İtalyan eski Bakan: Rojava'yı savunmalıyız

img
HABER MERKEZİ - Kuzey ve Doğu Suriye'deki saldırılara işaret eden İtalyan eski Bakan Paolo Ferrero, "Rojava insanlık için bir mirastır, onu savunmalıyız" dedi.
 
Heyet Tahrir el-Şam'ın rejimi devirmeyle sonuçlanan saldırısıyla eş zamanlı olarak Türkiye ve ona bağlı Suriye Millî Ordusu'nun Kuzey ve Doğu Suriye'ye başlattığı saldırılar devam ederken, ABD arabuluculuğunda Özerk Yönetim ile Türkiye arasındaki görüşmelerinde kalıcı bir ateşkes henüz sağlanamadı. Türkiye'nin saldırılarına karşı, tepkiler de sürüyor.
 
İtalya Sosyal Dayanışma Eski Bakanı, Siyasetçi Paolo Ferrero, Rojava'da çok etnikli ve dini yapının uyumlu bir şekilde temsil edilen bir yönetime işaret ederek, Rojava'nın bu yüzden savunulması gerektiğini ifade etti. Rojava'nın insanlığın geleceği için olası bir modeli ve barışın savaşa galip geldiği bir geleceği temsil ettiğinin vurgulayan Ferero, "Rojava'yı savunarak, insanlığın geleceği için bir modeli savunmuş olacağız" dedi. 
 
Türkiye'nin Kuzey ve Doğu Suriye'ye yönelik saldırılarının ANF'ye değerlendiren Ferrero, Suriye'de yaşananları, uluslararası güçlerin geniş çaplı bir savaşının sonucu olarak yorumladı. 
 
Ferrero, Türkiye ve İsrail’in doğrudan, ABD’nin ise dolaylı desteğiyle hali hazırda zayıflamış olan Esad rejiminin düşürüldüğünü ifade etti. Ferrero, "Suriye’de mevcut dengeyi bozdular. Bu yeni durumun yeni bir Suriye hükümetine değil, Suriye'nin yıkımına yol açacağına inanıyorum. Bunu söylüyorum çünkü İsrail, Golan Tepeleri'nin tamamını ve Lübnan'daki komşu bölgeleri ilhak etti. Türkiye de Suriye'nin kuzeyini aynı şeyi yapmaya çalışıyor. Dahası, cihatçı terörist gruplar bir hükümet kurmuş gibi gösterilse de gerçekte hiçbir egemenliğe sahip değiller. Tıpkı İslam Devleti'nin Kürtlere karşı kullanıldığı gibi, onlar da manipüle ediliyor ve araç olarak kullanılıyor" ifadelerini kullandı. 
 
'TÜRKİYE ELİYLE SURİYE'Yİ YOK ETME PROJESİ DEVREDE'
 
Eski Bakan Ferrero, Türkiye eliyle Suriye'nin yok edilme projesinin hayata geçirilmeye dile getirerek, HTŞ ile Suriye'nin geleceğine dönük bir çözüm aramanın nafile olduğunu vurguladı. Ferrero, "Tarihi ve ideolojisi göz önüne alındığında, bu cihatçı örgütle Suriye için bir çözüm öngörmek çok zor. Türkiye, bu örgüt ve kendisine bağlı diğer silahlı gruplar üzerinden kendi planlarını devreye sokmak istiyor. Geçmişte olduğu gibi bu grupları, Kürtlere ve Rojava'ya karşı kullandığı açık. ABD'nin müdahale edip etmeyeceğini göreceğiz. Rusya'ya gelince, İran gibi o da kenarda duruyor gibi görünüyor. Eğer ABD ve Türkiye durumu normalleştirmek isterse bir görüşme mümkün olabilir. Ancak Türkiye, Suriye'deki durumu zorla değiştirmekte ısrar ederse o zaman askeri dil, geriye kalan tek seçenek olabilir, çünkü şu ana kadar çözüme dönük gerçek bir tartışma mümkün olmadı. Suriye'deki askeri güç dengesi, cihatçı model lehine değişiyor, çünkü bu model, Türkiye, İsrail ve bir ölçüde ABD'nin çıkarlarını yansıtıyor. Bu güçler, bölgeyi daha iyi kontrol edebilmek için Suriye'yi küçük etnik, dini ya da kültürel devletlere bölmek istiyorlar. Bu durum, bu güçlerin Suriye'deki egemenliğini sürdürmeye yönelik uzun vadeli bir vizyonun parçasıdır" diye konuştu. 
 
