Temelli: İktidar Taksim’de suçüstü yakalandı

İSTANBUL - İstiklal Caddesi’ndeki patlamayı Diyarbakır’da 5 Haziran’da yaşanan patlamaya benzeten HDP Milletvekili Sezai Temelli, patlama sonrası iktidarın yayın yasağı getirmesinin nedeninin “suçüstü yakalanma” korkusu olduğunu söyledi. 
 
İstanbul’un Beyoğlu ilçesindeki İstiklal Caddesi’nde, 13 Kasım’da gerçekleştirilen bombalı saldırıda 6 kişi hayatını kaybetti, 81 kişi yaralandı. Patlamanın ardından bombayı bıraktığı ifade edilen Ahlam Albashır’in de aralarında olduğu 51 kişi gözaltına alınırken, 17 kişi "Devletin birliğini ve bütünlüğünü bozmak", "Kasten öldürme", "Kasten öldürmeye yardım" ve "Kasten öldürmeye teşebbüs" suçlamasıyla tutuklandı.
 
Patlamanın hemen ardından hükümet yetkililerinin yapmış olduğu açıklamalar, ortaya çıkan görüntüler ve gözaltına alınanların ifadeleri olmak üzere birçok olgu, patlamayı kimin gerçekleştirdiğini ve hedeflenenin ne olduğu konusunda kafa karışıklığına neden olsa da toplumda hükümetin patlamaya ilişkin ortaya attığı iddiaların gerçek dışı olduğu kanısı hakim.
 
Halkların Demokratik Partisi (HDP) Van Milletvekili Sezai Temelli, yaşanan patlamanın ardından hükümetin ortaya koyduğu iddiaları, muhalefetin yaklaşımını, patlamanın faillerinin ifadelerini ve bu patlamanın topluma yansımasını Mezopotamya Ajansı’na (MA) değerlendirdi.
 
‘ÇÖKTÜRME PLANI’ SÜRÜYOR
 
Temelli, Türkiye’de halkı hedef alan bombalı saldırıların 2013-2015 yılları arasında gerçekleştirilen ve adına “çözüm süreci” denen sürecin sonlanmasından hemen sonra gerçekleştiğine dikkati çekerek, saldırıların ülkede yaşanan siyasi krizlerden kaynaklandığına işaret etti. Dolmabahçe Mütabakatı’nın sona ermesinden sonra topluma ve demokratik siyasete dönük saldırıların başladığını ve bununla bağlantılı olan bombalı saldırıların günümüze kadar devam ettiğinin altını çizen Temelli, bu 8 yıllık bombalı saldırılar sürecini “Çöktürme Planı”nın bir devamı olarak gördüğünü belirtti.
 
‘REJİMİN YÖNTEMİ HALİNE GELDİ’
 
Temelli, ülkenin son 7 yıllık döneminin aslında toplumu kriminalize etme ve toplumdaki umut siyasetini çökertmeye yönelik olduğunu kaydederek, “Yine bu siyasetle yeniden Kürt düşmanlığı üzerinden yeniden bir savaş senaryosunu devreye koymak hedeflendi. İlk sivillere yönelik en büyük patlama aslında 5 Haziran 2015 yılında yaşanan mitingimize yönelik gerçekleşen patlamaydı. Bu saldırı demokratik siyaseti hedeflemişti. O günden sonra, Kobanê’nin düşmemesiyle devreye konulan senaryo Suruç’taki patlamayı, ardından da Ankara Gar Katliamı’nı getirdi. Bu patlamaların ardı arkası kesilmedi. Dokunulmazlıklarımız kaldırıldı, darbe kalkışması ve bu kalkışmanın sonrasında ilan edilen OHAL yaşandı. Yani siyasi krizden çıkmak için otoriter ‘şefçi’ bir rejim, savaş ve şiddet politikalarını devreye koymak için hızla adımlar attı. Bu, rejimin bir yöntemi haine geldi. Tabi patlamalar bu tablonun en vahşi olanı” ifadelerini kullandı.
 
SEÇİM PATLAMALARLA GELİYOR
 
İstiklal’deki son patlamanın iktidarın, kendi yaşadığı siyasi krizi aşmak için kullandığı yöntemin bir parçası olduğunu belirten Temelli, “Yeni bir seçim süreci geliyor. Bu otoriter sistemi seçimli bir otoriter seçime dönüştürmek istiyorlar. Seçimden kendilerini meşrulaştıracak bir şekilde çıkmak istiyorlar. Bu anlamda da şimdiden bu patlamalarla toplumu dizayn etmeye başladılar. Çünkü 5 Haziran’daki patlamadan, bugünkü İstiklal patlamasındaki 7 yıllık iktidar aklından, devlet aklından bahsediyoruz” şeklinde konuştu.
 
‘TOPLUM GERÇEĞİ GÖRDÜ
 
İktidarın içeride ve dışarıda Kürt düşmanlığı yaparak kendi geleceğini teminat altına almaya çalıştığını da sözlerine ekleyen Temelli, hükümet yetkililerinin son bombalı patlamada yaptığı Kürt karşıtı açıklamalarına ilişkin, “7 yıldır yapılan saldırılarda artık toplum gerçeği öğrendi. Yani kendi kendilerine deşifre etmiş ve artık kurgularının ve senaryolarının karşılık bulmadığı bir süreçle karşı karşıyayız. Dolayısıyla Taksim’de patlama olduğu anda kalkıp doğrudan HDP’yi suçladılar. Alışılagelmiş bir söylemle ‘İlk önce PKK, sonra YPG ve sonra da HDP diyeceğiz’ dediler, patlamaya ilişkin. Muhalefet de bu üçlemeyi kullanıyor. Olayın hala nedenlerine bakmadan, nasıl olduğuna bakmadan iktidar gibi muhalefette bu söylemi kullanıyor. Bu son patlamada toplum çok net bir şekilde iktidara dedi ki ‘Sizin artık yıllardır söyleye geldiğiniz bir mesele gibi değil. Bu başka bir gerçekliğe tekabül ediyor. Bu aslında sizin yönetim anlayışınızdır, sizin topluma yaklaşımınızdır. Kendi iktidarınızın bekası uğruna ne kadar vahşileşebileceğinizi ve şiddet yanlısı olduğunuzu gösteriyor” dedi.   
 
