Barış Akademisyenleri: Peker’e beraat verilmeseydi Çakıcı tehdit edemezdi 2020-11-24 09:00:39 İSTANBUL – Organize suç örgütü başı Sedat Peker’in kendilerine yönelik tehditlerine rağmen beraat edildiğini hatırlatan Barış Akademisyenleri, Alaattin Çakıcı’nın cezasızlık nedeniyle çok rahat bir şekilde tehditler savurabildiğini söyledi. Devlet-mafya ilişkisinin açığa çıktığı Susurluk olayı hafızalarda yerini korurken, organize suç örgütü başı Alaattin Çakıcı’nın, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'na yönelik tehditleri devlet-mafya ilişkisini bir kez daha gündeme getirdi. İktidar ortağı MHP, Çakıcı’ya tam destek verdi. AKP yöneticileri ise düşük tonda tepki verdi. Çakıcı hakkında başlatılan soruşturmada bir gelişme ise olmadı.    PEKER BERAAT ETTİ    “Bu Suça Ortak Olmayacağız” bildirisiyle sokağa çıkma yasaklarının ve şiddetin sona ermesi için bildiri yayınlayan Barış Akademisyenleri, diğer bir organize suç örgütü başı Sedat Peker tarafından "Oluk oluk kanlarınızı akıtacağız ve kanlarınızla duş alacağız" sözleriyle tehdit edilmişti. Sarf etiği sözleri “ifade özgürlüğü” kapsamında gören İstanbul Anadolu Adliyesi 20’nci Asliye Ceza Mahkemesi Peker hakkında beraat kararı vermişti.   İKTİDAR MAFYAYA MI SIĞINIYOR?   Barış Akademisyenlerine göre Peker hakkındaki beraat kararı devlet-mafya ilişkilerin belgelenmesi ve Çakıcı tehditlerinin ise cezasızlık bir sonucu olduğunu  Akademisyenler, Çakıcı’nın Kılıçdaroğlu’nu tehdit etme cüretkarlığını göstermesi ise; cezasızlık politikalarının neticesi ve yönetim krizinden dolayı iktidarın mafyaya sığınması olarak değerlendiriliyor.   SUSURLUK HATIRLATMASI   Barış Akademisyenlerinden Doç. Dr. Sibel Özbudun, Çakıcı’nın iktidarın aklından geçirdiği hakaret ve tehditleri dile getirdiğini ifade etti. 1990’lı yıllarda Kürt hareketinin tasfiyesini hedefleyen mafyanın tekrardan devreye sokulduğunu belirten Özbudun, “Daha önce gizli yürütülen devlet-mafya ilişkileri bugün artık mafyanın devlet adına konuşmasıyla açık açık yapılıyor. Mafya kendini devlet olarak görüyor. İşin ilginç tarafı iktidarı teslim edenler ya sessizlikler ya da Mehmet Metiner’in televizyon ekranlarda düştüğü zavallılığa düşüyor. Yargı ise olan biteni uzaktan seyrediyor. Demek ki devlet-mafya ilişkileri devleti mafyaya tabi kılacak bir görünüme büründü” ifadelerin kullandı.   DEVLETİN İFLASI   Çakıcı’nın tehditlerinin alenice yapılmasını “devletin iflası” olarak değerlendiren Özbudun, “Abdullah Çatlı’dan uzanıp, Peker’e, Peker’den Çakıcı’ya uzanan bir hat. İktidarın yönetemediğinin giderek ülkenin yönetimini mafya bozuntularına bıraktığının göstergesidir. Susurluk’ta haykırdığımız gibi şimdi de hep beraber bu anlayışa karşı ses çıkarmamız gerekiyor” dedi.   PEKER’İN BERAATI CESARETLENDİRDİ   Peker tarafından tehdit edildiklerini anımsatan Özbudun, “Yargı o gün gerekeni yapmış olsaydı, Çakıcı bugün ana muhalefet partisinin genel başkanına bu tehditleri savuramayacaktı. Tehdit edildiğimizde iktidar mensubundan tek bir kişi bile ağzını açıp ‘Peker yanlış yaptı’ demedi” diye konuştu.   YÖNETİM KRİZİNİN SONUCU   Akdeniz Üniversitesi’nde öğretim görevlisiyken bildiriye imza attığı için ihraç edilen ve şu an İnsan Hakları Derneği (İHD) Antalya Şube Eşbaşkanlığı görevini yürüten Erdal Gilgil, toplumun mafyatik ilişkilerle sindirilmeye çalışıldığını söyledi. Gilgil, “Eğer bir yönetim krizi olmasaydı, tehdit söz konusu olamazdı. Bu tarz tehditlerin iktidar partisi tarafından korunduğunu gördük” dedi.   ÇÖZÜM HUKUKUN ÜSTÜNLÜĞÜDÜR   İktidarın reform söylemlerinden sonra tehditlerin çoğalmasının meselesinin siyasi boyutuna işaret ettiğini belirten Gilgil, şöyle konuştu: “Hukuki açılımlardan bahsedilirken iktidarın küçük ortağı buna pek yaklaşmak istemiyor. Bunun önünü kesmek için tehdit dilini devreye sokuyor. Aslında iktidar partisini zor durumda bırakmaya çalıştığını düşünüyorum. İktidar partisinin önünde ‘40 katır mı, 40 satır mı’ gibi bir seçenek var. Eğer ülke mafyanın dilinden kurtulmak isteniyorsa, yapılması gereken evrensel hukuk normlarında aranmalı. Dün bize yapılan tehditlerin hesabı hukuk önünde sorulmuş olsaydı, bir partinin genel başkanı bu tehditlere maruz bırakılmazdı. Çözüm insan hakları temelinde hukuk üstünlüğüne dayalı bir yönetimdedir. Aksi takdirde çözümsüzlük ve tehdit dili giderek artacaktır.   MA / Naci Kaya