Sevimli: Yargıda pasiflik cins kırımını körüklüyor

  • kadın
  • 09:13 12 Ağustos 2021
  • |
img
DİYARBAKIR - Yargıda yaşanan pasifliğinin cins kırımını körüklediğini dile getiren Diyarbakır Barosu Kadın Hakları Merkezi Temsilcisi Çiğdem Sevimli, şiddet uygulayan erkeğin yargıdan güç aldığını söyledi. 
 
Kadın cinayetleri, şüpheli kadın ölümleri, kaçırılan ve tecavüze uğrayan ya da kaybettirilen kadınların sayısında her geçen gün artış yaşanırken, kadına yönelik şiddet artık “cins kırımı” olarak adlandırılıyor. Diyarbakır Barosu Kadın Hakları Merkezi Temsilcisi Çiğdem Sevimli, kadına yönelik şiddet karşısında yargı mercilerinin pasifliğine ilişkin değerlendirmelerde bulundu. 
 
Kadın mücadelesinin büyümesiyle kadın cinayetlerinin daha görünür olduğunu dile getiren Sevimli, “Son dönemde yaşanan kadın cinayetlerinin hepsinin ‘şüpheli ölüm’ olduğu söyleniyor, hâlbuki biraz üzerine gidildiği zaman bunun bir cinayet olduğu ortaya çıkıyor. Aleyna Çakır ve Esra Hankulu, Azra Gülenda Haytaoğlu’nun ölümü yaşananlara birer örnektir. Haytaoğlu, önce kayıptı sonra ölüm haberi geldi. Buna benzer çok örnek var. Birkaç kadından bahsettim fakat daha binlercesi bu durumda” diye belirtti.
 
GÜCÜNÜ YARGIDAN ALIYOR 
 
Şiddetin adli mercilere ulaşmasının ardından bir yargılamanın başlaması gerektiğini vurgulayan Sevimli, yargının kadına ve erkeğe yaklaşımını şu şekilde anlattı: “Ortada bir cezasızlık politikası var. Erkekler benzer söylemleri kullanıyor. Takip ettiğim dosyaların yüzde 90’nında erkeklerin aldatma hikayeleri, suçtan kurtulmaya yönelik savunmaları oluyor. Bunu yaptıkları zaman haksız tahrik indiriminden faydalanmak istiyorlar ve yargının da bu konuda kararları olduğu için erkekler gücünü yargıdan, cezasızlıktan alıyor. Yargılama dediğimiz süreç çok uzun bir süreç. Soruşturma aşamasında adli mercilerin yargılama pratiğini görebiliyoruz. Karakola, emniyete ya da kendine en yakın birime başvuran kadınların şikayetlerini daha almayan polisler var, vücudunda morluklar olmasına rağmen ‘yerleşim yerine en yakın kolluğa gitmelisin, biz yetkili değiliz’ denilerek şikayeti alınmayan kadınlar var.” 
 
ADLİ PASİFLİK 
 
“Adli pasiflik ilk aşamada başlıyor” diyen Sevimli, daha sonra emniyet ve savcılık arasında bir iletişimsizliğin söz konusu olduğunu belirtti. Sevimli, daha sonra hem kadınların hem de davalara müdahil olan avukatların yaşadıkları sorunları şu şekilde sıraladı: “Dosyaların her aşamasını kendimiz gidip takip etmek zorunda kalıyoruz ve çoğu evrakın henüz gelmediğini, delilerin toplanılmadığını, tanıkların dinlenilmediğini görüyoruz ve yazılı talepte bulunmak zorunda kalıyoruz. Yargının pasifliğinin yanında duyarsız da davrandığını görüyoruz. Yargının önemsenmeyen bir tavırla yaklaştığını ve son dönemlerdeki olaylara bakıldığında katillerin çok gerekli muameleyi göremediğini görüyoruz. Bu pasiflik aynı zamanda kadına yönelik şiddetin devamını getiriyor. Sistematik bir şiddet var. Şiddet dediğimiz şey bütün bir olay, ev içinde başlayıp, sokağa ve yargıya kadar uzanıyor. Genel bir çerçeveden baktığımızda bir erkek şiddeti ve bunun yanında kadını koruması gereken yargının pasifliği var. Cezasızlık pratiği, şüpheli ölümlerin üstünün kapatılması, kayıpların akıbetinin sorulmaması Türkiye’de bir cins kırımının yaşanmasına neden oluyor.” 
 
İKTİDAR VE MEDYANIN DİLİ
 
Kadın cinayetleri konusunda hem iktidarın hem de medyanın kullandığı dile dikkati çeken Sevimli, iktidarın kadın cinayetlerine karşı net bir duruş sergilemediğini, bundan etkilenen medyanın da cinsiyetçi bir dil kullandığını ifade etti. Esra Hankulu’nun şüpheli bir şekilde yaşamını yitirmesi olayında ‘sevgilisinin evinde ölü bulundu’ başlığıyla servis edilen haberlere dikkat çeken Sevimli, “Medyanın dili hedefine ulaşıyor, toplumda hemen o algıya kapılıyor. Yargılayıcı bir dilin olmaması gerekiyor. Kadını eleştiren, ‘üstünde ne vardı, o saatte neden oradaydı’ bu tarz soruları tartışmaya açacak dilin kullanılmaması gerekiyor" dedi. 
 
MÜCADELE VURGUSU 
 
Diyarbakır Barosu Kadın Hakları Merkezi olarak kadınların yanında olduklarını dile getiren Sevimli, “150’ye yakın takip ettiğimiz dosya var. Adli yardım bürosuna günde ortalama 10-20 başvuru alıyoruz. Başvuruların yüzde 70’i şiddet başvurusudur. Dosyaları gönüllü olarak takip ediyoruz. Çalıştıkça kadınlar görünür oluyor. Dosya takiplerinin yanında bilinçlendirme eğitimleri, farkındalık çalışmaları yapıyoruz, sahaya iniyoruz. Bu çalışmalar mücadelemizi güçlendiriyor, bizlere umut veriyor. Bir cins kırımı var, örgütlü kötülük ve kadınların üzerinde tahakküm kurmaya çalışan bir zihniyet var. Bu yönelim hep vardı ama bu durum kadın mücadelesiyle yıkılacaktır” şeklinde konuştu.
 
MA / Eylem Akdağ