Buldan: Cumhuriyet'ten bugüne Kürtleri inkar eden her iktidar kaybetmiştir

img
HABER MERKEZİ – Türkiye’nin Kuzey ve Doğu Suriye’ye yönelik saldırılarında hiçbir kazancının olmadığını söyleyen HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan, “Cumhuriyet tarihinde bugüne kadar Kürtleri inkar eden, görmeyen, Kürtlerin kazanımlarını yok etmek adına siyaset yapan her iktidar kaybetmiştir" dedi.
 
Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanı Pervin Buldan, Türkiye'nin Kuzey ve Doğu Suriye’ye yönelik 9 Ekim’de başlattığı operasyon, bölgedeki gelişmeler, belediyelerine atanan kayyımlar ve bu sürece dair yol haritalarına ilişkin JIN NEWS’in sorularını yanıtladı.
 
Türkiye’nin Kuzey ve Doğu Suriye’ye yönelik  operasyonunun başlangıç tarihinin 9 Ekim olmasına dikkat çeken Pervin Buldan, Kürtler açısından “önemli” olduğunu belirttiği bu tarihin, PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın uluslararası komplo ile Türkiye’ye getiriliş tarihi olduğunu hatırlattı. 
 
Buldan, “Bu tarihin özellikle seçilmiş olması, Kürt halkına, geleceğine, Kürtlerin kazanımlarına ve Sayın Öcalan’ın bu ülkedeki barış ve demokrasi mücadelesine verdiği öneme bir cevap olarak nitelendirilebilir” diye belitti.
 
‘YANLIŞ OLDUĞUNU SADECE BİZ DEĞİL, BÜTÜN DÜNYA ÜLKELERİ İFADE EDİYOR’
 
Suriye’ye girmenin, orada savaş başlatmanın başlı başına yanlış olduğunu söyleyen Buldan, “Suriye politikası, Türkiye’yi bugün de gördüğümüz gibi yalnızlaştırdı. Çünkü oraya girişin yanlış olduğunu sadece biz değil, bütün dünya ülkeleri ifade ediyor ve bu yanlıştan bir an önce vazgeçilmesi çağrısı yapılıyor. Yaptırımlar, kararlar, Türkiye’ye verilen cezalar bir bütün olarak Türkiye’yi ve halklarını yakından ilgilendiren bir mesele” dedi.
 
Savaşın ve savaştan kaynaklı yaratılan tahribatın başta ekonomik kriz olmak üzere Türkiye’ye yansımaları olduğunu vurgulayan Buldan, şunları belirtti: “Suriye’ye gidip oraya operasyon yapmak yerine oradaki kazanımlarını kabul etmek, Kürtlerle diyalog kurmak ve Kürtlerle müzakereyi esas alacak yeni yol ve yöntemlere ihtiyaç var. Fakat Türkiye’yi yönetenler hiçbir zaman bu yol ve yöntemi tercih etmediler. Tercihleri her zaman yıkımdan, savaştan yana ve Kürt halkının kazanımlarını heba etmek üzerine oldu.”
 
HDP Eş Genel Başkanı, bu sürecin önemli yanı olarak ise dünya ülkelerinin Türkiye’nin başlatmış olduğu operasyona karşı çıkması, Kürt halkının meşru taleplerini görmesi  ve Kürt halkının birlik ve beraberliğinin pekişmesi olarak gösterdi. 
 
‘BAŞARDIK,  KAZANDIK’ LAFLARI BAŞARISIZLIKLARININ ÜZERİNİ ÖRTMEK İÇİN
 
Buldan, “Türkiye’nin bu operasyondan kazancı ne oldu?” sorusuna ise şu yanıtı verdi:  “Şu anda Türkiye’nin hiçbir kazanımı yok. Bunu çok değerlendirdik gerçekten. Çok okumaya çalıştık, ‘Türkiye’nin burada kazancı nedir’ diye. Türkiye’nin herhangi bir kazancı yoktur, kaybı vardır. Dolayısıyla kayıplar her zaman için Türkiye halklarına yansıyacak olan kayıplardır. AKP hükümetinin ‘başardık,  kazandık’ gibi laflarının aslında başarısızlıklarının üzerini örtmek için kullanılan söylemler olduğunu ifade etmekte fayda var. Cumhuriyet tarihinde bugüne kadar Kürtleri inkar eden, görmeyen, Kürtlerin kazanımlarını yok etmek adına siyaset yapan her iktidar kaybetmiştir. AKP de bunu yaşıyor. AKP de geçmişten gelen bu politikayı devam ettirdi. O yüzden bu süreç açısından da Türkiye Suriye meselesinde herhangi bir şey kazanmamıştır.”
 
