Engelli çocuğu olan anneler emeklilik hakkı istiyor

img

ANKARA - Engelli çocuklarının bakımını üstlendikleri için kendi ihtiyaç ve isteklerinden fedakarlık yapmak zorunda kalan anneler, “Engelli çocuk anneleri emeklilik hakkı istiyor” projesini Meclis’e taşıyor. 

Engelli Çocuk Anneleri ve Gönüllüleri Derneği’nin verilerine göre; Türkiye’de engellilerin bakımını üstlenenlerin yüzde 91’i kadınlardan oluşuyor. Engelli bakımını üstlenmek zorunda bırakılan kadınlar, hayatlarının tamamını bağımlı yaşıyor. Çalışma ve sosyal hayata katılamayan kadınların tek dayanak noktası ise birbirleriyle olan dayanışmaları. Engelli çocuk anneleri, yaşadıkları sorunların üstesinden gelmek için dayanışma yolunu seçerek, 2021 yılında Engelli Çocuk Anneleri ve Gönüllüleri Derneği’ni kurdu. Dernek bünyesinde çalışmalarını sürdüren engelli çocuk anneleri ve gönüllüleri, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’ne dair talepleri ve dayanışma mesajlarını paylaştı. 
 
Engelli çocuk annesi Fatma Arslanbaş ve Dernek Başkanı Şenay Keçeci, çalışmalarını, verdikleri mücadeleyi ve deneyimlerini anlattı. 
 
ANNELER DERNEKTE BULUŞTU 
 
Derneğin kuruluş sürecine değinen Keçeci, “Engelli çocuğu olan annelerle arkadaşlığımız, dostluğumuz var. Ne tür zorluklar yaşadıklarını birebir görüyoruz, yaşıyoruz. Annelerle birlikte derneği, sorunlara dair çalışma yapalım düşüncesiyle kurulduk. Yönetim kurulunda engelli çocuğu olan üç anne var diğer üyelerde gönüllülük, sosyal sorumluluk kısmında çalışan anneler” ifadelerini kullandı.
 
EMEKLİLİK HAKKI 
 
Dernek bünyesinde başlattıkları “Engelli anneleri emeklilik hakkı istiyor” projesiyle ilgili de konuşan Keçeci, annelerin çocuklarından ayrılamadıkları için kariyer yapma fırsatı bulamadıklarına değindi. Keçeci, “Sosyal güvenlik primleri yatmıyor dolayısıyla emeklilik hakkı doğmuyor. İşin aslı şu; o bakım süresi ölene kadar hiç bitmiyor. Bu annelere emeklilik hakkı verilmesi aslında bir insan hakları meselesi. Hepsi aldıkları bakım maaşıyla geçinmek zorundalar. Ne aldıkları maaş yetebiliyor ne de geleceğe dair bir güvenceleri oluyor” diye belirtti. 
 
YASA TASLAĞI OLUŞTURULACAK 
 
Sivil toplum örgütleri ve aktivistlerin ihtiyaçlarını doğrudan ve hızlı bir şekilde karşılayan bir teknik destek programı olan Sivil Düşün’ün desteğiyle proje kapsamında imza kampanyası başlattıklarını aktaran Keçeci, çok sayıda kişinin yanı sıra siyasetçilerden de destek aldıklarını söyledi. Keçeci, “Partilerden görüşme talepleri aldık. Kampanyamızdan ötürü olsa da, olmasa da bunu gündeme almaları çok önemliydi. Bizim hak olarak gördüğümüz şey devlet katında para olarak algılanıyor. Biz STK’yız bir yasanın nasıl çıkacağını bilmiyoruz ama Meclis’te bulunan partiler, yasa yapma konusunu biliyorlar” dedi. 
 
Bundan sonraki süreçte partiler, barolar ve STÖ’ler olarak bir araya gelip yasa taslağı oluşturacaklarını belirten Keçeci, “Bu taslağı Meclis’e götüreceğiz. Umuyoruz ki şu an iktidarda olan parti de bunu destekler ama bu gerçekleşmezse seçimle birlikte değişiklik olursa bunun yasalaşacağı sözünü aldık, çok mutluyuz. İlk gerçekleştireceğimiz işin bu olmasını istiyoruz. O yüzden bütün ağırlığımızı buna verdik. Tabi tek sorun engelli annelerinin emeklilik hakkı demiyoruz. Yaşadıkları sıkıntılara dair onlarla görüş alışverişinde bulunup, daha güzel şeyler yapmak istiyoruz” diye belirtti. 
 
