Başaran: Kadınlar Kürt sorununun çözümünde ısrarcı olacak

  • kadın
  • 11:01 30 Eylül 2021
  • |
img

ANKARA - Açıkladıkları deklarasyonun Türkiye toplumunda büyük bir yankı bulduğunu belirten HDP Kadın Meclisi Sözcüsü Ayşe Acar Başaran, "Biz kadınlar, Kürt sorununun tüm muhatapları gözeten çözümünde ısrarcı olmaya devam edeceğiz. Kadınlar öylece seyirci kalacak zannediyorlar ancak erkek egemen tekçi rejimin karşısında susmayacak” dedi.  

Halkların Demokratik Partisi (HDP) Kadın Meclisi Sözcüsü Ayşe Acar Başaran, kadın gündemine ilişkin partisinin genel merkezinde basın toplantısı düzenledi. Kadına yönelik şiddet ve cezasızlık politikalarına değinen Başaran, “Geçtiğimiz aylarda çocuk istismarı ve tecavüz faillerinin mahkemelerde yargılandıktan sonra tutuklanmasına dair bir istatistik paylaşıldı. Ve bu oran yüzde 45. Yani kadına yönelik şiddet, taciz, tecavüz vakalarında faillerin yüzde 45’i tutuklanıyor” dedi. 
 
GÜVENLİĞİ SAĞLAMASI GEREKENLER NE YAPIYOR?’
 
 
Faillerin yarısından fazlasının şiddet uyguladıktan, taciz ve tecavüz fiilini işledikten sonra serbest bırakıldığını ifade eden Başaran,  ellerini kollarını sallayarak bu suçları işlemeye devam ettiklerine dikkati çekti. Başaran, “Bunlar tutuklamaya dair istatistikler. Biz biliyoruz ki cezalandırma bunun çok çok altında bir seyirde. Bu tablo erkeklerin bu suçları neye ve kime güvenerek işlediğini hepimize bir kez daha gösteriyor. Bağımsız olması gereken yargı, kadın düşmanı politikaları yürütürken iktidarın yargısı olduğunu apaçık bir biçimde ortaya koymaya devam ediyor. Bu ülkede kadınların ve çocukların güvenliğini sağlaması gerekenler ne yapıyor? İstanbul Sözleşmesi’ni kaldırarak zaten zar zor işleyen şikayet mekanizmalarının tümünü işlevsiz hale getiriyor. Defalarca şikayet etmesine rağmen çocuğunun gözünün önünde katledilen kadınları korumak için orada olmayan güvenlik güçleri, 9 Eylül Üniversitesi’nde İstanbul Sözleşmesi maskesi ile sahneye çıkan kadınlara saldırıyor, gözaltına alıyor” diye belirtti.  
 
PINAR GÜLTEKİN DAVASI
 
Katledilen Pınar Gültekin’in failinin yargılandığı duruşmayı da hatırlatan Başaran, “Metin Cemal Avcı’nın yargılandığı davada, yargının nasıl erkeğin yanında yer aldığını bir kez daha gördük. Pınar Gültekin, göz göre göre kamera kayıtlarında da görüldüğü üzere Metin Cemal Avcı tarafından katledilmiş olmasına rağmen fail halen cezalandırılmış değil. Faile ceza vermek için daha neyi bekliyor acaba yargı? Bir yerden delil bulup ‘tahrik’ ya da ‘iyi hal’ indirimi uygulanmasını mı bekliyorlar? İstanbul Sözleşmesi etkin bir şekilde uygulanmış olsaydı Pınar Gültekin ve erkekler tarafından katledilen onlarca, yüzlerce kadın yaşıyor olacaktı” ifadelerini kullandı. 
 
