Bakırhan’dan Erdoğan’a 50+1 yanıtı: Toplumun olmadığı sistem yıkılmaya mahkumdur

ÎDIR -AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 50+1’e ilişkin sözlerini değerlendiren HEDEP Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırkan, “Hani bu sistemle demokrasi, barış gelecekti, kavga ve yoksulluk bitecekti. İçinde toplumun olmadığı sistem ne olursa olsun yıkılmaya, yok olmaya mahkumdur” dedi. 
 
Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (HEDEP) Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan, Îdir, Qers ve Erdexan ziyaretlerine başladı. Sabah saatlerinde Agirî’den yola çıkan Bakırhan ve beraberindekiler, Bazîd ilçesinde çok sayıda kişi tarafından karşılandı. Ardından Îdir’e doğru yola çıkan Bakırhan ve beraberindekiler, kent girişinde sloganlar ve davul-zurna ile karşılandı. HEDEP il binası önüne gelen Bakırhan, burada halka seslendi. 
 
‘KÜRT SORUNU UĞUR KAYMAZ’DIR’
 
Mêrdîn’in Qoser (Kızıltepe) ilçesinde 12 yaşındaki Uğur Kaymaz’ın 21 Kasım 2004’te evinin önünde katledildiğinin yıldönümü olduğunu belirten Bakırhan, “Bugün Mardin’de 12 yaşında 13 kurşunla katledilen Uğur Kaymaz’ın ölüm yıldönümü. Uğur Kaymaz’ı, babasını ve yaşamını yitiren bütün arkadaşları saygıyla anıyoruz. Bize bu mücadeleyi anlatan, aşılayan insanlardan biri olan Medet Serhat da Kasım ayında katledildi. Bazen Kürt ‘sorununu çözdük, Kürt sorunu nedir?’ diye soruyorlar. Kürt sorunu 12 yaşında katlettiğiniz Uğur Kaymaz’dır, katletmekle yetinmediler daha bir hafta önce Uğur Kaymaz’ın mezar taşlarını da tahrip ettiler. Sadece Uğur’lardan korkmuyorlar, mezar taşından da korkuyorlar. Kürt sorunu nedir diyorsanız, kendi halinde yürekli aydın bir Kürt insanı olan Kürtlerin mağduriyetini dile getiren Medet Serhat ve şoförünün nasıl katledildiğini sormak lazım. Kürt sorunu Medet Serhat’tır. Kürt sorunu Mehmet Nuri Güneş’tir, Yaşar Akkuş’tur. Kürt sorunu yine defalarca yerine kayyım atanan, şu anda cezaevlerinde olan onlarca, yüzlerce arkadaşımızdır. Kürt sorunu bütün yakıcılığıyla devam ediyor. ‘Yok’ deseler de ‘çözdük’ deseler de, bu sorun demokratik bir şekilde çözülmediği müddetçe, mesele yasal ve anayasal bir güvenceye kavuşturulmayıncaya kadar bu soruna var diyeceğiz. Bu sorun devam ediyor” diye konuştu. 
 
ERDOĞAN’IN SÖZLERİNE TEPKİ
 
AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Türkiye cumhuriyetinin tarihinde herhangi bir leke yoktur” sözlerini değerlendiren Bakırhan, “Buna bu kadar bedel ödeyen, halen onlarca insanı cezaevinde olan Iğdır halkı inanacak mı? Buna Roboski aileleri inanacak mı? Bir gecede sivil onlarca insanımız katledildi. İnsanlar bu ülkenin tarihinde kara leke olmadığına inanacak mı? Ceylan Önkol’un ailesi acaba gerçekten inanacak mı? Ermeniler inanacak mı? Eşit yurttaşlık hakları tanınmayan, inançlarını özgürce yaşamayan Aleviler buna inanacak mı? Yıllardır OHAL rejimi altında yaşayan Kürdistan halkımız buna inanacak mı?  Hala yaylaları yasak olan Iğdır halkı gerçekten buna inanacak mıdır? Yüz binin üzerinde KHK ile işine son verilen, açlığa itilen KHK’li arkadaşlarımız buna inanacak mıdır? Peki defalarca partisi kapanan, milyonlarca Kürt buna inanacak mıdır? Iğdır’dan, İstanbul, Adana’ya kadar 30 milyonu aşkın açlık sınırı altında yaşayan, zar zor yaşamını devam ettiren Türkiye halkları, buna inanacak mıdır? Çöpe atılan bayat ekmeklerle, eski giysilerle yaşamını idame ettiren insanlar, gerçekten bu ülkenin tarihinin lekesiz olduğuna inanacak mıdır? Sanırım buna sadece Erdoğan ve etrafında bulunan bir avuç rantçı, çıkarcı, menfaatçi, onurunu ve kimliğini satanlar inanabilir” diyerek tepki gösterdi. 
 
