Ruhsatları verilmeyen avukatlar: İktidar imha politikası yürütüyor 2020-09-12 09:03:11   İSTANBUL - Haklarında soruşturma ve kovuşturama olduğu gerekçesiyle ruhsatları verilmeyen avukatlar, “İktidar ve yargı el ele muhalif gördükleri avukatlara karşı imha politikası yürütüyor. Barolar da buna susuyor” dedi.    Haklarında soruşturma ve kovuşturma olduğu gerekçesiyle 15 Temmuz 2016 askeri kalkışmanın ardından stajını tamamlayan avukat adaylarına, ruhsatları verilmiyor. Bulundukları illerin baroları aracılığıyla Türkiye Barolar Birliği’ne (TBB) başvurup ruhsatlarını alan bazı avukatlar hakkında ise Adalet Bakanlığı tarafından ruhsatlarının iptali yönünde dava açıldı. Konuya ilişkin Halkların Demokratik Partisi’nin (HDP) verdiği soru önergesine verilen cevapta bu güne kadar 598 kişinin ruhsatlarının iptali edildiği kaydedildi.    Ruhsatların verilmemesi veya iptal edilmesinin dayandırılan 5’inci maddenin 3’üncü fıkrasında, “Kasten işlenen bir suçtan dolayı iki yıldan fazla süreyle hapis cezasına ya da devletin güvenliğine karşı suçlar, Anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine karşı suçlar kapsamında kovuşturma altında bulunması halinde, avukatlığa alınması isteği hakkındaki kararın bu kovuşturmanın sonuna kadar bekletilmesine karar verilebilir. Şu kadar ki, ceza kovuşturmasının sonucu ne olursa olsun avukatlığa kabul isteğinin geri çevrilmesi gereken hallerde, sonuç beklenmeden istek karara bağlanır” ifadeleri yer alıyor.   Ruhsat alamayan ya da ruhsatları iptal edilen avukatlar, kurdukları Ruhsat Gaspına Karşı Koordinasyonu’yla seslerini duyurmaya çalışıyorlar. Koordinasyonun en önemli talebi mağduriyetlerine yol açan Avukatlık Kanunun 5’inci maddesinin 3’üncü fıkrasının kaldırılması.   KANUN HUKUKA AYKIRI   Hakkında 17 yıl hapis cezası verilip, itirazı üzerine dosyası istinafa gönderilen ve kesinleşmiş yargı kararı bulunmayan Koordinasyon üyesi Hüseyin Ali Kudret, henüz ruhsata başvuru yapmayanlardan. 7 yıldır dosyasının karara bağlanmadığını dile getiren Kudret, durumun birkaç yönüyle hukuka aykırılık teşkil ettiğini söyledi. Ayrıca durumla ilgili TBB’ye takdir hakkının tanındığını ve bakanlığın ruhsatın iptali için dava açmasının hukukla bağdaşmadığını ifade eden Kudret, “Durum masumiyet karinesine göre de aykırı. Ayrıca kanun da ‘verilebilir’ ibaresi yer alıyor. Bu da hukuki belirlilik ilkesine aykırı. Bir kanun muğlak olamaz. Bu durumların yaşanmaması ve aşılması için üç dereceli hukuk sistemi var. İstinaf ve Yargıtay’ın kurulma sebeplerinde biri de budur. O yüzden masumiyet karinesi suçu sabit oluncaya kadar o insan suçsuzdur” diye konuştu.    MASUMİYET KARİNESİ İHLAL EDİLİYOR    Yaşanan durumun hukuk devleti ilkesine aykırılık taşıdığını vurgulayan Kudret, “Biz baroların bunda yetkili olmadığını söylerken, bakanlık baroların direnme kararına da itiraz edip yürütmeyi durdurma kararıyla ruhsatları iptal ediyor. AİHM, Anayasa Mahkemesi ya da evrensel normlara göre 71 yıl önce imzaladığımız Evrensel İnsan Hakları Bildirgesi’nde tanınan masumiyet karinesi ihlal ediliyor. Hukuk devleti ilkesine de aykırı bir düzenleme oluyor. 15 Temmuz 2016 darbe girişimden önce sistematik uygulanmasına rastlamıyoruz. Sonrasında çevremizde hemen herkes yaşamaya başladı. Kovuşturmayı geçelim şu anda soruşturması olanlar dahi ruhsat verilmiyor. Hakkında Hükmün Açıklanıp Geri Bırakılması olanlara dahi ruhsat verilmiyor. Bakanlık kanunun dışına çıkma gereği duyuyor” diye belirtti.    