Türkiye’nin başlattığı operasyonla birlikte dünya gündemine oturan insan haklı ihlalleri üzerinde duran Buldan, bu süreç içerisinde bir sürü insan hakları ihlalleri ve savaş suçu işlendiğini, bu savaş suçlarına dair ellerinde bir sürü görüntü ve belge olduğunu ifade etti.
 
‘TÜRKİYE’NİN İŞLEDİĞİ SUÇLAR ORTADA’
 
Bunları kamuoyu ile paylaştıklarını belirten Buldan, “Suriye Gelecek Partisi Eşbaşkanı Hevrin Xelef’in katledilmesi başlı başına Türkiye’nin bir savaş suçu işlediğini, insan haklarını ihlal ettiğinin göstergesidir… Başta insan hakları ihlalleri olmak üzere savaş suçları meselesinde de biz parti olarak AKP’nin bu anlamdaki karnesini, yaptığı suçları her zaman ifade ve ifşa etmeye yönelik tutumumuzu sürdürüyoruz. Bunu zaman zaman Genel Kurul’da arkadaşlarımız, zaman zaman da diplomaside görevli olan arkadaşlarımız dile getiriyorlar. Çünkü bir sorun var burada. Bu sorun insan hakları sorunudur. Bu sorun savaş suçları işlendiğine dair bir sorundur. Bu anlamda Türkiye’nin işlediği suçlar açıktır, ortadadır” diye konuştu. 
 
Buldan, dünyada IŞİD’e karşı ortak mücadele verilirken IŞİD’in ve ÖSO’nun yapmış olduğu her türlü çirkin, yüz kızartıcı suçların Türkiye tarafında beslendiğini ortaya koyan bir algı olduğunu da ifade etti.
 
‘TÜRKİYE ÇETELERLE BİRLİK OLUP, ONLARLA HAREKET ETTİ’
 
Buldan, “Türkiye’nin IŞİD’i nasıl beslediğini, IŞİD’i nasıl koruduğunu hep gördük. Yaşanan katliamlar var. Suruç, Ankara katliamı ortadayken Türkiye’nin bu konuda karnesi zayıf. O yüzden bu süreçte bir kez daha dünya ülkeleri IŞİD’in her türlü pisliğini Türkiye’ye devrettiler ve kendileri bunun içinden sıyrıldılar ve temize çıkarmaya çalıştılar” dedi.
 
Rojava’daki mücadelenin IŞİD, ÖSO ve oradaki diğer bütün selefi gruplara karşı verilen bir mücadele olduğunu söyleyen Buldan, ancak Türkiye’nin orada Kürtlerin dışında bütün çetelerle birlik olup, onlarla ortak hareket ederek Kürtleri oradan sürmeye çalışan bir politika izlediğini kaydetti.
 
Türkiye’nin önümüzdeki günlerde bu şekilde daha çok gündeme geleceğini söyleyen Buldan, “Türkiye bunun altından nasıl kalacak, bundan sonra IŞİD’in yapacağı katliamlar karşısında nasıl bir söz kuracak bu anlamda bir sürece ve gözlemlemeye ihtiyaç var. Keşke şimdiye kadar yapmış olduğu politikalar dışında farklı bir politika izleseydi. Türkiye’nin Rusya ile imzalamış olduğu 10 maddelik mutabakat yerine Dolmabahçe’de 2015 tarihinde okunan mutabakat kabul edilmiş olsaydı ve o mutabakat gerçekten hayata geçirilmiş olsaydı, bugün yaşananların hiçbirinin olmayacağını düşünüyorum. Ancak bu mutabakat olmadı, gerçekleşmedi. Bugün farklı bir noktaya gelindi. Artık Rusya ile imzalanan mutabakatın geçerli olduğu bir sürece girdik. Dolmabahçe Mutabakatı çok önemliydi. Sadece Türkiye’nin demokratikleşmesi değil, Suriye’ye dair Ortadoğu’ya dair bir sürü maddelerin olduğu ve bu maddelerin hayata geçmesiyle hem Türkiye’de hem Suriye’de daha demokratik, daha yaşanabilir, halkların kendilerini özgürce ifade edebileceği birçok şey yapılabilirdi” ifadelerini kullandı. 
 
