Gıda-İş Genel Başkanı: 304 TL hangi işçinin derdine derman olacak?

img
İSTANBUL - Gıda-İş Sendikası Genel Başkanı Seyit Aslan, 2020 yılı asgari ücret tutarının beklentileri karşılamadığını belirterek, “304 TL hangi işçinin derdine derman olacak?” diye sordu. 
 
Türkiye Gıda Sanayii İşçileri Sendikası (Gıda-İş), 2 bin 324 TL olarak belirlenen asgari ücreti protesto etmek amacıyla İstanbul Avcılarda bulunan Marmara Caddesi'nde açıklama yaptı. “İnsanca ücret vergide adalet için mücadeleye” pankartının açıldığı açıklamada, sık sık “Sefalete teslim olmayacağız”, “İnsanca yaşamak istiyoruz” ve “Patrona değil, işçiye bütçe” sloganları atıldı. Açıklamaya sendika ve siyasi parti temsilcileri ile çok sayıda işçi katıldı.    
 
‘SORULARA YANIT VERMELİ’
 
Açıklama yapan Gıda-İş Genel Başkanı Seyit Aslan, 2020 asgari ücret tutarının beklentileri karşılamadığını belirterek, “Buradan soruyoruz; yapılan 304 TL ücret artışı, hangi işçinin derdine derman olacak? Hangi işçi yapılan artışla ekonomik ve sosyal hayatını düzeltecek? 304 lira artışla hangi borcunu ödeyecek? Hangi parayla ailesini ve çocuklarının sağlıklı beslenmesini sağlayacak? İşçilere 304 lira artışı reva görenler bu sorulara yanıt vermeli” dedi. 
 
‘GREV HAKKI OLMALI'
 
Asgari ücret belirleme sürecinin sorunlu olduğunu ve komisyon yapısının değişmesi gerektiğini söyleyen Aslan, “Asgari ücret belirleme sürecinde işçi sınıfının grev hakkı mutlaka yasalara geçmeli. Asgari ücret komisyonuna katılan taraflardan ne Bakanlığın ne de sermayenin geçim derdi yok. Onlar ülkedeki bütün zenginlikleri ellerinde toplayan bir avuç kaymak tabakanın temsilcileri. ‘Biz de jestimizi yaparız’ diyen Cumhurbaşkanı, bir de jest yapmasaydı ne olacaktı. Merak ediyoruz” diye konuştu.
 
‘İŞÇİNİN CEBİNDEN ÇIKIYOR'
 
Aile Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın 30 bin TL, asgari ücret alanlara "Simit yiyin” önerisinde bulunan milletvekillerinin 25 bin TL, işçiye “şükretsin” diyen imamların ise 7 bin TL maaş aldığını ifade eden Aslan, “2019 yılında derinleşen krizin yükü bütünüyle işçilerin sırtına yıkılmış durumda. Borç yükü altında kıvranan işçi ve emekçilerin aldıkları üç beş kuruşun önemli bir bölümü vergideki adaletsizlik sonucu yeniden ellerinden alınıyor. Tam bir soygun düzeni yaşanıyor. Devletin vermiş olduğu yolcu, hasta ve araç garantisi nedeniyle, geçmediğimiz köprülerin, uğramadığımız şehir hastanelerinin, yolcusu olmadığımız havalimanlarının paraları işçi ve emekçilerin cebinden çıkıyor” diye belirtti.
 
‘BAŞKA YOL KALMADI'
 
Asgari ücrete yapılan zam oranının kabul edilemez olduğunu dile getiren Aslan, “İnsanca yaşanacak bir ücret ve insanca çalışma koşulları talebimizden asla geri durmayacağız. İşçi ve emekçiler olarak mücadele etmeden, örgütlenmeden bir şey elde etmek mümkün değil. Artık asgari ücretin, ücretimizin ve çalışma koşullarımızın tek taraflı belirlenmesine karşı fabrikalarda ve işyerlerinde birleşerek, örgütlenerek mücadele etmekten başka yol kalmadı. İktidara değil, kendi gücümüze güvenerek, her iş kolunda komiteler kurarak ek zam talebimizi yaygınlaştırmak, sendikalı olmak ve örgütlü davranarak haklarımızı almak için birleşmekten başka bir yol kalmadı” diyerek ortak mücadele çağrısında bulundu.
 
‘KANAL İSTANBUL'A DA KARŞIYIZ'
 
Kanal İstanbul Projesi’ne de değinen Aslan, “Bilimsel incelemelerde doğayı, suyu, hayatın her tarafını olumsuz etkilediği ortada olan bu projenin, ancak 100 milyar liralık bir bütçe ile yapılabileceği söyleniyor. Bu ülkede ‘yap-işlet-devret’ modeli ile köprüler, şehir hastaneleri, köprüler yaptınız. Biz bugün onların parasının halkın cebinden nasıl alındığını biliyoruz. Kanal İstanbul’da farklı olmayacaktır. Burada tekellere, uluslararası şirketlere, kendi yandaşlarına kaynak aktarmak için yapılacak bu projenin yapılmasına da karşıyız” ifadelerini kullandı.