AFAD çadırlar için 70 gün süre verdi, sağlam istedi 2020-09-17 09:06:57   ANKARA - Polatlı’da etkili olan kum fırtınası sonucu kaldıkları çadırları yıkılan mevsimlik tarım işçileri, AFAD'ın 70 gün sonra sağlam şekilde geri almak üzere kendilerine imza karşılığında çadır dağıttığını belirtti.   Ankara’nın Polatlı ilçesine bağlı Ördekgölü Köyü’ndeki soğan tarlalarında çalışan yaklaşık 150 mevsimlik tarım işçisinin yaşam koşulları 12 Eylül’de gerçekleşen kum fırtınası sonucu çadırlarının yıkılmasıyla daha da zorlaştı. Ailelerden yarısının çadırları yıkılırken, işçiler zorlaşan yaşam koşullarını anlattı.   Mevsimlik işçilerin çavuşluğunu yapan Mesut Kaş, Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı'nın (AFAD) fırtınadan ancak iki gün sonra kendilerine çadır ulaştırdığını belirtti.    Kaş “Çadırları 70 gün sonra geri verin dediler. Bana ve köy muhtarına çadırları 70 gün sonra sağlam bir şekilde teslim edeceğimize dair bir yazı imzalattırdılar. Çadırlara bir şey olursa parasını alacaklar” dedi.   AYRIMCILIKLA KARŞI KARŞIYALAR   Yılın yarısını evlerinde yarısını çadırda geçirdiklerini anlatan Kaş, “Bizi zorlayan güneş ve toz. Gurbette memleketimizden uzakta çalışıyoruz. Bazen yaptığımız işin karşılığını alamıyoruz. Tarlalarda çalışabilen çocuklar da var. İşverenler çocuklar tarlada çalıştığı zaman ‘bunlar büyüklerden daha iyi çalışıyor’ diyorlar ama iş para istemeye gelince, ‘bu çocuk, şu ihtiyar, o çalışmadı’ deyip çoğunun yevmiyesini vermeye yanaşmıyor” diye belirtti.    Bazı işverenlerin paralarını vermediği gibi kendilerini polis veya jandarmaya şikayet ettiğini de aktaran Kaş, geçtiğimiz günlerde yaşadıkları bir olayı şu sözlerle anlattı: “Geçenlerde başımıza böyle bir olay geldi. İşverenlerden biri paramızı isteyince, ‘burası bizim memleketimiz siz buraya gelmişsiniz bir de para istiyorsunuz’ dedi. Karşılık versek Sakarya’da olduğu gibi bize de saldıracaklar. Devletten güç alıyor olmalılar. Tek güvencemiz çevredeki Kürt köyleri. Ayrımcılıkla karşı karşıya kalıyoruz.”    ‘ÇALIŞMAYA MECBURUM’   “Ben tarlada doğdum dersem yanlış olmaz” diyen 19 yaşındaki Hanım Başıbeyaz ise, hayatım boyunca bu işi yaptığını dile getirdi. Yaşadıkları Urfa’da iş olmadığı için buraya gelmeye mecbur kaldıklarını söyleyen Başıbeyaz, “Biz çalışıyoruz ama para yüzü görmüyoruz. Paralar babama veriliyor, borçlarımız var onlarda borca gidiyor. Her günümüz bir önceki günün aynısı. Sohbet edecek vakit bile bulamıyoruz” diye belirti.    Kum fırtınasının yaşandığı gün kaldığı çadırın üstüne yıkıldığını söyleyen Başıbeyaz, beli incindiği için üç gün çalışamamış. Şimdi dahi çalışırken zorlandığını belirten Kaşıbeyaz, “Ambulans geldiğinde sağlık çalışanlarına belimin incindiğini söyledim ama bakmadılar bile. Abim beni Polatlı Devlet Hastanesine götürdü, orada incindiğini söylediler. Uzun bir süre çalışma dediler ama çalışmaya mecburum. Tarlada çalışıyoruz ama bizim işimiz tarla ile sınırlı değil, çadırda da çalışıyoruz. Tarlada bir iş yapıyorsak, çadırda 10 iş yapıyoruz. Ekmek yapıyoruz, yemek hazırlıyoruz, bulaşık ve çamaşır yıkıyoruz” diye konuştu.   11 YAŞINDAN BERİ TARLALARDA   İşçilerden Emine Yetim de 11 yaşından beri tarlalarda çalıştığını anlatıyor. Yetim, tarlada çalışmanın zorluklarını ise şu sözlerle dile getirdi: “Günde 16 saat çalışıyoruz ve ne kadar para alacağımız belirsiz. Önce soğanları yoluyoruz, sonra onları makaslar ile temizliyoruz, temizledikten sonra çuvallara dolduruyoruz. Ben hem tarlada çalışıyorum hem de çadırda. Buna mecburum yoksa aç kalacağız. Kadınlar çalışıyor ama ellerine para geçmiyor. Çocuklarımıza ayıracak zamanımız bile olmuyor. Burada her şey kadınlar için daha zor” diye belirtti.   