Cinsel Sağlık Uzmanı Karakaya: Şiddetin kaynağının konuşulmaması çözümden uzaklaştırıyor

  • kadın
  • 09:02 30 Nisan 2019
  • |
img

İSTANBUL - Suçu değil suçluyu, tecavüzü değil tecavüz edeni odağa alan, cinsel şiddet gerçeğini yok sayan hareketleri iyi okumak gerektiğini söyleyen Cinsel Sağlık Uzmanı Eylem Karakaya, “Toplum içinde bu kadar yaygın olan cinsel şiddetin kaynağının konuşulmaması, sadece vakalar üzerinden konuşulması bizi çözümden uzaklaştırıyor” dedi.

İstanbul’un Küçükçekmece ilçesine bağlı Kanarya Mahallesi'nde 5 yaşındaki bir çocuğun cinsel istismara maruz bırakılması, cinsel istismar olaylarını yeniden gündeme getirdi. Cinsel Sağlık Uzmanı Eylem Karakaya’ya göre, bu tür olayların vakalar üzerinden tartışılmasının çözümden uzaklaşmaya neden oluyor. 
 
‘İSTİSMAR YENİ BİR OLGU DEĞİL’   
 
Çocuğa yönelik cinsel istismarın günümüzde önemli bir sorun olduğunu; ancak yeni bir olgu olmadığını söyleyen Karakaya, “4 bin yılı aşkın bir süredir ensest bir tabu olarak vardır ve babasından hamile olan bir kız çocuğundan bahseden Babil Hamurabi Kanunları ise ilk kayıtlar olarak kabul edilmektedir. Çeşitli medeniyetlerde; Peru, Mısır ve Japonya gibi, kraliyet ailesinin saflığını korumak amacıyla enseste müsaade edildiği bilinmektedir. Çocuğa yönelik cinsel istismar tarihte geçmişi uzun olmasına karşın vakaların tartışılması ve toplumların gündemine girmesi 1970’lerde olmuştur” diye belirtti.
 
CİNSEL ŞİDDETİN KONUŞULMAMASI 
 
İnsanlık tarihinde istismarın hep var olduğunu dile getiren Karakaya, ancak toplumların bu duruma çok fazla tepki göstermediğini söyledi. Tepki olarak ortaya çıkan her hareketi de iyi değerlendirmek gerektiğinin altını çizen Karakaya, “Suçu değil suçluyu, tecavüzü değil, tecavüz edeni odağa alan, cinsel şiddet gerçeğini yok sayan hareketleri iyi okumak gerek. Bu tepki şekilleri genellikle yalın kalmakta ve bir müddet sonra toplum tarafından unutulmaktadır. Toplum içinde bu kadar yaygın olan cinsel şiddetin kaynağının konuşulmaması, toplumun kendisinden uzak görmesi, sadece vakalar üzerinden konuşulması bizi çözümden uzaklaştırıyor” dedi.
 
‘BİRÇOK SEBEP BİLİNİRLİĞİ ETKİLEMEKTE’ 
 
“Günümüzde istismar haberlerinin bu kadar artmasının ve görünür olmasının güç-iktidar, ezen-ezilen ilişkisinin ve eril tahakkümün halk arasında bu denli yerleşmiş/kabullenilmiş olmasına bağlayabiliriz” diyen Karakaya, “Hukuk sistemindeki güncel değişimlerin,  medyanın konuyu ciddiyetle ele alması,  sosyal medyada mağdurların ve yakınlarının örgütlenerek toplumsal farkındalık kazanması, günümüz çocuklarının daha bilgili olmasından kaynaklı ifade yeteneklerinin iyi olması gibi birçok sebepte bilinirliği etkilemektedir” diye konuştu.
 