PATLAMA SONRASI YAŞANANLAR
 
Temelli, patlama sonrası İçişleri Bakanı Süleyman Soylu başta olmak üzere tüm iktidar yanlılarının yaptığı açıklamalarına ilişkin, “Suçüstü yakalanma hali o kadar hakim olmuş ki hemen sosyal medyayı yasakladılar” dedi. Temelli, sosyal medyayı yasaklamalarının ardından kendi medya organlarıyla bir dezenformasyon süreci başlatıldığını ifade ederek, “Daha patlamadan 10 dakika geçmişti ki hemen ‘Afrin’den geldi’, ‘YPG’lidir’ gibi birçok bilgi yaydılar. Sanki her şey hazırmış gibi bize anlattılar. Topluma böyle sundular ve böylece tüm tartışmaları kesmek istediler. Yani bir filmin sonunu sunmaya çalıştılar. Bütün kurguyu böyle yapmaya çalıştılar” dedi.
 
‘BİRŞEYLER TEZGAHLANDI’
 
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun patlamanın yaşandığı alana, Suriye’nin İdlib kentinden geldiğini hatırlatan Temelli, Soyu’nun İdlib’den gelir gelmez akıl almaz, hiçbir mantığa uymayan açıklamalar yaptığını vurguladı. Temelli, sözlerine şöyle devam etti: “Gelir gelmez teşhis koyuyor, ABD’ye bir şeyler söylüyor, her yere mesajlar verme kaygısıyla konuşuyor. O fotoğraflara baktığınızda zaten bir şeylerin tezgahlandığını anlıyorsunuz. Ama ellerine yüzlerine fazlasıyla bulaştırdılar. Siyasi krizden çıkmak için bir şeyler yapma istediler ama bu akıl kendi iktidarının ve devletinin içinde çok ciddi çatışmalara neden oluyor. Biz bu patlamayla bunun sonucunu izliyoruz. Kendi iç çatışmalarının durumunu başta Kürt halkı olmak üzere tüm topluma ödetiyorlar. Soylu koşa koşa patlama yerine gelerek açıklama yaptı ama bu sefer de emniyet ve iktidara yakın kanallardan farklı farklı açıklamalar geldi. Bütün manipülasyonlara rağmen, her türlü algı yönetimine rağmen, hatta ve hatta psikolojik özel savaş uygulamalarına rağmen, toplum ırkçı ve şöven bir tutum sergilemedi. Bu durum şunu gösteriyor ki artık herkes her şeyin farkında.”
 
İKTİDAR DA MUHALEFET DE ORTAKLAŞTI
 
Patlama sonrası iktidarla aynı söylemleri geliştiren muhalefeti de eleştiren Temelli, muhalefeti iktidar gibi savaşı derinleştirmekle suçladı. Muhalefet ve iktidarın bu savaş siyasetinde bir araya gelerek Rojava’ya dönük saldırılarda ortaklaştığını kaydeden Temelli, “Yeni işgallerin peşindeler. Muhalefet iktidara dönerek ‘Hayır, sizin bu şekilde yayılmacı politikanıza karşıyız’ diyerek ortaya çıkacağı yerde, o günü kurtarmaya yönelik standart açıklamalar yapıyor” şeklinde konuştu.    
 
‘ALBASHİR CEZAEVİNDE KATLEDİLEBİLİR’
 
İçişleri Bakanı Soylu’nun “İstihbarat” ve “bombacı” diye kamuoyuna sunduğu Ahlam Albashır’in durumuna ilişkin de konuşan Temelli, sözlerini şöyle sonlandırdı: “Bu işlerin uzmanı olmayan herkes Albashır’in istihbarat ya da bombacı olmadığını söyler. Giydiği kıyafetler, davranışları, patlamadan sonra evine dönmesi, polislerin bir saat sonra onu bulması bunun bir senaryo olduğunu herkes anlar. Bu senaryoyu bu kadar kötü nasıl yazdılar sorusuna şöyle yanıt vereyim belki de böyle olmasını istediler. İç çatışmalarda pozisyon alma anlamında ancak böyle olması istenirse bu kadar kötü bir senaryo yazılır. Bu senaryo için ancak Albashır gibi bir profil kullanılır. Zaten bu kadının karakol, savcılık ve mahkeme ifadelerindeki çelişkilerde her şeyi tüm çıplaklığıyla kullanılmış. Zaten mahkeme ifadesi her şeyi ortaya çıkaracak. Ama iktidar bu senaryoyu yeniden yazacak. Şunu da söylemek istiyorum Albashır’in önümüzdeki süreçte mahkemeye çıkıp konuşmasıyla hayatı tehlikesi oluşabilir. Çünkü onun konuşması bu tezgahı hazırlayanları açığa çıkarabilir. Paris katliamını gerçekleştiren tetikçinin cezaevinde infaz edilmesi gibi. Bundan dolayı kamuoyunun bu konuda duyarlı olması gerekir.”   
 
MA / Ergin Çağlar