'KARNIMIZI DOYURMAYA YETİYOR’   “Kendimi bildim bileli bu işi yapıyorum ama bir faydasını da görmedim” diyen 75 yaşındaki Abdülkadir Topalan ise, kazandıkları paranın sadece karınlarını doyurmaya yettiğini, herhangi bir birikim yapamadıklarından yakındı.   Türkiye’de çalışmadığı kent kalmadığını anlatan Topalan, “Ben Urfalıyım ama uzun bir süredir Polatlı’da yaşıyorum. Ailemiz kalabalıktı ama geçinemediğimiz için dört bir yana dağıldık. 10 yıldır memleketimi göremedim. Orada hiçbir şeyim kalmadı. Biz Kürtler mazlum bir halkız onun için sürekli eziliyoruz. Burada bir fırtına oldu geçen gün az kalsın boğuluyorduk kimse ‘neyiniz var’ bile demedi. Benim kaldığım çadır 3 parçaya bölündü, içindeki erzak kullanılamaz hale geldi” şeklinde konuştu.   ‘GÖSTERMELİK BİRKAÇ ÇADIR BIRAKTILAR’   Urfa’da inşaat işi ile uğraşan Muhammed Yakışmaz da, “Allah Erdoğan’dan razı olsun artık iş yapamaz durumda bıraktı bizi. Geçen gün burada kum fırtınası oldu ama devlet reklam yapıyor. Reklamdan başka bildikleri bir şey yok. Göstermelik birkaç çadır bıraktılar onu da geri alacaklar” diyerek sitem etti. Ailesi ile birlikte kaldığı çadırın fırtınada yerle bir olduğunu belirten Yakışmaz, “Parçalarını yerden topladım derme çatma bir şey yaptım” dedi. Fırtınanın ardından çağırdıkları ambulansın iki saat sonra geldiğini kaydeden Yakışmaz, “Gelen sağlık çalışanlarından biri bize güldü.‘Devlet reklam yapıyor’ diyorum ‘eleştirme yakalanırsın’ diyorlar. Zaten güneşe yakalanmışız, sabahtan akşama kadar çocuklarımla güneşin altında çalışıyorum. En az kişi başı günlük 150 TL almamız gerek ama bazen 80 bile almıyoruz” ifadelerini kullandı.    KIŞIN FIRINDA YAZIN TARLADA   Kışın memleketlerinde fırında çalışan dört genç yaz aylarında soğan tarlalarında çalışmak için Polatlı’ya gelen işçiler arasında. 10 yıldır çalıştıklarını kaydeden 20 yaşındaki Ahmet Yetim ve akrabası 22 yaşındaki Müslüm Yetim, hayat şartlarından dolayı okulu bırakıp çalışmaya başladıklarını ifade etti. İşin zorluklarından bahseden gençler, şunları söyledi: “Ekmek zor kazanılıyor. Hayallerim vardı ama peşinden gidemedim. Burada da emeğimizin karşılığını alamıyoruz, güneş çok zorluyor bizi.”     Kışın Urfa’da ekmek fırınında çalışan Ahmet Çoban (24) ise, 10 yaşından bu yana çalıştığını anlattı. 8’inci sınıfa kadar okuyabildiğini dile getiren Çoban, “Her yerde artık torpil işliyor. Burada emeğimizin karşılığını alamıyoruz. Salgın var, bizim kaldığımız çadırlar hijyenik değil, dışarıdan bir kişi ya da eşya geldiği zaman ister istemez tedirgin oluyoruz” diye aktardı.   ‘KAST SİSTEMİ VAR VE BİZ EN DİPTEYİZ’   Bingöl Üniversitesi’nde okuyan üniversite öğrencisi Mehmet Başıbeyaz (22) da 12 yıldır tarlada çalıştığını anlattı. Başıbeyaz işin zorluklarına dair şunları belirtti: “Bu işin kendine göre zorlukları var ama asıl zorlandığımı şey her gittiğimiz yerde dil, ırk ayrımcılığına maruz kalıyoruz. Türkiye’nin yaklaşık 12 kentinde çalıştım en çok eşitsizlik ile karşı karşıya kaldım. Bize insan gibi davranmıyorlar. Burada 150 kişiyiz bir savaş içindeyiz, ekmek savaşı. Yazın kazanıp kışın yiyoruz ama yetmiyor. Ben üniversite 2’inci sınıf öğrencisiyim ama burada çalışıyorum. Uzaktan eğitim veriliyor ona da erişemiyorum. Sabah erkenden kalkıyoruz hava soğuk. ‘Komşu komşunun külüne muhtaçtır’ sözü hükmünü yitirdi, artık herkes çıkar peşinde, komşuluk diye bir şey kalmadı. Ankara’da dayımız yok diye bize iş vermiyorlar, her şey torpil olmuş. Torpil olduğu için üniversiteyi bitirince de iş bulamayacağım. Yine tarlada çalışacağım. Burada çalışan küçük çocuklar var benim yıllar önce yaşadığım süreci yaşıyorlar. Ne yazık ki onları güzel bir hayat beklemiyor. Kast sistemi var ve biz en dipteyiz. Yükseğe çıkma şansımız bırakılmamış.”   MA / Zemo Ağgöz - Emrullah Acar