‘Örgütlenen kadın şiddete karşı durabilir’

  • kadın
  • 09:10 15 Aralık 2022
  • |
img
AMED - Kadın ve çocuğa yönelik şiddet, taciz ve tecavüz uygulayan faillerin yakalanmaması veya hafif cezalarla ödüllendirilmesini devlet politikası olarak gören Rosa Kadın Derneği yöneticisi Suzan İşbilen, “Örgütlenen kadın ancak bu kırıma ve şiddete karşı durabilir” dedi.
 
Kadın ve çocuğa yönelik şiddet tablosu her geçen gün derinleşiyor. Kadın katilleri ve çocuğa yönelik istismarda bulunan failler ya yakalanmıyor ya da yargılama süreçlerinde hafif cezalarla ödüllendiriliyor. Amed’in Yenişehir ilçesinde G.A’yı katleden S.G ile Meryem Sevim’i katleden Musa Sevim henüz yakalanmayan faillerden yalnızca ikisi. Çocuğa cinsel istismarda bulunan MHP İl Başkanı Cihan Kayaalp ise kısa bir sürede serbest bırakılması cezasızlığın bir politikaya dönüştüğünün göstergesi.
 
Rosa Kadın Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Suzan İşbilen, kadına ve çocuğa yönelik artan şiddet, taciz ve tecavüz olaylarını ve arkasındaki cezasızlık politikalarını değerlendirdi. Dünya genelinde kadına yönelik şiddette ciddi bir artış yaşandığına dikkati çeken İşbilen, “Bugün kadına yönelik şiddet başta Kürdistan ve Türkiye’de oldukça artmakta. Aslında dünya genelinde kadına yönelik artan bir şiddet var. Şiddetin tarihi günümüzle sınırlı değil çok eskilere dayanan bir tarihi var. Biz nasıl ki kadının kölelik tarihini 5 bin yıllık tarihle değerlendiriyorsak; köleleşme de şiddet ile başladığı için şiddetin tarihini de 5 bin yıla kadar götürebiliriz. Evet, kadına yönelik şiddet adlandırılmış ama özellikle kırım kelimesi 1800’lü yıllarda İngiltere’de ilk kez kullanıldı. O dönem kullanılan kırım şu şekilde adlandırılmıştı; bir erkeğin düşmanca hislerle kadına dönük şiddet uygulaması ve katletmesi. Ama bugün bakıyoruz o düşmanca hisler bir kadına dönük değil birçok kadına uygulanıyor, yani günde birden fazla kadının katledildiğine, şiddet gördüğüne tanık olmaktayız” dedi.
 
‘ÇOK BOYUTLU KADIN KIRIMI’
 
Kürt Kadın Hareketi ile birlikte kadın cinayetlerinin politik olduğu ve kadın kırımı olarak adlandırılması gerektiğinin gündeme geldiğini dile getiren İşbilen, “Çünkü kadınların katledilmesi kadın cinayeti, namus ve töre cinayeti şeklinde basitleştirilerek vurgulandı, anlatıldı. Ama kadına yönelik şiddetin böylesi basit, işte bir erkeğin sinirlenip ‘ben bu kadını dövdüm, öldürdüm’ şeklinde olmadığı tamamen politik bir yaklaşım olduğu fark edildi. Bugün Kürt Kadın Hareketi’nin bunu gündeme getirmesiyle bugün Türkiye’deki bütün kadın örgütleri de kendi gündemine aldı. Artık kadın cinayetleri bir kırım ve sistematik bir şiddet olarak adlandırılmakta. Biz kadın kırımı derken sadece kadına yönelik fiziksel şiddetten bahsetmiyoruz, bugün kadının siyasal, toplumsal ve ekonomik alanın dışına atmak yani bir bütünen kadını hiçleştirme ve görünmez kılmak da bir kadın kırımıdır. Sonuçta kadın katlediliyor o kadın fiziken yok olurken diğer yandan da toplumda kadını yok etmeye çalışıyorlar. Bunu kapitalist modernite sisteminde şiddet ve köleleştirme etkileriyle olduğunu görüyoruz. Kapitalist sistem kadını köleleştiriyor, cinsel meta haline getiriyor, toplumun gözünden düşürüyor, ekonomik alanda da sömürüyor. Ama iş alanına giren kadın sendikalşarak ve örgütlenerek itiraz hakkını kazanıyor” ifadelerini kullandı.
 