‘DEVLETİN TUTUMU İSTİSMAR EDENE CESARET VERİR’
 
Cinsel istismar olaylarının önünü açan nedenlere de dikkat çeken Karakaya, şu değerlendirmeyi yaptı: “Güç-otorite (Güç-iktidar ilişkisi) anlayışı; güç algısı ataerkil iktidar anlayışıyla beslenmektedir. Özellikle erkeklerde güç kullanımı resmi olmayan hiyerarşiyi kurmak adına çocukluktan itibaren kullanılan bir mekanizmadır. Güç ve güce sahip olma ideolojilere ve toplumsal yapılara eklemlenmiş ve erkek için varlığını sürdürme aracı olmuştur. Kendinden güçsüz gördüğü üzerinde güç/hakimiyet kurma girişimi her alanda olduğu gibi cinsellikte de kendini göstermektedir. Kendi cinsel ihtiyaçlarını karşılamak için kendisinden ‘onay’ almak gerekliliğini düşünmediği (güçsüz-zayıf gördüğü) kişi üzerinden karşılaması onun için -bu anlayış içinde- normaldir. Toplum liderlerinin, siyasilerin söylemleri, devletin olaylar karşısındaki tutumu istismar edene cesaret verir. Kişilerin güce sahip olmalarına ve bunu kullanmalarına sosyal, psikolojik, yasal ve dini öğretilerle onay/izin verilmektedir. Çoğu zaman bu izinler ve bu güç gösterileri toplumlar tarafından kültürümüz-geleneğimiz olarak savunulur ve normalleştirilir. Kadın ve kız çocukları üzerinden sürdürülen ‘namus’ anlayışı buna en iyi örnektir.” 
 
‘EBEVEYNİN VARLIĞI ÜZERİNDEN SESSİZ KALINIR’
 
“Eril düşünce sisteminin etkisiyle tarihin her döneminde ihmal ve istismarın toplumlar içinde nasıl normalleştiğini görebiliyoruz” diyen Karakaya, hemen hemen her toplumda hala yaygınlığını koruyan çocuk yaşta evlilikleri buna örnek gösterdi. Çocukların birey olarak kabul edilmemesine işaret eden Karakaya, şöyle devam etti: “Hemen hemen her toplumda çocukların zayıf/güçsüz kabul edilmesi, gelişimleri ve ihtiyaçları nedeniyle yetişkinlere kısmi bağımlıkları nedeniyle çocuklar anne-babanın veya bakım verenin güdümündedir. Bu nedenledir ki sıklıkla karşılaşılan ihmal-istismar (ebeveyni tarafından dövülen bir çocuk, çalıştırılan bir çocuk, evlendirilen bir çocuk…) olayları karşısında anne-babanın varlığı üzerinden (anası babası var, ben ne yapayım; sana ne benim çocuğum…) sessiz kalınır. Ayrıca toplumun çoğunluğu çocukların söz hakkını, birey olarak isteklerini gözetmediği gibi onun söylemlerini dikkate dahi almazlar. Bunu destekleyen birçok atasözü ve kalıp cümle hayatın her alanında yer almaktadır. (su küçüğün, söz büyüğün; çocuk işte…).” 
 
‘İSTİSMAR ‘OYUN’LA GERÇEKLEŞTİRİLİR’ 
 
Karakaya, “Cinselliğin tabu olarak kabul edilmesi, çocuklara ‘ayıp-günah’ kavramıyla özdeş öğretilmesi, kız çocuklarına ‘namus’un cinsel organlar üzerinden aktarılması yaşanılan istismara ‘hayır’ demeyi ve bunu ‘açıklamayı’ zorlaştırmaktadır. Ayrıca çocuklara kendi bedenleri ile ilgili sınır-mahremiyet öğretileri çocuğu korumak adına değil, toplumun değerlerini korumak adına verilir. İstismar eden kişi, istismarı çoğunlukla ‘oyun’la gerçekleştirir. Oyun içinde istismarı sürdürür. Bu istismar edene fırsat ve güç yaratır, istismarını sürekli kılar. Çocuklara organ isimlerinin oyunlaştırılarak ‘kuku, pipi’ gibi kelimeler yerine kendi isimleri (vajina-vulva, penis) ile aktarılması bu nedenle önemlidir” dedi. 
 
