Öztürk: Tecrit Kürt sorununda savaş kodlarına dönüştür

img

DİYARBAKIR - DTK Eşbaşkanı Berdan Öztürk, tecridin Kürt sorununda eski savaş kodlarına dönüş olduğunu belirterek, “Türkiye’nin ve Ortadoğu’nun çehresini değiştirebilecek liderin özgür koşullarının oluşması gerekiyor. Öcalan’ın rol ve misyonunu oynaması gerekiyor” dedi.

Demokratik Toplum Kongresi (DTK) Eşbaşkanı Berdan Öztürk, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin (TSK) Federe Kürdistan Bölgesi’nin Zap, Metîna ve Avaşîn bölgelerine yönelik sürdürdüğü sınır ötesi operasyon, Kürt ulusal birliği çalışmaları ve PKK Lideri Abdullah Öcalan üzerindeki tecride ilişkin değerlendirmelerde bulundu. 
 
YÜZYILLIK ASİMİLASYON 
 
Sınır ötesi operasyonun Türkiye’nin Kürtlere yönelik yüzyıllık asimilasyon politikalarının devamı olduğunu, Kürt halkının tasfiyesinin amaçlandığını belirten Öztürk, operasyonu “işgal” olarak tanımladı. Öztürk, benzer operasyonun daha önce Kuzey-Doğu Suriye’ye yönelik yapıldığını hatırlatarak, “1990 yıllardan bugüne her dönem siyasi ve askeri olarak çok kapsamlı operasyonlar yürütüldü ama sonuç alınmadı. Bugün bu saldırılarla yine sonuç alamadılar. Türkiye’nin bugün Kürt’ü yok etme politikasında geldiği noktaya bakarsanız; devlet-mafya, suç örgütleriyle ilişkilerine bakarsanız, devletin içinin boşaldığını, çeteleştiğini görürsünüz. Bir suç örgütüne dönüşmüş durumda. Bu gelişmeler Türkiye halklarının aleyhine sonuçlanıyor. Türkiye’nin bugün hem içte hem de dışta karşılığı kalmadı. Maliyeti Türkiye halkları ödüyor. İşgal saldırılarıyla Kürt’ü yok etmek için adeta yemin etmişler. Bu yemini yerine getirmek için tüm imkanlarını kullanıyorlar” dedi. 
 
AMAÇ ‘İŞGAL’ 
 
AKP-MHP iktidarının “Misak-i Milli” hatırlatması yaptığını ve operasyonla bölgede kalıcı olmayı amaçladıklarını dile getiren Öztürk, Kuzey-Doğu Suriye ve Federe Kürdistan Bölgesi’nin statüsünün ortadan kaldırılmak istendiğini kaydetti. Öztürk, “Amaçları ortaya çıkan kazanımları yerle bir etmektir. Bunlar bir dönem Güney’de ortaya çıkan statüye ilişkin, ‘Biz büyük bir hata yaptık’ demişlerdi. O dönem Irak’a tezkere çıkarmamışlardı. Kendileri halen söylüyor, ‘Biz orada bir Kürt statüsüne izin vermeyecektik’ diyor. Eskiden bu niyetlerini açık bir biçimde dile getirmiyorlardı ama bugün açık açık dile getiriyorlar. Bundan dolayı Güney Kürdistan halkımızın bu işgal politikalarına karşı uyanık olması gerekiyor. Mesele PKK değil. Bakın Rojava’dan Türkiye’ye en ufak bir taş dahi atılmış değildi. Ama neden bugün Güney’de olduğu gibi Rojava’da işgal girişimleri var. Tüm bunları bir araya getirdiğimizde, belki PKK bahane ediliyor olabilir ama kesinlikle amaçları işgaldir” diye konuştu. 
 
REFERANDUM HATIRLATMASI
 
Federe Kürdistan Bölgesi hükümetinin operasyonlara karşı tavrını eleştiren Öztürk, “Bu durumu Güney Kürdistan halkımız da biliyor. Oradaki operasyonun işgal olduğunu biliyorlar. Var olan yönetim PKK’yi bahane ediyor. Gerçekleri, hakikatleri gizliyorlar. Bu Kürdistan coğrafyasının işgali için bahane olarak gösterilemez. Bunun kabul edilecek bir tarafı yok. Mesrur Barzani düşmanlardan bahsediyor. Mesrur Barzani en büyük düşmanının bugünkü iktidar olduğunu, Türkiye’deki sistem olduğunu kendisi bilmiyor mu? Bugün Kürt halkının geleceğini ve menfaatini düşünen bir yönetim olsaydı, bu işgal girişiminin oluşması söz konusu dahi olamazdı. Bu kadar gözlem noktasının oluşmasına yönelik hiçbir söylem geliştirilmiş değil. İçişleri Bakanı ‘Biz orada kalıcıyız’ diyor, kalıcı olmak ne demek? O toprakları ele geçirip orada kalıcı olmayı hedeflemek demektir ama buna karşı hiçbir şey söylenmedi. Bakın bir referandum süreci oldu, buna en fazla karşı çıkan Türkiye oldu. Halkımızı açlıkla tehdit ettiler. Oradaki yönetime etmedikleri hakaret kalmadı. Şimdi bunları düşman olarak görmüyorsun ama kalkıp diğer Kürt parçalarında bulunanları düşman olarak görüyorsun. Bugün AKP ve ortağı MHP yani ‘en iyi Kürt ölü Kürt’ diyen bu anlayış, Güney’i işgal edecek ve sessiz kalınacak, bu kabul edilebilecek bir durum değildir” ifadelerini kullandı.
 
