'Kadın cinayetlerine karşı ortak ağ ve refleks birliği oluşturulmalı'

  • kadın
  • 09:01 29 Haziran 2019
  • |
img

MERSİN - Son 7 ayda 6 kadının öldürüldüğü Mersin'deki kadın örgütleri, cinayetlerin önlenmesi için tüm kadın örgütlerinin katılımıyla ortak bir ağ ve refleks birliğini oluşturması gerektiğini ifade etti  

Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu'nun verilerine göre geçtiğimiz Mayıs ayında Türkiye genelinde 37 kadın ve 14 çocuk öldürüldü. 28 kadın da en yakını olan erkeklerin şiddetine uğradı 27 çocuk istismara uğradı. Şiddet ve istismardan yargılan 9 erkeğe mahkemeler tarafından "iyi hal" indirimi uyguladı. Mersin’de ise son 7 ayda 8 kadın öldürüldü. Kentte dün Filiz Kaplan, 1 yıl önce boşandığı eşi Murat C. tarafından öldürülmüştü. 
 
‘KADININ YERİNE FAİL ERKEK KORUNUYOR’
 
Son yıllarda kadın katliamlarında ciddi artış yaşandığına dikkat çeken Halkların Demokratik Kongresi (HDK) Kadın Meclis Üyesi Aynur Şahin Özdemir, hükümetin kadın düşmanı söylemleri ve yargı eliyle fail erkeğe ödül niteliğinde verilen cezaların bu artıştaki temel neden olduğuna işaret etti. Özdemir, “İş söylemden öteye geçtiğinde toplumdaki erkekler kadınları öldürmeye başladığında, ödül niteliğinde cezalar verildiğinden diğer erkekler teşvik edilmiştir. Katliama öz savunma ile karşılık veren kadınlara ise müebbet hapis cezası veriliyor. Devlet kendini koruyan kadını değil, saldıran veya öldüren erkeği korumaktadır. Yine çocuk istismarı vakalarında da ‘çocuğun rızası’ gibi akla mantığa sığmayacak, vicdanları delip geçecek gerekçelerle istismarcılar aklanmakta ve gerekli cezalar verilmemekte. Suçun, hak ihlalinin bu kadar kolay gerçekleştiği ve cezasızlığın uygulandığı yerde kadına yönelik şiddet de kadın cinayetleri de çocuk istismarı da doğalında artış göstermektedir” dedi.
 
ERKEK LEHİNE GEREKÇELENDİRME YAPILIYOR
 
Kadın cinayetlerinin artışının bir diğer nedeninin de kapitalist sistem ve ondan beslenen cinsiyetçi toplumsal roller olduğuna dikkat çeken Özdemir, bu durumun kendisinin yaşanan cinayetleri gerekçelendirerek gösterdiğini belirterek, “Bunun yansımalarını nasıl görüyoruz? Bir kadın tacize veya tecavüze uğradığında veya katledildiğinde, failin kendisi de olmak üzere herkes hep bir ağızdan erkeğin lehine, kadını katledilmesine  gerekçe oluşturmaya başlar. Akrabalar, komşular veya basına yansıdıysa kadını hiç tanımayan kimseler tarafından bile ‘kadın şimdi ne yapmıştır ki veya ne yapmamıştır ki erkek kadını öldürmüştür’ denir. İşte devletin kuruluş mantığı da ‘devlet baba’ anlayışına dayalı olduğundan, evin reisi ‘küçük baba’, devletin reisi ise ‘büyük baba’ rolleriyle cinsiyetçi roller hem evde hem de devlet bürokrasisi, hukuku ve siyasetiyle kendini sürdürür” ifadesinde bulundu. 
 
