Akdeniz: Herkes attığı tweet kadar komşusuna giderse bu işi başarırız

img
ANKARA - Emek ve Özgürlük İttifakı’nın 6 partiden ibaret olmadığını, halkların ittifakı olduğunu belirten EMEP Genel Başkanı Ercüment Akdeniz, “Herkes seferber olmalı. Herkes attığı tweet kadar komşusuna giderse, biz bu işi başarırız” dedi. 
 
Tarihi önem atfedilen ve Cumhuriyetin ikinci yüzyılını belirleyecek olan 14 Mayıs Cumhurbaşkanlığı ve Genel Seçimlere 38 gün kaldı. Cumhurbaşkanlığı adaylarının kesinleştiği maratonda, milletvekili adaylarının belirlenmesi için geri sayım başladı. İttifaklar ve siyasi partiler aday belirleme süreci, 9 Nisan’da sona eriyor. Siyasi partilerin yoğun mesai harcadığı bugünlerde, seçmenlerin gözü de listelerin açıklanmasında. 
 
21 yıldır ülkeyi yöneten AKP, Cumhur İttifakı adı altında Tayyip Erdoğan’ın adaylığıyla seçimlere gidiyor. Seçim kampanyasını Halkların Demokratik Partisi’ni (HDP) hedef aldığı söylemlerle yürüten Erdoğan, henüz yeni bir vaatte bulunmadı. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun Cumhurbaşkanlığı adaylığıyla seçimlere giden Millet İttifakı’nda ise aday çıkmazı sürüyor. 
 
Üçüncü Yol stratejisiyle Cumhurbaşkanı adayı çıkarmayarak bileşenleriyle birlikte seçimlere hazırlanan Emek ve Özgürlük İttifakı da aday listesini tamamlamak için mesaisini sürdürüyor. İttifakta yer alan HDP ile Emek Partisi (EMEP), Toplumsal Özgürlük Partisi (TÖP), Emekçi Hareket Partisi (EHP) ve Sosyalist Meclisler Federasyonu (SMF), Yeşil Sol Parti listesinden, Türkiye İşçi Partisi (TİP) ise kendi logosuyla seçimlere giriyor. 
 
Aday listelerinin büyük bir bölümünü belirleyen Emek ve Özgürlük İttifakı, Yeşil Sol Parti ile TİP arasında genel seçimlerde izlenecek strateji formül üzerinde çalışmalarını da sürdürüyor. Emek ve Özgürlük İttifakı’nın son toplantısında kendi logosuyla seçimlere girme kararı alan ancak bu kararını yeniden gözden geçirerek Yeşil Sol Parti listesinden seçimlere girecek olan EMEP Genel Başkanı Ercüment Akdeniz, ittifakın seçim stratejisi, yürütülecek seçim kampanyası ve seçim sonrası yol haritalarına dair sorularımızı yanıtladı.
 
Ercüment Akdeniz
 
Ülkede seçim gündemi gittikçe ısınıyor. İttifakların stratejileri, milletvekili adayları belirleniyor. Cumhur ve Millet ittifakında olduğu gibi Emek ve Özgürlük İttifakı da listelerini oluşturuyor. Cumhur ve Millet ittifakları ne vaat ediyor, Üçüncü Yol stratejisini savunan Emek ve Özgürlük İttifakı nasıl bir seçenek sunuyor? 
 
 
 Bizim ortaya koyduğumuz stratejide halk öznedir. Diğer blokların ortaya koyduğu strateji halk figürandır. Sadece dört yılda bir oy vererek, iradesini ortaya koyan bir nesnedir.
 