EZGİ ORAK’IN KAÇIRILMASI
 
Erkek egemenliğinin yarattığı kışkırtılmış erkekliğin sonucunda kadınların her gün şiddetle karşı karşıya kaldığını dile getiren Başaran, devamında şunları söyledi: “Her gün iktidar ses yükselten muhalif kadınlara yaşamı dar etmek için elinden geleni yapıyor. Dün Genç Kadın Meclisi üyemiz Ezgi Orak daha önce şahit olduğumuz pek çok vakadaki gibi gözaltına alınma iddiası ile kaçırıldı. Bu gibi çetevari yöntemlerin merkezi haline gelen Ankara'da Ezgi Orak kaçırıldı, saatlerce kendisinden haber alınamadı. Kamuoyu oluştuktan sonra TEM'de olduğuna dair bilgi verildi. Kamuoyu oluşmasaydı, insanlar refleks göstermeseydi, kadınlar ses yükseltmeseydi Ezgi’ye ne yapacaklardı sorusunun cevabını iktidar ve yetkililerin vermesi gerekiyor.”
 
TÜLAY HATİMOĞULLARI’NA SALDIRI GİRİŞİMİ
 
Tıpkı Tülay Hatimoğulları’nın evine akşam saatlerinde kapıya dayanan iki polisin kapıyı açması yönünde baskı kurması gibi. Tülay Hatimoğulları’nın kapısına kendisini polis olarak tanıtan iki kişi vardı, ellerinde silah vardı kapıyı açsaydı ne olacaktı? Bu çeteler ne amaçlıyordu? Bu soruların tümüne iktidar ve yetkililerin cevap vermesi lazım. Biz kadınlar, bu saldırı politikalarıyla, çete yöntemleriyle geri adım atmayız. Bunların hesabını soracağımızı da bir kez daha ifade ediyoruz.
 
BARINAMIYORUZ EYLEMLERİ
 
Kadına yönelik şiddet, taciz, tecavüz, baskı, zor politikaları devam ederken ülkenin gündeminde gençlerin ‘Barınamıyoruz’ eylemleri var. Ülkede lisans, ön lisans, doktora öğrenci sayısı geçen seneki rakamlara göre en az 8 milyon 700 bin civarında öğrenci var. Buna rağmen KYK’nin toplam 552 yurtta öğrenci kapasitesi sadece 84 bin 363. İktidar bu sene için cemaat yurtlarına aktarılmak üzere 173 milyon 704 bin lira destek bütçesi ayırdı. Öğrencilere KYK burs ve kredisi yalnızca 650 TL. Buna karşılık en ucuz yurt fiyatı ise 800 liradan başlıyor. Kiralık penceresiz odalar 900 TL’den başlıyor.
 
‘TÜRK EVİNİN’ YERİNE 23 ÖĞRENCİ YURDU İNŞAA EDİLİRDİ
 
Toplumda ekonomik krizler en fazla derinleştiği dönemde iktidar, ‘her ile neredeyse bir üniversite açtık’ propagandasıyla süreci yürütürken maalesef devlet üniversitelerinde eğitim almak lüks haline geldi. Bir ailenin tek bir çocuğunu bile üniversitede eğitim almasını sağlaması, Türkiye’nin bu koşullarında imkansız hale geldi. Barınamayan öğrenciler isyan ediyor ‘bize yalnızca parklar ve banklar kaldı’ diyorlar. Bu gençlerin çoğu okula başlarken zaten KHK borçluluğu ile başlıyor. 650 TL veriyorsunuz sonra da ne iş ne güvence sağlıyorsunuz, gençlerden bir de faiz koyarak bu parayı geri istiyorsunuz. Bunları yapmazken ne yapıyorsunuz New York’ta LED ekranlarda cumhurbaşkanının toplumun aklıyla dalga geçer gibi yazdığı kitabının tanıtımını gerçekleştiriyorsunuz. New York’taki bu Türk evi binası ile 500’er yataklı 23 öğrenci yurdu inşa edilirdi. Ancak icraat dediğinizde iktidarın aklına inşaattan başka bir şey gelmiyor. Eskiden öğrenciler üniversite okumazlardı kulüplere yazılıyorlardı, aktivitelerin içinde olurlardı şimdi barınma bile imkansız hale geldi.
 
