İşçi sendikalarında 2 milyona yakın üyenin yüzde 6’sı kadın

img

İSTANBUL - İşçi sendikalarına bağlı iki milyona yakın üyenin yüzde 6’sının kadın olduğunu belirten Genel-İş'e bağlı Konut İşçileri Şubesi Başkanı Nebile Irmak Çetin, artık karar mercilerinde yer almak için ısrarcı olunması gerektiğini söyledi. 

Tüm dünyada kadınların direniş sembolü olan 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’ne vesile olan ABD’li dokuma işçisi kadınların talebi aradan 164 yıl geçmesine rağmen hala güncelliğini koruyor. Günümüzde kadınlar, cinsiyet eşitsizliği, mobbing ve güvencesiz kayıt dışı çalıştırma gibi sorunları hala yaşıyor. 
 
Türkiye Genel Hizmetler İşçileri Sendikası'na (Genel-İş) bağlı Konut İşçileri Şubesi Başkanı Nebile Irmak Çetin ile 8 Mart dolayısıyla kadınların yaşadıkları zorlukları ve buna karşı verilen mücadeleyi konuştuk. 
 
HALA BİR SORUN 
 
Sanayi devrimine geçişle kapitalizmin kar hırsı uğruna emeğin sömürüldüğünü belirten Çetin, kadın yoksulluğunun o dönemde başlayıp bugüne kadar sürdüğünü anımsattı. Emek tarihinin örgütlenmesiyle birlikte kadınların varlık mücadelesinde daha çok roller üstlendiğini dile getiren Çetin, “Ancak emek alanındaki mücadelede en çokta kadınlar kaybetmişlerdir. Proletarya düşünce biçimi sınıf mücadelesidir. ‘Kadın erkek eşittir. Hepimiz bu ezilmişliği yaşıyoruz’ denilerek kadınların talepleri kapitalizm, hükümetler ve erkek egemen zihniyet tarafından sendikalarda görünmez kılınmıştır. Bu sorun hala yaşanmaktadır” diye belirtti.
 
SÖMÜRÜ ŞİDDETLENDİ
 
Çetin, kadınların her zaman emeklerinin değerli kılınması, bedenleri üzerindeki her türlü şiddetin son bulması, eşit ve özgür çalışma ortamı için mücadele ettiklerini vurgulayarak, “21’nci yüzyılı yaşıyoruz. Kadınların çalışma yaşamındaki durumları çok vahim. Geçmiş yılların mücadele ve talepleri hala güncelliğini koruyor. O günde kadınlar eşit işe, eşit ücret, iş yerinde terfi, güvenceli iş diyordu. Bugünde aynı talepleri dillendiriyor. Çalışma yaşamında ileriye değil, geri doğru bir gidiş vardır. Geçmişte mücadele diriydi. Taleplerin karşılık bulacağı toplumsallaşan bir durum söz konusuydu. Bugün gelinen aşamada talepler geriye düştü. Kadınlar üzerindeki baskı sömürü biçimi daha çok şiddetlendi. Güvencesizlik, merdiven altı sigortasızlık, taşeron ve örgütsüzlük arttı” ifadelerini kullandı. 
 
SENDİKALARDA KADIN OLMAK
 
Türkiye’de işçi sendikalarına bağlı 2 milyona yakın üye olduğunu ve bunların yüzde 6’sının kadın olduğunu söyleyen Çetin, sendikalarda kadınların durumuna dikkati çekerek, şunları söyledi: “Hem kadın örgütlemesine gerekli önem verilmiyor hem de sendikalarda alanlar açılmıyor. Kadınların örgütlenmesini gerektirecek güvenceli işler yok. Çünkü kadınlar hep taşeron ve özel sektörde çalışıyor. Özel bir sektörde kadın çoğunluğu varsa hemen iş kolu bölünüyor. O nedenle çoğunluğu sağlayamıyorsun. Burada da sendikaların bir çabası ve gayreti yok. İşverenin böl-parçala saldırı mantığına karşı mücadele etmiyor. Böyle olunca da kadın mücadele gücünü kaybediyor. Hem de sendikaların içinde örgütlenip kademelere gelecek sendikal yönetim kademelerine gelecek pozisyonu yakalayamıyor. Bugünkü durumda budur. O nedenle işçi kadınların durumu vahim diyorum.” 
 
YOL HARİTASI
 
Sendikalarda kadın oranının yüksek olmasının emek alanında çok ciddi değişimlere yol açacağını ifade eden Çetin, oranın yükseltilmesi için şu önerilerde bulundu: “Sendikalar tüzüklerini değiştirerek, kadın oranını yükseltmeli, eğitim politikalarını düzenlemelidir. Toplumsal cinsiyet temelli eşitliği sağlayacak dengeler oluşturmalıdır. Bunu kadınlara hissettirdikleri zaman kadınlar patır patır gelir. Kadınlar söz ve karar mekanizmalarında olmalılar. Emek alanı ve kadın hareketiyle birleşik ortak bir mücadele olmalıdır. Kadın hareketi sendikalarda bir basınç geliştirerek, kadınların iradeleşmesi ve daha görünür olması için özel politikalar geliştirmesi için öncülük misyonunu oynamalıdır.”
 
