Piroğlu: Tecrit sürdükçe demokrasi sorunu olacaktır 2020-10-01 09:06:27 İSTANBUL - Türkiye’de yaşanan tüm sorunların temel kaynağının tecrit olduğunu dile getiren İstanbul Milletvekili Musa Piroğlu, “İmralı’da tecrit devam ettiği sürece Türkiye’de demokrasi sorunu var olmaya devam edecektir” dedi.    PKK Lideri Abdullah Öcalan, İmralı Yüksek Güvenlikli F Tipi Cezaevi’ne konulduğu günden bu yana tecrit altında tutuluyor. 21 yıldır İmralı’da tutulan Öcalan ile aile, avukat ve heyetler kimi zaman görüşebildi. Ancak Öcalan’ın avukatlarının 27 Temmuz 2011’den sonra İmralı Adasına gitmeleri çeşitli gerekçelerle engelleniyor. 8 yıl aradan sonra Demokratik Toplum Kongresi (DTK) Eşbaşkanı Leyla Güven öncülüğünde başlayan ve tüm cezaevlerine yayılan açlık grevlerinden sonra 2-22 Mayıs, 12-18 Haziran ve 7 Ağustos 2019 tarihlerinde avukatlar Öcalan’la görüşebildi. Son görüşme olan 7 Ağustos’tan sonra ise avukatların yapmış olduğu 107 başvurunun tamamına olumlu ya da olumsuz herhangi bir yanıt verilmedi.    Öcalan’ın ailesi ise İmralı Adası’nda çıkan yangın dolayısıyla oluşan kaygılar üzerine 2 Mart 2019’da İmralı’ya giderek burada görüşme gerçekleştirdi. Bu görüşmenin ardından Öcalan, 21 yıl aradan sonra ilk defa 27 Nisan'da telefonla görüşme hakkını kullanabildi. En son yapılan telefon görüşmesinin ardından Öcalan’la herhangi bir görüşme yapıldı.   Halkların Demokratik Partisi Milletvekili (HDP) İstanbul Milletvekili Musa Piroğlu, Türkiye’de birçok sorunun temel kaynağının tecrit olduğuna dikkati çekti.    ‘ÇÖZÜM DAHA KAPSAYICI OLMALI’    Öcalan üzerinden 22 yıldır “Kürt Özgürlük Hareketinin” baskı altına alınıp tasfiyesi hedeflendiğini hatırlatan Piroğlu, Öcalan’ın komployu çözümlemesi ve beklenmedik hamleler yapması bu tasfiyeyi engellendiğini belirtti. Öcalan’ın tasfiyeye karşı duruşunun Kürt sorununun uluslararası bir sorun haline getirdiğini ifade eden Piroğlu, “Bu kapsamda çözümün de artık çok daha kapsamlı ve büyük bir çözüm olmak zorunda” dedi.    ‘TECRİDİN FATURASU AĞIR’    Kürt sorununun Türkiye'de bir savaş meselesinin ötesinde olduğunu sözlerine ekleyen Piroğlu, “Tecrit politikalarının devam ettirilmesi, baskı, savaş, kan ve ağır ekonomik faturalar dışında Türkiye'ye hiç bir şey getirmemiştir. Ne yazık ki şimdiye kadar gerek emek güçleri gerek demokrasi güçleri tecrit politikalarıyla kendi yaşadıkları sorunlar arasındaki diyalektiği doğru koyamadılar. Bunun için Kürt sorunundaki çözümsüzlük siyasetini Kürt halkının sorunu olarak algılanıyor. Tecrit politikasıyla Kürt sorunu arasında doğrusal bir ilişki var. Bu ilişki Kürt sorununda demokrasi ve emek mücadelesinin doğrusal ilişkisiyle paraleldir” diye konuştu.   ‘KRİZ VE BASKI OLARAK YANSIYOR’   Tecrit politikasında en ufak bir gevşemenin Kürt sorunu noktasında çözüm imkanlarını ortaya çıkardığına işaret eden Piroğlu, “Devletin savaş politikalarında geri adım atması, Türkiye'de demokrasi mücadelesinin imkanlarının artması olarak yansıyor. Devletin bütün baskı politikaları Kürt halkına karşı savaş siyaseti, batıya emek ve demokrasi güçlerine baskı ve abluka olarak dönüyor. Örneğin TTB'nin kendisi bile doğrudan Kürt sorunuyla ilişkilendirilerek yargılanıyor. Kim nerede hak aramaya kalkarsa doğrudan terörize ediliyor. Bu terörize edilmede devletin Kürt sorunundaki ötekileştirme politikalarıyla paralel olarak yapılıyor” diye belirtti.    ‘ÖCALAN’IN MESAJLARI İYİ OKUNMUYOR’   Tecride karşı verilen mücadeleler sonucunda zaman, zaman Öcalan’la görüşmelerin gerçekleştiğini anımsatan Piroğlu, şunları dile getirdi: “Bu görüşmelerde Sayın Öcalan’ın verdiği mesajlar Türkiye emek ve demokrasi güçleri tarafından doğru okunmuyor. HDP’ye dönük saldırılarda HDP’nin yalnız bırakılması bile aslında bu meselenin yeterince doğru algılanmadığını gösteriyor. Son seçimlerde Kürt halkı ile emek ve demokrasi güçlerinin yan yana gelişi iktidara nasıl kaybettirdiğini gösterdi. Sayın Öcalan’ın 3’üncü yol önerisi emek ve demokrasi güçleri ile Kürt halkının ortak mücadele çağrısından başka bir anlam ifade etmiyor. Ancak ne yazık ki bu henüz doğru algılanmış değil. Eğer demokrasi güçleri kazanacaksa ve bu iktidar geri püskürtülecekse bunun yegane yolu Kürt halkıyla Türkiye’deki emek ve demokrasi güçlerinin birleşik mücadelesinden geçtiğini hepimiz görmek zorundayız. Bu anlamda atılan somut adımlar var ama henüz yeterli olduğunu söyleyemeyiz.”    ‘SALDIRILAR SADECE KÜRT HALKINA DEĞİL’   İktidarın var olan baskıcı karakterinin tüm sorunların önündeki temel engel haline geldiğini vurgulayan Piroğlu, devamla şunları ifade etti: “İktidar kendini kalıcı hale getirecek ağır bir baskı sürecinin içinden geçiyor ve artık saldırılar sadece Kürt halkına karşı olmaktan çıkmış durumda. Kürt halkına yönelen saldırılar artık barolara, TTB’ye, toprak isteyen köylüleri ile işçi ve emekçileri hedef alıyor. Yani yasaların hepsinin askıya alındığı bir dönemin içine girmiş bulunmaktayız ve bu kalıcı hale getirilmek isteniliyor. Bu baskı aygıtını kırmanın yolu ise ortak mücadeleden geçiyor. Bu yüzden çözüm tartışılmaya başlandığında bütün sorunlar iktidarla ilişkisi kurulmak zorunda. Bu yapıldığında da ortaya çıplak bir gerçeklik çıkıyor. Sadece barış dili emek mücadelesi ile birleştirebilirsek bu anlamda yol alabiliriz. İmralı’da tecrit devam ettiği sürece Türkiye’de demokrasi sorunu var olmaya devam edecektir. Demokrasi sorunu var olmaya devam ettiği sürece de devletin baskısı ve zoru kendini sürdürmeye devam edecektir.”    ‘ORTAK MÜCADELEYİ ÖRGÜTLEMEMİZ GEREK’   “Önümüzde duran en acil görev bu iktidarın baskıcı karakterine son verilmesidir” diyen Piroğlu, sözlerini şöyle tamamladı: “Bunun başarılmasının yegane yolu Kürt halkı ve onun siyasi önderleri ile emek ve demokrasi güçlerinin ortak birleşik mücadelesinden geçer. Bizim bunun hem politik dilini hem de politik araçlarını yaratmak gibi bir sorumluluğumuz var. Bu sorumluluktan kaçan herkes, iktidarın baskı aygıtının kalıcılaşmasına hizmet edecektir. Bizim bütün çabamızı birleştirip ortak mücadeleyi örgütlememiz gerekir.”    MA / Erdoğan Alayumat