4 günde 2 katliam ve 2 intihar iddiası: Asıl neden cezasızlık

  • kadın
  • 09:37 6 Eylül 2021
  • |
img
URFA -  Urfa’da, son 4 günde bir çocuk ve bir kadın en yakınları tarafından katledilirken, intihara sürüklendiği iddia edilen iki kadından biri yaşamını yitirdi. Urfa Barosu Başkan Yardımcısı Fazilet Arserim, cezasızlığın şiddeti arttırdığını belirterek, “İstanbul Sözleşmesi’nin kaldırılmasıyla da erkeklerde cesaret oluştu” dedi. 
 
Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun (KCDP), kamuoyuyla paylaştığı Ağustos ayı şiddet raporuna göre, 31 kadın katledildi, 21 kadın şüpheli bir şekilde yaşamını yitirdi. Kadına yönelik şiddet ve katliamlarla gündeme gelen kentlerin başında gelen Urfa’da, sadece 4 günde 3 kadın ve bir kız çocuğu şiddete maruz bırakıldı. Eyyübiye ilçesinde yaşayan Hediye Tokay eşi Ahmet Tokay tarafından 30 Ağustos’ta işkence edilerek katledildi.  18 yaşındaki Aysel Çelik, 2 Eylül’de Bozova ilçesi Kubik (Argıncık) Mahallesi sınırları içinde bulunan sulama kanalında şüpheli bir şekilde yaşamını yitirmiş halde bulundu. Çelik’in üniversiteyi kazanamadığı için intihar ettiği ileri sürüldü. Aynı gün Haliliye ilçesinde 21 yaşındaki Raziye Z., şüpheli bir şekilde yüksekten düşerek ağır yaralandı. 2 Eylül gecesi ise Eyyübiye ilçesinde Suriyeli 13 yaşındaki Amara Dwla dayatılan evliliği kabul etmediği için babası Mohammed Dwla tarafından önce darp edildi, ardından yakılarak katledildi. 
 
Urfa Barosu Başkan Yardımcısı ve aynı zamanda Kadın Hakları Merkezi Koordinatörü Fazilet Taştan Arserim ve Kadın Hakları Merkezi Başkanı Dilara İnal Gülhan, kentte artış gösteren şiddet ve nedenlerine dikkat çekti. 
 
NEDENLERDEN BİRİ CEZASIZLIK 
 
Arserim, Urfa’da son 4 günde yaşanan 4 olayın benzer gerekçelerle yaşandığını belirterek, “Kadına yönelik işlenen suçlarda ‘namus, gelenek, inanç’ gibi kavramlar şiddete kesinlikle gerekçe yapılamaz, kabul edilemez. Artan şiddet, taciz, tecavüz ve çocuk istismarı olaylarının altında yatan nedenlerden birincisi cezasızlık politikasıdır. Cezasızlık politikası dediğimiz, etkin soruşturmanın yürütülmemesi, af ya da cezada indirim gibi durumların söz konusu olmasıdır. Soruşturmalarda detaylı incelemelerin yapılmaması, şüpheli ölümlerin soruşturulmadan kapatılması, intihar olaylarında dosyaların yeteri kadar incelenmemesi, tüm bunları bir araya getirdiğimizde cezasızlığın ortaya çıktığını görüyoruz. Kadının ve çocuğun en önemli hakkı olan yaşam hakkı elinden alınarak, cezasızlık işliyor” ifadelerinde bulundu. 
 
CESARET VEREN DÜZENLEMELER 
 
Kadına yönelik artan şiddet olayları karşısında en önemli kadın kazanımlarından biri olan İstanbul Sözleşmesi’nin kaldırılmasına da değinen Arserim, “Bir şiddet sarmalından geçiyoruz. Urfa’da bir günde tanık olduğumuz olaylar o kadar fazla ki, bunu Türkiye genelinde düşündüğümüzde her sabah kadın cinayetleri haberi ile uyanıyoruz. Oysa İstanbul Sözleşmesi, şiddeti önlemek, mağdur kadını korumak ve önlem almak için etkili bir sözleşme idi. Sözleşmeden çekilmeden önce sözleşmenin maddelerini tartışmaya açmak, nafaka hakkını tartışmaya açmak, af düzenlemelerini gündeme getirmek erkeğe işlediği suç karşısında ‘Bir yıl yatar çıkarım’ düşüncesini oluşturdu. Sözleşmenin kaldırılmasıyla da erkeklerde cesaret oluştu. Bir an önce kadına yönelik işlenen suçlarda cezasızlıktan vazgeçilmeli” dedi. 
 
ŞİDDET SARMALI 
 
Sistematik şiddet gören kadınların resmi kurumlara başvurmakta çekimser olduklarını ifade eden Arserim, “Kadınlar kurumlara başvuru yapmakta tedirgin, çünkü başvuru yaparsa şiddet gördüğü alana geri gönderilme kaygısı taşıyor. Yada şiddet gördüğü eve geri dönme mecburiyetinde bırakılacağını düşünüyor. Özellikle çocuklu kadınlar yaşı sığınma evinde kalmaya uygun olmayan çocuklarından ayrılmamak için sığınma evinde kalma konusunda çekimser yaklaşıyor. Birçok kadın korkuyor, korunamayacağını düşünüyor. Daha çok zarar göreceğini düşündüğü için şikayetten vazgeçen kadınlar var. Şikayet ederse daha büyük vakalarla karşılaşacağından korkuyor. Çünkü kadın cinayetleri bir günde yaşanan bir olay değil. Şiddet sarmalı psikolojik ekonomik, cinsel, fiziksel bazen hepsi bir arada yaşanıyor. Kadın bu şiddet türlerine uğradıktan sonra katlediliyor” diye belirtti. 
 
KADIN HAKLARI MERKEZİNE ULAŞILSIN 
 
Valilik, kaymakamlık, belediye, kadın kurumları ve diğer sivil toplum örgütleriyle ortak hareket edilmesinin önemine değinen Arserim, “Çünkü tüm kadınlarla ortak hareket edilirse değişim sağlanır. İlk yapılması gereken toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanması için zihniyet değişiminin sağlanması. Baro olarak bu değişimin sağlanması için ne gerekiyorsa yapmaya hazırız. Kadınlara çağrımız şiddet karşısında ‘ne yapacağım’ diye düşünmeden bize ulaşmalarını istiyoruz. Urfa Barosu Kadın Hakları Merkezi’ne 0537 06599 64 numarasından ulaşabilirler” çağrısında bulundu. 
 
SOMUT DELİL ÖLÇÜTÜ 
 
Şiddet gören kadınlar için koruma kararı aldırmakta zorlandıklarını ifade eden İnal da ise şunları aktardı: “Kanun açıkça ‘kadının beyanı yeterlidir belge aranmaz’ diyor. Ancak bazen vekil olarak yaptığımız başvurularda bile, belge ve delil bulunmadığında taleplerimizin ret edildiği oluyor. Üst düzey koruma sağlayamıyoruz. Şiddet gören kadın başvurduğu karakolda ‘barışırsınız’ denilip geri gönderiliyor. Erkeğin serbest bırakılması, yaptırımın olmaması, delil, belge aranması şiddeti artıran unsurlar. Kadın aylarca şiddete uğruyor ancak delil yok, mahkeme delil isteyince biz de tıkanıyoruz. Yaptırımların caydırıcı olması gerekirken, kadını koruyan sözleşmeden çıkılması, kapsayıcı cezaların olmaması şiddeti artıran nedenler. Bu pratiklerin yerelde örneklerini görüyoruz.” 
 
MA / Arjin Dilek Öncel