‘BU CUMHURİYETİN GEÇMİŞİ BAYAĞI LEKELİDİR’
 
Cumhuriyetin geçmişinin lekeli olduğunu söyleyen Bakırhan, “Kürt sorunu da var ve bu cumhuriyetin geçmişi de bayağı lekelidir. Bu lekeleri temizleyebiliriz, bu lekeleri yıkayabilir, ortadan kaldırabiliriz. Nasıl mı? Önce siyasi tutsakları serbest bırakarak, sonra Kürt halkının iradesine atanan kayyımlara son  vererek, sonra 7’den 70’e her Kürdü potansiyel suçlu gören terörle mücadele kanununu değiştirerek, siyasi partiler yasasını değiştirerek yapabilirsiniz. Her seçime yeni bir amblem ve yeni bir partiyle giriyoruz. Bundan daha büyük bir kara leke var mıdır? Bilinçli olarak özellikle Kürt coğrafyasında kullanılan açlıkla terbiye etme politikasından vazgeçerek bu kara lekelerden kurtulabiliriz. Dünyanın hiçbir yerinde bir kent, 3 tane ülkeyle komşu değildir. Iğdır, bugün 3 ülkeyle komşu olacak çok önemli bir merkezde bulunuyor. Hem 3 ülkeyle komşu olacaksın hem de işsizlik, yoksulluk, elde bulunan tarım ve hayvancılık dibe vuracak. Sayın Erdoğan bundan daha büyük bir leke yok. İnsanlar doğduğu yerde doymuyor, özgür değil, barış içinde yaşamıyor. İnsanlar Kürt oldukları için her sabah dört buçukta kapılarının ne zaman çalınacağını, ne zaman gözaltına alınacaklarını, ne zaman tutuklanacaklarını bekliyor. Cumhuriyetin yüzyıllık Kürt karşıtı, Kürt inkarı üzerinde kurulan bu anlayışla mücadele etmediğiniz sürece bu kara lekeler büyüyerek devam edecektir” diye konuştu.
 
‘İSRAİL’E İHRACATI DURDURUN’
 
İktidarın Filistin meselesi ile ilgili ikiyüzlü siyaset yaptığını ifade eden Bakırkan, “İkiyüzlü siyaset, Filistin için timsah gözyaşları döküyor. Filistin halkı için dökülen timsah gözyaşları doğru değil. AKP iktidarının Filistin halkının bu mağduriyetine, bu zulme, bu soykırıma, canı gönülden karşı çıktığını düşünmüyorum. Eğer mazlum Filistin halkını düşünselerdi İsrail ile 10 milyar dolarlık ticareti bitirirlerdi. Mazlum Filistin halkıyla dayanışmalarını göstermek istiyorlarsa buradan ihraç edilen demirlerin ihracatını durdururlardı. Ramallah halkını 4 duvar arasına sıkıştıran beton Türkiye’den gidiyor. Şimdi sen hangi Filistin halkı, hangi Filistin barışı ve hangi Filistin mağduriyeti diyorsun? Burada ikiyüzlü bir politika var” diye konuştu.  
 