‘İSTİSMAR ERKEN FARK EDİLMELİ’ 
 
Cinsel istismara karşı kamusal ve örgütsel önlemlere dikkat çeken Karakaya, koruyucu ve önleyici tedbirlerin alınmaya odaklanılması gerektiğini kaydetti. Çocuğun bulunduğu her alanda (okul-aile-sokak) çocuğun haklarının gözetilmesi gerektiğine vurgu yapan Karakaya, “Çocuk haklarına ve çocukların ihtiyaçlarına uygun programlar, mekanlar, yaklaşımlar geliştirilmeli. Tüm kamu ve örgütler tarafından 18 yaş altı tüm bireylerin çocuk olarak kabulü sağlanmalı (erken yaş evliliklerini önlemek için). Cinsel sağlık eğitimi kamu ve STK’lar tarafından savunulmalı ve uygulanmalı” dedi. 
 
İstismarın erken fark edilmesi gerektiğine dikkat çeken Karakaya, konuşmasının devamında şunları söyledi: “Okul, ASM, polis gibi kurumlar istismar ve müdahale konusunda bilgili olmalı ve özel eğitim alan kişiler çalıştırmalılar. İstismarın ayrımcılıkla ilişkisi üzerinden tüm ayrımcılıkla ve şiddet çeşitleri ile mücadele edilmeli (okullarda eğitim sisteminin, öğretmenlerin ve akran zorbalığının ortaya çıkardığı şiddet, yaşamın her alanında kadına ve çocuklara yönelik şiddet, sağlık kurumlarına şiddet izleri ile kadınların ve çocukların gelmesi…) İstismar fark edildiğinde tüm kurumlar/kamuoyu ne yapılacağına dair mekanizmaları ve yol haritalarını bilmeli ve bunları uygulamalıdır.  Müdahale ve iyileştirme hızlı ilerlemeli. Çocuğun en az zarar görebileceği yöntemler kullanılmalı (çocuğa defalarca ifade verdirilmemeli). İstismar sonrasında kurumlara başvuru kolay, erişilebilir ve açık olmalı. Tüm halk bu konuda bilgilendirilmeli. Rehabilitasyon erişilebilir, bedava olmalı.”
 
‘YARGILAMA SUÇ ÜZERİNDEN YAPILMALI’ 
 
Yasal önlemlere de değinen Karakaya, “İstismar faillerine verilen cezalara indirim getirilmemeli. İstismar suç duyuruları sonrasında soruşturma/kovuşturma hızlı yapılmalı ve çocuk rehabilitasyon sürecine alınmalı. Yasalar tüm halk tarafından bilinmeli. İstismar vakaları sonrasında toplum vicdanını rahatsız eden kararlar alınmamalı (tutuksuz yargılama, indirim verme, serbest bırakma gibi). Bu durum, halkın istismarı fark ettikleri durumda bildirimini zorlaştıracaktır. İstismarı uygulayan kişi bir suçludur. Ama öncelikle ilgilenmemiz gereken şey, suç yani cinsel istismardır. Cinsel istismarı doğru irdelemez, tanımlamaz, sadece suçluyla ilgilenirsek, bizler daha çok suçlu konuşuruz. İstismar eden üzerine odaklanıldığı için yargı sistemi de suçu unutup onun kıyafeti, davranışları ve konumuyla ilgilenmeye başlıyor. Yargılama suç üzerinden yapılmalı. Suç üzerinden yapıldığında o suça yeltenmekte zorlaşmaya başlayacaktır. Hem yargı sistemi, hem toplum suçluya odaklanarak önerilen hadım gibi uygulamalarla asıl sorundan uzaklaşmaktadır” diye ifade etti.
 
‘İKTİDAR İSTİSMARIN NORMALLEŞMESİNE ZEMİN HAZIRLIYOR’
 
“İktidar dili ve olaylar karşısındaki tavrı ile istismara karşı önlem almadığı gibi, istismarın normalleşmesine zemin hazırlıyor” diyen Karakaya, istismarı kökten yok etmenin zor olabileceğini ancak belirlenen politikalarla (ki bütüncül olmalı) azalmasının sağlanabileceğini kaydetti. Karakaya, “Erken yaş evlilikleri için alınan kararlar, olaylar sonrasında verilen demeçler, dini yaklaşımın öne çıkarılması, kadınlarla ilgili verilen kararlar cinsel istismarı, kadına ve çocuğa şiddeti normalleştirme zemini oluşturuyor” diye konuştu.
 