Türkiye’de iki bloklu siyasi düzlem oluşturuldu. Bunlardan biri Cumhur İttifakı, tek adam rejimi; diğeri de Millet İttifakı. Tek adam yönetimi başkanlık sistemiyle birlikte eğer seçimlerde güçlü bir sonuç alırsa, faşist bir rejimi inşa etmiş olacak. Bu açık ve net. Millet İttifakı da bu seçimi alırsa, bir restorasyon projesi düşünüyor. Düzenin çelişkilerini, bozuk çarklarını gözeten, onları revize eden, kökten bir değişim sağlamayan restorasyon düşünüyor. Bu restorasyonda köklü demokratik değişimler olmayacak. Kürt sorunu gibi, temel demokrasi sorunları çözülmeyecek. İşçi emekçilerin sorunları çözülmeyecek. Dolayısıyla biz Emek ve Özgürlük İttifakı olarak üçüncü bir seçenek açtık. İki bloktan farklı olarak, tek adam yönetimine de son vermek, bununla birlikte halk için demokrasi diyen, halk için ekonomi diyen, halk cumhuriyeti diyen, Demokratik Cumhuriyet diyen, işçi ve emekçi cumhuriyeti diyen yeni bir pencere açıyoruz. 
 
Köklü bir değişimden söz ediyoruz. Bu 15 Mayıs’tan sonra Türkiye’deki siyasal denklemi ve geleneksel siyaset anlayışını da değiştiren bir yaklaşımdır. Çünkü bizim ortaya koyduğumuz stratejide halk öznedir. Diğer blokların ortaya koyduğu strateji halk figürandır. Sadece dört yılda bir oy vererek, iradesini ortaya koyan bir nesnedir. Biz de öyle değil, biz halk egemenliğini benimseyen siyasal düzen, toplumsal düzen öneriyoruz. O yüzden rahatsız oldular. O yüzden çok fazlasıyla Emek ve Özgürlük İttifakını yıpratmaya dönük çeşitli haberler içerisinde oldular. Son dönemde yaşanan bazı sosyal medya tartışmalarını da bundan bağımsız görmüyoruz. Yani Emek Ve Özgürlük İttifakını ne kadar hırpalarlarsa ne kadar zedelerlerse Türkiye’yi iki kutuplu siyasete mecbur bırakacaklar. Olay bundan ibaret.
 
14 Mayıs seçimlerine tarihsel bir önem atfediliyor. Aynı zamanda Cumhuriyetin ikinci yüzyılını belirleyecek bir seçim niteliğinde. Diğer ittifakların, blokların aksine Emek ve Özgürlük İttifakı Demokratik Cumhuriyete işaret ediyor. Emek ve Özgürlük İttifakı nasıl yönetim modeli öneriyor?
 
Biz cumhurbaşkanlığı seçiminde, başkanlık makamını, başkanlık koltuğunu ortadan kaldıracak bir stratejiye sahibiz. Türkiye Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’yle, tek adam rejimiyle yönetilmemeli. Bu açıdan tarihsel sorumluluğumuzu yerine getirerek, aday çıkartamaya karar verdik. Deprem ve benzeri gelişmeleri de gözeterek. Bu hamlemiz, Cumhurbaşkanlığı seçimini ilk turda son bulmasını sağlayacak bir hamledir. Daha önce de birçok yerde ifade ettim, Emek ve Özgürlük İttifakı olmadan tarih yazılamaz. Bunu bu başkanlık seçimindeki tutumumuz açısından da böyle el almak gerekiyor. Bizim kararımız nefes aldırmıştır. Ama tabi rehavete kapılmamak gerekir, çok çalışmak gerekiyor. 
 
 
 Emek ve Özgürlük İttifakı’nın oy oranını arttırmak, yüksek bir seviyeye çıkartmak. Bu, halka umut olacak, kapı açacak bir seçenek olacak.
 
