Validebağ Savunması: Yeşil alanın doğal haliyle korunması gerekir 2021-01-08 09:02:01 İSTANBUL - İstanbul Anadolu Yakası’nın en büyük yeşil alanlardan biri olan Validebağ Korusu, 21 yıldır yapılaşma tehdidi altında. Validebağ Savunması üyeleri, yeşil alanın korunması için mücadele ediyor.  İstanbul Anadolu Yakası’nda Karacaahmet Mezarlığı’ndan sonraki en büyük yeşil alanı olan Validebağ Korusu, 21 yıldır yapılaşma tehdidi altında. 1990’ların ortasından bu yana yapılaşmaya açılmaya çalışılan koru, İstanbul 3 Numaralı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu tarafından, 16 Şubat 1999’da SİT alanı kapsamına alındı.    AKP yönetimindeki Üsküdar Belediyesi Başkanı Hilmi Türkmen, Validebağ Korusu’nun “Millet Bahçesi”ne dönüştürüleceği yönünde açıklama yapmasıyla tekrar gündeme geldi. Korunun koruyucuları olan Validebağ Savunması üyeleri de açıklamaya tepki gösterdi.    Validebağ Savunması üyelerinden Yüksel Demirtaş ve Figen Küçüksezer’le, Validebağ Korusu’nun tarihi ve yürütülen mücadeleyi konuştuk.   KORU GEREKSİNİMLERİ SAĞLIYOR    Korunun Osmanlı’da hanedan üyeleri tarafından kullanılmaya başlandığını ifade eden Yüksel Demirtaş, daha sonrasında Adile Sultan Kasrı ve 1927 yılında verem tedavisi için kullanılmaya başlandığını söyledi. Demirtaş, “Koru tedavi için gereken temiz hava, gıda ve güneşi sağlıyordu. O zamanlarda Koruda hastaların gereksinimlerini karşılamak için tavuk, inek yetiştiriliyor ve tarım yapılıyor. 1980 darbesinden sonra, ‘devlet inek mi besler’ söylemine gelinir. Kadrolar çekilerek, mali kaynaklar azaltılır. Bu durum bugünün ipuçlarıdır” dedi.   FUANASI GENİŞ    Demirtaş, koruya yönelik 1990’lı yıllarda rant projelerinin hayata geçirilmeye çalışıldığını fakat yurttaşların, “Burası kamusal bir alandır, buraya sahip çıkmazsak doğal hali yok edilecektir” diyerek olası projelere karşı çıkmaya başladığını söyledi.    Verilen mücadeleyle birlikte 1999’da korunun birinci dereceden doğal SİT alanı ilan edildiğini belirten Demirtaş, “Koru halkın sahip çıkmasıyla sermayeye de kurban gitmedi. 1998’de korunun ekosistemi incelendi. Fauna ve florasının geniş olduğunu görüldü. Burada 70 farklı ağaç türü var. 13 tanesi 200 yaşının üstünde anıt ağaç olmak üzere 8 bin ağaç bulunuyor. İstanbul’da bulunan 2 bine yakın otsu bitkinin 200 türü bu koruda bulunuyor. Burası göçmen kuşların uğradığı bir yer. 30’a yakın kuş türü yılın 12 ayında Koru’yu evi olarak kullanıyor. 120’ye yakın farklı göçmen kuş türü ise göç yolunda kullanıyor. İstanbul’un diğer korularında uygulanan projeleri buraya uyguladığınız zaman saymaya çalıştığımız flora ve faunadan hiçbir şey kalmayacak” ifadelerine yer verdi.   İNSAN, DOĞA VE TARİH ARASINDA BİR DENGE    Koru hakkında bu güne kadar fikrî takibin dikkatle yapıldığının altını çizen Demirtaş, korunun korunması için başta hukuksal mücadele olmak üzere birçok mücadele biçiminin kullanıldığını dile getirdi. Yıllardır verilen en önemli mesajın, “Koru, koru olarak kalacaktır” olduğunu vurgulayan Demirtaş, Validebağ Korusu'nun yaşamını sürdürmek için insan, doğa ve tarih arasında bir denge kurmanın gerektiğini söyledi. Demirtaş, “Korunun ekosistemini yok edecek projelerle önümüze geldikleri sürece karşılarında olmaya devam edeceğiz. Koru'nun doğal peyzajını koruyacaklarına dair yönetenlere güvenilmiyor. Onlar işin içine girdiğinde bu peyzaj kaybolur” diye konuştu.    ‘İHTİYAÇLAR BİTMİYOR’   Figen Küçüksezer ise, İstanbul’da Validebağ Korusu’ndan başka doğal bir korunun kalmadığını diğerlerinin doğallığının yapılan çalışmalarla tüketildiğini söyledi. Validebağ Korusu’nda Üsküdar Belediyesi tarafından yapılan etkinliklerle ziyaretçi kitlesinin kullanımdan yana değiştirilmeye çalışıldığını belirten Küçüksezer, değişimin koruyu koruyanlara karşı düşmanlaştırmayla sağlanmaya çalışıldığını söyledi. Korunun insan yükünün azaltılması gerektiğini belirten Küçüksezer, “Korumayı değil kullanımı teşvik ettiğinizde ihtiyaçlar hiç bitmiyor” diye belirtti.   MÜCADELE 1990’DA BAŞLADI    Küçüksezer, 1990’lı yıllarda başlayan mücadelenin demokratik ve yerel bir şekilde sürdürüldüğüne işaret ederek, enerjisinin kimi zaman düşmesine rağmen günümüze kadar getirildiğini söyledi.  Küçüksezer, “Yeşil alanın, yeşil alan olarak korunması gerekir. 2018 yılından bu yana belli aralıklarla millet bahçesi projesi gündeme geliyor. Koru'ya millet bahçesi fikrinin yaratacağı tepkiyi bildiklerinden çoğu zaman bu adı bile kullanmıyorlar. Yurttaşların Koru hakkında her zaman ortaklaşan bir görüşü olmasa da, millet bahçesi olduğunda korunun başına gelecekleri bildiklerinden buna karşı çıkıyorlar. Yıllardır verilen mücadele nereye kadar süreceği bizlere bağlıdır. Bu havzada yaklaşık 70-80 bin insan yaşıyor. Bu insanları arkamıza alabildiğimiz ölçüde burada direniş ortaya koyabiliriz. Onu da örgütlemeye çalışıyoruz. İnsanlar gerçekten Koru'nun doğallığının değerinin farkında. Bundan sonraki mücadelemizde Validebağ Korusu'na sahip çıkanlar olarak söz birliği sağlamamız gerekiyor” diye konuştu.    ‘MÜCADELE GENİŞLEMELİ'   Validebağ Korusu'na sahip çıkanların, “Artık savunmada kalmaması, karşı hamleye geçmesi gerekir” diyen Küçüksezer, “Şimdiye kadar bir arada durmayı nasıl başardıysak bundan sonra da mücadeleyi genişletmemiz gerekiyor. Kendi taleplerimizi dile getirmemiz çok önemli. ‘Şunları istemiyoruz’ demekten öteye 'Bunu istiyoruz, yapılmasını sağlayacağız' demek gerekir. Net olan birincil isteğimiz ise Koru Koru olarak kalacaktır. Bu, bölgedeki herkesin talebidir” şeklinde konuştu.   MA / Kadir Güney