Sendikalı erkekler: İşgal ettiğimiz yerlerden çekilmeliyiz

img
DİYARBAKIR - Kadına yönelik artan şiddet ve cinayetçiliğin merkezinde eril zihniyetin yer aldığını kabul eden sendikalı erkekler, “Sessiz kalarak kadın kırımını beslemiş oluyoruz. Artık şiddet uygulayan değil, şiddetle mücadele eden erkek olmak gerekir" dedi. 
 
Kadınlar, evlerden iş yerlerine bulundukları her ortamda fiziksel, cinsel, psikolojik, dijital ve ekonomik şiddete maruz kalmaya devam ediyor. İktidar ise artık “kadın kırımı” olarak tanımlanan saldırılara karşı İstanbul Sözleşmesi'nden çekilerek cevap verdi.
 
Mikrofon uzattığımız sendikalı erkekler, şiddet sarmalının son bulması için zihinsel devrimin şart olduğunu belirterek, toplumsal refleks oluşturulması gerektiğinin altını çizdi.
 
NÜFUS EDEN ERİLLİK 
 
Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası (Eğitim Sen) Diyarbakır 2 Nolu Şube Başkanı Hasan Çıtrık, derinleşen kadına yönelik şiddetin kaynağında iktidarın eril söylemlerinin yer aldığını belirterek, şiddetin son bulması için toplumsal dönüşüme işaret etti. Yüz yıllardır süregelen erkek zihniyetine dikkat çeken Çıtrık, “Tüm hakimiyet erkeğe verilmiş durumda ve bu yüzden erkek kendini doğanın sahibi sanıyor. Bu sorun kronikleşti ve kısır döngü haline geldi. Erkek bedensel gücünü yüksek gördüğü için, tıkandığı yerde gücünü kullanıyor. Başta kadınlar olmak üzere, çocuğa ve doğa erkek şiddeti ile karşı karşıya” ifadelerini kullandı. 
 
Kadın özgürlükçü bir paradigmanın egemen kılınması gerektiğinin altını çizen Çıtrık, “Toplumsal normları kendi çıkarlarımız çerçevesinde kullanmayı bırakmamız gerek. Bunu yaptığımız vakit empati duyumuz gelişecek. İletişim ve davranış kalıplarımız değişecek" dedi.
 
EŞİT TEMSİLİYET 
 
Toplum geneline hakim olan eril anlayışın devletin tüm kurumlarına sirayet ettiğine dikkati çeken Çıtrık, bu durumu şöyle örneklendirdi: “Diyarbakır’da idarecilerin yüzde 95’i erkek ve bu bilinçli bir tercih. Eşit temsiliyet hakkı tanınmıyor. Her ne kadar bir idareci, ‘ben anlayışlıyım, mobbing uygulamam’ dese de kendi varlığı mobbingi yayıyor."
 
TOPLUMSAL FERFLEKS 
 
Erkeklerin kendi iç denetim mekanizmasını sorgulaması gerektiğini vurgulayan Çıtrık, “Erkek, ‘ben bunu yapmamalıyım, bu doğru ve ahlaki değil' diyebilmeli. Toplumsal refleks oluşturmalıyız. Bir kadın öldüğü vakit şiddet konuşuluyor. Şiddet sonucu hayatta kalmayı başardıysa bu kez sorun yokmuş gibi algılanıyor. Halbuki hemen hemen her evde her saat uygulanan bir şiddet var” diye belirtti. 
 
ŞİDDETLE MÜCADELE 
 
İnsan Hakları Derneği (İHD) Diyarbakır Şube Yöneticisi Ercan Yılmaz, kadına yönelik şiddetin sona ermesi için zihniyet dünyasının değişmesi gerektiğinin altını çizdi. Erkeklerin kadınların da kendileriyle aynı haklara sahip olduklarını kabul etmesi gerektiğini söyleyen Yılmaz, “Artık şiddet uygulayan erkek rolünden, şiddetle mücadele eden erkek rolüne geçmeli. Şiddetin artış nedeni özellikle kamu gücünü elinde bulunduranların, kadın kimliğine karşı oluşturdukları saldırgan dil ve yargılamaların cezasızlıkla sonuçlanıyor olması” dedi.
 
CEZASIZLIK POLİTİKASI
 
Cezasızlık politikasındaki artışa değinen Yılmaz, erkek avukatların da kadınların hak ve hukuk mücadelesi içinde daha fazla yer alması gerektiğini ifade etti. Yargı makamlarının, cezasızlık politikasının önüne geçmesi gerektiğini vurgulayan Yılmaz, erkeklerin sorumluğunu şöyle anlattı: “Sadece mağdurların mücadelesiyle zafere ulaşacağına inanmıyorum. Şiddet sarmalının sona ermesi için erkeklere düşen en büyük sorumluluk, şiddet kimden gelirse gelsin karşı çıkıp, mücadele etmektir.”
 
ZİHİNSEL DÖNÜŞÜM 
 
Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES) Diyarbakır Şube Eşbaşkanı Şiyar Güldiken de, mevcut olan kadına yönelik şiddetin İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmeyle birlikte daha da arttığını dile getirdi. İktidarın her söyleminin arkasında, kadın, toplum ve kültür kırımının olduğunu aktaran Güldiken, “Bir toplumda kadın düşerse bütün toplum düşer. Bu iktidarın beslendiği eril zihniyet, IŞİD zihniyetidir” dedi. 
 
Erkeklerin hem zihinsel hem de yaşamsal olarak ses çıkarmayarak, bu işin merkezinde yer aldığını belirten Güldiken, şöyle dedi: “Sessiz kalarak kadın kırımını beslemiş oluyoruz. Fakat biz halen kendi zihinsel devrimimizi yapabilmiş değiliz. Çünkü bu durum erkeğin hesabına geliyor. Kendimizi biraz sorumlu ve günahkar görmeliyiz. Erkek bulunduğu yerden geriye çekilmedikçe ve zihinsel olarak da daha ileriye gitmedikçe şiddeti tartışmaya devam edeceğiz.” 
 
ERKEKLER TERCİH YAPMALI 
 
Erkeklerin kadınlarla dayanışmasını öneren Güldiken, “Erkekler, işgal ettiği yerden geriye gitmeli. Kendisini doğanın aciz bir parçası olarak görmeli, tahakküm kurmayı bırakmalı. Kadınla dayanışmalı, İstanbul Sözleşmesi’ne sahip çıkılmalı. Sokağa çıkarak, bu işin örgütlemesini yapmalıyız. Erkekler bir tercih yapmalı ya kadınla birlikte özgür eş yaşamı sergileyecek ya da kendisini bekleyen daha zor bir yaşama mahkum kalacak” ifadelerini kullandı. 
 
MA / Eylem Akdağ