'Barışın ve demokrasinin gerçek savunucusu gibi davranmaya hazırız' 2019-01-06 17:38:43   ADANA - Partisinin ilçe kongresinde konuşan ve ittifak tartışmalarına dikkat çeken HDP Grup Başkanvekili ve Kars Belediyesi Eşbaşkan Adayı Ayhan Bilgen, ilkeli bir ittifaka açık olduklarını belirtip, "Barışın, demokrasinin gerçek savunucusu gibi davranmaya hazırız" dedi. Halkların Demokratik Partisi (HDP) Seyhan İlçe Örgütü, 3'üncü Olağanüstü Kongresi'ni Şirin Müzikhol'de gerçekleştirdi. Kongreye HDP Grup Başkanvekili ve Kars Belediyesi Eşbaşkan Adayı Ayhan Bilgen, HDP'li vekiller Tülay Hatimoğulları, Kemal Peköz ve Alaattin Erdoğan, HDP Merkez Yürütme Kurulu (MYK) ve Parti Meclis (PM) Üyeleri, HDP Adana ve Mersin il ve ilçe yöneticileri, Cumhuriyet Halk Partisi (CHP), Emek Partisi (EMEP), Barış Anneleri, Demokratik Bölgeler Partisi (DBP), Çukurova Tutuklu ve Hükümlü Aileleriyle Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği (TUAYDER), Halkların Demokratik Kongresi (HDK) Adana İl Yürütmesi, Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası (Eğitim Sen) Adana Şubesi, İnsan Hakları Derneği (İHD) ile çok sayıda kişi katıldı.  Divan seçimi ve saygı duruşuyla devam kongrede konuşan HDP Adana İl Eşbaşkanı Mehmet Mahsun Eriğ, DTK Eş Başkanı ve HDP Hakkari Milletvekili Leyla Güven’in PKK Lideri Abdullah Öcalan üzerindeki tecridin kaldırılması talebiyle başlattığı açlık grevinin 60’ıncı gününde olduğuna değinip, hem Güven'in hem de açlık grevinde olan tutukluların eylemlerini sahipleneceklerini vurguladı. Yerel seçimlere değinen Eriğ, 31 Mart yerel seçimlerinde "tekçilik" ve demokrasinin oylanacağının altını çizdi.  Tülay Hatimoğulları da, Güven’in İmralı tecridinin kaldırılması ve ülkeye barışın gelmesi için bedenini açlığa ve ölüme yatırdığını ve 60 gündür açlık grevinde olduğuna dikkat çekti. ‘CEZAEVİNDEN TABUTLAR ÇIKMASIN’ AKP’ye çağrıdan bulunan Hatimoğulları, “Cezaevlerinden tabutlar çıkmasın. İmralı tecridi ortadan kalksın. Bu ülkeyi daha fazla zulme mahkum etmeye hakkına hiçbir kimse sahip değildir. Bu yüzden bizler bütün ezilmişliğe ve baskıya rağmen, köylerin, mahallelerin boşaltılmasına, Sur ve Cizre’nin tank ve toplarla talan edilmesine rağmen başta Kürt anneleri olmak üzere Kürt halkı üzere barış konusunda ısrarcıdır. Biz buradan bu ısrarımızı bir kez daha vurgulamak istiyoruz. Barış diyoruz. Barış diyoruz. Barış diyoruz” diye taleplerini sıraladı. ‘KÜRDİSTAN’DAN CUMHUR İTTİFAKI’NA CEVAP OLACAĞIZ’ Kayyumların bu ülkeye çok ciddi zarar verdiğini ve kayyumcuların kadın düşmanı olduğuna dikkat çeken Hatimoğulları, “Bizler tekrardan o tabelaları asmak ve kadın kurumlarını yineden var etmek için kayyumlardan belediyeleri alacağız. Kayyumlardan belediyeleri almanın sadece Kürdistan için bir anlamı yok. Aynı zamanda Batı’da Cumhur İttifakı’na geri adım atmak içinde oldukça önemli bir kazanım olacak. Bizler bu ülkedeki faşist rejime karşı Kürdistan’da cevap olmuş olacağız” ifadelerini kullandı. İttifak tartışmalarına değinen Hatimoğulları, partilerinin seçim partisi olmadığını ve demokrasi güçleriyle ilkeli bir ittifaka kapılarının açık olduğunu vurgulayıp, “Cumhur İttifakı gerilemelidir” dedi. ‘SEYHAN DEMEK AMED, SERHAT VE BOTAN DEMEK’ Kongrede son olarak konuşan Ayhan Bilgen, kongrenin önemine değinip, kongrelerin bir güç tazelemek, hesap vermek ve yükün birlikte omuzlaması ve yürütülmesine dair bir sözleşme ve irade beyanı olduğunu