‘HER BİREYİN İSTİSMAR EDEBİLECEĞİNİ BİLMEK’
 
Çocukları cinsel istismardan korumak için yapılması gerekenleri sıralayan Karakaya, bireylere düşen görevlerin de olduğunu söyleyerek şunları söyledi: “Çocuklara yönelik normalleştirilen kötü davranışlar, gelenek denilen kötü muameleleri fark etmek ve bunları değiştirmek, (çocukların aşağılanması, çocukların dövülmesi, erken yaş evlilikleri gibi) istismar ve ihmal kavramlarını, çeşitlerini bilmek, karşılaşılan olayları bildir (Alo 183), çocuklara doğdukları andan itibaren toplumsal cinsiyet eşitliği temelinde yaklaşmak (kız-oğlan ayrımı yapmadan), cinsel eğitim vermek, cinsel istismarı her çocuğun yaşayabileceğini, her bireyin istismarcı olabileceğini bilmek ve buna karşın tedbirleri almak.”
 
‘ÇOCUKLARA MUTLAKA İNANIN’
 
“Çocuklara cinsel eğitim verin” diyen Karakaya bunu yaparken neler yapılması gerektiğini de şöyle açıkladı: “Kendinizi hazırlayın. Uygun kitap ve yayınlardan yararlanın. Çocuğun cinsel davranışlarını anlamaya çalışın. Cinselliğin doğallığını benimseyin ve gösterin. Bilgilendirin (soru sorduğunda). Cevap ve mesajlarınızda tutarlı olun. Doğru, kısa yanıtlar verin. Konuşurken kaygısız ve rahat olun. Beden dilinizin, mimiklerinizin farkında olun. Dürüst davranın; bilmiyorsanız bilmediğinizi söyleyin. Bedenin özelliği, özel alan, sınırlar hakkında konuşun. Kullanılması gereken dil konusunda bilgilendirin. Duygulardan, duyguların ifade edilmesinden bahsedin. Kız-oğlan arkadaşlığını destekleyin. Doğru bilgi kaynaklarına yönlendirin. Çocuk kime sorduysa o cevap vermeli. Cinsel organlardan söz ederken bilimsel isimlerini kullanmaya gayret edin. Her soruya mutlaka cevap verin. Sabırlı olun. Kısa ve anlaşılır cevaplar verin. Çocuğun soru sormasına fırsat tanıyın. İyi bir dinleyici olun. Çocuklar cinsellikle ilgili merak ettikleri için soru sorarlar. Soruları onların yaşları ve gelişimlerine uygundur. Cinsellikle ilgili gelişimi dışında bilgileri yoktur ve hayal kuramazlar. İstismar ile ilgili söyledikleri her şey dikkate alınmalı. Cinsel saldırı ile ilgili yalan söyleyemezler, olay anlattığı gibi olmasa da maruz kaldığı bir davranış/durum vardır. Mutlaka çocuklara inanın.”
 
MERKEZLER ARTIRILMALIDIR’
 
Türkiye’de cinsel istismara yönelik merkezlerin çok az olduğuna dikkat çeken Karakaya, bu merkezlerin artırılması gerektiğini söyledi. Karakaya, “Bu merkezler bütünsel yaklaşıma sahip, denetlenebilir ve halk tarafından kolay ulaşılan yerler olmalıdır. Çocuktan psikolog/sosyal hizmet uzmanı tarafından tek seferde ifade alınmalı. Çocuk mümkün oldukça mahkemeye çıkartılmamalıdır. Cinselliğe toplumun biçtiği ‘ayıp’ kavramı nedeniyle maalesef istismar mağdurunun yaşadığından utanması için zemin oluşturulmaktadır. Tedavi de yaşadıklarından onun sorumlu olmadığı, yaşadığı şeyin karşı tarafın suçu olduğu iyi aktarılmalı. Tedavinin başarılı olması için hem aile ile hem çocukla çalışılması gerekir. Çocuğun kendisinin güçlenmesi için ‘hayır’ diyebilmesi üzerinden çalışmak da etkili olacaktır. En temelde çocuklara hayır demeyi, bedenlerinin onlara ait olduğunu ve haklarını öğretmemiz gerekir” diye konuştu.
 
MA / Sadiye Eser