Jineoloji'yi Nagihan'dan dinledi: Hayal ettiğimiz geleceği inşa edeceğiz

ANKARA - Andre Wolf Enstitüsü’nde Jineoloji’yi ilk kez Nagihan Akarsel’den dinleyen Sarah Marcha, “Uyanacağız. Ayağa kalkacağız. Hayal ettiğimiz geleceği inşa edeceğiz. Bu şiddet duvarını yerle bir edeceğiz" dedi.

Federe Kürdistan Bölgesi'nin Süleymaniye kentinde, 4 Ekim’de katledilen Jineoloji Araştırma Merkezi üyesi, akademisyen - gazeteci Nagihan Akarsel, yaptığı akademik çalışmalar dolayasıyla dünyanın birçok ülkesinden kadınlarla bir araya geldi. Akarsel, kadın devriminin inşası için gittiği Kuzey ve Doğu Suriye’de kurulmasında büyük emek verdiği Andre Wolf Enstitüsü’nde dünyanın dört bir yanından gelen kadınlarla düzenlenen bir çalıştayda birçok kadınla tanışmış ve onlara jineolojiyi anlatmıştı.  
 
Şu anda Bürüksel Jineoloji Merkezi’nin bir üyesi olarak çalışmalarını sürdüren Marcha da çalıştayda Akarsel ile tanışan kadınlardan biri. Arkadaşı Akarsel’i “karanlıkla savaşabilecek bir ana tanrıçaydı” sözleriyle anlatan Marcha, "Nagihan’ın ruhuyla, Nagihan'ın hayallerini gerçeğe dönüştüreceğiz. Çünkü onun hayali bizim hayalimiz" dedi.
 
JİNEOLOJİYİ İLK KEZ NAGİHAN’DAN DİNLEDİ
 
Marcha, jineolojiyi ilk kez Nagihan’dan dinlediğini söyledi ve ilk tanışmasında hissettiği duyguları şöyle anlattı: “Jineolojinin ne olduğunu, kadın özgürlüğünün ne anlama geldiğini, kadın devriminin ne demek olduğunu, kadınların örgütlenerek çözemeyeceği hiç bir şey olmadığını ve kadının kendi zihnini dönüştürüp güzelleştirebileceğini Kürdistan'da bize ilk Heval Nagihan anlattı. Bize kadınların birbirini neden sevmesi gerektiğini anlattı. Onunla tanışıp bir bağ hissetmemek mümkün değildi. Çünkü size ruhuyla, kalbiyle yaklaşırdı. Kapitalist sistemin, cinsiyetçiliğin, kolonici sistemin ne olduğunu çok iyi biliyordu. Aynı zamanda kadın sosyolojisine verilen hasarı da çok iyi biliyordu. Dünyanın dört bir yanından gelen kadınlara, bu bilgiyle yaklaşıyor, onlara baktığı zaman içlerindeki güzelliği görüyordu. Kadınlarla sarsılmaz bir yoldaşlık ilişkisi kurarak her kadının içindeki devrimi ve pozitif potansiyeli ortaya çıkarıyordu."
 
'KARANLIKLA SAVAŞABİLECEK ANA TANRIÇA'
 
Marcha, Nagihan ile geçirdiği son anları anlatarak, "En son Nagihan ile birlikteyken bir gece Jineoloji hakkında konuşuyor, görüş alışverişi yapıyor, Kürdistan'ın durumunu tartışıyorduk. Kadın bilimine karşı, kadın bilgisine ve kadın örgütlülüğüne karşı korkunç bir psikolojik savaş, hatta gerçek savaş var diyorduk. Bunun için burayı daha güzel, daha yaşanabilir bir yer haline getirmeliyiz diyorduk" diye belirtti. Marcha, Akarsel’in "O yüzden özgürlük değerlerimizi başımızın üstünde tutmalıyız ve her gün mücadelemize bir kadın daha eklemeyi kendimize görev bilmeliyiz" dediğini anımsatarak, şöyle devam etti: "O anda aklımdan Heval Nagihan'ın bu dünyanın tüm karanlığı ile savaşabilecek bir güzellik olduğunu geçiriyordum. Avrupa'da, bizim kültürümüzde, ana tanrıça vardır. Efsaneye göre ana tanrıça şans getirendir. Pek çok kişi bu şansı para gibi materyal şeyler zanneder ama değildir. Heval Nagihan benim için ana tanrıçaydı. Onunla tanışmış olmak, konuşmak benim şansımdı, tüm zorluklara rağmen, sistem her seferinde bizi bozguna uğratmaya çalışırken, bu ana tanrıçanın bana verdiği enerjiyle iki kat daha fazla çalışarak, jineoloji hakkında bana öğrettiklerini tüm dünyaya anlatmam gerektiğini düşündüm." 
 
Akarsel'in katledildiği haberini aldığında yaşadığı üzüntüyü ifade eden Marcha,"Ama sonra ‘Heval Nagihan bu durumda ne yapardı’ diye düşündüm. Heval Nagihan hiçbir saldırının onun iradesini kırmasına izin vermezdi. Bunu düşünmek beni güçlendirdi. Jineoloji çalışması yaparken ya da gazeteciyken tanıştığı binlerce insan vardı. Herkes Nagihan’ı tanıyor ve anıyordu. Bu yüzden de Nagihan’a kolonici güçler tarafından ne yapıldığını anlatma, yayma, Nagihan’ın kim olduğunu, ruhunu ve yaptığı işleri dünyaya anlatma sorumluluğunu hissettik" diye konuştu.
 
