Kadın ve çocuklar şiddetle karşı karşıya bırakıldı

  • kadın
  • 09:01 30 Nisan 2020
  • |
img

VAN - İnfaz Yasası sonucu kadın ve çocuklara yönelik suç işleyen faillerinin tahliye edilmesinin mağdurlar üzerindeki etkisine dikkati çeken Psikolog Gülşen Canan, “Kadın ve çocuklar beden ve ruh sağlığının bozulmasını tetikleyici bir sonuçla karşı karşıya bırakıldı” dedi. 

AKP ve MHP oylarıyla kabul edilerek Meclis’ten geçirilen İnfaz Yasası’nın yürürlüğe girmesiyle başlayan tahliyeler devam ediyor. Kadın ve çocuklara yönelik suç işleyen faillerinin kontrolsüz bir şekilde tahliye edilmesinin şiddet mağduru kadın ve çocuklar üzerindeki psikolojik etkisini değerlendiren Psikolog Gülşen Canan, söz konusu durumun mağdurda günlük yaşamda olumsuz etkilenmesine, aktivite ve yaşam döngüsünde işlevsiz, verimsiz bir döneme girmesine ve geçmiş travmatik anılarının tekrar nüksetmesine sebebiyet vereceğine işaret etti.
 
RUH HALİNİ DEĞİŞTİRECEK
 
Cinsel şiddet mağdurlarına yönelik rehabilitasyon ve topluma kazandırma açısından kamuoyunu ve vicdanları tatmin edici bir planlamanın yapılmadığını söyleyen Canan, “Anayasal bir hak olarak da mağdurların bu süreçte her zamankinden daha fazla sağlıklı ve güvenli bir ortamda yaşama hakları bulunuyor. Maalesef bu kararla mağdurlar ister istemez kendilerini toplumdan dışlanmış, sağlıklı ve güvenli bir ortamda yaşayamayacaklarına olan inançla bir ruh hali içerisinde göreceklerdir” dedi. 
 
‘AYNI EVDE YAŞAMAMALI’
 
Faillerin varlığının mağdurlar için her zaman bir tehdit oluşturduğuna işaret eden Canan, şiddet ve istismar mağdurlarının yaşadığı travmatik etkilerin tekrarlandığını söyledi. Bir fail ile mağdurun aynı evde yaşamaması gerektiğini vurgulayan Canan, “Aynı evde kalmak öz yakını (aile üyelerinden herhangi biri) tarafından istismara uğramış, tecavüzcüsü ile evlendirilmiş kişilerde aynı durumun yaşanma endişesi, kaygı ve umutsuzluk durumu oluşturmakta. Günlük yaşantısının olumsuz etkilenmesine, aktivite ve yaşam döngüsünde işlevsiz, verimsiz bir döneme girmesine ve geçmiş travmatik anılarının tekrar nüksetmesine sebebiyet verecektir. Bir faille mağdur aynı evde yaşamamalı. Yaşanılan mahkeme süreçlerinde sadece mağdurun güven olgusu oluşsun, hayata bağlılığı arttırılsın diye onun cezalandırılmaya gönderilmesi beklenirken, tekrar faille birliktelik yaşam sevincini yok edecektir. Aynı mekan noktasında çok da yapılacak bir durum yoktur. Sıradan bir fobi değil ki” diye konuştu. 
 
UMUTLARINI KAYBEDECEKLER
 
Bu süreçte mağdurda bir panik durumunun oluşacağına dikkat çeken Canan, daha önce yaşanan kötü anıların, acıların, aşağılanmaların kaygısı ve çaresizliğinin artış göstereceğini belirtti. Söz konusu durumun sadece mağdur olmuş kişide değil çevredeki kadın ve çocuklarda da korku ve tedirginlik oluşturduğunu ifade eden Canan, “Herkesin savunma durumuna girmesiyle, istismarcıya karşı nefret ve öfke olgusu geliştirilir. Kümülatif bir etkiyle diğer kadınlar ve çocuklar da benzer duruma maruz kalmamak adına bir kaçınma davranışı sergileyebilirler. İstismarcı ya da şiddet uygulayan bireyin elindeki gücün pekişmiş bir vaziyette olduğu göz önüne serilmiştir. Yarım kalan işin tamamlanması kaçınılmaz olabilir. Mağduriyet yaşayan her birey, bir gün olumsuzluğun son bulacağı ve kendilerinin bu durumdan kurtulabilme umutlarını aynı evi paylaşırken kaybetmiş olacaklardır” diye belirtti. 
 
FAİLLERİ KORUNDU
 
Yasaya onay verilirken, cezaevlerinde faillerin korunmasının gözetildiğini ancak mağdurların yok sayıldığını yineleyen Canan, bu durumun istismar ve kadına yönelik şiddeti özendireceğini, faillerde ise ceza almayacağı düşüncesini hakim kılacağını ifade etti. Canan, “Yine bu düzenleme ile cinsel suçların faillerinin ıslah edici ve caydırıcı cezalar ile karşılaşmamaları, önümüzdeki süreçte bu suçların artması sonucunda yeni mağdurlar yaratmasını öngörmek eksik veya yanlış bir tespit olarak görülmemelidir. İstismar ve şiddetin hiç bir zaman normalleşmesine ve artış göstermesine sebebiyet verecek durumlar oluşturulmamalıdır” dedi. 
 
PSİKOLOJİK ZARAR, İNTİHAR...
 
Cinsel suçların, çoğunlukla kadına ve çocuğa karşı, beden veya ruh bakımından kendisini savunamayacak durumda bulunan kişiye karşı işlendiğini hatırlatan Canan, mağdurların büyük çoğunluğunun sosyal devlet ilkesi gereği korunması gerektiğine vurgu yaparak, “Tam da bu noktada aile ve toplumun en önemli aktörlerinden olan kadın ve çocuk ikilisinin, yapılan infaz düzenlemesiyle kendilerini maalesef en başta güvende hissetmemek gibi beden ve ruh sağlığının bozulmasını tetikleyici bir sonuçla karşı karşıya bırakıldı. Çünkü cinsel suçların sonuçları itibarıyla toplum vicdanını derinden etkileyen, mağdurların telafisi zor hatta geri dönüşü olmayan psikolojik zararlara, intihara teşebbüslerine, intiharların gerçekleşmesi sonucu ölüme kadar giden, bu anlamda mağdurun tahribatını derinleştiren sonuçlarına yol açabileceğini unutmamak gerekiyor” diye konuştu. 
 
ŞİDDETİN FARKINDA DEĞİLLER
 
Şiddet tanımlamasının eksik yapıldığını dile getiren Canan, şöyle devam etti: “Genelde danışanların sorunlarına eşlik eden durum psikolojik şiddet, aldatmak, aşağılamak. Ama seanslara devam edildikçe istenmeyen birlikteliklere zorlanmak ya da aşırıya kaçmayan vurmaların, birkaç tokadın, her ailede olabilecek toplumsal baskılar ve sosyal izolasyon sebebiyle gizlenmesi gereken durumlar olduğunu görmekteyim. Kadınların yaşadığı dramın ve travmanın farkında olmamak, terapiste gelirken de kendi eksikleri varmış gibi konuşmaları, toplumsal anlamda kadının yetiştirilirken maalesef itaat etmeye zorlandığı gerçeğini yansıtıyor. Annelerinde eril bir bakışla varlığını sürdürmesi maalesef ki psikolojik ve fiziksel şiddete destek çıkmaktadır.” 
 
MA / Özlem Yayan