PROTESTOLAR TERÖRİZE EDİYOR
 
Pandemi sürecinde eğitimden koparılan kadın öğrencilerin barınma sorunları hala artarak devam ediyor. İktidar bu sorunları çözmek yerine ne yapıyor? Her zaman bildiğimiz yöntemler, terörize ediyor. Protesto eden öğrencilerin öğrenci olmadığını ifade ediyor. Tıpkı işçilerin işçi olmadığını söylediği gibi. Tıpkı emekçilerin emekçi olmadığını söylediği gibi öğrencilere de “sözde öğrenci” dedi. Bu ülkede herkes sözde ama asıl sözde olan iktidar, kendini bu kesimlere saldırının bir tarafı haline getiriyor. Hemen ardından protesto eden İstanbul ve İzmir’deki öğrenciler, müdahale sonucu gözaltına alındı, Dersim'de kadın öğrenciler bir gecede yurttan atıldılar. İşte bu iktidarın gençlerle ilgili politikalarının en somut örnekleri olarak karşımızda duruyor.
 
KADIN YOKSULLUĞU
 
Bir de kadın yoksulluğunu gündemleştirmeye devam ettiğimizi ifade etmek isteriz. Aylardır ‘Kadın Yoksulluğuna Hayır’ kampanyamızı gerçekleştiriyoruz. Son adresimiz Antep’ti. Kuru üzüm, ceviz ayıklayan ve hiçbir güvencesi olmayan ama saatlerce parça başı terlik işçiliği yapan kadınlarla bir araya geldik. Kadın platformu ile bir raya geldik. Bu buluşmalarla gördük ki ülkenin neresinde olursa olsun kadınlar, yoksullukla mücadele içinde yaşamını idame ettirmeye çalışıyor. Gün içinde kadınlar 40-50 kilo üzüm ayıklıyor ama en nihayetinde günün sonunda hiçbir güvencesi olmayan kadınların elde ettiği para 20, ya da en fazla 30 TL. Bir çuval ceviz ayıklayan kadınlar 10 TL alıyor. Kadınlarla yaptığımız görüşmelerde elde etiğimiz bilgileri sizlerle paylaşmak istiyoruz. Maalesef genç kadınlardı. Tek başlarına, hiçbir zaman sosyal destek alamayan kadınların sesi ve isyanını duyurmayı kendimize görev biliyoruz. Antep’te kadın platformlarıyla bir görüşme gerçekleştirdik. Kadın dayanışması ve kadın mücadelesinin aşamayacağı hiçbir engel yoktur. Kadınlar hep beraber mücadeleyi yükseltmekte kararlıdır.
 
KADINLARIN EŞİT VE ÖZGÜR YAŞAMI
 
Bizler tüm bu çalışmaların sonucunda pazartesi günü bir deklarasyon yayınladık. Adalete, demokrasiye, barışa çağrı deklarasyonumuzu aylardır ‘HDP’liyiz her yerdeyiz’ diyerek şehir şehir yaptığımız gezilerle, elde ettiğimiz veriler ve kadınlar için adalet kampanyamız kapsamında elde ettiğimiz veriler ışığında hazırladık. Kadınların eşit ve özgür yaşam hakları, deklarasyonumuzda da ifade ettiğimiz gibi vazgeçilmez ilkelerimizden bir tanesidir. Aynı zamanda kadınlara yönelik sistematik erkek şiddeti ve kadın cinayetleri ile mücadele edilmesi bizim bakımımızdan zorunluluktur. İstanbul Sözleşmesi’nin yeniden geçerli hale gelmesi ve uygulaması, toplumsal cinsiyet eşitsizliği önündeki tüm engellerin kaldırılması, önümüzdeki dönemde en acil adımları arasında saydık. Bizler HDP Kadın Meclisi olarak gerek İstanbul Sözleşmesi’nin feshine gerek eşbaşkanlık sistemi, gerek eşbaşkanlık sistemimizi suçmuş gibi gösterenlere karşı bir araya geldik.
 