'JİNEOLOJİYİ TÜM DÜNYADA ANLATACAĞIZ'
 
Marcha, Kürt kadınların hedef alınmasına dair, "Kürdistanı kolonileştirme çabaları devam ediyor ve bu kapsamda da özgürlük için mücadele eden, bu mücadeleye kalplerini ve ruhlarını koyan, kadınları örgütleyen Kürt kadınlarını hedef almayı sürdürüyorlar. Özellikle de Güney Kürdistan'da. Çünkü Kürt kadınları burada yeni bir yaşam ördü. Kendi kültürlerini, kendi siyasetlerini, kendi akademilerini kurdu. Kürdistan'da kadın özgürlüğü görmek istemiyorlar, engellemeye çalışıyorlar. Nagihan da bu yüzden hedef alındı. Jineolojiyi öğretmeye ve yaymaya devam edeceğiz. Jineoloji projesini Güney Kürdistan'da, tüm Kürdistan'da, tüm Ortadoğu'da hatta tüm dünyada öğreteceğiz. Hem jineolojinin hakikatini hem de halkların, Kürt halkının özgürlüğünü elinden almak, iradesini kırmak isteyen bu güçlerin gerçeğini göstereceğiz" ifadelerini kullandı.
 
KÜRT KADIN HAREKETİ ALTERNATİF SUNUYOR
 
Kadınlara olan yönelimin ve saldırıların tesadüfi olmadığını ve kadın devrimini susturmaya yönelik olduğunu vurgulayan Marcha, devletlerin aynı zamanda bu saldırılarla başta kadınlar olmak üzere halklara korku salmak, terörize etmek istediğini vurgulayarak, şu belirlemede bulundu: "Bu bir çeşit terörist devlet politikası ve ne yazık ki bu durum şu anda Kürdistan'da son derece yaygın, çünkü oradaki kadınlar devrimi yayıyorlar. Jin jîyan azadî, sadece slogandan ibaret değil, arkasında derin bir ideoloji ve tecrübe var ve kadınları birleştiriyor. Bu anlamda jineoloji ve Kürt kadın hareketi, aslında çözüme yönelik bir alternatif sunmuş oluyor” dedi.
 
'DİRENİŞİN KALBİ ORTADOĞU'
 
Akarsel'in suikasta uğramadan Kürdistan Kadın Kütüphanesi üzerinde çalıştığını hatırlatan Marcha, “Kadının bilgilenmesi sistemde derin bir korku yarattı. Kadınların, kadın ve Kürt olarak kimlikleri konusunda kendilerini eğitmeleri, erkek egemen sistemi parçalayacaktır. Kütüphane çalışması da bu saikle başladı. 5 bin yıldır süren ve emperyalizmi, cinsiyetçiliği doğuran patriyarkal sistem içerisinde çeşit çeşit ideolojik ve sistematik saldırılara maruz kalındı. Bu da direnişi ortaya çıkardı. İran'da, Kürdistan'da, tüm Orta Doğu'da gördüğümüz gibi. Bu baskıcı zihniyet önce aileden, toplumdan ve devletten başladı. Öte yandan, Orta Doğu'da, özellikle Kürdistan'da, gözü halkların topraklarında ve zihninde olan neoliberal, kapitalist hegemonik güçler var. Çünkü şu anda direnişin kalbi Ortadoğu'da” ifadelerini kullandı.
 
'LİBERALİZM TEHLİKESİNİ GÖRÜYORDU'
 
Neoliberal sistemi ayakta tutmak için kadınların zihinlerine müdahale edilmeye çalışıldığını ifade eden Marcha, bu sistemin özgürlüğü de liberal sistemin sınırları dahilinde tanımladığını dile getirdi. Kürt kadın hareketinin liberalizmin dayattığı sahte özgürlük masalına inanmadığını ve kadınlara özgürlüğü anlattığını vurgulayan Marcha, "Jineoloji üzerine çalışan bir kadın olarak Nagihan bu planı görebiliyordu, Kürt kadın hareketi bu planı görebiliyordu. Bu kadınlar için hazırlanmış bir tuzaktı. Liberalizm özgürlük değil daha farklı bir tür kölelik getirebilirdi. Bu sistem Ortadoğu'ya Kürtlere veya herhangi başka bir halka özgürlük getirmeyecek, doğayı talan eden, toplumu yozlaştıran, kadınları katleden, ekolojik ve ekonomik krizleri beraberinde getiren bir sistemi hayatta tutacaktı. Yani bu dayatılan sistem bir çözüm değil, Ortadoğu'da daha fazla sorun anlamına geliyordu" dedi.
 
'UYANACAĞIZ, AYAĞA KALKACAĞIZ...'
 
Marcha, Nagihan’dan çok büyük ve güçlü bir miras kaldığını ve bu güç ve enerjiyle kadın bilimini, jineolojiyi çalışmaya ve anlatmaya devam edeceklerinin altını çizdi. "Biliyoruz ki Nagihan'ın yolu, bizim yolumuz, doğru olan yoldur” diyen Marcha, ekledi: “Çok zor ve karanlık bir dönemden geçtiğimizi de biliyoruz. Bu an aynı zamanda kadınlar ve dünya halkları için son derece birleştirici bir fırsattır da. Uyanacağız. Ayağa kalkacağız. Hayal ettiğimiz geleceği inşa edeceğiz. Bu şiddet duvarını yerle bir edeceğiz. Sevgiyle, yoldaşlıkla ve kız kardeşlikle yapacağız tüm bunları, Nagihan gibi…"
 
MA / Gözde Çağrı Özköse