Halkların Demokratik Partisi (HDP) eski milletvekili ve İmralı heyeti üyesi Sırrı Süreyya Önder, Diken yazarı Kemal Göktaş’ın, “Kısa Dalga Podcast” için yaptığı dört bölümlük “Sırrı Süreyya Önder Anlatıyor” programında değerlendirmelerde bulundu.Yakın bir dönemde yeni bir çözüm süreci ya da barış için bir arayış olabilir mi sorusuna yanıt veren Önder, en az 2012 yılındaki süreç kadar umut sahibi olduğunu vurguladı.

Önder, “Özellikle son 30-40 yıldır yaşanan bütün bu altüst oluşların ideolojik değil metodolojik olduğu noktasında bir görüş var. Bunu mutlaklaştırmadan ya da temel bir tespit olarak ele almazsak gerçeklik payı olan bir değerlendirme olabileceğini düşünmüyorum. Her şeyi bununla açıklamaktan biraz geri durup bunun da bir faktör olduğunu gözetirsek daha açıklayıcı olur. Genel hatlarıyla metodolojik olarak şuanda demokrasiyi hem yol hem de yordam olarak kabul eden, bunun yokluğunun yarattığı yakıcılığı tecrübe edenler ve bunu talep eden insanlar ile öbür tarafa ise tekçi, dinsel referanslar ve benzeri demokrasiden uzak her türlü yaklaşım. Böyle iki kutuptan söz edebilir” dedi. 

 

'AKP-MHP BLOĞUNUN DEMOKRATİKLEŞME İHTİMALİ YOK'

 

Kürt siyasi hareketinin, girdiği birçok seçimde, “iktidara güç verme, iktidarın gizli ortağı olma” gibi bir sürü hurafe ile boğuşmak zorunda kaldığına dikkat çeken Önder, şunları ifade etti: “Derdini de anlatamıyor. Bu noktada sorumlulardan birisi olarak görüyorum kendimi. Ama bakın geçtiğimiz derelere, herkesi mahcup edecek bir politik ve bilinç sahibi olduğunu gösterdi. Dünyada hiçbir şey olup geçmez. Bir sürü sonuç üretir ve bu sonuçları önceden kestiremeyiz. Murat ettiğimiz şeylerin dışında ürettiği sonuçlar genellikle umut ettiklerimizden çok daha fazla ve farklı olur. Bunun için umudum var. Yoksa ben AKP-MHP bloğunun bir barış sürecini yeniden başlatacağını ya da yeniden bir demokratikleşme yönelimine gireceklerini ihtimal dahilinde görmüyorum. Ama bu mesele tam da hal olması gerektiği gibi bir bilinç düzeyinde giriyor."

 

‘BARIŞ İÇİN İNSANLAR DÜNDEN DAHA FAZLA FERASET SAHİBİ’

 

Barış sürecinde Türkiye'ye gelen Maxmur ve Kandil barış gruplarının Habur Sınır Kapısı'nda toplanan on binlerce kişi tarafından karşılanmasına dair de konuşan Önder, “Dönemin başbakanı Erdoğan o dönem kıyamet koparan Deniz Baykal’a (en azından sözcülüğünü yapan Baykal’dı) ‘ne var sevinmişler sevinecekler’ dedi. O günkü yaklaşımı öyleydi. Gerçekten cümle olarak üzerinde kıyamet koparılan hadise gelenlerin sevinmesiydi. Üzerinde spekülasyon yapılan oradaki yargılama düzeniydi. Bugün dönüp o gün itiraz edenlere sormak lazım. Bu ülkede yargının bakırı çıkarıldı o zaman. Bakırı çıkarıldığı zaman bu insanlardan en ufak bir itiraz gelmedi. Ama söz konusu Kürtler olduğunda herkes son derece cengaver, o gün ne lazımsa demokrasi lazımsa demokratlık, savaşçılık lazımsa savaşçılık. Bu geride kaldı. Bugün Deniz Baykal anlayışının piyasada bir tane müşterisi yok. Barış ciddi bir ihtimal olarak belirlendiğinde insanlar nelerin yapılması gerektiği konusunda dünden daha fazla feraset sahibiler” diye belirtti.

 

'BU ELİ BİTİREMEYECEKLER'

 

AKP’nin gidici olduğunu ve bunu bilmek için bir kahin olmak gerekmediğini vurgulayan Önder, “Çift joker çekse bile bu eli bitiremeyecekler. Bu böyle tezin kendi kendini tüketmesi gibi bir durumla karşı karşıyayız. Beni AKP’nin kaça bölündüğü ilgilendirmiyor. Burada bize bir fayda yok. Demokratik bir payı baz alan her kes için söylüyorum. Genellikle sola indirgeyecek olursak, gün ve şartlar solun tam da kendisini alternatif olarak daha görünür kılması için bütün şartları ihtiva ediyor. Fakat birkaç zihinsel pürüzün aşılması gerektiğini düşünüyorum” ifadesinde bulundu. 

 

‘TÜRKİYE SOL MUHALEFETİN MELEZLEŞMESİ LAZIM’

 

Sol içerisinde iki sütün halinde düşüncelerin, blokların oluştuğunu ve birbirine geçişgenliğinin az olduğuna dikkat çeken Önder, şunları söyledi: “Genellikle akraba evliliği ile yürüteceğimiz bir yok yok, Türkiye’de sol muhalefetin melezleşmesi lazım. Bunun yolu da AKP’ye oy veren seçmenlerden ne kadarını ikna edebileceğimizle yakından ilgili. Bu da onları kandırmaktan değil, kendimizi doğru ve yeterli bir şekilde anlatmaktan geçiyor. Enerjimizi buralara kaydırmamız lazım. Solda bunun eksikliği ve bir ihtiyaç olarak kabulü epeydir bir tartışma konusuydu. ÖDP’de ki bu tartışmanın Sol Parti’ye evrilme sürecin önemli olduğunu düşünüyorum.  Daha geniş tartışmaların, daha geniş bir çeperi hedefleyecek, birlikte yol yürüme talebinin ve gerçekliğinin daha geniş kesimler tarafından kavranılmasına ihtiyaç olduğunu düşünüyorum. HDP bu anlamda bunun bir mikro örneğiydi. Kendi çeperi dışında oy alabilme pratiğine sahip tek partiyiz."