KADINLARA ÇAĞRI
 
‘Kadın Yoksulluğuna Hayır’ buluşmalarımızda 18 kenti ziyaret ettik. Kadınların nasıl yoksulluğa mahkum edildiğine şahitlik ettik. Evine yağ satın almak için gece gündüz 40 derece sıcak altında çalışan kadınların koşullarını gördük. Hangi siyasi kimlik ve inançtan olursa olsun, kadınların ayrımcılığa maruz kaldığına gittiğimiz her ilde tanıklık ettik. Kazandıkları paraların erkeklerle eşit olmadığını gördük. Burada anlatamayacağımız onlarca sorun ve sıkıntı ile yüz yüze olduklarını gördük. Kadınlar AKP-MHP ittifakının uygulamalarından memnun değil, bu uygulamalara isyan ediyor. Deklarasyonumuzda da belirttiğimiz gibi kadınlar eşitlik ve özgürlük istiyor, katledilmek istemiyor, şiddete uğradıkları zaman erkeklerin cezasızlıkla ödüllendirilmesine itiraz ve isyan ediyor. Tüm engellerin kaldırılmasını istiyor ve bunun mücadelesini yürütüyor. Kadınlar siyaset yaptıkları için hapsedilmek istemiyor, kadınlar bedenleri ile ilgili kararları kendileri almak istiyor. Kadınların bu istek ve talepleri tabi ki bizim de taleplerimiz. Umudumuz büyüterek kadınlara çağrıda bulunuyoruz; erkek ittifakı değil kadın dayanışmamız kazansın. Hep birlikte kazanalım.
 
SAVAŞ EN ÇOK KADINLARI ETKİLİYOR
 
Kürt sorununun demokratik çözümünden eşit temsiliyete, ekonomiye, biz kadınların söyleyecek çok sözü var. Türkiye’de Kürt sorununun demokratik çözümüne karşı alınan cephe, kadın kazanımlarına, kadınların eşit temsiliyet taleplerine karşı da alınan bir cephedir. Biz kadınlar Kürt sorununun barışçıl ve tüm muhatapları gözeten çözümünde ısrarcı olmaya devam edeceğiz. Eşbaşkanlık mor çizgimizdir dediğimizde ilk gün ne kadar kararlıysak, bu mücadelede bu kararlılığı devam ettireceğiz. Bir taraftan savaş, bir taraftan rant politikalarıyla doğayı talan edenler, kadınları öylece seyirci kalacak zannediyorlar. Ancak kadınlar susmayacak, kadınlar bu erkek egemen tekçi rejimin karşısında mücadele etmeye devam edecek.
 
ÇÖZÜM PERSPEKTİFİ
 
Biz HDP olarak, bütün bu saldırı ve tasfiye girişimlerine rağmen bu deklarasyonla Türkiye’nin, halkımızın geleceğine dair sorumluluk aldığımızı, Türkiye toplumuna bir kez daha deklare ettik. Elbette bu deklarasyonla en başta kendi siyasi rotamızı ve önerilerimizi belirledik. Ne yapacağımızı, nerede durduğumuzu, temel meselelerle ilgili yaklaşımlarımızı bu deklarasyonla ortaya koyduk. Ama bununla beraber mevcut Türkiye gidişatından çözüm arayanlara; demokrasi, barış, özgürlük ve aydınlık bir gelecek için talepte bulunanlara da yol gösterdiğimize inanıyoruz. Önerilerde bulunduk, çözüm perspektifi sunduk. Siyasetin bu sürekli çıkmazından bir çözüm önerdik. Bu deklarasyonla aynı zamanda Türkiye'nin mevcut gidişatından kurtuluşun ortak mücadele olduğunu, bunun birlikte hareket etme çağrısı olduğunu da ifade etmek lazım.
 
