'Katliam, Alevilerin Kürt kimliğiyle buluşmalarını engellemek için tertiplendi'

MEREŞ - DAD Eş Genel Başkanı Zeynel Kete, Mereş Katliamı'nın, Alevilerin o dönemde ortaya çıkmaya başlayan kendi Kürt halk gerçekliğiyle buluşmasını engellemek için tertiplendiğini söyledi. 
 
Mereş'te 19-26 Aralık 1978'de gerçekleşen katliamın üzerinden 46 yıl geçti. Resmi rakamlara göre, 111 yurttaşın katledildiği katliamda, Alevilere ait 559 ev ve 290’a yakın işyeri yakıldı. Failler hala ortaya çıkarılmayan katliamdan sonra binlerce kişi sürgüne gönderilerek bölge insansızlaştırıldı. Doğanın talanıyla sürdürülen bu politikaya karşı göç yollarına düşenlerin; bölgede süren dil ve kültür asimilasyon, ekolojik kıyım ve göçertme politikalarına yanıt olarak başlattığı "Yaşamı Yeniden ve Yerinden İnşa Etme Hareketi" her geçen gün büyüyor. 
 
Demokratik Alevi Dernekleri (DAD) Eş Genel Başkanı Zeynel Kete, katliamın 46'ncı yıl dönümünde yaşananları, cezasızlık ve insansızlaştırma politikalarını Mezopotamya Ajansı'na (MA) değerlendirdi. 
 
Katliamın yaşandığı dönemde Mereş'te yaşanan siyasi atmosferi hatırlatan Kete, "Zamanın ve mekanın ruhu önemli. 1978'li yıllar Türkiye'de sol-sosyalist düşüncenin emekçi sınıfla bütünleşmesi süreci Maraş'ta da güçlü bir örgütleme, halk hareketi meydana getirmişti. O süreçte 78'li dönemlerde Maraş stratejik bir noktaydı. Osmanlılardan beri bu stratejik konumu devam ediyordu. Maraş, Alevi Kürtlerin Akdeniz'e havzası olan topraklarda tarım için önemli bir coğrafyaydı. Maraş'ta Kürt halkının mevcut tekçi ulus devlete karşı bir hak arayışı vardı. Bir özgürlük mücadelesi söz konusuydu. Maraş hedef alındı; çünkü bu hatta 'Rayê Heq' inancı güçlüdür. Maraş havzasında dağın filozofları olarak tanımladığımız 'Rayê Heq' bilgelerinin kendi dilleri, inançlarıyla yaşadıkları bir süreçti. Aleviler dillerine bağlı olarak ikrarlı bir şekilde yaşıyordu. Bu böyle olunca tekçi sistem buna karşı bir ret politikası geliştirdi" ifadelerini kullandı. 
 
'KÜRT HALK GERÇEKLİĞİ İLE TANIŞTIKLARI BİR SÜREÇ'
 
Mereş Katliamının Alevilerin Kürt halk gerçeklikleri ile tanışmaya başladıkları bir dönemde yaşanmasının tesadüf olmadığına dikkati çeken Kete, "Maraş kozmopolittik bir yerdi. Alevi kurumsal hattının çok gündeme getirmediği realite var. 1978 döneminde Türkiye'de meydana gelen sol-sosyalist anlayış, aynı zamanda Kürt cenahından kendi hakikati ile buluşmaları, kendi varlıklarını tartıştıkları bir halk gerçeğinin ortaya çıktığı bir coğrafyaydı, Maraş. Bu çerçevede Kürtlerde meydana gelen demokratik bir siyaset anlayışı, Kürt halkının varlığı, kendi özgür kararını verme, kendisi olma, kendisi ile ilgili kararları verme, tarihi kültürü ile bütünleşme, Maraş'taki Alevilerin sadece Alevi değil, 'Rayê Heq' inancına mensup Aleviler olduğu, Kürt halk gerçekliği ile tanıştıkları bir süreçti. O dönemde Kürtlerde meydana gelen diriliş süreci Maraş'ı ciddi bir şekilde etkilemişti. Devlet erkanı, devletin içinde örgütlenen derin güçler, uluslararası Gladio güçleri bölgedeki Kürt Alevilerin kendi tarihsel hakikatleri ile buluşmalarını istemedi. Maraş'taki Alevilerin kendi Kürt halk gerçekliği ile buluşmasını engellemek açısından katliam tertiplendi demek yanlış olmaz" diye konuştu. 
 
‘KATLİAMA KARŞI DİRENİŞ YAŞANDI’
 
Katliama karşı verilen direnişin bugüne kadar tam anlamıyla yansıtılmadığını dile getiren Kete, "Bu kısım, bugüne kadar hep eksik kaldı. Maraş'ta Alevilerin sol-sosyalist güçlerin katliam esnasından özellikle Yörük Selim Mahallesi'nde ciddi bir savunma hattı oluşturdukları biliniyor. Eğer bu savunma hattı olmasaydı katledilenlerin sayısı daha fazla olurdu. Bu savunma hattı ile birlikte daha büyük bir katliamın önüne geçildi" dedi. 
 
