‘Cezaevleri sürecin samimiyet testidir’ 2025-12-14 09:04:59   ANTALYA - ÖHD Antalya Temsilciliği üyesi Erol Köçer, cezaevlerinde yaşanan hak ihlallerinin sürecin ruhuna aykırı olduğunu belirterek, “Cezaevleri sürecin samimiyet testidir” dedi.    Cezaevlerinde yaşanan hak ihlalleri her geçen artarak devam ediyor. Yaşanan baskı ve hak ihlallerine ilişkin Özgürlük için Hukuk Derneği (ÖHD) Antalya Temsilciliği üyesi Erol Köçer konuştu.   Özellikle Burdur Yüksek Güvenlikli Kapalı Cezaevi’nde yaşanan hak ihlallerine işaret eden Köçer, cezaevini rutin olarak ziyaret ettiklerini ifade etti. Tutsaklarla görüşüp rapor hazırladıklarını söyleyen Köçer, “Sorumlu makamlara başvurular yapıyoruz. Cezaevlerindeki hak ihlallerinin genel bir çerçevesi var. Birçok tutsak şunu dile getiriyor; birçok haktan mahrum olduklarını, tecrit koşullarında yaşadıklarını, tekli odalarda kaldıklarını, diğer kişilerle iletişim kurmakta zorlandıklarını, sosyal etkinliklere katılamadıklarını, iletişim olanakların dışarıda çok ıslıklı olduğunu, mektupların bile çok uzun sürelerde gidip geldiğini, iç odaların birbirine mektuplaşmasının bile üç ay, dört ay bulduğunu, infaz uzatmalarının olduğu, hasta tutsakların da aynı şekilde benzer sorunların olduğu, tedaviye ulaşma imkanlarının kısıtlı olduğu, hastane sevklerinin çok zorlu olduğu, sevkler noktasında idarenin hızlı davranmadığı, randevuların çok geç alındığını, tedaviye erişemediklerini dile getiriyorlar. Elimizdeki verilere göre 85'e yakın hasta tutsak Antalya’daki cezaevlerinde. Burdur ve Antalya'da 5-6 kişinin infazı tamamlamasına rağmen tahliyeleri ertelendi. Örgütle bağlarını kestiklerine ilişkin bir kendilerince intiba edilmedikleri için bu tarz uzatmaları yaptıklarını görüyoruz” diye belirtti.    SAMİMİYET TESTİ   Köçer, sürece rağmen cezaevlerinde herhangi bir iyileşme olmadığını kaydederek, “Cezaevi sorunu samimiyet testidir. Cezaevlerinde işkence iddiaları, hasta tutukluların serbest bırakılmaması, tutsakların ailelerinden uzak yerlerde tutulması bilinçli bir politikanın ürünüdür. Kürdistan'daki tutsakların Türkiye'deki cezaevlerine sevk edildiğini görüyoruz. Buradaki politikanın sebebi de şu; tecrit koşullarını derinleştirmek, tutsakların ailesiyle olan iletişimi kısıtlamaktır. Bir ailenin Hakkari'den kalkıp Edirne'ye gidebilmesi çok ciddi bir maddi külfet. Birçok aile bunu yapamayacak maddi güce sahip. Kürdistan'daki mahkumları Batı'daki cezaevine sevk ederek tecridi daha da derinleştiriyorlar” ifadelerini kullandı.   İMRALI’DAKİ TECRİT   İmralı’da uygulanan tecrit sisteminin cezaevlerine yansıması olduğunu dile getiren Köçer, “Kuyu tipi dediğimiz cezaevlerinde tekli odaların yaygınlaştırılması, tutsakların tek başına odalarda bırakılması aslında sosyal izolasyonu da getiriyor. Eskiden cezaevlerinde tutsaklar bir arada kaldıklarında daha örgütlü, sosyal iletişimi daha fazla tutabiliyorlardı. Devlet bunu da artık istemiyor. Tamamıyla tecrit koşullarında insanlara psikolojik baskı yaratarak, yalnızlaştırarak, bir noktada iradeni kırma yönünde bir yöntem belirlemiş. İnfazın temel amaçlarından bir tanesi topluma yeniden kazandırmaktır ama devletin politikasının bununla hiç alakası yok. Buradaki amaç tamamen tutsakların iradelerini kırmak, yalnızlaştırmak ve bir örgütlü hareketin önüne geçmektir” diye konuştu.    MA / Mehmet Güleş