Parlamento seçimleri açısından da durum şudur: Parlamento seçimlerinde gerçekten halkın dertlerini, çilesini, taleplerini, hem Meclis kürsüsünde en güçlü şekilde haykıracak hem bu düzeni teşhir edecek hem de halk için yeni bir siyasal tarzla ortaya koyacak bir parlamento grubu olacak. Emek ve Özgürlük İttifakı’nın parlamento grubu olacak. Bu ittifak güçlenmiş olarak, mücadele alanında gücünü sınanmış olarak 24 Eylül’den bu yana güç birliğini pekiştirmiş olarak geleceğe yürüyecek. Dolayısıyla iktidar kim olursa olsun, hangi blok olursa olsun, çok ama çok etkili demokratik bir halk muhalefetini hem Meclis’te hem de Meclis dışındaki ittifakın mücadele sahasında görecek. Dolayısıyla sözden ibaret bir ittifak olmayacak. Her yönüyle parlamentoda grubuyla, sahadaki mücadele gücüyle, her alanda kendisini hissettiren, güçlü bir denetim mekanizmasına sahip ama aynı zamanda giderek iktidarı da hedefleyen bir blok görecek.
 
Seçim denklemi açısından bizim gözettiğimiz husus şudur, azami düzeyde Emek ve Özgürlük İttifakı’nın oy oranını arttırmak, yüksek bir seviyeye çıkartmak. Bu, halka umut olacak, kapı açacak bir seçenek olacak. Bunun en yüksek seviyede olması gerekiyor. Birinci hedefimiz oy desteğinin artmasıdır. İkinci hedefimiz de tabii ki parlamentodaki ittifak güçlerinin milletvekili sayısının olabildiğince fazla olmasıdır. Üçüncü hedefimiz seçim çalışmalarında sokak sokak, ev ev, fabrika fabrika, tarlalarda, köylerde, kasabalarda, kentlerde ittifak partilerinin örgütlenmesi ve güçlenmesini sağlamak. Halkın da kendi mücadele ve örgütlenme yeteneğini, birikimini arttırmak olacaktır. Böyle bir üçüncü hedefle seçimlere gidiyoruz.
 
Emek Partisi kendi logosuyla seçimlere girmek için protokolü YSK’ye sundu. Ancak kararını yeniden gözden geçirdi ve Yeşil Sol Parti listesinden girme kararı aldı. Bu formüle dönüşü sağlayan etkenler neler oldu? 
 
Bakın biz seçim yeterliliği olan dört varız ittifak bloğu içerisinde; HDP, Yeşil Sol Parti, Emek Partisi ve Türkiye İşçi Partisi. Ama biliyorsunuz anti demokratik bir şekilde HDP’yi kapatma davası gelince, bu kapatma riski altında olan bir parti olarak HDP ile girme seçeneği zayıflayınca, Yeşil Sol Parti’den girme denklemi oluştu. Bakın üç ayrı seçenek geldi, üç ayrı öneri geldi, her biri çok değerli. Biz dedik ki en uygun formül, alan boşaltmaktır. Emek Partisi bunu öneriyor. Ne demek alan boşaltma formülü, her parti 41 ilde seçime girsin, kendi amblemleriyle ama bu daha çok çok milletvekili çıkarma şansı az olan iller olsun. Bu bir zorunluluk, seçim yasası gereği 41 ile girmek gerekiyor. Milletvekili çıkma ihtimalleri yüksek olduğu yerlere de birbirimizle paslaşalım, birbirimize alan boşaltalım. 
 
 Bir seçim uğruna ittifakın geleceğine biz ket vuramayız. Bu seçim kazasına ittifakın geleceğini tehlikeye atmamalıyız, fedakarlık yapmamız gerektiğini söyledik. 
 
Nasıl olacak; Emek Partisi gücü oranında, örneğin Kocaeli’nde EMEP listesiyle seçime girecek. Orada bütün partiler, HDP, TİP ve diğer partiler, adaylıklarını EMEP liselerinden göstermiş olacak. Hatay’da örneğin TİP girecek. Bunları örnek olarak veriyorum. HDP’nin gücü düşünüldüğünde, çok daha geniş bir alan kapsadığı için onlar seçilebildiği yerlerden, Kürt illeri ve merkez bölgelerde daha yoğun olduğu için daha çok sayıda amblemiyle girecek. Yani Yeşil Sol’u özellikle büyük kentlerde tamam bırakalım formülü gözetildi. Yeşil Sol’un girdiği yerlerde de karma listeler oluşturulsun dedik. Böylelikle Türkiye İşçi Partisi seçime girmiş olacak, Emek Partisi seçime girmiş olacaktı. Çok parti tek liste olacaktı. Her yerde tek liste ama farklı partiler olacaktı. Kimse kimsenin milletvekilini kırma riskine girmeyecekti. Hatta biz bu formülü Sosyalist Güç Birliği partileri neden amblemleriyle gelip girsinler diye önerdik. Velevki bu olmadı. Türkiye İşçi Partisi ‘ben yüzde 1 seçim barajını geçmem lazım’ deyince, bu formül olmadı. HDP’li arkadaşlar da tüm Türkiye’de tek parti tek listenin daha verimli bir formül olacağını söyleyince, alan boşaltma formülü olmadı. 
 
