ANKARA - HDP PM toplantısında konuşan Eş Genel Başkanı Mithat Sancar, kapatma girişimlerine karşı yol haritası belirleyeceklerini belirterek, “Newroz meydanlarından aldığımız güçle, HDP’yi sonuna kadar savunacağız” dedi.
Halkların Demokratik Partisi (HDP) Parti Meclisi (PM), yeni dönem yol haritası ve mücadele hattını belirlemek üzere Ankara’da bulunan bir otelde toplandı. Eş Genel Başkanlar Pervin Buldan ve Mithat Sancar başkanlığında gerçekleştirilen toplantıya, birçok milletvekili de katıldı. Toplantı öncesi açıklamalarda bulunan Eş Genel Başkan Sancar, tüm Türkiye’nin gözü kulağının kendilerinde olduğunu belirterek, “Burada ne konuşulacak diye merak ediyorlar, etsinler. Biz gündemimizi konuşacağız. Bize dayatılan gündem kapatma davası, vekilliklerin düşürülmesi, siyasi operasyonlar… Bizim gündemimiz ise halkın gündemi. Bu gündemi Newroz meydanlarından Artvin’e, Hopa’ya kadar bütün ülke ile dinamik şekilde paylaştık” dedi.
NEWROZ MESAJI
Sancar, Newroz meydanlarından verilen mesajın çok açık olduğunun altını çizerek, “Bu ülkede insanlar özgürlük istiyor, eşitlik istiyor, iradesine sahip çıkıyor. Newroz meydanlarına toplanan milyonlar, halkın dayattığı gündemlere açık ve güçlü bir şekilde cevap verdiler. Bu cevap ‘irademize sahip çıkıyoruz, özgürlüğümüzü savunuyoruz’ mesajı idi. Evet, bu mesaj bize bu dönemde en güçlü destek olmuştur” ifadelerini kullandı. Partisinin İş ve Aş Buluşmaları’na ilişkin konuşan “İnsanlar aşına, ekmeğine, özgürlüğüne, onuruna sahip çıkmakta kararlı. İktidar tükeniyor, tükendikçe elinde kalan tek imkânı devreye sokuyor. Bu imkân da devletin çıplak zor aygıtıdır. Polisiyle, yargısıyla, demokrasi güçlerini sindirmek istiyor. Böylece iktidarını sürdürebileceği inanıyor. Oysa bu halka verebilecekleri bir şey kalmadığını herkes görüyor, kendileri de biliyor” şeklinde konuştu.
KESİNTİSİZ MÜCADELE
İktidar tarafından arka arkaya çeşitli planlar ve bildirgelerin yayınlandığına dikkat çeken Sancar, “İnsan Hakları Eylem Planı adı altında bir belge açıklıyorlar. Ekonomi eylem planı diye bir program açıklıyorlar. Bunların tamamının anlamı aslında geçmişten bugüne bu ülkeye yaptıkları çöküşlerin itirafıdır. İnsan hakları eylem planı insan haklarını nasıl ayaklar altına aldıklarının açık itirafıdır. Bu iktidarda insan hakları alanında kendi yaptıkları tahribatları düzeltecek bir adım beklemiyoruz” dedi. “Haklar onlara ihtiyaç duyanlarındır. Haklar onlarla yaşamayı arzu eden insanlarındır, halklarındır, toplum kesimlerinindir” diyen Sancar, “Dolayısıyla hakların kazanılmasının da tek yolu kesintisiz mücadeledir” diye konuştu.
‘ÇÖKÜŞÜN SEBEBİ İKTİDAR'
Sancar, devamında şöyle konuştu: “Ekonomi alanında açıkladıkları program; aslında talanın, rantın, savaş politikalarının çöküşünün açık itirafıdır. Neyi kötü yaptılarsa o programda kendi itiraflarıyla görebilirsiniz. Bizler de diyoruz ki açıkladığınız eylem planlarının sizi iktidarda tutacak herhangi bir imkân yaratması söz konusu olamaz çünkü bu çöküşün sebebi bizatihi bu iktidardır, bu iktidarın zihniyetidir. Bütün bunlar yaşanırken, özellikle 2018 seçimlerinden bu yana ekonomi giderek çökerken ve bu çöküşün yükünü geniş halk kesimleri omuzlamak zorunda kalırken, hatta ezilenler, yoksullar, emekçiler bu yükün bedelini ödemeye zorlanırken, iktidar başka gündemler yaratmaya çalışıyor. İnsanları başka gündemler üzerinden kendi programının, fikirlerinin arkasına dizmeye çalışıyor. Bunların başında kutuplaştırma, ayrımcılık, gerilim ve savaş politikaları geliyor. Bu iktidarın şu an bu ülkede geleceğe dair kadınlara, gençlere, emekçilere, halklara söyleyebildiği tek şey daha fazla baskı, daha fazla şiddet daha fazla ayrımcılıktır. Biz de bunun tam tersini söylüyoruz. Daha fazla özgürlük, daha fazla refah ve eşitlik diyoruz ve mutlaka savaş politikalarına karış toplumun inşa edeceği barış diyoruz.