‘KÜRT DÜŞMANLIĞINDAN VASGEÇERSEN…’
 
Türkiye’nin Rojava’ya yönelik saldırılarını değerlendiren Bakırhan, konuşmasını şöyle konuştu: “Rojava’da hükümetin uyguladığı politika, katliam ve zulüm sivillerin katledildiği yaşam alanlarının bombalandığı tabloyu anlatmaya gerek yok. Bunlar sadece Türkiye’de değil Rojava’da da Kürt düşmanlarıdır. Bunlar sadece burada değil Süleymaniye’de Hewlêr’de de Kürt düşmanıdırlar. Kürt düşmanlığı bunların kanına işlemiş. Bu düşmanlıktan bir an önce vazgeçilmesini istiyoruz. Kürt düşmanlığından vazgeçmiş bir Türkiye bölgenin en güçlü ülkesi olur. Kürt sorununu çözmüş bir bölgede 3 kapı da kapalı olmaz. Iğdır ve Kars canlı bir ticaret kenti olur. Kürt sorununu çözmüş bir ülkede kimse kendi topraklarını terk ederek Kanada’ya, Amerika’ya, Avrupa’ya göç etmek için sularda boğulmayı göze almaz. Kürt sorununun çözüldüğü bir ülkede ekonomi dipte olmaz pik yapar. Bugüne kadar Kürtler dilini konuşmasın diye, ‘Kürdüz’ demesinler diye, 800 milyar dolar harcadılar. Peki, bu AKP iktidarının ekonomi bakanı Mehmet Şimşek şimdi ne yapıyor? Londra’da tefecilerden 2 milyar dolar dilenmek için kent kent dolaşıyor. Söylemediği söz, önünde el pençe olmadığı tefeci kalmadı. Yahu gidip Londra'da 2 milyar, 5 milyar dolar dileneceğine Kürt meselesini demokratik yollarla çöz. Bu 800 milyar bizim yoksulluğumuza da işsizliğimize Türkiye’nin imarına ve insanca yaşamasına da yetecek.”
 
‘SİSTEM YOK OLMAYA MAHKUMDUR’
 
Erdoğan’ın, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ndeki 50+1’e ilişkin sözlerini hatırlatan Bakırhan, “Küçük ortakla birbirlerine girdiler. Şimdi Erdoğan ve partisi bu 50 artı 1 için Türkiye’nin kurtuluşu demişti. Demokrasi gelecekti, barış gelecekti, kavga bitecekti, yoksulluk bitecekti. Aradan 5 yıl geçmeden küçük ortakla 50 artı 1 tartışması yürütüyorlar. Belli ki küçük ortağın bu kadar agresif olmasının bir sebebi budur. 50 artı 1’den vazgeçilince öneminin ve anlamının kalmayacağını düşünüyor. Bakalım aralarında nasıl çelişkiler, nasıl kavgalar çıkacak. Yani bunların 5 yıl önce kurtuluş olarak sundukları başkanlık sistemi şimdi yıkılmak üzere ve bizlere yerine yeni bir şeyler önermeye çalışıyorlar. Her seferinde bize kurtarıcı olarak sundukları bütün projeleri yerle bir oluyor. Çünkü içinde halk yok, demokrasi yok, emek yok, emekçi yok, işçi yok, farklılıklar yok. İçinde toplumun kendisinin olmadığı sistem ne olursa olsun şimdi başkanlık sisteminin tartışıldığı gibi tartışılmaya, yıkılmaya, yok olmaya mahkumdur” dedi. 
 
‘KAYYIMLAR BÜTÇEYİ YANDAŞLARA PEŞKEŞ ÇEKİYOR’
 