Geriye iki seçenek kaldı; ya ayrı ablamlarla girmek ya da Yeşil Sol Parti listelerinden girmek. Şimdi orada iki şey bizi düşündürdü, önemli tartışmalar yürüttük. Birincisi ittifakın geleceği ne olacak? Bir seçim uğruna ittifakın geleceğine biz ket vuramayız. Bu seçim kazasına ittifakın geleceğini tehlikeye atmamalıyız, fedakarlık yapmamız gerektiğini söyledik. O açıdan Yeşil Sol listelerinde ortaklaşalım dedik. İkincisi de bir şekilde çok sayıda milletvekili kaybını da engellemek gerekiyor. Alan boşaltma formülüne göre; herhangi bir kayıp yoktu ama orada bir uzlaşma sağlamayınca, illa da herkes kendi partisiyle girsin dediğimizde, belki de kötü senaryoya göre 10-13 civarında bir vekil kaybı olabilir. Bunu gözettik ve bunun doğru olmayacağını söyledik. Öyle bir karar aldık, nihayetinde ittifak içerisindeki 5 parti, Yeşil Sol Parti listesinden seçimlere giriyor. Sadece TİP ayrı amblemle seçimlere giriyor, ona da saygı duymak gerekiyor. En az kayıpla dayanışma içerisinde bu seçimi geçmemiz gerekiyor. Çünkü birbirimizi çok yıpratırsak, 15 Mayıs‘tan sonra ittifakı genişletmek çok daha zor olacak.
 
TİP’in bu kararını nasıl değerlendiriyorsunuz, eleştiriler var, tek liste önerileri sıkça yapılıyor. Oy veya milletvekili kaybına yol açar mı? 
 
Biz ittifak başkanları olarak, bir tartışma yürüttük ve nihayetinde bir uzlaşma sağladık. Aynı formülleri önermedik. Madem öyle, Yeşil Sol listesinden girecek olanlar, karma liste versinler, oradan girmeyecek olanlar da ayrı parti olarak girecek, karma listeye girmeyecek. Öyle bir uzlaşı sağladık. Ve biz genel başkanlar olarak protokol imzaladık. Bakın bu protokolü de seçimlere Emek Ve Özgürlük İttifakı çatısı altına giriyoruz, partimiz bu çatı altına girecektir, 3 partinin imzasıyla protokolü Yüksek Seçim Kuruluna verdik. Bizim ilk kararımız da Emek Partisi de verdi. TİP de verdi. Yani biz kararımızı değiştirmemiş olsaydık, kendi amblemimizle girecektik. Dolayısıyla bu uzlaşma var, bu karar var. Bu tartışmayı yürüten yurttaşlarımız, arkadaşlarımız, mücadele arkadaşlarımız şunu düşünmeli. Bir anlaşmaya ihlal eden durum yok ortada. Bir anlaşma yaptık. İsteyenler kendi amblemleriyle girebilir. 
 