HALKLARIN GÜCÜ
Bize yönelen baskıların temelinde de bu var. Bu ülkenin geleceğine en güçlü programı sunan parti HDP’dir. Bu ülkede özgür ve eşit bir yaşamı, barışı getirecek olan fikriyat, HDP fikriyatıdır. Bu ülkeden baskıyı, yasakları, talanı, yalanı çıkaracak olan güç, HDP’nin etrafında kenetlenen hakların gücüdür. İşte bunu bildikleri için de bizi denklemin dışına çıkaracak operasyonları devreye sokuyorlar. Ancak bunlar nafile. HDP’yi denklemin dışına çıkarmaya çalışan, HDP fikriyatını öncesindeki bütün örgütlenmeleri, partiler denklemin dışına çıkarmaya çalışan siyasi iktidarların ve partilerin kendileri erimiş, tarihin karanlık sayfalarına gömülmüştür. Bu sefer de bundan farklı olması için hiçbir neden yok. Tam tersine aynı şeyin daha çok tekrar etmesi için daha fazla neden var.
HDP BİR BİNA DEĞİL
HDP’yi kapatmaya çalışmak nafile bir çabadır. Çünkü HDP bir bina değildir, HDP şahıslardan ibaret değildir. HDP güçlü bir fikriyattır. HDP bu ülkenin aydınlık geleceğidir. O nedenle HDP’yi kapatamazlar. HDP’yi kapatma çabası sadece kendi iktidarlarının artık bitmekte olduğunun açık itirafıdır. Newroz meydanlarından aldığımız güçle, parti çalışanlarımızın inancı ve kararlılığı ile arkamızdaki 10 yılların birikimi ile HDP’yi sonuna kadar savunacağız. HDP’yi fikriyat olarak da teşkilat olarak da savunacağız. HDP’yi mutlaka yaşatacağız. Bunu herkes böyle bilsin ve hesabını herkes buna göre yapsın.
SİYASİ DENGELERİ BELİRLEME GÜCÜ
HDP’nin ülkenin siyasi dengelerini belirleme gücü herkesin bildiği bir gerçek. Biz bu gücü sonuna kadar büyüterek yürüteceğiz. Bu gücü mutlaka hayata geçireceğiz. Bu ülkede toplumsal dengelerin, siyasal iktidar hesapların tamamını belirleyecek temel güç HDP’dir. HDP bu gücünü sonuna kadar kullanacaktır. Kapatma davasının sonucu ne olursa olsun, biz bu gücü kullanmaktan asla vazgeçmeyeceğiz. Bu gücü kullanacak imkanlarımız, yollarımız var. Öncelikle parti çalışanlarımız ve seçmeniz ve Türkiye’nin tüm demokrasi güçleri buna inansınlar. HDP yoluna devam edecektir. HDP’yi kapattırmayacağız. HDP’yi kapatma hamlesini boşa çıkaracağız. HDP’yi büyüterek yola devam edeceğiz. Bu iktidarı hileleri hurdaları çoktur, biliyoruz. Bu bize dert değil. Bizim direnişimiz ve kararlığımız onlara dert olacaktır. HDP yaşayacaktır. Çünkü HDP halktır. Çünkü HDP haklıdır, haklı olduğu için de yoluna en güçlü şekilde devam edecek.