YAN YANA MÜCADELE
 
Emekleri görülmeyen kesimlerin başında özellikle ev içi çalışan kadınların geldiğini aktaran Keçeci, “Engelli bakımını üstlenen kadınlar da, emekleri görünmeyen ve emeklerinin karşılığını alamayanlardır. Engelli bakımı yapan kadınların emeklerinin karşılığını alması, emekli olmaları temel insan hakkıdır ve bu hakkı almak için kadınlarla yan yana mücadele etme dileği ile hepimizin Emekçi Kadınlar Günü kutlu olsun” mesajını verdi.
 
17 YAŞINDA BAŞLAYAN MÜCADELE 
 
Çocuk yaşta evlendirilen ve 17 yaşında çocuk sahibi olan Fatma Arslanbaş (50) da, yıllardır tek başına Serebral Palsi (Beyin felci) olan oğlu Umut’a bakıyor. Çocuğu 11 aylıkken yürüyemeyeceği ve konuşamayacağını öğrenen Arslanbaş, doktorun artık hayatı boyunca kendisine bağımlı olacağını söylediği an hissettiklerini şöyle paylaştı: “Şok geçirdim. Ben de çocuktum. Gerçekten hayatım kararmıştı ölmek istedim. Çok kötü süreçler geçirdik ama Umut’un sevgisi her şeyden ağır bastığı için birbirimizi büyüttük. 6 buçuk yaşındayken, Ankara Rehabilitasyon Merkezi’ne yattı. SP olduğunu o zaman öğrendim, bizim için büyük bir mücadele başladı. Özel eğitim, fizik tedavi bunlarla büyük çaba sarf ettik. Yürüyemedi ama en azından konuşuyor, isteklerini ifade ediyor. Bu şekilde de çok mutluyuz çünkü sevginin her şeyi çözebildiğine inanıyorum. Umutla aramızdaki ilişki çok farklı sadece evlat değil o benim emeğim.” 
 
KADINA YÜKLENEN TOPLUMSAL ROL
 
Toplumsal cinsiyet rollerinin yarattığı eşitsizliğe dikkat çeken Arslanbaş, “Çok zorluk yaşadım. ‘Kaderdir çekeceksin ama sen çekeceksin çünkü annesin’ diyorlar. Çocuğu tek başıma getirmiyorum dünyaya. Özellikle derneklerde gördüğüm kadarıyla engelli çocukların aileleri genelde ayrılmış ve çocuklar hep annede kalıyor. Böyle olmaması gerekiyor” diye belirtti. Eşinden ayrıldığını, evliyken de destek göremediğini belirten Arslanbaş, çocuğunu her seferinde başka bir kuzeniyle hastane ve merkezlere götürmek zorunda kaldığından söz etti. 
 
EV-İŞ ARASI KOŞTURMACA
 
Bu durumun iş ve sosyal yaşamını nasıl etkilediğini Arslanbaş,  şöyle aktardı: “Umut küçükken annem bakıyordu, ben çalışabiliyordum. Umut büyüdükten sonra bu şansımız kalmadı. Çünkü, büyüyor, kilo alıyor. Ailem yaşlanıyor. Psikolojik olarak baş edemediğim için işi bırakmak zorunda kaldım. Daha sonra babam bir tuhafiye dükkanı açtı. Umut’a arka tarafta bir oda hazırlamıştım ama sonra oraya da gelmek istemedi. O evde kaldı, iş yeri eve yakındı. Telefon bırakıyordum isterse açıyor istemezse cevap vermiyordu, mecburen koşturarak, eve gidiyordum. Bu tempoya dayanamadığım için iş yerini de kapattım. Evde anketörlük yapmaya çalışıyorum ama bunlar yeterli mi hayır.” 
 