Katliamın faillerinin cezasızlık politikası ile ödüllendirildiklerini vurgulayan Kete, "Resmi ideoloji ötekilere karşı hep elemanlarını korumuştur. Katiller indirimleriler ile korundu. Katiller bu göstermelik mahkemelerden cesaret aldılar. Maraş'ta binlerce insan yaralandı. Resmi rakamlarda 552 evin yakıldığı belirtilse de binlerce ev ve iş yeri yağmalandı. Maraş'ta 'Aleviler ve Kürtler geliyor' denilerek, katliama zemin hazırlandı. Hiç adaletli olmayan bir yargılama süreci başladı. Katiller sonrasında milletvekili, belediye başkanı, memur olduğunu gördük. Bu mantık bugüne kadar geldi. Devamında yaşanacak katliamlara zemin hazırlandı. Cezasızlık katillere bir zırh oldu. İnsanlığa karşı işlenen suçlar cezasız bırakıldı. Göstermelik mahkemeler olmasa, katiller hak ettikleri cezaları alsalar devamında yaşanan katliamlar belki yaşanmazdı. Sivas Katliamı içinde aynısı yapıldı" şeklinde konuştu. 
 
'XWESERÎ OLMAK GEREK'
 
Katliamın amaçlarından birinin de Mereş bölgesini insansızlaştırmak olduğunun altını çizen Kete, şöyle devam etti: "Bu Cumhuriyet ile birlikte devreye konulan bir politika.  Şark Islahat Planı ile bu yapıldı. Bu belge yıllarca gizlendi. Kürtlerin ve Alevilerin yoğun yaşadığı bölgelerin bir bütün olarak demografi yapının değiştirilmesi resmi bir ideoloji olarak yürürlüğe girdi. Bu plana göre adımlar atıldı ve insansızlaştırma başlatıldı. Alevi Kürtlerin hakikatleri ile buluşması engellenmek istendi. Katliamın ekonomik nedenleri de vardı. Elbistan ve Pazarcık bölgelesinde yaşayan Aleviler ekonomik güç sahibi oluyordu. Bu bilindiği için Maraş bölgesi insansızlaştırıldı. Katliamdan sonra insanlar yurt dışına çıkmak zorunda bırakıldı. Göç edenlerin yerine ırkçı, dinci, faşist kişiler devlet eliyle Alevilerin yoğun yaşadığı yerlere yerleştirildi. Bu politika bugünde devam ediyor. Yaşadığımız mekan tarihsel hafızamızdır. Maraş ve benzer katliamlarda halkın mezar taşlarını ziyaret etmesi, geriye dönmesi önemli bir güçtür. Bu varlık nedenidir, insanların kendi kendi olmasıdır, xweserî olmaları için herkesin kendi toprakları ile bütünleşmesi gerek. Son dönemde 'Yaşamı Yeniden ve Yerinden İnşa Etme Hareketi'nin çalışmaları değerlidir. Maraşlıların kendi topraklarına dönmeleri önemlidir. Toplumun en büyük savunması kendi toplumsallığını inşat etmesidir. Maraş kendi toplumsallığı ile bütünleşirse, cem u civatlarını yeniden yaparlarsa coğrafya yeniden hakikat coğrafyasına, yeniden var olma coğrafyasına dönüşür. Maraş'ta tarihsel arka plan çok güçlüdür."
 
'YOLDA BİRLİK EN BÜYÜK SAVUNMA HATTIDIR'
 
Katliamın 46'ncı yıl dönümünde Mereş merkez Yörük Selim Mahallesi'ndeki Erenler Cemevi'nde 21 Aralık'ta saat 10.00 ile 13.00 arasında yapılacak anmaya herkesi davet eden Kete, sözlerini şöyle sürdürdü: "Katliamlar ile ilgili bütün anmalar sadece bir mekana gidip bir basın açıklaması yapmak değildir. Katliamı anma demek, katliamı yapanları bilince çıkarılması, ders çıkarılması demek. An geçmişin yükünü omuzlarında taşıyor. Anmalar katilleri dünya kamuoyuna teşhir etme için önemli. Her anmada toplumun özgüveninin artması, kendi tarihsel hakikati ile bütünleşmesinin kapısı aralanıyor. Travma sonrası meydana gelen öz güven eksikliği ortadan kalkar. Halkın bunlardan alacağı güçle geri dönmesi, hakikatine yüzünü çevirmesi engellenmek isteniyor. Bundan dolayı her anmada, anmayı yapan kitle daraltılıyor sadece bir basın açıklaması ile bir anmayı geçiştirmeye çalışıyorlar. Bu böyle değildir. Her anma yaşamını yitirenlerin anılarını hatırlama, onların mücadelelerine aşk ile bağlanmayı gerektiriyor. Herkes bulunduğu yerden bir delil yakarak, bir çerağ uyandırarak Maraş katliamının hesabını sorması lazım. Eğer Koçgirî, Şêx Saîd, Zîlan'ın hesabı sorula bilinseydi peşinde Dêrsim olmazdı. Dêrsim'in hesabı sorulsaydı peşindeki katliamlar olmazdı. Bunun için bütün Alevi kurumsal hattının ayrı değil, bir araya gelerek 'Gelin canlar bir olalım' düsturu ile 'İrilenelim, dirilenelim' diyerek 'na haq' zihniyetine karşı arsızdan, hırsızdan uzak durarak bir olma zamanıdır. Herkes bulunduğu yerden Maraş'ı anmalı ve Maraş'a yoğun bir şekilde gelinerek orada bir hat oluşturmalı. Son dönemlerde Alevi-Bektaşi Kültür ve Cemevi Başkanlığı'nın oluşturulması Alevi inancına tanmış bir kayyumdur. Bütün Alevi canların Maraş dahil olmak üzere bu kayyum zihniyetine hayır demesi gerek. Sadece dernek hattında birlik değil yolda birlik hattı en büyük savunma hattıdır."
 
MA / Emrullah Acar