YOL HARİTASI
Bu yolda yürürken, hepimize önemli görevler düşüyor. Parti Meclisimiz, en yüksek karar organı olarak bu sorumluluğun farkında. Bugün PM’de bütün imkanları, ihtimalleri ana hatlarıyla tartışacağız ve yolumuzun ana hatlarını birlikte tartışacağız ama yolumuz bellidir. Yolumuz demokrasi, özgürlük, aş, iş, eşitlik, barıştır. Peki, bu yolu nasıl yürüyeceğiz? Bu yolu yürüyecek haritalarımız da imkanlarımız da vardır. Hangi imkânı hangi seçenekte hangi ihtimale göre kullanacağımızı da öncelikle parti organlarımıza göre belirleyeceğiz. Parti organlarımızda en başta PM’de tartışarak yolumuzun haritasını da çıkaracağız. Ama sadece parti organları ile tartışmakla yetinmeyeceğiz. Halkla buluşacağız. Önümüzdeki hafta Mardin’de bölge toplantısı yapıyoruz. Bütün önemli sivil toplum kuruluşlarını, meslek örgütlerini, kanaat önderlerini davet ediyoruz, onların önerilerini dinleyeceğiz ve not edeceğiz.
KESİNTİSİZ BULUŞMALAR
En kısada sürede ülkenin önde gelen saygın hukukçuları ile toplantı gerçekleştireceğiz. Onların da fikirlerini ve önerilerini dinleyeceğiz. Demokrasi güçleriyle tabanımızla buluşmaları kesintisiz yapacağız. Buradan çıkacak önerileri en son yine parti kurullarımızda masaya yatıracağız. Hangi seçenekte nasıl hareket edeceğimizi, hangi ihtimale nasıl cevap vereceğimizi netleştirip bu sürecin sonunda Türkiye ve dünya kamuoyuyla paylaşacağız. Ama bir şey açık ve nettir. HDP’yi savunacağız ve yaşatacağız. Bu bizim bu yolda ışığımız, bu yolu aydınlatan parolamızdır. Diğer bütün seçeneklerin bu ışığın altında, bu ışığın çerçevesinde değerlendirmesini istiyoruz herkesin. Yürüyüşümüzün rotası ve hedefini bu ışık belirleyecektir. HDP yaşayacaktır. HDP büyüyerek yoluna devam edecektir.
MEDYANIN AHLAKSIZLIĞI
Karşımızda her türlü yalana, hurdaya başvurmayı kendine hak gören bir zihniyet var. Her gün sayısız yalan dökülüyor medyalarından. Bizleri bir saniye bile konuşturmadan, bizler hakkında saatlerce, günlerce tartışıyorlar. Bir kez daha söyleyelim; bu tartışmalarda ve bu politikalarda çok ciddi bir ahlaki bozukluk vardır. Siz sözüne bir saniye bile yer açmadığınız bir partiyi ve temsilcilerini günlerce tartışıyorsunuz, her türlü iftirayı atıyorsunuz, her türlü yalanı saçıyorsunuz ama muhatapları dinlemiyorsunuz. Bu ahlaksızlıktır. Biz sözümüzü söyleyecek mecraları buluruz, yaratırız halkımıza sözümüz ulaştırırız.
İSTANBUL SÖZLEŞMESİ
Nitekim bu kadar yalana, propagandaya, psikolojik savaş operasyonuna rağmen, istedikleri etkiyi yaratamıyorlar. Artık en kaba yöntemlere sarılıyorlar. Her toplantıya, hak talebine, itiraza polislerle yöneliyorlar. Polis şiddeti ile engellemeye çalışıyorlar. Çünkü haksız oluklarını biliyorlar. Anayasa hukuk tanımadan, bir gecede İstanbul Sözleşmesini feshedebiliyorlar. Cevabı yine meydanlarda kadın hareketinin güçlü sesi veriyor. Kadınlar ‘İstanbul Sözleşmesi kadınların anayasasıdır. Hukuksuzluğunuzu da polis şiddetini de mutlaka yeneceğiz’ diye haykırıyor. İstanbul Sözleşmesinden çıkmak basit bir mesele değildir. Bunun iyice farkına vardı iktidar. Çünkü İstanbul Sözleşmesi ’dinden çıkmak bu ülkede geleceğini şiddet dolu bir ortamla kurma planıdır. Bu karanlığı yırtan da kadınların güçlü mücadelesidir.
KORKU DIŞA VURDU
Yine hak savunucularına, adalet savunucularına yönelen baskı da haktan adaletten korkunun büyüklüğünü gösteriyor. Son olarak milletvekilimiz, kardeşimiz Ömer Faruk Gergerlioğlu’nun milletvekilliği düşürürken de işte bu haktan, adaletten, hakkı ve adaleti savunanlardan duydukları korkuyu dışa vurdular. Bu kadar açık hukuksuz bir işleme ancak büyük bir korku neden olabilir. Bu kadar hukuksuzluğu göze alabilmek için, hak mücadelesinden, vicdan mücadelesinden gerçekten büyük bir korku duymak gerekir.