Kişisel sosyal yaşantısının iyi olmadığını fakat birçok engelli ailesine göre daha aktif olduğunu söyleyen  Arslanbaş, “Pandemi öncesi Umut’la her yere birlikte giderdik, onun için de iyi oluyordu. ‘Çocuğum sen evde dur ben arkadaşlarımla kahve içeyim görüşeyim’ demek gibi bir lüksümüz yok. Hatta bizim hastalanma gibi bir lüksümüz bile yok. Hastalandığım zaman Umut aç, susuz. Hep diyorum Umut’un tutamadığı elleri, yürüyemediği ayakları benim. Ben olmazsam işi ciddi anlamda kötü. Ben ve benim gibi annelerin özel yaşantısı yok. Her şey çocuklarımızın hayatına göre adapte oluyor. Uyuma, uyanma saatimiz dahi onlara göre düzenleniyor” dedi.
 
YASALAR UGULANMIYOR
 
Yaşadığı ekonomik sıkıntılara da değinen Arslanbaş, sadece evde bakım ve Umut’a verilen engelli maaşıyla geçinmek zorunda kaldıklarını dile getirdi. Arslanbaş, “Umut’a normal bir tekerlekli sandalye olmuyor. Alacağımız tekerlekli sandalye ise 5-6 bin lira. Aslında bunu devletin karşılaması gerekiyor ama insanlara muhtaç oluyoruz. Bir banyo sandalyesi almak için bile çok uğraştım. Engellilerle ilgili var olan yasaklar uygulanmıyor. Tüm engelli ailelerin işi zor, harcamalarımız fazla” ifadelerini kullandı. 
 
32 yıldır çift kişilik bir hayat yaşadığını söyleyen Arslanbaş,  ihtiyaçlarla ilgili “Yaşıma uygun olmayan ameliyatlar geçirmek zorunda kalıyorum çünkü ağır bir yük taşıyorum. Ameliyat oldum, Umut’u kaldırmamam gerekiyor. Tanıdığım bir aile Umut’a kaldıraç getirdi fakat tuvaletten girmiyordu. Mecburen o duvarı kırdırdık. Üç aya yakın tuvaletin kapısı açık yaşadık. Her şeyimiz hesaplı, kitaplı olduğu için yaptıramadık. Devletin bununla ilgili destek olması gerekiyor ama elimizdeki hakları almazlarsa iyi” diye belirtti.
 
SİYASETÇİLERE ÇAĞRI
 
“Engelli çocuk anneleri emeklilik hakkı istiyor” projesinin önemine vurgu yapan Arslanbaş, şöyle dedi: “’Eşimin sigortası var’ diye güvenmeyelim. Şu an benim geçimim sadece Umut üzerinden. Normal çalışanlardan çok daha ağır işçiyiz. Sigorta yatırma şansımız yok, geleceğimiz yok. Bizim gibi anneler hep evlatlarımız bizden sonraya kalmasın isterler. Öyle bir çıkmaz durum. Ne onun acısını görmek istersiniz ne de kimsenin bakmayacağını bildiğiniz için sizden sonraya kalmasını istersiniz. Evde bakım yapan, hayatını o çocuğa adayan her kimse onların primlerini de devlet yatırsın istiyoruz. Bizim de böyle bir güvencemiz var diyelim.”
 
“Devletten emeklilik hakkımızı istiyorum” diyen Arslanbaş, “Siyasetçiler için de geçerli, hangi parti olduğu önemli değil sadece yanımızda olsunlar, hakkımızı versinler. Yasalar kağıt üzerinde kalmasın. Önümüze taş koymasınlar da önümüzdeki taşları alsınlar. İnsanları da bu konuda daha duyarlı olmaya çağırıyorum” ifadelerini kullandı.
 
8 MART MESAJI
 
Fırsat buldukça kadın mücadelesinde de yer alan Arslanbaş, “Kadına şiddete hayır” gibi kimi imza kampanyaları için mahallelerde çalışma yürüttüğünü söyledi.  Umut’a baktığı için 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nde alanlarda olamayacağı ifade eden Arslanbaş, şu mesajı verdi: “Ataerkil toplumda haklarını almaya çalışan, dışarıda ve ev içinde çalışan, özel bireylere bakan kadınlar bu kadar emeğinin görülmediği bir toplumda var olmaya çalışan bizler. Evlatlarımızı bırakıp sesimizi duyurmak için sokaklara çıkamıyoruz. Hepimizin Dünya Kadınlar Günü’nü kutluyorum.”