EMEK KARŞILIKSIZ BIRAKILIYOR
 
Türkiye’nin öncelikli sorunlarından birinin demokrasi olduğunu dile getiren Çetin, bununla birlikte emeğe yönelik ciddi saldırıların söz konusu olduğunu söyledi. Son 18 yılda emeğe yönelik yasal, örgütlenme ve kıdem tazminatında geriye götüren ciddi sorunlar yaşadıklarını aktaran Çetin, Türkiye’de yaşanan antidemokratik uygulamalara karşı çıkma mücadelesinin de kadınların omuzunda olduğunu belirtti. Çetin, “Pandemiyle birlikte kadına yönelik sömürü biçimleri arttı. Hem yoksullaşma hem de şiddet biçimleri giderek artmaktadır. Kadınlar pandemiyle işlerini kaybetti. 1 milyona yakın ev emekçisi kadın işsiz. Yine sağlık, eğitim, temizlik, hizmet sektörü kadınların üzerinde yürütülen angarya sektörlerdir. Örgütsüz ve güvencesiz işlerdir. Buralarda en çok kadınların çalıştırılmasına rağmen emekleri karşılıksız bırakılıyor” dedi. 
 
DEĞİŞMEYEN SORUNLAR VE TALEPLER
 
8 Mart’ın üzerinden 164 yıl geçmesine rağmen kadınların taleplerinin hala karşılık bulmadığını belirten Çetin, yaşadıkları sorunları şu şekilde sıraladı: “Haklar yasalarda olmasına rağmen fiili olarak kaldırılmış durumda. O günkü talepler hala güncelliğini koruyor. Hala kreş, 8 Mart’ta ücretli izin istiyoruz. Talepleri karşılayacak ortam ve çalışma yaşamı da ortadan kalkıyor. Kadınların yoğunlukta çalıştığı iş kolları eve hapsediliyor. Pandemi bahane edilerek evden çalışma, genç eğitim seviyesi yüksek ofis çalışanları, banka finans sektörleri, mühendislik eve hapsedildi. Buda bütün haklardan men edileceğin anlamına geliyor. Dizginler işverenin eline geçti. Buda modern kölelik sistemiyle genç işçilere dayatılıyor. Bu çalışma hayatı mevcut taleplerimizi de ortadan kaldırıyor.”
 
AĞIR BEDELLER ÖDENİYOR
 
Kriz dönemlerin de ilk gözden çıkarılanların kadınlar olduğuna da dikkati çeken Çetin, “İlk bedel ödeyen, işten çıkarılan, ücretsiz izne çıkarılan kadın oluyor. Pandemide kadınlara hem ideolojik hem de kapitalist sistemin saldırısı söz konusudur. Pandeminin faturası da yine kadınlara ödetildi. Süreç iyi değil, her alanda kadınlar çok ağır bedeller ödüyor. Ancak umudumuzu yitirmiyoruz” diye konuştu.  
 
Çetin, tüm olumsuzluklara rağmen umudu diri tutanların da kadınlar olduğunu söyleyerek, “Bütün kadınlarda olduğu gibi işçi kadınlarda da büyük bir direniş söz konusu. Pandemi sürecinde bile kadınlar kazanımlarının gasp edilmesine karşı sokaklardaydı.  Özelikle emek alanında muazzam bir kadın direnişi var. O nedenle ‘21’nci yüzyıl kadın yüzyılı olacaktır’ diyoruz. Yorgun toplumsal hareketler var. Kadın mücadelesi o nedenle hem güven hem de umut olacaktır” ifadelerini kullandı. 
 
8 MART TALEPLERİ
 
İşçi kadınların bu yılki 8 Mart talepleri hakkında da bilgi veren Çetin, “8 Mart’ta önceliklerimiz çoktur. Bedenimiz ve kimliğimiz tehdit altında, yoksulluk ve ekonomik kriz var. İstanbul Sözleşmesi öncelikle talebimiz olacak. Emek alanı başta olmak üzere İLO’nun da kabul ettiği iş yerinde taciz, şiddet 190 sayılı karar olacaktır" dedi. 
 
8 MART İZNİ GEREKSİZ ARTIK
 
Her yıl 8 Mart’ın resmi tatil edilmesi talebinin kendi sendikanın da talebi olduğunu söyleyen Çetin, şöyle devam etti: “Ancak gelinen aşamada kazanımlarımız gasp edilmek isteniliyor. Böyle bir dönemde bunu talep etmek bana göre lükstür. Bizim mücadelemiz parayla ücretli izinle endekslenmeyecek kadar kıymetlidir. Tek bir 8 Mart’ın ücretli izin sayılması bizi ekonomik olarak kurtarmayacak. Bu talebi kişi olarak gereksiz buluyorum. Çünkü daha önceliklerimiz vardır. Koşullar daha kapsamlı mücadele etmemizi gerektiriyor.” 
 
Çetin, tüm kadınlara alanlarda emek, beden ve kimliklerine yönelik her türlü saldırıya karşı çıkması çağrısında bulundu. 
 
MA / Semra Turan