aktardı. Bilgen, siyasete mücadelenin ortaklaştırılmasının önemine değindi. Seyhan’ın Amed, Serhat ve Botan demek olduğuna dikkat çeken Bilgen, “Burada ortaya çıkacak bir heyecan, çalışma disiplini, fedakarlık ve başarı öyküsü bütün bu şehirlere de moral olup, örnek oluşturacaktır. Dolasıyla Adana’nın yarısı demek olan Seyhan’daki her çalışma mutlaka başka şehirlerde ve illerde yeni bir çalışmaya ve heyecana vesile olacaktır” diye konuştu. ‘AÇLIK GREVİNİ SAHİPLENECEĞİZ’ Açlık grevinin 60’ncı gününde olan Güven’in eylemine değinen Bilgen, Güven’le birlikte yüzlerce tutuklunun açlık grevinde olduğunu hatırlattı Bilgen, “Bu mücadeleyi cezaevindeki arkadaşlarımızım sırtına bırakabilmek bizim kabul edebileceğimiz bir şey değildir. Onlar ellerinden başka bir şey gelmediği için hayatlarını ortaya koyuyorlar. Canlarını açlığa, bir biçimde aslında en ağır bedeli ödemeye katılıyorlar. Eğer bu yükü onların üzerine bırakırsak, sadece onların fedakarlık yapmasını onların adanmış bir birey gibi yaşama iradesini ortaya koymasını biz sadece dışardan seyredersek, hem onlara haksızlık etmiş oluruz hem de daha önemlisi de inandığımız değerlere hak ettiği takdiri, desteği ve saygıyı göstermemiş oluruz. Arkadaşımızın mücadelesine her şart altında sahip çıkacağımızı bir kez daha ifade ediyorum” diye belirtti. ‘BU NE KORKU’ Açlık grevlerinin tüm dünyada pasif direnişin sivil itaatsizlik eylemine olduğunu söyleyen Bilgen, “Bunu kriminalize etmeye çalışmak, sanki bir pasif direnişle bu ülkenin güvenliğini tehdit ediyormuş gibi bir algı oluşturarak, bu çaba ve arayışı bir suç kategorisine sokmaya çalışmak, aslında bir ülke yönetenler için bir çaresizliktir” dedi. Dün Mardin il binalarının polislerce basılıp, içerde Güven’e destek amaçlı basılan stickerlere ve genelgelere el koyulmasına tepki gösteren Bilgen, önceki dönem eş genel başkanları Figen Yüksekdağ ve Selahattin Demirtaş’ın resimlerinin bu ülkeyi yönetenler tarafından tehlike olarak tarif edildiğinin altını çizdi. Bilgen konuşmasını şöyle sürdürdü. “Onların posterlerinden bile korktuysanız; şimdi dün de Mardin’de il başkanlığımız basılıyor. Ve orada genel merkezin gönderdiği, Leyla Güven’e destek amaçlı yapılacak etkinliklerle ilgili gönderilen genelgelere el konuluyor. Yani bir genelgeden ve resimden korkulacak hale gelmişseniz; oturup halinize ağlamanız gerekiyor. Ama bunu bile bir güç göstergesi olarak sunmaya kalkıyorsunuz. Bunu bile ‘sanki her şeye hakimiz. Bizim dışımızda hiçbir şey olmaz. Bizden habersiz hiç kimse bir şey yapamaz’ havası estirmeye çalışıyorsunuz. Bu aslında acziyetin ve çaresizliğin bir yansımadır”  ZİRAAT BANKASI'NA ELEŞTİRİ Ziraat Bankası’nın Spor Toto Süper Lig takımları ile alt ligde mücadele eden kulüplerin borçlarını ödemesine tepki gösteren Bilgen, Ziraat Bankası’nın kurtuluş amacının dışında bir hizmet ürettiğini, halkın yararının gözetmediğini ve birkaç firmanın yararının gözetildiğini belirtti. Ziraat Bankası’nın 4 ila 5 kulübü kurtarmaya karar verdiğini aktaran Bilgen, “Size soruyorum, Ziraat Bankası için kuruldu? Bir kurum kendi amacı dışında neden başka bir işe tenezzül eder? Çiftçiye kredi verebiliyor mu? Yok, binbir engel ve zorluk çıkarıyor. Eğer çok büyük referanslarınız ve imkanlarınız yoksa; gidip sıradan bir yurttaş olarak kredi almanız neredeyse imkansız. Bizim cebimizdekini, emekçinin vergisinde kesileni, çiftçinin alın terinden kesileni, esnafın dükkânını zor