Bu anlaşmadan sonra biz bunu değerlendirdik ve hayır geri çekelim, bu doğru olmaz dedik. Ama anlaşmayı ihlal eden bir durum yok ortada, TİP’ten arkadaşlar illa biz böyle gireceğiz diyorlarsa, saygı duymaktan başka bir şey kalmıyor geriye. Onun sonuçlarını seçimden sonra birlikte değerlendireceğiz. İyi mi oldu kötü mü oldu, bunların her biri bir tecrübe, her biri tarihsel bir deney. Bazen tartışırsınız bazen de yaşayarak görürsünüz. Yaşamamız lazım hep beraber. Sonuçları görünce de bu formüller gelecek seçimler içinde hepimiz için aydınlatıcı olur. Bakın 10 ay sonra yerel seçimler var. Orda da aynı formülleri tartışacağız. O bakımdan TİP böyle bir şeyi takdir ederse, özel olarak bizim bir eleştirimiz olmaz. Doğru olmaz. Taktir kendilerinindir. Ama biz böyle bir karar aldık.
 
Seçimlerin tarihsel önemini hatırlatacak olursak, seçmenlerinizden de eleştiriler var, birçok aydın ve yazar da tek liste önerisinde bulunuyor. Aldığınız bu kararı TİP için de önerir misiniz? 
 
Bu tartışmalar çok nazik ve hassas bir zeminde gittiği için, siz ne söylerseniz söyleyin, maalesef anlamından ve bağlamından kopuyor, bir siyasal linçe, bir sosyal medya bilincine dönüşüyor. O bakımdan biz bu tür tavsiyeleri ve bu tür önerileri, görüşleri, fikir alışverişlerini basının önünde değil, daha çok kendi aramızda yapıyoruz.
 
Daha önce ittifakın seçim ittifakına dönüştüğü açıklandı. Ama siz “15 Mayıs‘tan sonra ittifakı genişletmek çok daha zor olacak” dediniz. Emek ve Özgürlük İttifakı seçim sonrası mücadele ortaklığını sürdürecek mi? 
 
 Bütün bunları birleştiren, genişleten bir ittifak projemiz var. En geniş halk ittifakına ihtiyaç var diyoruz. Emek ve Özgürlük İttifakı henüz yolun başında. 
 
Emek ve Özgürlük İttifakı, 6 partiden ibaret bir ittifak değil. Bunu söylemem gerekiyor. Türkiye’de, Anadolu’da yaşayan işçi ve emekçi sınıfının, ezilen halkların ittifakıdır. Biz bunu ete kemiğe büründürmeye çalışıyoruz ve daha yolun başındayız. Yani biz sendikaların bir bölümüyle toplantı yaptık, emek ve meslek örgütlerinin bir bölümüne gidebildik, kanaat önderleri, aydınlarla toplantılar yaptık ama daha milyonlara gitmemiz gerekiyor. Seçim öncesinde de seçim sonrasında da bunları yapacağız. Aynı zamanda biliyorsunuz Kürt partilerinin kurduğu bir ittifak var. Kürtlerin talepleri var, bunlar son derece önemli girişimler. Sendikaların oluşturduğu platformlar var. Bütün bunları birleştiren, genişleten bir ittifak projemiz var. En geniş halk ittifakına ihtiyaç var diyoruz. Emek ve Özgürlük İttifakı henüz yolun başında. 
 
AKP den, MHP’den, CHP’den, İyi Parti’den umudunu kesmiş milyonları bu ittifak içerisine çekmeye çalışıyoruz. Hedefimiz bu yönde olacaktır. Emek ve Özgürlük İttifakı şu an sahadadır. Arkadaşlarımız fabrikalarda, işyerlerinde, sanayi bölgelerinde 1 Mayıs’ı örgütlüyorlar. Biz önümüzdeki 2023 1 Mayıs‘ını, 14 Mayıs seçimleriyle birleştiren bir mücadele hattına sahibiz. Diğer bloklardan, diğer düzen partilerinden farkımız bu. Milyonların taleplerini 1 Mayıs meydanlarda taşıyacağız. Kürt’ün de Alevilerin, demokratik ve özgürlük isteyen tüm kesimlerin, gençlerin, kadınların taleplerini o meydanlarda haykıracağız. Bunun da politik sonuçlarının sandıklara yansıyacağını düşünüyorum. O yüzden Emek ve Özgürlük İttifakı sahadadır, cezaevlerinde özgürlük isteyen insanların çığlığıdır, fabrikalardadır, köylerdedir, Kürk kentlerindedir, Arapların yoğun yaşadığı yerlerdedir, deprem bölgelerindedir. Arkadaşlarımız harıl harıl dayanışma çalışmaları yürütüyor. Birlikte olduğumuz tüm insanlar, yurttaşlar, halkımız bizim ittifakımızın içerisindedir. İttifakımız sadece partiler ve üyelerinden menkul değildir.
 