‘ORTAK AĞ VE REFLEKS BİRLİĞİ OLUŞTURULMALI’
 
Kadınların bir süredir öz savunma meselesini tartıştığını belirten Özdemir, erkeklere sağlanan koruyucu ve kollayıcı yaklaşımlarının iyi hal uygulamasıyla görüldüğünü, ancak bu durumun kadın için sağlanmadığını ifade etti. Kadın katliamlarının önleyebilmek için kadınların ortak ağ ve refleks birliğine ihtiyacının olduğunu belirten Özdemir şöyle devam etti: “Kadınlar ortak ağ ve refleks birliği oluşturmalı. Farklı illerdeki kadınların birbirlerinden haberdar olması, ortak eylemlilikler ortaya koyması, kadınları güçlendirici olduğu kadar aynı zamanda bir durum karşısında ortak tepki ve ortak ses çıkarmak daha etkileyici ve değiştirici ve dönüştürücü olabilmektedir. Kadınlar dayanışarak birbirlerini güçlendirmenin araçlarını da yaratmış oluyorlar.” 
 
Türkiye’nin toplumsal cinsiyet eşitliği endeksinde 149 ülke arasında 130’uncu sırada olduğuna dikkat çeken Günebakan Kadın Derneği Başkanı Zübeyde Sadırlı Akpınar,  kadınlarla erkekler arasındaki eşitsiz güç ilişkilerinin ve ayrımcılığın ise kadına yönelik şiddetin en temel nedeni olduğunu vurguladı. Siyasilerin, din adına konuşan kişilerin, kamu görevlilerinin kadına yönelik ayrımcı ve hatta nefret dili kullanmalarının kadına yönelik şiddeti ve çocuk istismarını arttırdığının altını çizen Akpınar, kadını yok sayan söylemlerin Türkiye'nin de imzacısı olduğu İstanbul Sözleşmesi ve Kadına Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Yok Edilmesi Sözleşmesi (CEDAW) tarafından suç sayıldığını hatırlattı. 
 
‘ÇÖZÜMÜN ANAHTARI CİNSİYET EŞİTLİĞİ’
 
Mersin’deki kadına yönelik şiddet ve çocuk istismarına da dikkat çeken Akpınar, “Kadınların, LGBTİ’lerin, çocukların yaşadığı taciz, tecavüz, şiddet ve öldürülmelerin  kadınların toplumda erkeklerle eşit haklara sahip bir özne olarak kabul edilmeyip ‘erkeğe tabi olması gereken’ olarak görülmesinin sonucudur. Bu nedenle kadınlarla erkekler arasında toplumsal cinsiyet eşitliğinin gerçekleştirilmesinin, kadına yönelik şiddeti önlemede anahtar bir unsur olduğunu tekrar tekrar vurguluyoruz” diye konuştu.
 
İLGİLİ SÖZLEŞMELER YOK SAYILIYOR
 
Mersin Cemevi Platform Sözcüsü Zeynep Kara ise yaşanan katliamların sorumlusu olarak  devletin erk zihniyetini işaret etti. Şiddeti savunan, laik ve bilimsellikten uzak eğitim sistemini benimseyen, yargı, yasama ve yürütme organlarının fiilen yok edildiği devlet politikalarıyla karşı karşıya olduklarına dikkat çeken Kara, söz konusu politikalara karşı ise tüm alanlarda çalışmayı sürdürme kararlılığında olduklarını vurguladı. 
 
‘ŞİDDETİN SON BULDUĞU BİR DÜNYA İSTİYORUZ’
 
Türkiye’nin uluslararası birçok sözleşmeye imza atmasına rağmen yükümlülüklerini yerine getirmediğinin altını çizen Kara,  İstanbul ve CEDAW gibi sözleşmelerden ise kimi yargı görevlilerinin  haberinin olmadığını ifade etti. Kara son olarak ise şunları söyledi: “Şiddeti savunan ve meşrulaştıran adımlar atılmaya devam ediliyor. İmzalanan sözleşmelere sahip çıkararak uygulanmasını sağlarsak sorunun büyük kısmını çözmüş oluruz. Kamu alanında buna yönelik çalışmaların ve duyuruların yapılması, 6284 sayılı kanunun uygulanması bu adımlardan bazılarıdır. Toplumsal cinsiyetin temel alındığı çözüm odaklı her türlü çalışmaya devlet destek vermelidir. Biz kadınlar, şiddetin son bulduğu, eşitlik adına adımların atıldığı özgürlükçü, demokratik, laik, bilimsel eğitimin hayat bulduğu, doğanın korunduğu sevginin, paylaşımın, barışın egemen olduğu bir dünya istiyoruz.”
 
MA / Ergin Çağlar