‘İmralı Adası yukarıdan bakınca cennet, içine girilince cehennem’ 2020-10-10 09:01:15 İSTANBUL –  Ressam ve yazar İbrahim Balaban’ın “yukardan bakılınca bir cennet, içine girilince de bir cehennem” dediği İmralı cezaevinde 7 bin 774 gündür tutsak olan Öcalan'ın üzerindeki tecrit en son verilen 6 ay avukat yasağıyla sürdürülüyor.  İlkin yarı açık cezaevi olarak 1935’te tasarlanan İmralı Cezaevi, PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın uluslararası organizasyonla kaçırılarak getirilmesinin ardından Yüksek Güvenlikli F Tipi Kapalı Cezaevi’ne dönüştürüldü. Cezaevinde sinema sanatçısı ve yönetmen Yılmaz Güney, Rum ressam Angulos Stafanodis, yazar Rıfat Ilgaz, ressam-yazar İbrahim Balaban gibi isimler hapsedildi. Yine 1960 askeri darbesinden sonra siyasetçi Adnan Menderes, Hasan Polatkan ve Fatin Rüştü Zorlu buraya konulanlar arasında.    KALOLİMNOS, EMİR ALİ, İMRALI    Bursa ili sınırları içinde kalan İmralı Adası yüzölçümü bakımından Marmara, Paşalimanı ve Avşa’dan sonra Marmara Denizi’ndeki dördüncü büyük ada konumunda. İmralı’da ilk toplu yerleşmenin VII. yüzyılda gerçekleştiği belirtilirken, bu tarihten sonra adanın adı "Kalolimnos (Limanköy)” olarak metinlerde yer aldı. Orhan Bey'in komutanlarından Emir Ali'nin Bizanslılardan aldığı adanın adı Emir Ali olarak değiştirildi ve zamanla İmralı'ya dönüştü.    Osmanlı döneminde Mudanya kazasına bağlı bir ada olan İmralı, 20’nci yüzyıl başlarına kadar adada 3 Rum köyü bulunuyordu. 1913 yılında adada 250 hane, bir okul, üç manastır bulunurken, tamamı Rumlardan oluşan bin 200 kişi burada yaşıyordu. Adanın başlıca uğraşları soğan tarımı ve balıkçılıktı. Burada yetiştirilen tarım ürünleri İstanbul’a satılırdı.    KİLİSE KOĞUŞA ÇEVİRİLDİ    1915 yılında birinci Dünya Savaşı'nın başlamasıyla İmralı’da meskun olan Rum halkı, Gemlik ve Bursa’da mecburi iskana tabi tutuldu. Ada tamamen boşaltıldı. Her ne kadar savaş bitiminde adadan çıkarılan halk tekrar geriye dönse de Lozan Antlaşması’ndan sonra 1924 Nüfus Mübadelesiyle ada halkının Yunanistan'a gönderilmesi üzerine, ada bir süre boş kaldı.   İmralı Cezaevi, harabe halindeki bir kilisenin duvarlarının 1935'te inşaat ustası tutuklu Fahri Usta tarafından tamamlanarak koğuşa çevrilmesiyle faaliyete geçti.    ÜNLÜLER İMRALI’DA KALDI    Daha sonra yarı açık cezaevi olarak kullanılan İmralı’da, çok sayıda ünlü isim tutuklu kaldı. 1960-1961 yıllarında Yassıada Yargılamaları sonunda ölüm cezasına çarptırılan Demokrat Parti dönemi başbakanı Adnan Menderes, Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu ve Maliye Bakanı Hasan Polatkan'ın cezaları İmralı’da infaz edildi. Naaşları 29 sene İmralı Adası’nda kaldıktan sonra, 17 Eylül 1990 tarihinde buradan İstanbul'daki anıtmezara nakledildi. Yine sinema sanatçısı ve yönetmen Yılmaz Güney, Rum ressam Angulos Stafanodis, yazar Rıfat Ilgaz, ressam-yazar İbrahim Balaban burada tutsak kalan isimlerden.   BALABAN İMRALI’DA RESİM ÇİZER    Ressam ve yazar olan İbrahim Balaban “Nazım Hikmet’le Yedi Yıl” adıyla kaleme aldığı kitabında Bursa ve İmralı Cezaevi’nde kaldığı süreci anlatıyor. Bursa Cezaevinden, yarı açık cezaeviyken İmralı’ya nakledilen Balaban, birçok resmini burada tuale döker. Şair Nazım Hikmet’in öğrencisi olan Balaban,  İmralı’da çalışan tutukluları kendine model alarak resimlerini çizer.    ‘ADA'YI ONA BÖLÜMÜŞLER’    Kitabında, “Mapusları uslandırmak için, karanlıktan çıkarıp aydınlığa koymuşlar: ‘İşte su, işte güneş, işte toprak, işte hava’ diye cimcok tutup özendirmek ister gibi yaşama, dünyanın en güzel denizinin ortasına, İmralı Adası'nı asri cezaevi yapmışlar... Burada bin mahkûm çalışmaktadır, kilitsiz ve kelepçesiz. Jandarmalar karakolda silahlıdır. Gardiyanlar atların üstünde, elleri kamçılı, ağızları düdüklüdür. Sonra memurlar onların üstünde, sonra âmirler onların üstünde, sonra, müdür hepsinin üstünde” ifadeleriyle o dönem tutukluların durumuna dikkati çeker. Devamında Balaban, “Mahkumları, mahkumlar çalıştırır. Yani, ekip başılar mahkumlardandır. Bin kişiyi ona bölmüşler. Her bölüme ‘ekip’ demişler. Ada'yı ona bölmüşler. Her bölünen yere ‘köy’ demişler. Çift sürenler, tıpkı köydeki öküzleri koşmuş. Ekin güneşin içinde cayır cuyur... Burçak yolarken, çakırga dikeni eline batar. Soğan dikenler dizi dizi. Dağlardan bellere yol yapan ekip hamarat. Balıkçı ekibi, göbek atan dalgaların üstünde çekiyor ağları” diye tanımlar.    ‘YUKARIDAN CENNET İÇERDE CEHENNEM’   “İmralı Adası, yukardan bakılınca bir cennet, içine girilince de bir cehennemdi” diyen Balaban bu durumu ise şöyle açıklar; “Bağlarda üzümler salkım salkım. Ağaçlarda armut, elma, şeftali ve kiraz, birer dünya nimeti, sanki birer cennet taamı iken, bu ballı yemişleri eken, biçen, yetiştiren insanlar cehennemlikti, yani mapustular. ‘Bu bahçeyi, bu bağı ben kirizma yapıp, bu inciri bu fidanı ben diktim' deyip, bir salkım üzüm koparsa, hırsız olup hücreye tıkılırken, üzüm taneleri boğazına dizim dizim dizilirdi.”    7 BİN 774 GÜNDÜR İMRALI’DA   Balaban’ın daha yarı açık cezaeviyken “cennet ve cehennem” tanımlaması, Öcalan Türkiye'ye teslim edilmeden 11 gün önce, yani 4 Şubat 1999 tarihinde İmralı adası tamamen boşaltılarak, İmralı Cezaevindeki tutuklular, başka cezaevlerine nakledilmesiyle güncelleşti. Ada 5 mile kadar deniz açıkları ve havadan olmak üzere askeri yasak bölge ilan edilirken, cezaevi Öcalan'a özgü yeniden dizayn edildi. 7 bin 774 gündür İmralı’da tutulan Öcalan, ilk günden bu yana sistematik bir tecrit altında tutuluyor. Bu süreç içerisinde kimi zaman İmralı’ya Öcalan’la görüşmeye giden avukat ve aileleri ince aramalardan geçildikten sonra ancak görüşme yapabiliyordu.    2011 YILINDA BU YANA SADECE 5 GÖRÜŞME    Öcalan’ın avukatlarının, 1999 yılında 27 Temmuz 2011 yılına kadar yaptığı sayısız başvuru “hava muhalefeti”, “gemi bozuk” gibi gerekçelerle reddedilirken, bu tarihler arasında zaman zaman Öcalan’ın avukatları İmralı’ya giderek görüşme yapabildi. 27 Temmuz 2011 yılından 2 Mayıs 2019 yılına kadar avukatların yapmış olduğu 810 başvurunun tamamı da çeşitli gerekçelerle reddedildi.   Demokratik Toplum Kongresi (DTK) Eşbaşkanı Leyla Güven’in, 7 Kasım 2018’de Öcalan üzerindeki tecridin kaldırılması talebiyle başlattığı ve tüm cezaevleri yayılan açlık grevleri sonucu avukatlar Öcalan’la görüşebildi. Avukatlar 2- 22 Mayıs, 12, 18 Haziran ve 7 Ağustos 2019’da görüşme yapabildi. Avukatların, 2019 yılında yaptığı 104 başvurunun 5’i kabul edilirken, 67 başvuruya ne olumlu ne olumsuz cevap verilmedi. 32 başvuru da yine benzer gerekçelerle reddedildi. 2020 yılında da avukatların yapmış olduğu bütün başvurulara ne olumlu ne olumsuz yanıt verilmezken, 23 Eylül’de Bursa 2’nci İnfaz Hakimliğinin verdiği karar üzerine Öcalan’ın avukatlarıyla görüşmesi 6 ay boyunca yasaklandı. Yasaklamaya gerekçe ise 2005 ile 2009 yıllar arasında Öcalan’a verilen hücre cezaları ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) sunduğu 156 sayfalık ”Yol Haritası” gösterildi.   MA / Sadiye Eser