Ege İşçi Birliği: Demokratik hak ve özgürlükler için mücadele

img
İZMİR - Hayat pahalılığı, ekonomik kriz ve asgari ücret görüşmelerine tepki gösteren Ege İşçi Birliği,  “İçinden geçtiğimiz dönem işçi sınıfının yalnızca ekmeği için değil, demokratik hak ve özgürlükleri için de mücadele etmesi gerektiğini açık biçimde göstermektedir” dedi. 
 
Ege İşçi Birliği, hayat pahalılığı, ekonomik kriz ve asgari ücret görüşmelerine ilişkin Çiğli Kasaplar Meydanı'nda açıklama yaptı. "Krizin faturasına karşı diren örgütlen" pankartı açılan açıklamada, sık sık "İşçilerin birliği sermayeyi yenecek", "İnsanca yaşamak istiyoruz" ve "Kurtuluş yok tek başına ya hep beraber ya hiçbirimiz" sloganları atıldı. 
 
Açıklamayı okuyan Ege İş Birliği Sözcüsü Sonay Tezcan, Orta Vadeli Program’ın işçi sınıfı ve emekçiler için topyekun bir yıkım program olduğunu belirterek, "Bugün milyonlarca işçi, emekçi, emekli, genç ve öğrenci yoksunluk ve sefalet içinde bir yaşam sürmeye zorlanmaktadır. Buna rağmen iktidar, sermayenin çıkarlarını esas alan bu programın kararlılıkla uygulanacağını ilan etmektedir. Bu kararlılık, işçi sınıfını daha fazla yoksullaştırma kararlılığıdır. Bu kararlılık, krizin bütün faturasını emekçilere yıkıp kapitalistlerin karlarını koruma kararlılığıdır. Bu kararlılık, baskı ve zorbalığı artırarak itiraz edeni sindirme kararlılığıdır. Bu kararlılığın sonucu daha fazla sefalet, daha fazla açlık, daha fazla işten atmadır. Bu kararlılık, MESEM adı altında çocuk emeğinin sömürülmesidir. Bu kararlılık, emeklilerin insanlık dışı bir yaşama mahkum edilmesidir. Bu kararlılık, gençlerin umutlarını çalma, kadınlar üzerindeki baskı ve ezilmişliği artırma kararlılığıdır. Bu kararlılık, ülkeyi işçi sınıfı ve emekçiler için cehenneme, bir avuç azgın kapitalist için cennete çevirme kararlılığıdır. İşçiler, emekçiler, gençler ve kadınlar olarak, sermaye sınıfının bu arsız saldırılarının karşısına daha büyük bir güçle, örgütlü ve kararlı biçimde çıkmazsak kaybedeceğimiz yalnızca bugünkü haklarımız değil, çocuklarımızın geleceği olacaktır" diye belirtti. 
 
'FATURA İŞÇİNİN SIRTINA YIKILIYOR'
 
Açlık sınırının asgari ücretin üzerinde olduğunu anımsatan Sonay Tezcan, yoksulluk sınırının ise işçi ücretlerinin katbekat üstünde olduğunu vurguladı. Asgari ücretin fiilen genel ücret yapıldığını dile getiren Sonay Tezcan, "Açlık sınırının 30 bin, yoksulluk sınırının 100 bin liraya dayandığı bir ülkede, asgari ücretin 30 lira olması durumunda bunun çok iyi olacağı kabul ettirilmek isteniyor. Öte yandan MESS toplu sözleşme sürecinde kapitalistler, metal işçisine dalga geçer gibi yüzde 10 zam teklif ediyor. Üstelik üç yıllık sözleşme ile kapsamlı hak gaspları da gündemde. Tekil iş yeri sözleşmelerinde ve örgütsüz yerlerdeki Ocak ayı zamları dönemiyle bu durum değişmeyecektir. Kapitalistler, fırsat buldukları her fabrikada ve işletmede, belki de bu rakamların bile daha düşüğünü teklif edeceklerdir. İktidar ve sermaye çevreleri, enflasyonun sorumlusu olarak işçi ücretlerini göstermekte ve açıkça yalan söylemektedir. Bunların amacı bellidir. Yaşanan krizin faturasını işçi sınıfı ve emekçilerin sırtına yıkmaktır" ifadelerini kullandı. 
 
'GREVLER VE DİRENİŞLER YAYGINLAŞMALI'
 
İşçi sınıfının kazanımlarının mücadeleyle geldiğinin altını çizen Sonay Tezcan, şöyle devam etti. "Bugün yapılması gereken, işçi sınıfının sorumlu olmadığı bu krizin faturasını ödemeyi reddetmektir. Grevleri ve direnişleri yaygınlaştırmak, fabrikalarda ve işyerlerinde taban örgütlülüklerini güçlendirmek, parçalı ve dağınık tepkileri birleşik, kitlesel ve siyasal bir sınıf hareketine dönüştürmektir. Bunun için yalnızca haklarımızı istemek, ekmeğimiz için mücadele etmek yetmez. Baskı, yasak ve zorbalık sermaye düzeninin ihtiyacıdır. Siyasal baskı politikaları, bu ekonomik saldırıların ayrılmaz bir parçasıdır. İçinden geçtiğimiz dönem, işçi sınıfının yalnızca ekmeği için değil, demokratik hak ve özgürlükleri için de mücadele etmesi gerektiğini açık biçimde göstermektedir."