındığında 257 işçi işten çıkarılmıştı” ifadelerini kullandı.
 
GEVŞEME KÖTÜ ETKİLER
 
Direnişin sürdüğü 18 gün boyunca depoda fiili bir grevin örgütlendiğine dikkat çeken Acar, bu grevin kazanım elde ettiğinin altını çizdi. Acar, “Örgütsüz işçiler son raddeye geldiğinde artık örgütlü olmak, bir arada olmak zorunluluğu gösteriyor. Herkes tarafından sahiplenildi. Çünkü açlık çok gerçek. Açlığı herkes hissediyor. Bugün bir kazanım elde ettik ama biraz gevşemede daha da korkunç koşulları karşımıza örecekler” dedi.
 
TÜKETİCİ İLE BAĞ KURULDU
 
Yasalarda var olan işçilerin grev hakkının yok edildiğini söyleyen Acar, yasal olarak bir grev yapmak için uzun yıllara yayılan bir sürecin yaşandığını ve bu süreçte fabrikada bir çok şeyin değiştiğini belirtti. Acar, “Bir grev hakkına işçinin ulaşabilmesi kafadan 10 yıl alıyor. Fiili meşru mücadele ile biz grev yaptık. O yüzden bu kazanım çok kıymetlidir. Grev hakkını işçi sınıfı sökerek almadığı sürece bizim bir şey kazanma ihtimalimiz çok zayıf. Çünkü 2000’ler itibariyle her şey elimizden alındı.  İkincisi de ilk defa tüketiciyle son yıllarda tüketicinin ve işçinin bu kadar bağ kurduğu bir direniş olmadı. Direnişlerde tüketiciyi bir taraf haline getirebilmek ve buradan bastırabilmek ile bu işler çözülebiliniyor” ifadelerini kullandı.
 
KOMİTELER KARAR ALIYOR
 
İşyerinde var olan komitelerinin direnişe geçtiğini ve karar vericinin o komite olduğunun altını çizen Acar, kazanımdan sonra da işyeri içerisine bu komitelerin karar aldığını vurguladı. “İşçilerin söz yetki ve karar aldığı bir aklı hakim kılıyoruz” diyen Acar, kazanımın bu anlamıyla kıymetli olduğunu sözlerine ekledi. Acar, “Kazanımı sadece para olarak görmüyoruz. Kazanılan 350 TL çok fazla bir şey. 1 TL kopartmak için bile çok ciddi direnmeniz gerekiyor” dedi.
 
ETKİSİNİ GÖSTERECEK
 
Trendyol kuryelerinin kazanımından sonra Migros işçilerinin kazanımının etkisini önümüzdeki günlerde görülmeye başlayacağını söyleyen Acar, “Yasal alana hapsolduğunda ileri bir adım atmadığında başımıza gelenleri görüyoruz. Yasada yoksa çıkartacaklar. Biz meşru olan neyse fiili meşru mücadeleyi adreslemiş olduk. Bu elde ettiğimiz kazanımlardan daha da kıymetlidir. Bu bir sıkışmışlığın alanın dışarısına taşmış olduk. Kazanım direniş içindeki tartışmaları bitirdi ve iradeyi sağlamlaştırdı.  Bunun işçi sınıfına etkilerini de göreceğiz. Hak talep edilen süreçler örgütlenmeye devam edecek” şeklinde konuştu.
 
MA / Kadir Güney