İKTİDAR VE YARGI EL ELE    Durumu, iktidarın yargıyı tekiline alıp muhalif olarak gördüğü herkesi sindirme çabası olarak değerlendiren Kudret, şöyle devam etti: “Kendilerine muhalif avukat istemiyorlar. Onlara göre avukat dediğin itaat eder, bunu istiyorlar. Oysa biz biat etmeyiz. Avukatlar tüm insanların haklarını savunur. Şu an sesiz kalan herkes ilerde bize ihtiyaç duyacaklar. Ruhsatlarımız bakanlıkça ve siyasi bir irade tarafından reddedilemez. Şu an hukuktan, demokrasinden bahseden herkesi dayanışmaya, sesimiz olmaya davet ediyorum. Çözüm önerilerini istiyoruz. TBB ve il barolarından da destek istiyoruz. Bu destek sadece Twitter’dan değil, bu süreç bitine kadar neler yapabiliriz, hangi sektörlerde çalışabiliriz, o ruhsatları nasıl geri alabiliriz bu şekilde destek olsunlar.”    BAROLAR SESSİZ   TBB’nin bu güne kadar ruhsat gaspını bakanlığa ihtiyaç duymadan kendisinin yaptığını bilgisini paylaşan Kudret, sözlerini şöyle tamamladı: “Ayrıca ona bağlı il bazındaki barolar da daha önce hiçbir zaman yanımızda değillerdi. Bu yüzden ruhsatı gasp edilmiş, aynı zamanda ruhsatı gasp edilme riski olanlar ve ruhsat sorunu yaşamayan ama destek veren avukatlarla birlikte bir koordinasyon kurduk. Biz dedik ki bu kanun iptal edilene kadar, tek bir arkadaşımız dahi ruhsatsız kalmayana kadar mücadelemize devam edeceğiz. Koordinasyonu kurduktan sonra barolar mail attık. Maillere bir geri dönüş olmadı. Yine bizi görmeleri için dijital bir basın açıklaması yaptık. Meslek örgütlerini dayanışmaya çağırıyoruz diye çağrıda bulunduk. Ancak üç dört baro dışında dönüş olmadı. Bu sefer ise Çağlayan adliyesi önünde açıklama yaptık ama yine resmi bir dayanışma olmadı. Barolar bu ruhsat gaspına karşı sessizliğini koruyorlar.”    ‘SUÇU SABİT OLANA KADAR MASUMDUR’    8 yıldır hakkındaki bir davandan dolayı yargılandığı için ruhsat başvurusunun kabul edilmediğini belirten Koordinasyon üyesi Berivan Kibar da ilgili kanunun anayasaya aykırı olduğunu dile getirdi. Kibar, “Kovuşturması devam eden kişinin suçu sabit görülüne kadar masumdur. Ama 5/3 ‘kovuşturması varsa bu kişiye ruhsat verme’ diyor. Bu birçok yönüyle hatalı bir kanun, iptal edilmesi gerekiyor. Ayrıca büyük uğraş ve emek sonucunda geldiğimiz noktaya geçerli bir neden olmadan çalışma hakkımız da engelleniyor. Burada aslında devletin bize karşı süründürme politikası var.  Kendisine muhalif olan herkese karşı taraf olmuş durumda ve tek düşüncede olmazı dayatıyor” dedi.    ‘İMHA POLİTİKASI VAR’    Yargılamanın devam ettiğini ve henüz hüküm almadıklarını hatırlatan Kibar, şunları ifade etti: “Zaten çok ilerde olan bir toplum değiliz ama daha da geriye giden tek tipleştirilmeye çalışılan yok etme mantığı ile yürütülen bir süreci yaşıyoruz. İliklerimize kadar bunu hissetmemizi istiyorlar. Gerçekten bir imha politikası var üzerimizde. Ne zaman ülkede bir hukuksuzluk olsa ilk mağdurlar avukatlar oluyor. Avukatın sesi ne kadar kısılırsa toplumun sesi o kadar kısılıyor aslında.  O yüzden savunma hakkını yok etmeye çalışıyorlar.”    ‘SESSİZ KALMAYACAĞIZ’    Yaşanan süreçten dolayı şu an ailesinin işlettiği bir dükkan da çalıştığını belirten Kibar, şunları söyledi: “Bazı arkadaşlar garsonluk, bazıları ise benim gibi kendi meslekleri dışında işlerle uğraşıyorlar. Biz bu mesleği bu sorunları bir gün yaşamak için okumadık. İdeallerimizle bu mesleği okumayı seçtik. Çocukluğumdan beri hukuk okumak istedim. Ama bu gün maruz kaldığım hukuksuzluk ortada. Ama buna karşı yılmayacağım. Sonuna kadar da buna karşı mücadele edeceğim. Sonuçta bu benim hakkım. Buradan da bu durumlara maruz kalan, bunu yaşayan meslektaşlarıma yaşama ihtimali olan meslektaş ve meslek adaylarına bize katılmalarını destek vermelerini istiyorum. Aynı durumu bu gün yaşamıyorlarsa yarın farklı şekiller de yaşayacaklar. Bu nokta da sessiz kalmamamız gerekiyor.”    MA / Mehmet Aslan