ÖHD Eşbaşkanı Şeker: Savcı ve hakimler önlerine konulan fezlekeleri onaylıyor 2020-11-25 09:08:34 DİYARBAKIR - DTK soruşturması kapsamında gözaltına alınan ÖHD Eş Genel Başkanı avukat Bünyamin Şeker, savcı ve hakimlerin önlerine konulan polis fezlekesini incelemeden onayladığının altını çizerek, “Savcı savcılık, hakim de hakimlik yapmıyor” dedi. Diyarbakır Başsavcılığı tarafından Demokratik Toplum Kongresi’ne (DTK) dönük yürütülen soruşturma kapsamında 20 Kasım günü 101 kişi hakkında gözaltı kararı çıkarıldı. Eş zamanlı olarak adreslere düzenlenen polis baskını sonucu gözaltına alınan 25’i avukat 77 kişiden 5’i çıkarıldığı mahkemece tutuklandı, 72 kişi ise serbest bırakıldı. Avukatların gözaltına alınma gerekçeleri arasında yerel ve genel seçimlerde isimlerinin, telefonlarının bulunduğu listenin DTK’de bulunması ve Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile kapatılan Mezopotamya Hukukçular Derneği (MHD) üyeliği gösterildi. Gözaltına alınıp serbest bırakılan Özgürlük İçin Hukukçular Derneği (ÖHD) Eş Genel Başkanı avukat Bünyamin Şeker, DTK’ye operasyon ve avukatların gözaltına alınmasına ilişkin ajansımıza değerlendirmelerde bulundu.   ‘BİLGİSAYAR VE TELEFONUM ALINDI’   Gözaltı altına alınma sürecini anlatan Şeker, avukatların gözaltına alınmasını ise trajikomik olarak değerlendirdi. Polisin evde arama yaptığı sırada kitaplığında bulunan Ape Musa’nın 100. Yıl ve Hatıralarım kitabı ile Doğu Perinçek, Mehmet Ali Birand ve Oral Çalışlar’ın PKK Lideri Abdullah Öcalan ile yaptıkları görüşmeleri konu alan kitapların polis tarafından ilk başta el konulduğunu aktaran Şeker, “Kitapların toplatılma kararı olup olmadığına ilişkin polis fotoğraf çekti ve merkeze gönderdi. Bu duruma ben de şaşırdım. Gerçekten bu kitaplara ilişkin toplatılma kararı var mı diye ben de merak ettim. Hatta polise Doğu Perinçek’in kitabını ‘örgüt üyeliği’ne delil saymayacak mısın, dedim. Ancak, toplatma kararı olmadığı için gelen talimat üzerine kitaplar yeniden kitaplığa konuldu. Böylesi ilginç bir durum yaşandı. Evden sadece bilgisayar ve telefonum alındı” dedi.   ‘HAKİMLER NOTER GÖREVİ GÖRÜYOR’   DTK’nin önceki Eşbaşkanı Aysel Tuğluk hakkında verilen cezanın Yargıtay tarafından onanmasının ardından DTK’nin illegalize bir yapı olarak lanse edilmeye başlandığının altını çizen Şeker, ancak Yargıtay’ın kararında DTK’nin illegalize edildiğine dair bir kararın olmadığını söyleyerek, “Bir çok faaliyetten bahsedilerek bir değerlendirme yapılıyor. Rejimin bir illegalize etme değerlendirmesi var” dedi. Sulh Ceza Hakimliği ile savcıların verdiği gözaltı kararına ilişkin değerlendirmelerde bulunan Şeker, “Hakimlik ve savcılar, bu operasyonda arama gerekçelerine baktığımızda, onamış olduğu gözaltı kararına baktığımızda, aslında hiçbir şekilde bu kararın savcılar ve hakimler tarafından incelenmiyor, okunmadan önlerine getirilen kararı imzalıyor. Burada bir kez daha savcı ve hakimlerin noter görevi gördüğünü gördük. Çünkü, DTK’de bulunan materyaller incelenmiş olsaydı bir gözaltı kararının çıkarılmayacağını net bir şekilde görülürdü” diye konuştu.   ‘USUL HATASI VAR’   Bırakılmalarının değil gözaltına alınmalarının “sürpriz” olduğuna dikkat çeken Şeker, “Hukuksuz bir şekilde gözaltına alındık ve hukuksuz bir şekilde bırakıldık” dedi. Gözaltına alınmalarının da usul hatası olduğunu kaydeden Şeker, şunları söyledi: “Avukatların yürütmüş olduğu faaliyetten dolayı bir soruşturma yürütülecekse avukatlık kanununda bir usul vardır. Öncelikle Adalet Bakanlığı’na başvuru yapıp, soruşturma izni istenilir. Bu izinden sonra Cumhuriyet Savcısı soruşturma başlatılabilir. Ancak, bizim dosyada avukatların gözaltına alınmasına ilişkin böylesi bir girişimde bulunulmamış. Savcı, ciddi bir usul hatası yaptığını net söylemek gerekir. Savcı, savcılık; hakim de hakimlik yapmıyor, tetikçilik yapıyorlar. Savcı ve hakimler görevlerini yapıp inceleme yapmış olsalardı, böylesi bir dosyanın açılmasına bile gerek yoktu.  Bizim alınmamız, DTK’nin tamamıyla toplum içerisinde bir illegal yapılanma gibi bir izlenim yaratma çabasıdır. Bize istinat edilen suçlamalar DTK ile hiçbir şekilde bir alakası yok. Her seçimde bu tür görevlerde yer alıyoruz ve yer almaya da devam edeceğiz.”   ‘OPERASYONLAR HUKUKİ DEĞİLDİR’   DTK’ye dönük operasyonların siyasi olduğuna vurgu yapan Şeker, “Kürtler ve toplumun diğer kesimleri tüm renkleriyle örgütlendiği bir oluşumdur, DTK. Bu oluşum içerisinde siyasi partiler, bireysel kişilikler, sivil toplum kuruluşları yer alıyor. DTK, Anayasa çalıştayı, kadına yönelik şiddete dönük çalıştay, kentin sorunlarına ilişkin çalıştaylar, ekonomiye ilişkin çalıştaylar yapıyor. Bu çalışmalar, daha refah ve demokratik bir Türkiye için yürütülen çalışmalardır. DTK’ye dönük operasyonlar hukuka uygun yapılan operasyonlar değildir. Kürtlerin ve toplumun örgütlenmesinin engellenmesine dönük yapılan operasyonlardır” ifadelerini kullandı.   ‘YARGI TETİKÇİLİK YAPIYOR’   Avukatlara dönük daha önce de gözaltı operasyonlarının olduğunu hatırlatan Şeker, yapılan operasyonlar ile de savunmanın baskılanmasının amaçlandığının altını çizdi. Türkiye’de yargı bağımsızlığının olmadığını belirten Şeker, “Türkiye’de konjonktürel olarak yargının her zaman bir erkin odağında hareket eder. Yargı maalesef bu erklerin tetikçisi oluyor. Toplum yargı eliyle dizayn edilmeye çalışıyor. İktidar tıkandığı yerde, yargı eliyle toplumu ‘terbiye’ etmeye çalışıyor. Yargı bağımsızlığını yitirmiş bir durumdadır. Sadece, savunma rejime karşı direniş içerisindedir. Bundan kaynaklı da savunmaya boyun eğdirilmek isteniliyor. Bununla da toplum nefessiz bırakılmak amaçlanıyor. Ama savunma biat etmeyecek” dedi.   ‘TOPLUMUN LEHİNE REFORM YAPILMIYOR’   Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Adalet Bakanı Abdulhamit Gül’ün gündeme getirdiği “yargı reformu”na ilişkin de değerlendirmede bulunan Şeker, “Yargı reformunu tartışıldığı bir süreçte avukatların gözaltına alınması, nasıl bir yargı reformunun yapılmak istendiğinin göstergesidir. Toplumun çıkarına bir reform yapılmadığı sürece o reformun kalıcı olacağını düşünmüyoruz. Toplumun değil kendi lehlerine bir reform yapmak istiyorlar. Kişi özgürlüğü ve güvenliğini kapsamayan bir reform bir amaca hizmet eden bir reform olmayacaktır” ifadesinde bulundu. AKP döneminde yargı alanında birçok değişikliğin yapıldığını hatırlatan Şeker, “Toplum yararına bir madde koyduğu zaman iktidarını kalıcı hale getirecek 10 maddeyi koyuyor. Yandaşlarına ve iktidarının lehine değişiklik yapıyor. Reform yapılmak isteniliyorsa düşünce özgürlüğünün önü açılması lazım, TMK kaldırılması gerekir, Türk Ceza Kanunu’nun 220­/6 maddesi kaldırılması gerekir. Bunlar kaldırılmadığı sürece yargı reformundan bahsetmemiz mümkün değil. Reform konusunda samimi değiller” diye konuştu.   MA / Mehmet Şah Oruç - Tolga Güney