'KÜRT REALİTESİNİN KABUL EDİLMESİNİ İSTEMİYORLAR'
 
Türkiye'nin temel amacının bölgede yeni Osmanlı politikasını hayata geçirmek olduğunu söyleyen Paolo Ferrero, Rojava'ya dönük saldırıların temelinde, Erdoğan ve rejiminin Kürt realitesinin kabul edilmesinin engellenmesi olduğunu belitti. Ferrero, "Dahası, Erdoğan, Kürtlere her türlü özerkliği reddeden katı ve hoşgörüsüz kötü bir milliyetçilik besliyor. Türkiye, Kürtlerin ne kendilerini özgürce ifade edebilecekleri ne de kendilerini yönetebilecekleri bir konumda olmasını istemiyor" diye b elirtti. 
 
'ROJAVA MODELİ GERÇEK BİR DEVRİM NİTELİĞİNDE'
 
Suriye'deki temel sorunların merkezinde, her türlü farklılıkları kabul etmeyen bir anlayışın yarım asırdır iktidar olduğunu hatırlatan Ferrero, "Kürtlerin farklı dinleri, kültürleri ve etnik grupları birleştiren, demokratik yönetilen bir bölge önerisi ve modeli, mevcut bağlamda gerçekten devrim niteliğindedir. Esad rejiminin varlığı ise bu çoğulculuğu yok sayma üzerine kuruluydu. Suriye'deki bu gerçek bilinmesine rağmen, cihatçılar gibi tek bir dini merkeze alan dışlayıcı bir devlet vizyonu peşinde koşan oluşumların desteklendiğini görüyoruz. Batılı ülkelerde ve başka yerlerde Kürt halkını desteklemek için elimizden geleni yapmamız şarttır. Hiçbir sorun teşkil etmedikleri halde Kürtlere saldırılması kabul edilemez. Kendi kendilerini yönetmeleri için özgür bırakılmalıdırlar. Türkiye ve ABD'ye baskı yapmalıyız. Abdullah Öcalan'ın fikirlerinden esinlenen, çoğulcu ve katılımcı bir demokrasi için Rojava modeli önemli bir alternatif sunmaktadır. Ancak bu fikre, demokratik olduğunu iddia eden güçler, bugün Batı'da hâkim olan otoriter bir demokrasiyi destekledikleri için karşı çıkmaktadır.  Kürt halkı sadece yaşama ve kendi kendilerini yönetme hakkını savunmakla kalmıyor, aynı zamanda insanlığın sorunlarını çözmeye yönelik bir vizyona da sahip. Eğer bu katılımcı ve çoğulcu demokrasi yolunu izlersek, savaş mantığından uzaklaşmak mümkün olacaktır. Aksi takdirde, savaş kaçınılmaz olmaya devam eder." Şeklinde konuştu. 
 
'DİRENİŞİN SEMBOLÜ KOBANÊ YOK EDİLMEK İSTENİYOR'
 
Türkiye'nin Suriye'de Kürt halkının direnişinin sembollerini de yok etmek istediğini belirten Paolo Ferrero, "Kürt halkının zaferlerini kendileri için bir aşağılama olarak algılayan Türkiye, Kobanê'de olduğu gibi, Kürt direnişinin her türlü sembolünü yok etmeye çalışmakta" dedi. 
 
'İNSANLIĞIN GELECEĞİ İÇİN ROJAVA'YI SAVUNMALIYIZ'
 
İtalyan Eski Bakan Ferrero, şöyle devam etti. "Bu nedenle, İsrail'in Filistinlilere yaptıklarını anımsatan bu duruma son verilmesi için Türkiye ve ABD'ye baskı yapılması hayati önem taşımaktadır. Bu büyük güçler, kendi iradelerini halklara dayatabileceklerini düşünüyorlar. Rojava, sadece Kürtler için olumlu bir deneyim değil, aynı zamanda bir insanlık mirası. Bu model, dünyada farklılıklara rağmen birlikte yaşamanın mümkün olduğunu ortaya koyan önemli bir pratik ve ileriye doğru atılmış bir adımdır. Rojava, farklı etnik gruplar, dinler ve siyasi yönelimler arasında uyumlu bir şekilde bir arada yaşamaya yönelik somut ve gerçekçi bir öneriyi temsil etmektedir. İşte bu yüzden Rojava'yı savunmalıyız. İnsanlığın geleceği için olası bir modeli ve barışın savaşa galip geldiği bir geleceği temsil ediyor. Rojava'yı savunarak, insanlığın geleceği için bir modeli savunmuş olacağız."