Seçilmişler: Cendereden çıkmak için İmralı bir şans

img
ŞIRNEX - PKK Lideri Abdullah Öcalan’a yönelik ağırlaştırılan tecridin tüm topluma etkilerine değinen seçilmişler, “Var olan cendere ağının ortadan kaldırılması için İmralı’nın kapısı bir şans. Bu, toplumun tamamı için bir ihtiyaçtır” dedi. 
 
İmralı F Tipi Yüksek Güvenlikli Cezaevi’nde 23 yıldır tecrit altında tutulan PKK Lideri Abdullah Öcalan’dan 20 aydır haber alınamıyor. Avrupa İşkenceyi Önleme Komitesi (CPT) heyeti, 20-29 tarihlerinde Türkiye’de ziyaretlerde bulundu. Bu kapsamda İmralı Adası’nı da ziyaret eden CPT heyeti ile 13 Ekim’de yüz yüze bir görüşme gerçekleştiren Asrın Hukuk Bürosu avukatları, CPT’nin ziyareti sırasında Abdullah Öcalan’ın görüşmeye çıkmadığını belirtti.  
 
Asrın Hukuk Bürosu’nun İmralı açıklaması üzerine ajansımızın ulaştığı CPT’nin İmralı Heyet Başkanı Therese Rytter, Abdullah Öcalan ile görüşülüp görüşülmediğine dair soruya “Tutukluluk koşullarını incelemek için İmralı’ya gittik" yanıtını verdi. Rytter, cezaevinde görüşme gerçekleştirilip gerçekleştirilmediğine dair bilgi vermezken, Kürt toplumu ve kurumlarında, Abdullah Öcalan’ın sağlık ve güvenliğine ilişkin kaygılar arttı. 
 
Halkların Demokratik Partisi (HDP) Yerel Yönetimler Kurulu’nun, Şirnex’in Silopiya (Silopi) ilçesinde 3-4 Kasım’da gerçekleştirdiği ara dönem toplantısına katılan seçilmişler, tecrit politikasına dair değerlendirmelerde bulundu. 
 
‘İMRALI’NIN KAPISI BİR ŞANS’
 
Görevden alındıktan sonra yerine kayyım atanan Colemêrg’in Gever (Yüksekova) İlçe Belediyesi Eşbaşkanı İrfan Sarı, tecritle birlikte ülkedeki hak ihlallerinin arttığını belirtti. İnsan yaşamının izolasyona tabi tutulamayacağını dile getiren Sarı, “Sayın Öcalan’a yönelik tecrit bütün denklemleri değiştirebiliyor. Görüşmeler gerçekleştirildiğinde Türkiye'de, Kürt meselesine dair çözüm konuşulur ve bu durum toplumun tüm katmanlarına yansır. Ortadoğu’da süren savaşların sonlamasına ve barışın olgunlaşmasına da vesile olacaktır. Dolayasıyla İmralı’nın kapılarının açılması yaşamsal bir döngüye dönüşecektir” dedi. 
 
Ülkedeki, ekonomik ve siyasi krize değinen Sarı, şöyle dedi: “Ekonomik, sosyal ve siyasal tüm gelişmelerin negatif yönde seyrettiği, enflasyon oranlarının yükseldiği, siyasal anlamda cezaevlerinin tamamında tecrit uygulandığı, cezaevinden cenazelerin çıktığı, işkencelerin yoğunlaştığı ve artık sokaktaki en demokratik taleplere dahi tahammül edilmediği bir cenderede yaşıyoruz. Tüm bu cendere ağının ortadan kaldırılması için İmralı kapıları bir şans olarak değerlendiriliyor. Bununla bağlantılı toplumun bütün kesimlerinden böyle bir talep oldu. Buna duyarlı olunması ve duyarlılığın da gelişmesi gerekiyor. Bu, toplumun tamamı için bir ihtiyaçtır." AKP-MHP iktidarının artık topluma verebilecek hiçbir şeyin kalmadığını ifade eden Sarı, “Bütün politikalarını kaos üzerinden değerlendirip, toplumu kutuplaştırarak din, kimlik ve aidiyet üzerinden siyaset yapıyorlar. İktidarlarını sürdürebilmeleri için barışın kilidinin açılmaması gerekiyor. Bugün sadece sayın Öcalan üzerinde değil bütün toplumun katmanlarında bu izolasyon halini görebiliyoruz. Dolayısıyla tüm toplumun sesini yükseltmesi gerekiyor” diye belirtti. 
 
‘ÖCALAN DURUŞUNU ORTAYA KOYMUŞTUR’
 
Görevden alındıktan sonra yerine kayyım atanan Êlih Belediyesi Eşbaşkanı Mehmet Demir, Abdullah Öcalan'ın CPT heyeti ile görüşmeyi ret ederek, Kürt halkına mesaj verdiğini belirtti. 2011 yılından bu yana her gün ağırlaşan bir tecridin söz konusu olduğunu söyleyen Demir, “Sayın Öcalan'ın ailesi ve avukatları ile görüşmesi engellendi. Ancak avukatlarıyla görüşmek her tutuklunun hakkı ve bu evrensel bir haktır. Türkiye kanunları da Öcalan'ın avukatlarıyla görüşmesi gerektiğini söylüyor. Öcalan, tecrit başlandığında ‘Benim şahsımda Kürt halkına uygulanıyor’ demişti. O zaman yazık ki ne halk ne de öncüler bunu anlamadı ve sürecin ruhuna uygun hareket edilmedi. Bundan dolayı da tüm topluma ve cezaevlerine yayıldı. Bu bir insan hakları ihlalidir. Müzakere sürecinde, Sayın Öcalan'ın Kürt toplumu üzerindeki etkisinin büyük olduğu görüldü. Bu tecrit kalktığında siyasetin önü açılacak ve Kürt sorunu çözülecektir. Türkiye Cumhuriyeti yüzyıllardır tüm imkanlarını Kürt halkını yok etmek için kullanmış ancak bir sonuç elde edememiştir. Bugün toplumu etkileyen kişi Sayın Öcalan'dır. Muhatap O’dur. Sayın Öcalan, CPT ile görüşmeyi ret ederek, duruşunu ortaya koymuştur bu bizlere bir mesajdır” ifadelerini kullandı. 
 
