Barışa ses verenler 2020-09-20 09:09:40   Nazım Karakurt*   Bazı zamanlar vardır ki, onu ömrünün sonuna kadar unutamazsın. Unutmak istesen bile psikolojik, sosyolojik ve ruhsal durumun ve ülkenin içinde bulunmuş olduğu atmosfer buna müsaade etmez.   Ne yazık ki yaşadığımız ülke ve coğrafya bu tür acılarla, katliamlarla hep anılmıştır. Bu yaşanan acılar ve katliamlar ülkenin ve coğrafyanın bir tarafını yani halklarını derin ve uçsuz bir kuyuya gömerken, diğer tarafında ise ırkçılığı, milliyetçiliği, faşizmi ve halklara düşmanlığı en üst seviyeye çıkarmaktadır.   Halkların demokrasi, özgürlük ve barış talepleri düşmanlaştırılarak ve terörize edilerek, en ağır şekilde cezalandırılma yöntemi seçilerek, büyük devlet ve millet olmanın gereği yerine getirilmeye çalışılmaktadır.   Yaşadığımız ülkede ve coğrafyada bunları her gün yaşıyor ve görüyoruz.   Tabi ki acıları ayrıştırmak ve yarıştırmak bizim gibi düşünen insanların işi de olamaz. Sadece şunu diyorum: “Niye bu katliamlar 21’inci yüzyılda benim ortak vatanımda oldu.” Yaşanan bu katliamlarla bizleri bu acılara alıştırmaya mı çalışıyorlar acaba demek geliyor içimden.   5 Haziran 2015 Diyarbakır, 20 Temmuz 2015 Suruç, 10 Ekim 2015 Ankara Gar katliamları... Peki, nasıl unuturuz bu katliamları ve yaşanan onca acılara rağmen. Unutmayacağız elbette.   Bu tarihlere baktığımız zaman bu ülkeyi yönetenlerin hep acılardan, katliamlardan nemalandıklarını ve iktidar olduklarını ve bunu koruduklarını görüyoruz. Tüm bunlara rağmen ortak vatanda bir arada yaşamanın fidanlarını gene bizler dikeceğiz bu topraklara.     10 Ekim 2015 tarihinde, bu ülkenin çocukları birbirini öldürmesin, ortak vatanda eşit ve özgür yaşasınlar diye on binler o gün Ankara’daydılar. Ortadoğu’nun en barbar ve cellat örgütünün elemanları ve onları besleyen ve lojistik destek veren hükümet görevlilerinin sayesinde 103 yoldaşımız yaşamını yitirdi. Yüzlercesi yaralandı. Bende o kara günde 14 yoldaşımı kaybettim. Halen acıları yüreğimizde.    Yukarıda bahsettiğim tüm katliamlar bizim barışa olan sevdamızı hiç eksiltmedi. Tam tersi onurlu ve kalıcı bir barış için mücadelemiz devem ediyor ve edecektir.    19 yıllık AKP iktidarında neler yaşandığını hepimiz biliyoruz. Bir şeyi ise daha çok iyi biliyoruz. Katliamları, işkenceleri ve talanları tereddütsüz ve korkusuz bir şekilde halka sunan Özgür Basın geleneğinden gelen gazete, TV, radyo ve dergilere çok şey borçluyuz.    Ülkede yaşanan karanlıkları aydınlığa çıkarmak adına canları pahasına hep alanda oldular. Devletin tüm baskı ve şiddetine rağmen doğruların açığa çıkması için asla taviz vermediler. Bunların temsilcilerinden birisi de son 3 yılda yoğun baskılara rağmen yılmadan ve usanmadan haber yapan değerli Mezopotamya Ajansı’dır. Nerede bir hak ihlali varsa ya da işleniyorsa orada olduklarını gördük. Bu ülkenin emekçilerinin, barış ve özgürlük isteyenlerin hep yanında oldular.    Özelikle 10 Ekim Katliamı sonrası Mezopotamya Ajansı bizleri hiç yalnız bırakmadı. 10 Ekim Barış ve Dayanışma Derneği olarak yapmış olduğumuz hemen hemen tüm etkinliklerimize katılarak, bu katliamın gerisinde olanları, sorumluluğu olanları sürekli toplumla paylaşarak, bizlere de büyük moral ve cesaret vermiştir.    Birçok kez hem dernek yönetimiyle hem de bizlerle 10 Ekim 2015 yıldönümü anmalarında sesimiz ve nefesimiz olmuştur. Duygu ve düşüncelerimizi, barışa olan özlemlerimizi tüm dünyaya aktarmaya çalışmıştır. Bir nebzede olsa Mezopotamya Ajansı’nın 10 Ekim 2015 Katliamı’yla ilgili yapmış olduğu birçok haber bizim yüreğimize su serpmiştir.    Halen bu ülkede onurlu bir şekilde, var olan baskı ve tek adam rejimine karşı sokaklarda, mahallelerde, fabrikalarda, tarlalarda, cezaevi önlerinde ve yaşamın her alanında bizim sesimiz olanlara bin selam olsun. İyi ki varsınız.    * 10 Ekim Ankara Gar Katliamı yaralısı, Barış ve Dayanışma Derneği’nin aktivisti, BTS eski Genel Başkanı