KÜRTLER KABUL ETMEZ
 
Kürtlerin bu tutumu kabul etmeyeceğini söyleyen Öztürk, “Kabul etmemiz mümkün değil. Artık gerçekten bir duruş sergilenmesi gerekiyor. Hem KDP hem diğer yönetimler, bir netleşmeye gitmeleri gerekiyor. Bu yaptıklarının kime hizmet ettiğini görmeleri gerekiyor. Bugünkü duruşları gösteriyor ki halkımızın çıkarları düşünülmüyor, var olan iktidarlarını korumaktan başka. ‘Çöktürme Planı’yla Kuzey’de bulunan Kürt halkına soykırım gerçekleştirecek ama Güney’dekini de dost olarak görecek, bu mümkün değil. Güney Kürdistan halkı bugün bu duruşu iyi biliyor, görüyor. Oradaki yönetimin bu duruşunu da tasvip etmiyor. Yarın öbür gün bu yönetim, Türkiye ile ortaklaşıp bu duruşta ısrar ederse, Güney Kürdistan’ın işgaline bir şekilde izin verirlerse, bunun bedelini ağır öderler” şeklinde konuştu.
 
ULUSAL BİRLİK 
 
Öztürk, Kürdistani İttifak Çalışma Grubu çatısı altında yürütülen ulusal birlik çalışmalarına değindi. Öztürk, ulusal birliğinin elzem olduğunu vurgulayarak, şunları söyledi: “Bu kadar işgal girişimi oluyorsa, bu bizim parçalı duruşumuzdan kaynaklanıyor. Başka da bir güçleri söz konusu değildir. Bizden güçlü olduklarından dolayı bu operasyonları yapıyorlar dersek, Kürt halkının direnişini yanlış okumuş oluruz. Bugün parçalı gücümüzden faydalanıyorlar. Halk için demiyorum, bu söylediklerim tamamen partiler içindir. Partiler üzerinden farklı çelişkiler yaratıp kazanımları yok etmek istiyorlar. Ama biz bu tuzağa düşmeyiz. Biz, iktidar olalım, bir güç olalım diye mücadele vermiyoruz. Biz, bir halkın özgürlük mücadelesini veriyoruz. Elbette kendi menfaatlerini düşünenler, ulusal birlik çalışmalarını sekteye uğratabilirler ama bunların ömürleri uzun olmayacaktır. Her şey artık eskisi gibi gizli kalmıyor, aksine gözümüzün önünde yaşanıyor. Ulusal birliğe dönük çalışmalarımızı sürdürmeye devam ediyoruz. Şimdi dört parçada saldırılar Kürtlere dönük saldırılardır. Bizim de bu saldırılara karşı bir duruş sergilememiz lazım. Bu saldırılara karşı ortak bir söylem geliştirmemiz gerekiyor.” 
 
İMRALI TECRİDİ 
 
PKK Lideri Abdullah Öcalan’a yönelik ağırlaştırılarak sürdürülen tecridin Türkiye’nin Kürt sorunundaki eski savaş kodlarına dönüşü olduğuna işaret eden Öztürk, “Bu 6 yıllık süreçte bitmiş tükenmiş bir ülkeden bahsediyoruz artık. Çözüm sürecinde Sayın Öcalan’ın ortaya koyduğu çözüm önerileri, sunduğu perspektifler Türkiye’nin önünü açtı ve halklara umut oldu. Ama dönülen savaş kodlarıyla, ‘Bitireceğiz, yok edeceğiz’ söylemleriyle ülkenin geldiği noktaya bakın; mafya ile iç içe geçmiş bir Türkiye’den bahsediyoruz. Kürtleri yok etmek adına, uyuşturucu paralarını dahi kullanan bir duruma düşmüş durumda. Bugün Güney’in ve Rojava’nın işgali de tecritle alakalı. Tecrit kalkmış olsaydı ve Öcalan’ın sesi topluma yayılsaydı, bugün bu operasyon yürütülemezdi” dedi.
 
‘MUHATAP ÖCALAN’ 
 
“Tüm bu sorunların kaynağı Kürt sorunudur ve muhatabı da Kürt Halk Lideri Abdullah Öcalan’dır” diyen Öztürk, sözlerini şöyle sürdürdü: “Kürt sorunu çözülmeden Türkiye’de hiçbir sorun çözülemez. O yüzden sorunların çözümü için merkez İmralı’dır. Türkiye’nin ve Ortadoğu’nun çehresini değiştirebilecek liderin özgür koşullarının oluşması gerekiyor. Elbette avukatları ve aileleriyle görüştürülmesi gerekiyor, bu en doğal yasal hakkıdır, ama artık bu da yeterli değil. Öcalan’ın rol ve misyonunu oynaması gerekiyor. Öcalan’ın tecrit edilmesiyle beraber Türkiye’de tecrit altında olmayan tek bir insan var mıdır? Türkiye bugün açık bir cezaevine dönüşmüş durumda. Türkiye’de her bir birey ağır bir tecrit altında. Öcalan ile başlayan süreç, tüm Türkiye’ye yayılmış durumda. Her gün bu tecrit sistemini iliklerimize kadar hissediyoruz. Dolayısıyla tecridi hepimizin kırması lazım. Her bir bireyin inisiyatif alarak, bu anlamda alanları doldurarak tepkisini dile getirmesi gerekiyor. Gerçekten de bu gidişat gidişat değil. Türkiye halkları artık uçurumdan yuvarlanmaya başladı. Her bir birey bu gidişata dur diyebilmelidir. Bunu başarırsak tecridi kırarız.” 
 
MA / Ergin Çağlar - Mehmet Erol