YASAK MAYASINDA VAR
Bu iktidar baskıyı bir yöntem olarak kullanıyor. Yasak bu iktidarın zaten mayasında var. Her türlü zulmü yapıyorlar ama doymuyorlar. Bu onları tatmin etmiyor. Kötülük yapmak istiyorlar. Kötülük adı hukuksuzluklara en dibe varan kadar yalanı ve keyfilik demektir. Sadece baskı ile yetinmemek aynı zamanda insanlara eziyet etmek anlamına gelir kötülük. İşte Ömer Faruk Gergerlioğlu kardeşimizi sabah namazı için abdest alırken, o panikle, o telaşla derdest edip götürmeleri tam da bu kötülüğün açık belgesidir. Bu onların alınlarına kara bir leke olarak yazılmıştır. Bunu silmeleri mümkün değildir. Bizler için de onur belgesidir.
SORUMLULUĞUMUZ BÜYÜK
Siz kötülük yapmaya devam edin. Biz iyiliği büyütmeye kararlıyız. Siz baskıya, zorbalığa devam edin, biz adaleti herkes için savunmaya devam edeceğiz. Siz bu ülkenin geleceğini karartabileceğinizi sanıp durun, biz bu ülkeye aydınlığı getireceğiz. HDP bu ülkede eşitlik içinde kardeşçe yaşamanın, barışın demokrasinin güvencesidir. O nedenle sorumluluğumuz büyük, görevimiz ağırdır. Ama inancımız da kararlılığımız da bir o kadar sağlamdır. Tekrar ediyoruz, HDP’yi kapatma çabası, korkunun tavan yapmış halidir. HDP’yi kapatma çabası, bu ülkeyi karanlığa teslim etme hırsının yansımasıdır. Kapatma davası sadece HDP ile ilgili bir mesele değildir, bu ülkenin geleceği meselesidir.
AÇIK VE NET TAVIR
Bu ülkenin demokrasi yoluna, barış özlemine, özgürlük iradesine inanana herkesin duruşunu açıkça ortaya koyması, bu operasyona karşı açık ve net tavır almasını bekliyoruz. Bıkmadan, usanmadan diyoruz ki, bu yardım çağrısı değildir. Bu herkese kendi sorumluluğunu hatırlatma görevidir. ‘HDP’nin etrafında kenetlenin’ demiyoruz. Bu ülkenin geleceğine sahip çıkmak için sorumluluğunuzu yerine getirin diyoruz. Bütün demokrasi güçlerine sesleniyoruz: Barıştan adaletten yana derdi olan herkese bu çağrıyı yapıyoruz. Bu çağrıyı sadece burada, bu ülkede değil, uluslararası kamuoyuna da yapıyoruz. Türkiye’nin üye olduğu kuruluşlara da sesleniyoruz.
AK VE AB’NİN SESSİZLİĞİ
Bu kuruluşlar belli ilkelerle ortaya çıkmış örgütlenmelerdir. Türkiye'deki hukuksuzluğa üyesi bir devletin adaletsizliğine, Avrupa Konseyi de Avrupa Birliği de sessiz kalırsa, seyirci kalırsa, kendi ilkelerini, kendi değerlerini çiğnemiş olur. Bizim uluslararası alana çağrımız da yardım çağrısı, imdat feryadı asla değildir. Çünkü bizim gücümüz halktır, kararlılığımızı haklılığımızdan alıyoruz. Eğer birilerine bir şey hatırlatıyorsak, bunun anlamı herkesin sorumluluğunu yerine getirme mecburiyetidir. Biz bu sorumluluğu hatırlatmaya devam edeceğiz. Haklılığımız ve halktan aldığımız destek bizim yolculuğumuzun en güçlü kaynağıdır. Son olarak şunu da belirteyim, bu kadar pespaye bir iddianameyi hukukçular hazırlamış olamaz. Bunu hazırlayanlar basit ve saçma siyasi bildiriler yazmaya alışmış olan kişilerdir. Dolayısıyla kapatma davası iddianamesi Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı binasında hazırlanmış değildir. İktidarın Küçük ortağının genel merkezinde hazırlanmıştır, büyük ortağının sarayında son şekli verilmiştir.”