‘TECRİT, SAVAŞ, ÖLÜM VE ADALETSİZLİKTİR’
 
Yerine kayyım atanan Êlih’in Hezro (Kozluk) Belediyesi Eşbaşkanı Nazime Avcı, Öcalan'a yönelik tecridin sadece Türkiye ile sınırlı kalmadığı ve tüm Ortadoğu'ya yayıldığını belirterek, "Tecrit insanlığa karşıdır. Bugün İmralı’da uygulamaya sokulan tecrit Türkiye'nin her bir yerini etkiliyor. Tecrit savaş, ölüm, hukuksuzluk ve adaletsizliktir. Her toplumun, kültürünü ve dilini savunma, bunun için mücadele etme hakkı var” dedi. 
 
‘MÜCADELE NEFES ALDIRACAKTIR’
 
Yerine kayyım atanan Mêrdîn’in Sitewrê (Savur) Belediyesi Eşbaşkanı Gülistan Öncü, tecridi “Türkiye ve Kurdistan toplumları için yıkım” olarak nitelendirerek, şunları söyledi: “İmralı’da ki tecrit herkesi etkiliyor. Bugün toplumun her kesimi başını bile kaldıramıyor. Çünkü tecrit özgür düşünce ve eşit yaşama aykırıdır. Bu yüzden toplumun her kesimi bundan etkileniyor. Bundan en fazla da kadınlar etkileniyor. Türkiye ve Kurdistan'da tüm halklar buna karşı durmalıdır. Kendini yönetebilen tüm alanlar tecrit edildi. Bu tecrit evimizi kadar girdi ve hatta doğamızı dahi etkiliyor. Tek ses olup bu duruma son vermeliyiz. Seslerin yükseltilmesi az da olsa nefes aldıracaktır.”
 
‘KÜRTLER DÜNYAYA İLHAM OLDU’
 
Yerine kayyım atanan Riha’nin Pîrsûs (Suruç) Belediyesi Eşbaşkanı Hatice Çevik, var olan haksız ve hukuksuzluğun sadece cezaevleriyle sınırlı olmadığını belirterek, “Aynı zamanda kadın özgürlük mücadelesine de ket vurmadır. Engelleme amaçlı yapılan bir uygulamadır. Tecridin bu ayağını da görmek gerekiyor. Bizleri daha zor bir süreç bekliyor. Bu süreçte tabi ki mücadeleden vazgeçmeyeceğiz. Bu anlamda başta Kürt halkı olmak üzere bütün Türkiye halklarının eşit ve özgür yaşama kavuşması için mücadeleyi sürdürmemiz gerekir. Dünyaya ilham kaynağı olmuş bir mücadelemiz var. Tecrit kalkarsa halklar ve kadınlar özgürleşir, bu da iktidarların işine gelmiyor" dedi.
 
‘KADIN KAZANIMLARINA SALDIRIDIR’
 
HDP Yerel Yönetimler Kurulu üyesi Öznur Evin de, tecridin en fazla kadınlar üzerinde olumsuz sonuçlar doğurduğuna dikkat çekerek, şunları ekledi: “Tecrit konusuna değindiğimizde bir insanlık suçu olduğunu her seferinde dile getiriyoruz. Bu, Abdullah Öcalan şahsında bütün tutuklular şahsında geliştirilen bir tecrittir. Tecrit savaş, ekonomik kriz ve demokratik sistemlerin çöküşüdür. Bundan dolayı tecridin tamamıyla Türkiye halkları için tahribat olduğunu söylüyoruz. Türkiye tabi tutulduğu sözleşmelere aykırı bir şekilde hareket ediyor. O yüzden hukuksal anlamda ne yapılması gerekiyorsa yapılmalıdır. Tecrit ile birlikte kayyımların geldiğini ve bütün kadın kazanımlarına yönelme ve saldırı olduğunu gördük. Eşit ve demokratik sisteme karşı bir saldırı gerçekleşti. Bu da tecrit ile bağlantılıdır. Tecritle birlikte kadınlar evlere kapatılmaya ve çalışmaları terörize edilmeye çalışıldı. Bunun içinde en fazla kadınların seslerini yükseltmesi gerekiyor.”
 
‘BİR SAVAŞ ARACIDIR’
 
Yerine kayyım atanan Erzirom’un Qereçoban (Karaçoban) Belediyesi Eşbaşkanı Remziye Sönmez ise, tecridin en güçlü savaş aracı olduğuna işaret ederek, şunları söyledi: “Tecritle birlikte toplumların değerleri yok edildi. Tecridi ve bu kirli savaşı kabul etmemeliyiz. Her gün öldürülüyoruz. Bu yüzden bu kirli savaşın karşısında olmamız gerekir. Güzel bir gelecek için tecrit kaldırılmalı. Bu tecridin kaldırılması için sesimizi yükseltmemiz lazım.”