Xelil: Türkiye İdlib'e karşılık Efrin'de kalma garantisi pazarlığında 2018-09-09 09:40:19   QAMIŞLO – Türkiye’nin Kuzey Suriye halklarının bileşeni olan güçleri statüsüz bırakma arayaşında olduğunu belirten TEV-DEM Yürütme Kurulu eski Eşbaşkanı Aldar Xelil, Türkiye'nin Rusya ve İran'la "Madem İdlib’i istiyorsunuz, İdlib’e karşılık benim de Efrin’deki varlığımı garanti altına alın" pazarlığında olduğunu söyledi.   Rusya, rejim ve İran tarafından İdlib özgürleştirilirse ve oradaki durum ne olursa olsun Suriye sorunun tamamını çözülmüş sayılmayacağının altını çizen TEV-DEM Yürütme Kurulu eski Eşbaşkanı Aldar Xelil, İdlib durumunun hem uluslararası hem de bölgesel medyada şişirildiğini, “İdlib meselesi çözülürse her şey çözülür” tavrının doğru olmadığını söyledi.   Üzerinde tüm güçlerin hesap yaptığı İdlib meselesi ve Tahran’da yapılan toplantıya ilişkin konuşan Demokratik Toplum Hareketi (TEV-DEM) Yürütme Kurulu eski Eşbaşkanı Aldar Xelil, Türkiye’nin Rusya ve İran ile pazarlıkta İdlib’e karşılık Til Rifat’tan çok Efrin’de kalma garantisi istediğini söyledi. Xelil, Rusya, İran ve Türkiye’nin; Tahran’da kurulan masada yürüttükleri tartışmaları değerlendirdi.   Suriye merkezli üçüncü dünya paylaşım savaşının, adım adım başka renklere büründüğünü belirten Xelil, öncesinde uluslararası güçlerin vekâlet savaşıyla kendi çıkarlarını koruma adına birbirleriyle taviz koparma peşinde olduklarını; ancak işin rengi değiştikten sonra bu kez tüm güçlerin alana inip savaşı derinleştirerek devam ettirmeye çalıştıklarını söyledi. Xelil, daha önce Suriye ve Kuzey Suriye’nin diğer bölgelerinde yoğunlaşan bu durumun şimdilerde İdlib’te yapıldığını, İdlib'in adeta her gücün üzerinde kendi çıkarları doğrultusunda ittifak ve taviz koparma düğümü haline getirildiğini dile getirdi.    ‘HER GÜÇ İDLİB ÜZERİNDEN BİRBİRLERİNE MESAJ VERMEYE BAŞLADI’   Xelil, öncelikle Suriye rejim güçlerinin İdlib’i kontrolüne alarak, “Güçlü olarak geri döndüm, ben başardım, ben Suriye’yi yönetebilirim, bu bölgelerde beni hesaba katmadan kimse bir şey yapamaz” şeklinde Rusya’nın bu yolla kendi hakimiyetini genişlettiğini, ABD’ye, “İşte hakimiyetim altındaki topraklar seninkinden daha fazladır” mesajını verdiğini belirtti. Xelil, İdlib’in İran için de önemli olduğunu söyledi.    İran’ın da Halep’in kuzeyinden İdlib’e yakın Şii köylerinin kendisi için önemli olduğunu, bunun için de İdlib operasyonuna destek verdiğini ve ısrar ettiğini aktaran Xelil, dolayısıyla ABD’nin kendisine uyguladığı ambargoya karşı Suriye’deki varlığını korumak ve bir mesaj vermek istediğinin altını çizdi. İran’ın Tahran, Bağdat ve Şam’ı birbirine bağlayacak “Şii Hilali”nin tamamlaması açısından orada kendisine bağlı bir gücün bulunmasını önemli gördüğü için ısrar ettiğine dikkat çeken Xelil, İran’ın bu durumu, var olan ABD ambargosuna karşı bir rahatlatma olarak saydığını söyledi.    ‘TÜRKİYE ÇETELERİ KORUMA YOLUNDA AMA’   İdlib’le başlayan tartışmalar ve görüşmelerle birlikte Türkiye’nin durduğu noktada netleştiğini dile getiren Xelil, şu tespitlerde bulundu: “Zaten ekonomik çıkmaza düşen Türkiye, diğer yandan siyasetinde bir tıkanma yaşıyor. Komşu ülkelerle sıfır sorun politikasından, artık hiçbir güçle doğru düzgün olumlu anlamda bir ilişkisi kalmadı. Tüm güçlerle sorunlu. Bu sorun ve çelişkiler İdlib meselesinde daha da netleşti. Çünkü İdlib’de var olan tüm çete grupları; ekonomik, ideolojik, siyasi her türlü Türkiye’ye bağlı. Türkiye de her defasında onları, buradan korumaya çalışıyor. Koruyor, çünkü çeteler için son kale olan İdlib’ten de çıkartılırlarsa Türkiye’nin Suriye’deki varlığı zayıflar, Efrin’deki var olma gerekçeleri ortadan kalkar ve tehlikeye girer. Bunun için de İdlib’e yönelik operasyonu elinden geldiğince engellemeye, olmazsa ertelemek için elinden geleni yapıyor. Şimdi Türkiye, Rusya ile orada bulunan çeteleri çıkartıp, Ezaz, Cerablus, Bab ya da o bölgelerde Kuzey Suriye Demokratik Güçleri’ne karşı kullanmanın arayışında.”    ‘TÜRKİYE İDLİB’E KARŞILIK EFRİN’DE KALMA GARANTİSİ PAZARLIĞINDA’    Türkiye’nin İdlib’deki politikasının esas unsurlarından bir tanesinin de Kürtler başta olmak üzere Kuzey Suriye halklarının bileşeni olan güçleri statüsüz bırakma olduğuna vurgu yapan Xelil, şöyle devam etti: “Bunun için Türkiye İdlib konusunda Rusya ve İran ile şöyle bir anlaşma arayışında olabilir ve yapacaktır da; ‘Madem İdlib’i o kadar istiyorsunuz, o zaman İdlib’e karşılık benim de Efrin’deki varlığımı garanti altına alın’ demesi çok uzak bir durum değil.” Rejim güçlerinin Hama bölgesi tarafından ilerlemeye başladığı bilgisini veren Xelil, güçlerin ne zaman İdlib’e varacağını tahminde bulunmanın zor olduğunu; ancak bu süreçte tüm ittifak ve çelişkilerin netleşeceğini söyledi.   ‘İDLİB ŞİŞİRİLİYOR, İDLİB HER ŞEY DEĞİLDİR’   Rusya, rejim ve İran tarafından İdlib özgürleştirilse de oradaki durum ne olursa olsun Suriye sorunun tamamını çözülmüş sayılmayacağının altını çizen Xelil, İdlib durumunun hem uluslararası hem de bölgesel medyada şişirildiğini, “İdlib meselesi çözülürse her şey çözülür” tavrının doğru olmadığını söyledi. Xelil, “Evet İdlib meselesi önemlidir, orada bulunan çete gruplarının etkileri azalacaktır, Rusya ve rejimin kontrolüne geçecektir. Bu önemlidir ancak her şey değildir” diye konuştu.    ‘SURİYE SORUNU İDLİB MESELESİ DEĞİLDİR’    Suriye’de çözülmeyen sorunun askeri olmadığına dikkat çeken Xelil, “Her zaman dile getirdiğimiz Suriye sorunu tıkanan sistem sorunudur. Merkezi bir yönetimde ısrar etme sorunu, despotizm sorunu, başka renkleri içinde barındırmayan sistem sorunudur. İşte halklar bunu kabul etmediği için, demokratik bir sistem istediği içindir. Suriye sorununu kimse İdlib meselesine getirip bağlamazsın. İdlib, belirtiğimiz gibi bir düğüm. Bu düğüm üzerinde tüm güçler kendilerini pazarlamak, birbirlerinden taviz koparma ya da ittifak kurma noktası olarak görüyor” dedi.    ‘İDLİB VE EFRİN BİRBİRİYLE BAĞLANTILIDIR’    İdlib ve Efrin’in birbiriyle bağlantılı olduğu tartışmalarını da değerlendiren Xelil, hem coğrafik hem de diğer konularda İdlib ve Efrin meselesinin bağlantısı olduğunu, hatta buna Halep’i de ekleyebileceklerini söyledi. İdlib’te bulunan gruplarla Efrin’e saldıran grupların birbirleriyle bağlantıları olduğu için bir bölgeye yapılacak operasyonun diğer bölgeyi de etkileyeceğini belirten Xelil, şunları söyledi: “İdlib operasyonunun yapılması halinde Rusya ve Türkiye arasındaki, Türkiye’nin Suriye topraklarına hava sahası açma anlaşması bozulacak. Diğer yandan Türkiye’nin Efrin, Ezaz, Cerablus ve Bab’taki varlığı da tehlikeye girecektir. Yani; doğrudan iki ülke arasındaki ittifak darbe yiyecektir. Çünkü, Türkiye’nin savunduğu tüm gruplar şu anda İdlib’te. Onlara bağlı diğer gruplar Efrin ve diğer Fırat Kalkanı bölgesi denilen yerlerde. Yarın öbür gün ‘bunlara da operasyon düzenlensin’ tartışması ortaya çıkacaktır. Bunun olması halinde de alandaki durum değişir, tekrar harita değişikliğine gidebilir.”    ‘TÜRKİYE ATEŞKES ARAYIŞINDA AMA CEVAP BULAMIYOR’    Rusya, İran ve Türkiye cumhurbaşkanlarının 7 Eylül’de Tahran’da yaptıkları üçlü zirveyi de değerlendiren Xelil, “Şüphesiz Tahran’daki toplantının perde arkasında neler döndüğünü net olarak bilemiyoruz; ancak şu değerlendirmeyi yapabiliriz. Her şey Türk devletinin gönlüne göre gitmiyor. Çünkü İdlib Türkiye tarafından kurulan El-Kaide uzantısı El Nusra (Heyat Tahrir El Şam) elinden çıksa Türkiye Suriye alanında çok zayıf kalır. Onun için Türkiye ısrarla, yoğun bir ateşkes sağlama arayışı içinde ve sanırım pek de buna bir cevap bulamıyor. Zira toplantıya bir iki saat kala hem Rus hem de rejim uçakları ve güçleri bölgeyi vurdu. Bununla zaten daha önce hiçbir anlamı kalmayan Astana’da karara varılan çatışmasızlık bölgelerinin kararı artık tümden anlamını yitirdi.”    ‘TIL RIFAT İRAN VE REJİMİN HESABINA GELMEZ’    Türkiye’nin, İdlib’teki yandaş grupları “koruma” adı altında hakimiyeti olan bölgelere çekme tartışmalarını da değerlendiren Xelil, şu noktalara vurgu yaptı: “Türkiye finanse ettiği grupları korumak için Rusya ile güvenli bir bölge olarak Til Rifat’a çekme pazarlığı ve arayışı içinde olabilir. Ancak buna ne rejim ne de İran hatta Rusya’nın da razı gelmeyeceğini söyledi. Bu güçler, Türkiye’nin her istediğine ‘evet’ derlerse tüm inisiyatiflerini kaybedecek. Bundan dolayı, Türkiye’nin her istediğini kabul etmeyecekler. Türkiye bu konuda sadece arayış içinde olabilir. Bu arayışa pek de olumlu bir yanıt alamayacağını düşünüyorum.”    ‘QSD’NİN OPERASYONA KATILACAĞINI SANMAM’    Demokratik Suriye Güçleri’nin (QSD) İdlib operasyonuna katılıp katılmayacağı konusuna da değinen Xelil, şu değerlendirmeyi yaptı: “Ben QSD adına konuşamam; ancak bir değerlendirmemiz var. QSD’nin operasyona katılacağını sanmıyorum. Ama her şey askeri değildir, hem siyasi, hem askeri hem de diğer konularda bölgedeki durumdan faydalanmak için etkili olmaya çalışılabilir. Her yerde olduğu gibi bizim için bu bölgelerde de hem askeri hem de siyasi konuda esas olan öz savunmadır. Kuzey Suriye halklarına yönelik saldırı ve tehlikeleri bertaraf etmek için demokratik güçler, etki gücünü artırma çabası içinde olabilir. Bu da en doğal haklarıdır."    MA / Erdoğan Altan