Kürt partilerinin kurduğu ittifakı önemsediğinizi söylediniz. Nitekim Kürt Özgürlük ve Demokrasi İttifakı da kuruldu. Geçtiğimiz günlerde katıldığınız bir programda Kürt partilerle ilgili bir değerlendirmenize eleştiriler geldi Kürt kamuoyundan. Bu ittifakı, çeperin genişletilmesini nasıl buluyorsunuz? 
 
 Emek ve Özgürlük İttifakının bileşen partileri öyle olabiliriz. HDP bileşeni partiler de temsil bulabilir. Kürdi partilerin her biri de orada olabilir. 6 parti neden olalım, 16 parti olalım. 
 
Bu soruyu sormanız çok iyi oldu. Ben Keskin Bayındır’ın tutukluluğu nedeniyle Diyarbakır’da DBP Eş Genel Başkanı Saliha Aydeniz’i ziyaret ettim. DTK Eş Başkanı Berdan bey de oradaydı. Birlikte Kürdistani ittifakın nasıl bir ittifak olduğunu, neleri amaçladığını anlamak için fikir alışverişinde bulunduk. Çok yararlı bir görüşme oldu. Kürt halkının bölgesel olarak da Anadolu topraklarında da kendilerini ifade etme, taleplerini ifade etme, kendi halkının özgürlüğünden gelen platformları var. Bunların gelişmesinden ve yükselmesinden neden rahatsız olayım. Böyle saçma bir şey olabilir mi? Böyle bir şey asla olamaz. Bizim anlamaya çalıştığımız bu tür platformlar ve bu tür birliktelikler Emek ve Özgürlük İttifakı’yla nasıl buluşur, nasıl bir köprü oluşacak. Çok tabidir ki DBP’nin HDP ile, çok tabidir ki DTK’nin diğer partilerle bir diyalog zemini var. Ama biz de bir şey oluşturmak istiyoruz. Bana sorarsanız Emek ve Özgürlük İttifakının bileşen partileri öyle olabiliriz. HDP bileşeni partiler de temsil bulabilir. Kürdi partilerin her biri de orada olabilir. 6 parti neden olalım, 16 parti olalım. 
Yoksa Kürdi partiler kendi birlikteliğini bozsun, niye platform kuruyorlar değil. En geniş halk ittifakını, en geniş haklar ittifakını nasıl kurabiliriz, Kürt partilerde kendilerini özgürce ifade edebilsin, daha çok sayıda Kürt partisi olabilir mi diye Emek ve Özgürlük İttifakında böyle konuştuk. Sesli konuştuğumuz bir şey. Ayrıca eğer bu tartışmalarda bir zedelenme olursa, Türk solu diye bazı gruplar, bazı partiler dışlanırsa, böyle bir tercih Türkiye soluna da Kürdi partilere de bir faydası olmaz. Kürt partiler kendi özgürlüğünü korumalıdır. Kendi ittifak ve platform arayışlarını geliştirmelidir. Yolda daha gelişkin alanları açabilirler. Buna saygımız var, bunu anlamaya çalışırız. Bununla beraber önerdiğimiz şey, düşündüğünüz şey, hepsi nasıl bir ittifakta, en geniş ittifakta, Emek ve Özgürlük İttifakı’nda buluşabilir. Bu yönde bir fikir alışverişinde bulunduk. 
 