ÇAĞRI TÜRKİYE TOPLUMUNA
 
Bu çağrı en başta Türkiye toplumunadır. Kadınlara, gençlere, yoksullara, emekçilere, demokrasi, özgürlük isteyenlere ve tabii ki muhalefet güçlerinedir. Açıkladığımız günden beri Türkiye’de tutum belgemizin çok ciddi bir karşılık gördüğünü mutluluk ve ilgiyle çok yakından takip ediyoruz. Şimdiye kadar birçok tartışma yürütüldü ve değerlendirmeler yapıldı. Bu tartışma ve değerlendirmelerden de memnun olduğumuzu ifade etmek lazım. Tutum belgemiz önemi doğrultusunda Türkiye toplumunda büyük bir yankı buldu. Bu tartışmaların bir çoğunun çözüme hizmet edeceğinin farkındayız. Türkiye’nin normalleşmesine katkı sunacağının, bu çıkmazdan çıkış için bir yol açacağının da farkındayız. Çünkü şu anda toplumun çözüm beklentisi ve talebi her yerden yükseliyor.
 
ŞARTLAR ÇÖZÜMÜ DAYATIYOR
 
Şartlar bütün ağırlığıyla Türkiye’ye çözümü dayatıyor. Tüm sorunların tartışılması ve çözülmesi için toplumun iradesi olduğu ortada. Kimse bu hakikatten kaçamaz. Bu durumu yok sayanlar, kendilerini iktidar rant çıkarları için ülkeyi uçuruma sürüklemeyi göze alanlar, deklarasyonumuzu ciddiyetsiz biçimde ele alanlar da bilmeli ki bundan sonra Türkiye’nin geleceğinde söz sahibi olamayacaktır. Dönem, sorunları köklü biçimde çözme dönemidir. Çözümsüzlük ve kaos planları Türkiye’ye zarar veriyor. AKP-MHP iktidarının her gün biraz daha toplumdan kopmasının güç kaybetmesinin toplumsal karşılığının kalmaması da bunun kanıtıdır. Çözümsüzlüğe esir olanlar bu yaklaşımdan vazgeçmek zorundadır.
 
AYDINLIK BİR GELECEK KURACAĞIZ
 
Deklarasyonumuza karşı gösterilen bazı tutumlardan gördük ki, bizim çözüm gücümüz ve dengeleri etkileyen pozisyonumuzdan rahatsız olan, hala kaos ve çatışmada geleceğini görenler var. Buradan bu siyaseti yürütenlere de söyleyeceğimiz var. Ne yaparlarsa yapsınlar bugün halen çözümsüzlükten tekçilik ve baskıdan medet umanlar bilsin ki Türkiye'yi aydınlık bir geleceğe taşıma hevesinden vazgeçmeyeceğiz. Çözüm kararlılığından vazgeçmeyeceğiz. 5-6 yıldır bütün saldırı politikalarına karşı ayakta durduk. Önümüzdeki günlerde de çözüme ulaşmak için her türlü mücadeleyi vermeye devam edeceğiz. Deklarasyonla ana rotalarımızı ilkelerimizi tarif ettik. Bu politikalar güncelde de üzerine tartışılıp genişletilebilir. Bu konuda yapılan tavsiye ve dostane eleştirileri eklemeleri de kıymetli buluyoruz. Bunlar mücadelemizi güçlendirecektir. Ama tutumumuzda Türkiye’nin bir tartışma ve yol haritasına ihtiyacı olduğunu görerek yola koyulduk. Herkes üzerine düşen sorumlulukla hareket etmelidir. İnanıyoruz ki önümüzdeki günlerde bütün saldırıların karşısında kadınların ortak mücadelesi, demokrasi ve özgürlük isteyenlerin ortak mücadelesi ile aydınlık bir gelecek kuracağımıza inanıyoruz.”