Dinmeyen acıyı yeni doğan Cihat teselli ediyor 2020-12-06 10:43:02   DİYARBAKIR - Tarihi Sur ilçesindeki sokağa çıkma yasağı sırasında 14 yaşındaki oğlu Cihat’ı kaybeden Kadriye Morgül’ün tek tesellisi yeni doğan Cihat. Morgül, dinmeyen acısını ise “Sur’a gittiğimde kendimi çok kötü hissediyorum, ağlayarak çıkıyorum” diyerek özetledi.    Diyarbakır’ın Sur ilçesinde, ilk sokağa çıkma yasağı 6 Eylül 2015 tarihinde ilan edildi. Daha sonra belirli aralıklarla üç ez daha ilan edildi. Beşinci kez 2 Aralık 2015’te ilan edileni en uzunuydu sokağa çıkma yasaklarının. Cevatpaşa, Fatihpaşa, Dabanoğlu, Hasırlı, Cemal Yılmaz ve Savaş mahallelerinde başlayan yasak, beşinci yılını doldurdu. Çevresi önce beton bloklarla, sonrasında 3 metre uzunluktaki demir saclarla kapatılan 6 mahalle, burada yaşayanlarla birlikte tüm kent sakinlerine hala kapalı.   Bu mahallelerde yaşanan çatışmalar ise 103 gün sürdü. Bu süre zarfında devlete göre; 53 asker, 17 polis ve 1 korucu olmak üzere toplam 71 kişi öldü, en az 392’si asker, 128’i polis, 3’ü korucu olmak üzere 523 kişi ise yaralandı. Aynı zaman zarfında aralarında YPS ve YPS-JIN üyelerinin de olduğu 73 kişinin cenazesine ulaşıldı. Türkiye İnsan Hakları Vakfı’nın (TİHV) raporuna göre; yaşamını yitirenlerin 24’ü sivildi.   CENAZE ÜÇ KEZ TOPRAĞA VERİLDİ   Bu sivilden biri de Fatihpaşa Mahallesi’nin Üçok Sokağı’nda yaşayan ortaokul son sınıf öğrencisi 14 yaşındaki Cihat Morgül idi. Yaşanan çatışmalar sırasında yaşamını yitiren Morgül’ün cenazesi, önce Sur’da defnedildi. Daha sonra gömüldüğü yerden çıkarılan cenaze Gaziantep Adli Tıp morguna götürüldü. Orada bir süre bekletildikten sonra DNA eşleşme sonuçları beklenmeden bu kez Gaziantep Belediye Mezarlığı’nda toprağa verildi. DNA eşleşmesinin ardından ise çocuklarının cenazesini alan aile, Diyarbakır’a getirerek, Yeniköy Mezarlığı’nda üçüncü kez toprağa verdi.    CİHAT BAGER DÜNYAYA GELDİ    Aradan geçen beş yılda anne Kadriye Morgül’ün (43), tek tesellisi yeni doğan çocuğu Cihat Bager oldu. Sur'dan zorla çıkarıldıktan sonra birçok kez ev değiştirmek zorunda kalan Morgül, psikolojik ve ekonomik olarak yıprandıklarına değinerek, bu süreçte yaşadıklarını anlattı.    SUR’DA YAŞAM   Morgül, Sur’daki yaşantılarını “Sur’un her yerinde,  eşimle, oğlumla, kızımla çok güzel anılarımız var. Fakat şu an Sur’a gittiğimde kendimi çok kötü hissediyorum, ağlayarak çıkıyorum. Her yerinde anılarımız ve hayallerimiz vardı. Sürekli aklıma geliyor. Evimizde güzel bir yaşamımız vardı ama bırakmadılar, zorla çıkardılar. Oradan çıkmak istemiyorduk. Sur’daki komşularımı arıyorum. Şu an burada komşu diye bir şey yok, hayat yok. Sur’da güzel bir yaşamımız vardı” sözleriyle anlattı.    Sur’dan çıkmak zorunda bırakıldıklarında üstlerinde bir tek elbiselerinin olduğunu kaydeden Morgül, şöyle dedi: “Üstümüzdekilerle tek çıktık, evimiz, eşyalarımız gitti, kaç yer değiştirdik, şimdi bakın hepsi geri geldi ama oğlum geri gelmedi. Ben oğlumu istiyorum ama getiremezler. Benim oğlum üç kez gömüldü, Sur’da, Antep’te, Yeniköy’de. Artık insan o cenazeyi nasıl görebilir. Ben de onu son kez görmek, öpüp koklamak istiyordum ama ‘en güzel haliyle hatırla’ dediler.”    GERİDE BIRAKILAN HAYALLER   Oğlunu kaybettikten sonra psikolojisinin bozulduğunu ifade eden Morgül, “Psikolojik olarak iyi değilim. Akrabalarımı, alışverişe çıktığımda ne alacağımı unutuyorum. Şu an çocuklarım için ayaktayım. Bazen dağ başına gidip Cihat için haykıra haykıra ağlamak istiyorum ama onu da yapamıyorum, çok zor” diyerek acısını paylaştı.    Sur’da kalıp oğluyla hayallerini gerçekleştirmek istediğini, fakat buna da fırsat verilmediğini sözlerine ekleyen Morgül, oğlunu anlatırken gözyaşlarını tutamıyor: “Oğlum okumak istiyordu. Onun mezuniyetini, damatlığını görmek isterdim. Oğlumu öldürdüler. Oğlumun ölmesini istemezdim ama o Sur’da direnişe katıldı, onunla gurur duyuyorum.”    DİKİLEN BİNALAR    Yaşananlardan sonra Sur sokaklarına pek gitmek istemediğini ama ne değiştiğini görmek için gittiğini vurgulayan Morgül, “Benle Cihat her Perşembe Hz. Süleyman’a giderdik. Ben de nasıl olmuş diye gittim. Çocuklarımızın kanları üzerine değişik binalar dikmişler. Bizim çocuklarımızın canı gitti ama onlar orada, o kanların üzerinde piknik yerleri yapmışlar. Kimse bu durumu kabul etmez. Çok zoruma gitti. Onlarda Allah korkusu yok, olsaydı böyle bir şey yapmazlardı. Sorumlu kimse yargılansın. Biz acı gördük, başka anneler görmesin. Allah hakkımızı bırakmasın” dedi.    MA / Eylem Akdağ