HDP MYK üyesi: Tecrit Suriye’deki başarısızlığın intikamıdır 2020-12-19 09:22:46   İZMİR - İmralı tecridiyle başlayan hukuksuzluğun her alana sirayet ettiğini belirten HDP MYK üyesi Mahfuz Güleryüz, “Suriye'yi işgal etme ve topraklarına katma hevesi güttüler. Kürt muhalefeti olmasaydı Emevî Camii’nde namaz kılınacaktı. Bugün bunun intikamı alınıyor” dedi.    İmralı F Tipi Yüksek Güvenlikli Cezaevi’nde tutuklu bulunan PKK Lideri Abdullah Öcalan’a yönelik ağırlaştırılmış tecrit, sistemli bir şekilde devam ediyor. Avukatların ardından aile görüşleri de engellenerek, tecrit politikası derinleştirildi.    Demokratik Toplum Kongresi (DTK) Eşbaşkanı Leyla Güven öncülüğünde 8 Kasım 2018 tarihinde başlatılan ve tüm cezaevlerine yayılan açlık grevi eylemlerinin oluşturduğu baskı sonucu avukatlar, 8 yıl aradan sonra 2-22 Mayıs, 12-18 Haziran ve 7 Ağustos 2019 tarihlerinde İmralı Adası’na giderek, müvekkilleri Öcalan ile görüştü. 7 Ağustos’ta yapılan son görüşmenin ardından yapılan tüm başvurulara ne olumlu ne de olumsuz hiçbir yanıt verilmiyor. Başa dönülen tecrit politikasına karşı tutuklular,  kamuoyunda baskı oluşturmak amacıyla 27 Kasım’da süresiz-dönüşümlü açlık grevi eylemleri başlattı.    TECRİT KAMOYUNA ANLATILAMADI   İmralı’da sürdürülen tecrit politikası ve cezaevlerinde 23’üncü gününe giren eylemleri Halkların Demokratik Partisi (HDP) Merkez Yürütme Kurulu (MYK) üyesi Mahfuz Güleryüz değerlendirdi. Yıllardır devam eden bu politikadan tüm toplumun etkilendiğini vurgulayan Güleryüz, hukuktan, demokrasiden ve anayasal haklardan yana olan herkesin bu politikaya karşı elini taşın altına koyması gerektiğini belirtti. Tecridin genel konjonktür içinde değerlendirilmesi gerektiğinin altını çizen Güleryüz, "Tecrit bir rejim tarzıdır. Sayın Öcalan'ın Türkiye'ye getirilişinden bu yana tecrit süreci başladı. Biz tecridi kamuoyuna iyi anlatamadık. Tecride dair genel olarak bugüne kadar çok söz söyledik. Bu tecrit sadece birkaç kişinin üzerinden uygulanan bir sistem değildir. İmralı Cezaevi’ne uygulanan sistemdir ve esas olarak bir rejim tarzıdır. İmralı’da başlatılan uygulamanın Türkiye geneline yayıldığını hepimiz biliyoruz. Tecrit, oradan başlatılıp ülkenin bütününe yayılabilen sistemdir. Bu açıdan tecride karşı ses çıkarmak ve muhalefet etmek durumundayız” diye belirtti.    ‘ROJAVA’NIN İNTİKAMI    Hukuksuzluğun her türlü boyutunun İmralı F Tipi Yüksek Güvenlikli Cezaevi’nde yaşandığını vurgulayan Güleryüz, Öcalan’ın telefon görüşmesinden aile görüşmesine kadar bütün haberleşme haklarının kısıtladığını hatırlattı. Kısıtlamaların son yıllarda katmerleşerek devam ettiğini kaydeden Güleryüz, şöyle dedi: "Şunu çok iyi biliyoruz; İmralı'da tecrit ağırlaştıkça toplumun hak ve özgürlük taleplerine karşı sistematik baskılarda ağırlaştırılıyor. İmralı'da tecrit ağırlaştığı andan itibaren toplum daha fazla baskıyla yüz yüze kalıyor ve demokrasi ihlalleriyle karşı karşıya kalan bir süreci yaşıyoruz. Bu konjonktüreldir. Türkiye, Osmanlı politikalarıyla emperyal bir güç olmayı önüne hedef olarak koydu. Herkes hatırlar Emevî Camii’nde namaz kılmaktan bahsettiler. Suriye'yi bu anlamda işgal etme ve topraklarına katma hevesi güttüler. Esasında Kürt muhalefeti olmasaydı Emevî Camii’nde namaz kılınacaktı. Bunun intikamı bugün alınıyor. Tecrittin katmerleşmesinin ve toplumsal özgürlüklerimizin kısıtlanmasının gerekçesi de bugün budur."    TOPLUMSAL YARA    Bütün demokratik yol ve yöntemlerin meşru zeminlerde devreye konularak tecridin çözülmesi gerektiğini kaydeden Güleryüz, bunu hem topluma hem de devlet yetkililerine anlatmaya devam etmeleri gerektiğinin altını çizdi. Güleryüz, "Toplumsal muhalefeti diri tutma ve güçlendirme konusunda üzerimize düşen vazifeleri yerine getireceğiz. Bunun için hem partimiz hem de demokratik kamuoyu bu meseleye dair gündemini sıcak tutmalıdır. Sessiz kalacağımız bir süreçte değiliz. Zira cezaevleri sorunu bu ülkede sürekli toplumsal yaraların oluşmasına neden olmuş ciddi bir sorundur. Hükümetin her açıdan zorlandığı sıkıştığı bir sürçle karşı karşıyayız. Toplumda giderek nefes alma kanallarının tükendiği bir süreçle karşı karşıyayız. HDP ve demokrasi güçlerine düşen görev bu süreci iyi değerlendiren doğru okuyan ve hem cezaevlerine dönük hem de toplumsal sorunlarımıza dönük doğru politikalar geliştiren bir noktada hareket etmemiz gerekiyor. Bu yeni Türkiye'nin inşası adına büyük girişimler olacağını bilmek gerekiyor. Bunun için de yerinde durmayan sürekli çözüm arayan bir tarzda hareket etmemiz gerekiyor" diye konuştu.     MA / Ruken Demir