kanaat açık tutmanın bedelini faturasını çok net bir şekilde birilerine peşkeş çekilmesidir. Bunun gibi ekonomik politikalarıyla ilgili çok söyleyeceğimiz sözler var. Sadece bu son örnek bile aslında bu ülkede nasıl bir yağma rejiminin olduğunu tek başına göstermek yetiyor” ERDOĞAN’IN SÖZLERİ AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın dün İzmir’de aday tanıtım toplantısında, “Yunan’ı denize döktüğünüz gibi bir daha bunu yapmaya var mısınız” sözlerine tepki gösteren Bilgen, şöyle devam etti: “Bir parti kazandığında ya da kaybettiğinde ülke işgal edilmiş gibi algılanıyorsa; burada zaten siyaset bitmiştir. Siyasi ahlak dibe vurmuştur. Ahmet kazanırsa, koltuğa oturursa; zafer olacak, kurtuluş olacak. O ülkenin bekası kurtuluşmuş olacak. Mehmet oturmuşsa o koltuğa, ihanet olacak, düşman işgali gerçekleşmiş olacak. Böyle bir anlayış ve yaklaşımla siyaset yapıyorsanız; aslında söyleyecek sözünüz kalmamıştır. Sözünüz varsa vaatlerinizi ortaya koyun. İnandırıcı bir tarafı kalmışsa. Ama sırf koltuk için sırf makam için, sırf biraz daha o mali kaynakları tüketebilmek için eğer bu ülkeyi ötekileştirerek, bu ülkede farklı siyasi eğilimleri ve yaklaşımları düşmanlaştırarak, siyaset yapıyorsanız. En büyük kötülüğü yönettiğiniz ülkeye yapıyorsunuz. Bu tarzın ve yaklaşın kimseye fayda getirmediğini siyasi tarihe bakarak, görebilirsiniz. Biz amasız, ancaksız, her türlü darbeye, kimin tarafından yapılmış. Kime karşı yapılmış olursa olsun karşı çıkan bir siyasi hareketiz. Biz ayrım yapmıyoruz. Biz 27 Mayıs’a da karşıyız. Biz, kimi çevreler adını anmakta itina ettiği de 12 Mart’ta da karşıyız. 27 Mayıs’ta siyasetçilerin nasıl asmasına tepki koyuyorsak, 12 Mart’ta Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının da asmasına da karşıyız. Biz 12 Eylül’e 28 Şubat’a da 15 Temmuz’a da. Her türlü darbeye karşıyız. Ama siyasetçilerin dönük biz darbelere karşıyız demesiyle darbeler önlenmiyor. Çünkü bu ülkede postmodern, doğrudan, cunta muhtelif yöntemlerle darbeler yapılmaya devam ediyor Birçok arkadaşımız ben bile dahil olmak üzere, 15 Temmuz’dan önce Sur’da, Cizre’de yaşananlar üzerine diyorduk ki, ‘bu bir darbe pratiğidir. Bugün Sur’da, Cizre’de inisiyatifi böyle kullananlar, orada hayatı değil sivillerin yaşamlarını değil, sivillerin, gençlerin ve askerlerin değil. Başka bir şeyi düşünüyorlar. Onlar bugün Sur’da  Cizre’de yaptıklarını yarında Ankara’da yaparlar’ dediğimiz AKP sıralarından bağırıyorlardı; ‘siz hayal kuruyorsunuz. Artık darbeler dönemi bitmiştir. Bir daha asla darbe olmayacak’ diyorlardı. Tarih kimi haklı çıkardı. Sizi uyaran arkadaşlarımızı mı, yoksa sizi mi haklı çıkardı? Türkiye ilk darbe olan 27 Mayıs’a giderken, siyasetçiler toplumu vatan cephesi olarak tasnif ediyorlardı. O zaman sadece devlet radyosu vardı. Radyodan da Demokrat Parti’nin vatan cephesine kayıt olanların tek tek isimleri okunuyordu. O zamanda siyasetçiler toplumu kamplaştırmanın bir maharet ve beceri olduğunu sanıyorlardı.  