Kadınlar tecrit ve şiddete karşı kendini savunuyor

img

DİYARBAKIR - Tecrit kaldırılmadığı sürece özel savaş politikaları ve kadına yönelik şiddetin devam edeceğine dikkati çeken TJA aktivisti Zelal Bilgin, “Kampanyamızla tüm saldırıları boşa çıkaracağız” dedi. 

Tecride, siyasi soykırıma, tacize, tecavüze, anadile ve inançlara yönelik saldırılara karşı Özgür Kadın Hareketi’nin (Tevgera Jinên Azad-TJA) 15 Eylül 2020 tarihinde “Em xwe diparezin” (Kendimizi savunuyoruz) “ sloganıyla başlattığı kampanya dördüncü ayını geride bıraktı. 
 
TJA aktivisti Zelal Bilgin, kampanya kapsamında kapı kapı çalarak, baskı ve saldırılara karşı özsavunmanın önemini anlattıklarını belirtti. 
 
SALDIRILARI BOŞA ÇIKARACAK SAVUNMA
 
Kampanyanın kadın kırımına geçit vermeyeceğini ifade eden Bilgin, "Son günlerde yaşanan kadın cinayetleri savaş bilançosunu aratmıyor. Şiddetin en üst düzeye ulaştığı bir süreçten geçiyoruz. Bunun yanında kadınların uğradıkları şiddet karşısında destek alacakları yerlere de bir saldırı var. Kırım çok boyutlu; fiziki, psikolojik, sosyal ve ekonomik.  'Kendimizi savunuyoruz' sloganımız sadece fiziki bir savunma değil. Çok yönlü bir savunma; doğayı, kadını, çocuğu, hayvanı, ekonomik ve sosyal tüm koşullara yönelik saldırıları boşa çıkarabilecek bir savunma" diye belirtti.
 
ARGÜMANLARLA ŞİDDET ÖRÜLÜYOR
 
İktidarın belli argümanlarla şiddeti ördüğüne işaret eden Bilgin, yasalarla da kadınların güvencesiz hale getirildiğini söyledi. Özel, kamusal, sosyal bütün alanlarda kadının hedef haline getirildiğinin altını çizen Bilgin, "Şiddet uygulayan ve ölüm düzeyinde saldırısı olan erkeğe herhangi bir ceza söz konusu olmazken, özsavunmasını gerçekleştiren kadına karşı yine bir cezalandırma ve yaptırımla karşılaşıyoruz. Melek İpek’de kendisini ve çocuklarını korumak için can havliyle meşru müdafaasını ortaya koydu. Ama devlet meşru müdafaa olarak görmedi. Erkeğin ‘kıskandım, sevdim' demesi cezai indirime sebep olurken, Melek'in uğradığı şiddete o resimde tanıklık etmemize rağmen ceza aldı. Özsavunma meşru bir haktır" ifadelerini kullandı.
 
DAVULLA KARŞILAYAN AKIL 
 
Bilgin, Mardin'in Kızıltepe ilçesinde yaşanan tecavüz failinin davul ve zurnayla cezaevinden çıkmasına tepkisini şu şekilde dile getirdi: "Hangi akıl ve vicdan bir tecavüz failini davul zurnayla karşılayabilir? DNA ile tespit edilmiş bir şey nasıl cezasız bırakılabilir? O davullu zurnalı tabloyu insani değerlere sahip hiç kimsenin unutmaması gerekir. Bir tecavüzcü bu ülkede davul zurnayla karşılandı mevcut iktidar bu kadar ahlak ve namustan bahsederken, buna sebep oldu ve göz yumdu."
 
CİNSİYET SAVAŞLARI
 
İktidarın kadına ait bütün kavramları geçersiz sayma girişimlerini kampanyalarıyla boşa çıkardıklarını belirten Bilgin, Demokratik Toplum Kongresi Eşbaşkanı Leyla Güven’in gerekçeli kararında “nefret uyandıran” tanım olarak yer edinen “Anasoy” kavramına da değindi. Bilgin, yargının bu yaklaşımını, “Kendilerince yeni yasalar, terimler bularak birçok şeyi ceza alacak pozisyona getirmeye çalışıyorlar. Savaşlar artık cinsiyet savaşlarına döndü. Anasoy kavramı üzerinden verilmek istenen ceza, sadece Leyla Güven'e değil, kadın özgürlükçü çizgide kendini tanımlamış kadınların hepsine yönelik bir saldırıdır" şeklinde yorumladı.
 
KAPILARIN ARDINDA 
 
Kampanya kapsamında her gün onlarca kadınla buluştuklarını kaydeden Bilgin, atölye, sokak ve ev çalışmalarının devam ettiğini söyledi. Bilgin, çaldıkları kapıların ardında gördüklerini ise şu sözlerle anlattı: "Tek tek kapı kapı çalıp kadınları örgütlüyoruz. Kapıların arkalarından çok dramatik hikayeler ortaya çıkıyor. Sırtındaki morluğu, kafasındaki kırığı gösterenler oluyor, canımız acıya acıya bu çalışmayı yürütüyoruz. İçinde bulundukları durumu anlamaya, ortaklaşmaya, çözüm bulmaya çalışıyoruz. Hala bu topluma ‘eşindir, erkektir yapar’ öğretilmeye çalışılıyor. Kalıplaşmış bir kadın prototipi var, sürekli evde hizmet eden ve şiddete uğrayan kadın var, yine toplum şiddeti var.” 
 
TECRİT VE ŞİDDET 
 
PKK Lideri Abdullah Öcalan üzerindeki tecridin toplumun her alanına nüfus etmeye devam ettiğine dikkati çeken Bilgin, "Tecridin uygulanışından bugüne anne rahmindeki bebekten, tohumu yeni atılmış çiçeğe kadar her şey etkilendi. Biz başlatılan açlık grevlerinde özelde kadın tutsakların genelde tüm tutsakların sesi olmaya çalışıyoruz. Tecrit kaldırılmadığı sürece özel savaş politikaları, kadına yönelik şiddet devam edecek. Kampanya uzun soluklu, özgür, eşit, adil savaşsız bir ortam yaratıncaya kadar alanı hiçbir şekilde şiddete, tacize, tecavüze talana bırakmayacağız. Mücadelenin yolu örgütlü bir zeminde buluşabilmektir" diye konuştu.
 
MA / Eylem Akdağ