Kayyımların halkın bütçesini çarçur ederek bir avuç yandaşı zengin ettiğini söyleyen Bakırhan, “Iğdır Avrupa’da yapılan araştırmalar içinde Avrupa ülkelerinin de dahil olduğu bütün kentler arasında en kirli şehir seçilmiş. Yani kayyımın iki dönemdir yönettiği Iğdır kirlilik, çöp, hava, iklim, çevre ve altyapı konusunda dünyanın en kirli kentlerinden birisi oldu. Bu hırsız kayyımlar sadece bununla yetinmedi, Iğdır halkını 3 yılda 350 milyon TL borçlandırdı. Bu ne demek biliyor musunuz? Bu belediye bizim elimize geçtiği zaman 10 yılda, 20 yılda dahi ödeyemeyeceğimiz bir meblağ. Şimdi hırsız beye sormak istiyorum; bu 350 milyonu nereye harcadın? Yollar çukur ve kent Avrupa'nın en kirli kenti. Kültür konusunda yatırım yok, sanat konusunda yatırım yok, hayvancılık ve tarım bitti. Iğdır halkı geçimini sağlamak için metropollere gidip işçilik yapıyor. Bu talan, kayyım düzenine artık son vermemiz gerekiyor” diye konuştu. 
 
‘ROJAVA BİRLİKTE YAŞAMIN EN İYİ ÖRNEĞİDİR’
 
Bakırhan, konuşmasına şöyle devam etti: “Kürtler gerçekten mütevazi, iyilik sever, hak bilir, adil, eşit davranan bir yönetim anlayışına sahiptir. Bunun en iyi örneği Rojava’dadır, Kobanê’dedir. Ortadoğu’nun en gerici merkezinde Kürtler, Kürt kadınları bugün Arap kadınlarıyla birlikte meclislerde eşbaşkanlık yapıyorlar, Rojava’yı yönetiyorlar. Dünya’da şu anda umut olan tek devrim Rojava devrimidir. Adalet var, eşitlik var, farklılıklara inançlara saygı var, kadına saygı var. IŞİD’in geçtiği topraklarda bugün demokrasi eğitim, kültür, kardeşlik ve özgürlük yetişiyor. Bu vesile ile Rojava’da direnen dünya halklarına umut olan devrimi de Iğdır’dan selamlıyoruz. Bu kayyım zulmüne kesinlikle bu dönem başta Iğdır olmak üzere her yerde dur diyeceğiz. Bu talancıları, bu yolsuzluk ve hırsızlık yapan, Kürt düşmanı Ehmedê Xanî’nin ismini kaldıran, Celadet Alî Bedirxanların kütüphanelerini yıkan, bizim değerlerimizi yok sayarak Türk saymaya çalışan bu anlayışı en başta Iğdır olmak üzere Kürdistan coğrafyasından göndereceğimiz günler çok yakındır.”
 
‘TECRİT POLİTİKALARINA KARŞI DURALIM’
 
Konuşmasının sonunda PKK Lideri Abdullah Öcalan üzerinde derinleşen tecride değinen Bakırhan, “Türkiye’de mutlak bir tecrit var. Sayın Öcalan 3 yıla yakındır ailesi ile avukatlarıyla görüştürülmüyor. Sayın Öcalan bir birey değil bunu devlet aklı da çok iyi biliyor. Bu meseleye kafa yoran, ömrünün büyük bölümünü tek kişilik hücrede geçirdi ama her şeye rağmen demokratik ulus, demokratik cumhuriyet, ortak yaşam, eşit yurttaşlık fikrinin babasıdır. Emin olun en başta AKP iktidarı bunu çok iyi biliyor. Sayın Öcalan, 2015 yılında da çözüm olsun, barış olsun diye elinden gelen çabayı ortaya koydu. Kürt meselesi ikinci yüzyılda artık çözülmelidir. Kürtler ikinci yüzyılda artık katledilmesin, Kürtler demokratik haklarına kavuşsun, eşit yurttaş olsun, kayyım atanmasın cezaevlerine konulmasın. Çözümün yolu çok kolaydır. Kürtlerin baş müzakereci olarak gösterdiği Sayın Öcalan ile oturur konuşursunuz ve bu meseleyi çözersiniz. Halkımızı cezaevlerinde yaşanan tecrit politikalarına karşı hep birlikte durmasını istiyorum. Tecridi sonlandırmak aynı zamanda barış ve demokrasiyi getirmektir” dedi. 
 
Bakırhan, konuşmasının ardından kent merkezinde esnafları ziyaret etti.