Ama sonu kötü bitti. Biz bu ülkede hiçbir zaman hiçbir şekilde bu tip şeylerin yaşanmasını istemiyoruz. Bunun olmamasının da tek teminatı siyasetçinin basiretidir, öngörüsüdür, ferasetidir” SURİYE’DEKİ GELİŞMELER Suriye’de birilerinin kurmak istedikleri amaçları nedeniyle 7 yıldır savaşın sürdüğün ve ateşin düştüğü yeri yaktığını kaydeden Bilgen, oradaki ateşin bedelini ve faturasını Suriye halkıyla birlikte komşu tüm ülkelerin verdiğini ve Suriye halkların kendi geleceklerinin kararının verilmesinin önemine dikkat çekti. Demokratik güçlerin bir araya gelmesini başında beri istediklerini ifade eden Bilgen, siyaseti yapmak için ilkeli bir araya gelebileceklerini ve partilerinin bunun için kurulduğuna vurgu yaptı. HDP’YE YÖNELİK BASKILAR Partilerine dönük yoğunlaşan baskılara da değinen Bilgen şöyle konuştu: “Biz 7 Haziran koşullarında siyaset yapmıyoruz. Dünya ve Türkiye bir takım değişimler yaşadı. Bulunduğumuz coğrafya çok önemli değişikliklere tanıklık etti. O günlerde HDP adına söz söylemek, televizyon ekranlarında önemli bir takdire dönüşüyordu. Ama bugün hepimiz biliyoruz ki, kim nerede ne söylerse kriminalize ediliyor. Bir dava açmanın bir fezleke göndermenin vesilesi haline geliyor. Eşitlik dediysek, kardeşlik dediysek, özgürlük dediysek zor günlerde de bu değerleri savunmaya devam edeceğiz. Onun içinde özgürlükten, eşitlikten, barıştan yolu geçen herkesle birlikte olmayı, bazen de onlara rağmen de savunacağız. Tercih edeceğiz. Biz Türkiye’de bir muhalefet sorunu olduğunun farkındayız. En son 24 Haziran seçimleri, daha önce 16 Nisan referandumu, bizim topluma karşı bir borcumuz olduğunu, topluma karşı bir mükellefimizin olduğunu bir vebalimizin olduğunun bilincindeyiz. Bu ülkede 17 yıldır bu iktidar bu ülkede fütursuzca bu işleri yapıyorsa. Bu sadece iktidarın gücünden kaynaklanmaz. Bu aynı zamanda muhalefetin zayıflığından da kaynaklanır. Muhalefetin alternatif ortaya koyamamasından kaynaklanır. Muhalefetin darlığından iktidarın kötü bir taklidi olmasını maharet  saymasından kaynaklanır. Biz HDP’yi yok sayanları, 6 milyon oyu kriminalize etmeye çalışanları zaten biliyoruz. Sizde onlarla birlikte HDP’yi yok sayma yarışına girecekseniz; yolunuz açık olsun. Bizim kaybedecek bir şeyimiz yok. Biz zaten en zor koşullarda her zaman demokrasiyi, özgürlüğü, herkesin kendini ifade edilmesini, kimsenin kimliğinden dolayı utanmamasını, kimliğinden ötürü dışlanmamasını en zor şartlarda savuna savuna bu noktaya geldik. Biz programımızın arkasındayız. Biz ilkelerimizin arkasındayız. Bu ülkede demokrasinin nasıl inşa olacağını, bu ülkede barışın nasıl tesis edileceğini gayet iyi biliyoruz. Biz bildiğimizi öğretmekten ve paylaşmaktan elbet öğretirken, halktan öğreneceğimiz çok şey olduğunu bilmekten de asla eziklik duymadık. Tam tersine diyoruz ki; hepimizin halktan öğreneceği çok şey var. Eğer siz yukarda kapalı kapılar ardından yanlış ilişkiler kurarsanız, halka sandıkta size, bize, hepimize bu ülkede iktidara, muhalefete böyle bir ders verir ki bir daha başımız kaldırıp halka bakacak yüzümüz olmaz. Onun içinde bırakın küçük hesapları, bırakın koltuk sevdası uğruna bu ülkenin feda edilmesini, bir halkın, toplumun ve halkların geleceğinin kurban edilmesini bu ülke için siyasetten beklenen siyasete yakışan fedakârlığı yapalım. Biz u fedakârlığı yapmaya tıbbı ki biraz önce anlattığımız Hz. Süleyman kısasında anlattığım gerçek anne gibi barışın, demokrasinin gerçek savunucusu gibi davranmaya hazırız. Ama muhataplarımızla bu kötü sınavı küçük hesaplarla kaybederse hepimize hep birlikte bu ülkeye kaybetmiş olurlar. Bu geriye kalan süreyi bu küçük hesaplarla kirli ilişkilerle hiçbir parti, hiçbir şahıs feda etmesin. Kurban etmesin” Konuşmaların ardından faaliyet ve mali raporun okunmasıyla gidilen seçimde HDP Seyhan İlçe Örgütü Eşbaşkanlığı’na Aysel Türkmen ve Hazım Yalçın seçildi.