DİB’ten ‘ortak mücadele hattı’ çağrısı

img

İSTANBUL - Demokrasi İçin Birlik (DİB), Meclis’teki ve Meclis dışındaki demokrasi güçlerine “artan işsizlik ve yoksulluğa karşı halkçı bir seçenek etrafında ortak bir mücadele hattı oluşturması acil önem taşıyor” çağırısında bulundu.

 
Demokrasi İçin Birlik (DİB), koronavirüs (Kovid-19) salgını ile birlikte dünyanın birçok yerinde yaşanan hak ihlallerine ve buna karşı gösterilen tepkilerden Türkiye’de milletvekillerinin tutuklanmasına uzanan gündemdeki gelişmelere ilişkin yazılı açıklama yaptı. 
 
Salgınla birlikte yoksulların daha da yoksullaştığı, doğanın ve emeğin sınırsız sömürülmesinin gözler önüne serildiği vurgulanan açıklamada, bütün dünyada uygulamalara karşı ortaya çıkan isyanlara karşı dijital teknolojiler ve güvenlik politikalarıyla toplumu denetim altına alma ve otoriterleşme eğilimlerine dikkat çekildi.
 
ADALET VE EŞİTLİK ÇIĞLIĞI ZOR’LA SUSTURULAMAZ
 
ABD’de George Floyd’un, polis tarafından boğularak öldürülmesinin ardından bütün dünyada yankılanan protesto gösterilerinin sürdüğüne değinilen açıklamada, gösterilerin arkasında kapitalizmin kalesi ABD’de salgının dayanılmaz hale getirdiği ekonomik krizin, gelir adaletsizliğinin, işsizlik ve yoksullaşmanın, ırkçılığın derin izleri olduğu vurgulandı. Amerikan Merkez Bankası, ABD Nüfus Sayım İdaresi, ABD Çalışma İstatistikleri Bürosu gibi resmi kurumların verileri ve korona virüs kaynaklı ölümlere ilişkin verilerin siyahlar ile beyazlar arasındaki gelir ve servet dağılımını, sağlık ve sağlıklı beslenmeye erişim alanındaki büyük eşitsizlikleri ortaya koyduğunu belirten DİB, Meksika’da ise, polisin bir inşaat işçisini işkenceyle öldürmesinin ardından halkın sokağa döküldüğü, ve isyanlar yayıldığına işaret edildi.
 
KAPİTALİZMİN ÇÖZÜMÜ TOPLUMU DENETİM ALTINA ALMAK
 
2019 yılı sonlarının Hongkong’dan İran’a, Gine’den Şili’ye neoliberal politikalara karşı küresel isyanlara sahne olduğunu hatırlatan DİB, koronavirüs salgınının neoliberalizmin yoksulların daha da yoksullaşmasına, sürekli artan güvencesiz istihdam kaybına, doğanın ve emeğin sınırsız sömürüsüne dayanan yüzünü gözler önüne serdiğini kaydetti.
 
Bütün dünyada itiraz ve isyan büyüdükçe dijital teknolojiler ve güvenlik politikalarıyla toplumu denetim altına alma ve otoriterleşme eğilimlerinin artığı belirtilen açıklamada, “Türkiye de salgına ağır ekonomik kriz şartlarında yakalandı. Halk desteği zayıflayan ve işsizlik ve yoksulluk karşısında üretecek çözümü olmayan tek adam rejimi, Meclisin açıldığı ilk gün Genel Kurula, artacak toplumsal muhalefeti boğmakta kullanılacak yeni bekçi yasasını getirdi” denildi.
 
TEK ADAM REJİMİNİN YENİ KOLLUĞU
 
Anayasaya aykırı bekçi yasası ile bekçilere devletin ahlak polisliği yapması ve bireylerin yaşam tarzına müdahale etmesine yol açacak geniş ve keyfiliğe açık yetkiler verildiğini ifade edilen açıklamanın devamında şunlar kaydedildi:
 
 “Çarşı ve mahalle bekçilerine, ‘Kamu düzenini bozacak mahiyetteki gösteri, yürüyüş ve karışıklıkların önlenmesi amacıyla önleyici tedbir alma’, göz altı ve kimlik sorma yetkisi tanınıyor. Bunun yanı sıra, bekçiler, Polis Vazife ve Salâhiyeti Kanunu’nun tartışmalı 16’ıncı maddesinde belirtilen, zor ve silah kullanma yetkisine sahip olacak. Yasanın bu maddesi iktidarın cezasızlık politikasıyla birlikte hesabı sorulamayan sayısız yaşam hakkı ihlaline neden oldu. Bu yeni kolluk gücüyle birlikte, İçişleri Bakanlığına bağlı, ülke kaynaklarını sınırsızca yutacak, sayısı beş yüz bini bulan bir iç güvenlik ordusu, iktidarın bekası için kullanılacak.”
 
ORTAK MÜCADELE HAYATİ ÖNEMDE
 
Tek adam rejimi tarafından etkisizleştirilen ve virüs salgını boyunca kapalı tutulan Meclis açılır açılmaz bir CHP’li, iki HDP’li milletvekilinin milletvekilliği düşürüldü. HDP milletvekilleri Leyla Güven ve Musa Farisoğlu tutuklandı. Kamu yararını gözettikleri, hukuksuzluğa, doğa ve kent kıyımına karşı çıktıkları için iktidarın hedefe koyduğu meslek odalarının etkisizleştirilmesi, iktidarın seçimi kazanmasını garantileyecek seçim yasası değişikliği ve çocuk tecavüzünü meşrulaştıracak yasalar kapıda. Bütün bu gelişmeler, yalnızca Meclis içinde ve seçim ittifaklarına dayanın bir mücadele tarzı ile  demokratik hak ve özgürlüklere yöneltilen anayasa ve hukuk dışı saldırıların göğüslenemeyeceğini ortaya koyuyor.
 
Meclisteki ve Meclis dışındaki demokrasi güçlerinin, artan işsizlik ve yoksulluğa karşı halkçı bir seçenek etrafında ortak bir mücadele hattı oluşturması acil önem taşıyor.  Hayatın başka türlü de sürebileceği konusunda farklı olasılıkların görünür hale geldiği bu tarihi eşikte, neo liberalizme karşı küresel isyanlardan ilham alan, yoksulların ve emekçilerin sesi olacak bu mücadele hattı, halkın susturulamayan, susturulamayacak itirazının akacağı o büyük mecrayı yaratacak.”