Öylesine bir sosyal medya gerilimi, ortamı oluşturuldu ki gerçekten bazıları gayet iyi niyetli, bazıları bu bilgileri bilmeden yorum yapıyorlar. Ama bazılarında iyi niyetli olduğunu düşünmüyorum. Dikkat etmemiz gerekiyor. Siz bir konuşma yapıyorsunuz, cımbızlıyorlar, altına da hiç söylemediniz bir söz ekleyince, ben bile izleyince “ben bunu mu dedim” diyorsunuz. Bu kadarına da el insaf demek gerekir. O yüzden bu tür şeylerde halkımız bir şey duyarken, dinlerken, başını ve sonunu beraber dinlerse, sanırım ne dediğimiz daha iyi anlaşılır. Emek Partisi’nin tarihi bu açıdan hiç tartışılmaz bir tarihtir. Kürt halkının, ezilen ulus olmasından kaynaklı talepleri karşısında, en tutarlılığı duran sosyalist bir partidir. Bu konuda programında Kürt sorununa yaklaşımı nedeniyle kapatılmış bir parti, bedel ödemiş bir parti. Bu kadar haksız bir tartışmaya girmenin bir manası yok. Pratiğimiz ortada.
 
Stratejiler belirlendi, listeler kesinleşiyor, partiler seçim sahasına çıktı, seçmenlerle buluşuyor. Nasıl bir sonuç bekliyorsunuz, halklar 15 Mayıs’ta nasıl bir güne uyanacak? 
 
 Herkes seferber olmalı. Herkes komşusuna gitmeli. Herkes attığı tweet kadar komşusuna giderse, biz bu işi başarırız.
 
Biz tek adam sisteminin son bulacağını düşünüyoruz. Veriler bu yönde ama rehavete kapılmamak gerekiyor. Çünkü ekonomik tabloya baktığımız zaman, mevcut iktidar blokunun, hükümetin işi toparlama şansı görünmüyor. Hayal bile satamıyorlar. Deprem bölgesinde bütün itibarları yerle bir oldu zaten. Türkiye halkları bunu gördü. Ama sorun şu; her şeyi yapacaklar, 40 gün az bir süre değil. Her türlü oyun, hile, hurdayla bu seçimi formüle etmeye çalışacaklar. Ayrıca muhalefet partileri ve muhalefet blokları arasında bu iş tartışmalar bitmediği sürece, Cumhur İttifakı bundan güç toplar. Çünkü bizim sorunumuz kendi kitlemizin, taraflarımızın, kitlemizin, halkımızın oyunu almak değil, bizim hedefimiz Cumhur İttifakı tabanındaki oyları almak. Oradan umudu kesen insanlardan almak. Ama biz kendimizde uğraşırsak, milyonlara gidemeyiz. O zaman onlar gücünü yeniden korurlar ve yeniden tahakküm ederler. Böyle bir tehlike var. Bu tehlike özellikle dikkat çekmek istiyorum. 
 
Hızla bu tartışmaları bitirmek gerekiyor. Sebahat Tuncel’in de sözü de çok güzel bir sözdü. Hepimiz HDPliyiz, hepimiz Yeşil Sol Partiliyiz, hepimiz EMEP’liyiz, hepimiz TİP’liyiz. 40 gün kaldı, şimdi bütün tartışmaları bitirip, hızla harekete geçme zamanı. Altına imza atıyoruz, tam da buradan hareket etmemiz gerekiyor. Tabiki Gültan hanımın, Selahattin Demirtaş’ın da görüşleri önemli. Tüm tartışmalar ve görüşler değerli ama şu an bizim hızla harekete geçmemiz gerekiyor. Biz harekete geçtiğimiz zaman, diğer ittifaklar korksun. Her zaman şöyle düşünelim, ibre bizden yana ama bıçak durum bıçak sırtı. Bu tedirginliği hiçbir zaman bırakmayalım. Arayı açmazsak, garantiye alamayız. Bu çerçevede geceli gündüzlü bir çalışmaya davet ediyorum herkesi. Herkes seferber olmalı. Herkes komşusuna gitmeli. Herkes attığı tweet kadar komşusuna giderse, biz bu işi başarırız.
 
MA / Özgür Paksoy