Buldan, Kuzey ve Doğu Suriye’ye yönelik operasyonla ısınan ve uzun zamandır partilerinin gündeminde olan ulusal birlik konusuna da değindi.
 
‘ULUSAL BİRLİK İÇİN YENİ ADIMLARIN ATILMASI GEREKEN BİR DÖNEMDEYİZ’
 
Kürtlerin birlik ve beraberliğinin sağlandığı, Kürtlerin ulusal birlik başta olmak üzere konferanslarla bu süreci pekiştirecek yeni adımların atılması gereken bir dönemde olduklarını belirten Buldan, “Rojava meselesi ile birlikte Kürtlerin bu birliğinin ortaya çıkmasının önemli olduğunu ancak bunun geleceğe dair Kürt halkının zarar gördüğü her türlü süreçlerde ortak bir refleksin ortaya çıkacağı yeniden bir görüntünün olması gerektiğini düşünüyorum” diyerek, bu yöndeki çalışmaların olgunlaşması ile birlikte Kürt halkının pekişen birliği ve beraberliğinin mutlaka kamuoyuna deklere edileceğini kaydetti.
 
‘SİLAHA VE SAVAŞA DEĞİL, AŞA VE İŞE İHTİYACI VAR’
 
Operasyon yine Türkiye ekonomisine etkisine dikkat çeken Buldan, AKP hükümetinin her bütçe görüşmesinde savaşa, silaha, tanka, topa her türlü savaş araç ve gereçlerine milyarlarca para aktardığını vurguladı. “Türkiye halklarının silaha ve savaşa değil, aşa, işe ve yatırımlara ihtiyacı var” diyen Buldan, HDP olarak bütçe görüşmelerinde muhalefet etmeyi sürdürüp, Türkiye halklarının çıkarı için, geleceği için, yarınları için ne gerekiyorsa onu talep etmeye çalışacaklarını belirtti.
 
‘TÜRKİYE’NİN BATISI DA KAYYUM ZİHNİYETİNİ REDDETMELİ’
 
HDP Eş Genel Başkanı, partili belediyelerine dönük süren kayyum atamalarına ilişkin ise, “Kayyımları elbette ki kabul etmiyoruz ve bu kayyım konusu Türkiye’de bir yönetim şekli haline geldi. Daha seçimlerin üzerinden 4-5 ay geçmesine rağmen en son Cizre Belediyesi ile birlikte 13 belediyemize kayyım atandı. Kayyımlara ilişkin Kürt halkının yaklaşımı ortada. 31 Mart yerel seçimlerinden önce de kayyım vardı ve 31 Mart tarihinde insanların önüne sandık koyuldu. Her şeye rağmen insanlar kayyımları değil, AKP’yi değil, başka partileri değil, HDP’yi tercih ettiler. Kendi iradesine sahip çıkan bir yaklaşım içerisinde oldular. Fakat buna rağmen 13 belediyemize yeni kayyımlar atandı. Halk gerçekten buna büyük bir tepki veriyor; kendi belediye başkanını seçen bir insan, bu anlamda iradesi gasp edilen bir insan suskunluk ve kabulleniş göstermez. Yarın bu illerde tekrar seçim olsa yine de kendi iradelerine sahip çıkacaklarından hiçbir kuşkumuz yok. HDP olarak kayyım atanan belediyelere halkımızla sahip çıkmak adına programlarımız oldu olmaya da devam ediyor. MYK toplantımızda da konuştuk ve tartıştık, nerede bir mağduriyet ve hak ihlali varsa mutlaka orada olmayı programımıza koyduk. Ancak şunu söylemek istiyorum: Türkiye’nin batısı da bizim için önemli. Türkiye’nin batısında da insanların kayyımlara karşı çıkması, kayyım zihniyetini reddetmesi gerekiyor” dedi.