‘MESEM’ler eğitim değil sömürü yerleri’

İZMİR - MESEM'lerin eğitim yerleri değil çocuklar açısından büyük riskler taşıyan yerler olduğunu belirten İHD İzmir Şubesi Çocuk Komisyonu üyesi Övgü Temizkan, “Sistemin kendisinin değişmesi lazım” dedi. 

Türkiye ve Kürdistan'da sistematik hak ihlalleri çocukları dezavantajlı konuma getirmeye devam ediyor. Riha'nın (Urfa) Hewag ilçesindeki bir marangoz atölyesinde çalıştırılan 15 yaşındaki çocuğun maruz bırakıldığı işkence sonucu yaşamını yitirmesi yapısal şiddetin çocuklara dönük boyutunu bir kez daha gözler önüne serdi. İnsan Hakları Derneği (İHD) İzmir Çocuk Komisyonu üyesi Övgü Temizkan ile konuya dair konuştuk. 
 
Övgü Temizkan, çocuğun yaşam hakkının korunması devletin temel yükümlülüğü iken sadece 2024 yılında önlenebilir sebeplerle en az 777 çocuğun, 2025 yılının ilk beş ayında en az 365 çocuğun yaşamını yitirdiğini belirtti. Gerekli ve yeterli önlemlerin alınması durumunda bunların yaşanmamış olacağına dikkati çeken Övgü Temizkan, çocukların bedensel ve zihinsel gelişimlerini engelleyecek hiçbir işte çalıştırılmayacağının uluslararası sözleşmelerde ve Anayasa'da açıkça yer aldığını dile getirdi. Övgü Temizkan, “2024 yılında 71, 2025 yılının sadece Kasım ayının ilk 16 gününde 9 olmak üzere bugüne kadar 80 çocuk iş cinayetlerinde yaşamını yitirdi. Eğitim kurumlarında eğitim alması gereken çocuklar, fabrikalarda, atölyelerde ve inşaatlarda iş gücü olarak kullanılmak suretiyle bir ekonomik sömürüye maruz bırakılıyorlar. Bu sömürünün yasal kılıfı da eğitim modeli adı altında MESEM'ler oluyor. Çocuklar, MESEM'lerle üretim zincirinin bir halkası haline geliyor. Çok düşük ücretlerle çalıştırılarak sömürü çarklarına dahil ediliyorlar" dedi.
 
 
'MESEM EĞİTİM YERLERİ DEĞİL'
 
MESEM'lerin olumlu bir model olmadığı gibi çocukların farklı bilgi ve beceri öğrenimlerini örseleyici, her türlü tehdit ve riske açık hale getirici bir özellikte olduğunu ifade eden Övgü Temizkan, "Sadece okulda yürütülen teorik eğitimler değil, iş yerinde yürütülen eğitimlerin de eğitim programlarına uygun üretilmediği görülüyor. İşyerlerindeki bu sözleşme kuralının eğitim kriterlerine uymadığı, çocukların ağır iş yükü altında ezildikleri ve çoğunlukla meslekleriyle ilgisi olmayan işleri yapmaya zorlandıklarını biliyoruz. Çırak çocuklar sıklıkla gece çalışması, fazla mesai gibi kayıt dışı uygulamalara maruz kalıyor. Çoğunlukla sağlık ve güvenlik açısından da tehlikeli işyerlerinde çalıştırılıyorlar, iş kazalarına maruz kalıyorlar ama bunlar çoğunlukla kayıt altına alınmıyorlar. Tekrar vurgu yapmak gerekir; MESEM'ler eğitim yerleri değil çocukların doğrudan çalıştırıldığı, çalıştırılmasının önünü açan dolayısıyla işçi sağlığı bakımında büyük riskler taşıyan yerler" diye belirtti. 
 
'YOKSULLUK YAPISAL BİR SORUN’
 
Yoksulluğun yapısal bir sorun olduğunun altını çizen Övgü Temizkan, çocuk yoksulluğunun en yüksek olduğu ikinci ülkenin Türkiye olduğuna işaret etti. Çalıştırılırken yaşamını yitiren çocuklar konusunda cezasızlık politikasının sürdüğünü anımsatan Övgü Temizkan, bu şiddetin önlenmesinin çok katmanlı, uzun soluklu ve bütüncül bir yaklaşım gerektirdiğini dile getirdi. Övgü Temizkan, şöyle devam etti: “Daha köklü bir dönüşüm ve doğru politikalarla mümkün olacak bir şey. Sistemin kendisinin değişmesi lazım. Eğitim ortamını işyeriyle değiştiren, sınıfsal eşitsizliği derinleştiren ve çocukları ihmal, istismar riskini açık hale getiren MESEM'lerin kaldırılması, çocuk işçiliğiyle mücadelenin çok kararlı bir şekilde sürdürülmesi lazım. Eğitim politikalarında çocuğun üstün yararı, gelişim potansiyeli esas alınmalı. Çocuğu eğitim dışına çıkaran tüm bireysel, toplumsal ekonomik sorunlarının ortadan kaldırılması gerekiyor.”