SİYASALLAŞTIRILMIŞ İKTİDAR ARACI VAR
 
Gündemde olan çocuğa yönelik cinsel istismar olaylarını hatırlatan İşbilen, “Bugün AKP-MHP İslam’ı siyasallaştırılmış, iktidar aracı haline getirilmiş bir dinle kadının köleleştirilmesi bu şiddetin farklı bir boyutu. Çünkü bunun en bariz örneğini geçenlerde 6 yaşında cinsel istismara uğrayan kız çocuğunda görebiliyoruz. Çocuk cinsel istismara uğruyor ama O’na şu söyleniyor, ‘bu bir gelenektir, bütün evlilikler böyledir bu bir oyundur’ bu vesileyle o kız çocuğunu istismar ediyor. O kız çocuğunun bir radyodan dinlediği ‘erken yaşta evliliğin suç olduğu’ cümlesi kendini bu kölelikten kurtarmasına yol açabiliyor. Örgütlenen kadın ancak bu kırıma ve şiddete karşı durabilir” diye konuştu.  
 
‘CEZASIZLIK EN BÜYÜK CESARETİTİR’
 
Kadın katillerinin uzun süreler geçmesine rağmen yakalanmaması ve cezasızlık ile korunmasına tepki gösteren İşbilen, “Failler bulunmuyor, bulunsa ne olacak? Bulunsa da cezasızlık var. Cezasızlık en büyük cesarettir. Fail öldürdükten sonra kravat takıp, ‘iki üç cümle kurup hakimi etkiler serbest bırakılırım’ düşüncesine giriyor. Toplumda kadına dönük bütün olumsuz suç pratiklerini işleyen erkekler için her zaman ceza indirimi ve af vardır. Bu durumda erkekleri korkutmuyor. Gördüğünüz gibi Gülistan Doku kaybettirildi, bundan sorumlu olan şüpheli gözaltına alınıp, serbest bırakıldı. Musa Orhan bir kadının katliamına yol açtı, serbest bırakıldı. Bir fail yakalanıp yargılanmadığı zaman toplumsal refleks gelişiyor, iktidarın kendi denetimine aldığı yargıya dair eleştiriler gelişiyor. İktidarda failleri yakalamayıp eleştirilerden kurtulma düşüncesi var bu yüzden kadınların faillerini yakalamıyor. Yoksa çok rahat yakalayabilir, yargılayabilir, cezalarla caydırıcı da olabilir ama bunu yapmak istemiyor.  
 
KADINLAR İKTİDARI SARSACAK
 
Bütün bunlar erkek egemen zihniyetin kadının mücadele etmesini, örgütlenmesini kendisi için tehlike görmesinden kaynaklanıyor. Ve bu yüzden de kadının toplumsal alanda varlık göstermesini bir türlü kabullenmiyor. Çünkü kabullenmesi iktidarını sarsacak. Bu yüzden daha çok kadını susturmak, köleleştirmek tamamen erkeğe ve iktidara itaat eden bir noktaya çekmek istiyor” diye belirtti.
 
EN BÜYÜK KARŞI DURUŞ: ÖRGÜTLENMEK
 
Tüm bu olumsuz tabloya karşı kadınların mücadeleden geri adım atmadığını vurgulayan İşbilen, sözlerini şöyle tamamladı: “Her ne kadar geçmiş tarihten günümüze kadına dönük bir şiddet politikası devam etse de kadın direnişi de hiçbir zaman durmadı. Hala örgütlenebiliyorsak, hakkımızı, derdimizi dile getirebiliyorsak bu geçmişten günümüze gelen bir mücadelenin sonucudur. Bu vesileyle kadınların örgütlenmesi gerekiyor. En büyük karşı duruş örgütlenmektir. Örgütlenerek kadınların ortak dayanışma yoluyla ortak güç oluşturmaktır. Bilinçlenme de aynı şekilde çok önemlidir, 6 yaşındaki çocuk bir radyoda aydınlanmasaydı hala o köleliği yaşayacaktı. Ama o bir kelime onu aydınlattı. Yine kadın mücadelesi ve toplumun tepkileri o olayın faillerine dönük mahkemenin erken tarihe çekilmesine neden oldu. Bu mücadelenin ve örgütlülüğünün bir etkisidir. Her örgütlenen yanında bir başkasını örgütlemeli. Bir bütün kadın örgütlülüğü ile bu sorunların üstesinden gelebiliriz.
 
ÖZGÜRLÜĞÜMÜZ İÇİN…
 
Bir amaç ve hedefimiz var. Bugün örgütlü kadın sayısı artıyor, kadının eşitlik mücadelesi de artıyor.  Şiddetin artmasında bunun da etkeni var çünkü erkek egemenin kadına biçtiği o rolü ve elbiseyi artık kadın kabul etmiyor, dar geliyor. Kadın buna karşı direniyor, direndikçe şiddet artıyor. Doğalında özgürleşmek kolay değil, bedel isteyen bir şey, biz kadınlar da bu bedeli göze alıyoruz. 6 yaşında evlendirilen kız çocuklarının geleceği için bu iş sonuçlanana kadar örgütlülüğümüze de mücadelemize de devam edeceğiz.”
 
MA / Eylem Akdağ